Bu Blogda Ara

23 Ekim 2016 Pazar

Ah Seyfi’m Ah Seyfi’m Ah

Ah Seyfi’m Ah Seyfi’m Ah
Görsel sonucu
Ah ulan ah ah Seyfi
Ne çok severdin keyfi
Çok çektik senle selfi
Keyiften hoşlanmazdım
Küser açardın valfi
Ah ulan ah ah Seyfi
Birbirimizin aynı
Cana candı bu canı
Akardı sanki kanı
Aynı be Seyfi’m aynı
Ah ulan ah ah Seyfi
Yumurtalı melemen
Çokça yapardık hemen
Ne hoş olurdu yemen
Budur derdin bu yemem
Sana bakar doyardım
Ne güzel günlerdi ah
Ah ulan ah ah Seyfi
Vurulmuştun Zühal’e
Düşürmüştü bu hale
İştahını kesmişti
 Ah perişan etmişti
Derde de düşürmüştü
Anlatırdın sen hele
Aşkın gelirdi dile
Ah ulan ah ah Seyfi
Duydum sen vurulmuşsun
Mavzerle konuşmuşsun
Üstelik beni geçtin
Mavzerle konuşmuşsun
Saçmalamış o mavzer
Parçalamış o mavzer
 Ah ölüme o benzer
Bana anlatırdın sen
Dinlerdim seni ya ben
Bendende usandın sen
Mavzerle konuşmuşsun
Çırpına çırpına sen
Yere sen uzanmışsın
Yar koynunda yatmadın
Yerlere yattın ah ah
Ah ulan ah ah Seyfi
Ah ulan ah ah Seyfi
Değer miydi sen söyle
Beni terk edip gitmek
Zühal’e sen gülmeden
Boynuna sarılmadan
Canım aşkım demeden
Nasıl gidersin ulan
Canıma can olan can
Ben kime ah giderim
Zühal’ine ne derim
Alıp kaçın demedim
Kaçak yaşamayın siz
Mutlu olalım dedim
Hep birlikte biz ah biz
Olmadı vermediler
 Ah o fakirliğine
Ah o garipliğine
Ah o öksüzlüğüne
Baktılar vermediler
Görmediler gönlünü
Bilmediler sevgini
İnsanlığını seni
Merhametini beni
Dinlemediler Seyfi’m
Seni mavzerle yalnız
Beni de Zühal’inde
Ezdiler ah Seyfi’m ah
Kime nasıl anlatam
Yaramı nasıl saram
Anne babana söyle
Ben nasıl şimdi varam
Ah ulan ah ah Seyfi
Sokulamadın ona
Haramdır bu o cana
Yandın sen yana yana
Zühal de yandı sana
Çare bulamadı ah
Ne sana ne kendine 
Üstüne hep geldiler
Unut onu dediler
Gönlü hiç bilmediler
Bir alevdi bu yandı
Sönen işte üç candı
Akan kandı ah candı
İnsan kendini bilmem
Ne sandı söyle ölem
Zühal’ine ne diyem
Ah ulan ah ah Seyfi
Zühal’ine doğmuyor
Artık ne güneş ne ay
Bana da ah doğmuyor
Bu hayat ah boğuyor
Burada durulmuyor
Sensiz ah muhabbetsiz
İnsafsızlar vermedi
İsteyin siz demedi
Günyüzü de Zühal’e
Sana bana ah hele
Göstermediler bile
Ellerin ah bomboştu
Çarem yoktu sizlere
Muhabbetimiz Seyfi’m
Aşkınız ah ah Seyfi
Çok hoştu, çaremiz yok
Derdimiz çoktu Seyfi’m
Söylenecekler bitti
Sebep olanların ah
Şimdi ah başı önde
Pişmanlıkları dilde
Zühal’in de seherde
Kayboldu ah sen gibi
Yıllar oldu yok Zühal
Bilemedim bu ne hal
Bende oldum ah şimdi
Şimdiden sonra bak lal
Sen toprağında ah kal
Beni de ey sen rüzgâr
Al başka illere at
Ah Seyfi’m ah Seyfi’m ah

Mehmet Aluç-Kul Mehmet

Ulan Sev Diyemezsin

Görsel sonucu

Bana açık kapalı ulan sev diyemezsin
Sevemem seni esmer güzel kadın seni
Ben evliyim bilmezsin ulan hiç diyemezsin
Ben seninle olamam neden anlamıyorsun

Gülen o gözlerinle git bekâr birini sev
Mutlu mesut yaşayın kur yeni olan bir ev
İkimize bu hayat büyük olur yutar dev
Ben seninle olamam neden anlamıyorsun

Ulan sözüyle sen ey savrulan sen çıkışan
Söylediğin hiç olmaz akla değil hiç yatkın
Aklın fikrin karışmış seni gidi ey şaşkın
Ben seninle olamam neden anlamıyorsun

Mehmet Aluç-Kul Mehmet


Sonuca Odağa Kapalı Suçlama


 sonuçsuzluk  ile ilgili görsel sonucu
İnsan bilmediği tahmin edemeyeceği karışamadığı bir suçtan dolayı sorumlu tutulabilir miydi? Sorumlu tutmuşlardı, dolaylı yollarla tanışmış olması sanki ona bu hakkı veriyormuş gibi suçlu bulmuşlardı. Neyin içinde neye karıştığını bilmeden, iki gün olmuş odasında aç susuz konuşmadan ölmekte olan, son nefesini bekleyen bir ceset gibi düşünmeye anlamaya çalışıyordu. Kapalıydı tüm kapılar, kapatmışlardı suratına bir bir. Anlatmak isterken, dinlemiyorlardı. Soğuk bir taştan ibarettiler, his duygu anlam manaları olmayan taştan daha katıydılar. Oysa bu dünya kâinat bile ölene, yeni bir kapı açıyordu, sonsuz bir hayatla, bilinçli olarak yaptıklarından dolayı hesaba çekmek için fırsat sunuyordu. Onların bunu bilmemesi dünyanın da bu halde olmadığı, yaşamında böylesine acımasız olmadığını anlatmalıydı. Ama nasıl?
İşte böylesine bir çıkmazın içinde iki gün olmuş hala bir ceset gibi sadece nefes alarak, hiçbir hayati bağa dokunmadan anlama çıkmaya çalışıyordu. Aslında düşmek, çıkmak içindir biliyordu ama onlar bilmiyordu… Kahramanımız Suat, bir danışmanlık şirketinde yatırım yapanlar için danışmanlık yaparak, gelen müşterilere kazançları için daha iyi olabilecek yatırımlar için yön veriyor, onlara yeni imkânlar sunuyordu. Yani borçla batık durumda olmayanlara batmış durumda bir şirketin kurtulması için pekte yasal olmayan yasal olan ama yasal olmayan bir portföy-Para çantası da diyebildiğimiz anlamda- sunarak yardımcı olarak, yeni projeler olanakları sunarak batmalarını yani batmayanı batmış göstererek önlüyor, düzlüğe çıkmalarını sağlıyordu. Oysa şimdi kendi elinde olmadan bilmediği karışmadığı bir olay yüzünden, batmasına göz yumuyorlardı. O insanların hayatlarını yatırımlarını iyileştirmeleri için gece gündüz çalışarak, çalıştığı şirketin müşterilerine memnuniyet sunarak, şirketin büyümesine katkıda bulunuyordu. En son yardımcı olduğu yeni yatırımlar sunduğu müşterisinin oğlu, bilgisayarındaki kayıtlı müşterilerin borçlarını ödeme süre ve tutarlarını gelecekte nasıl yol izleyerek düzlüğe çıkacakları, adresleri, inandırıcı olsun diye batmamakta olan şirketlerin, nasıl batırılacağına yön veren dokümanları kopyalayarak ele geçirmiş, hatırı sayılır bir mafya babasının bilgilerini alarak medyaya ya sunmuştu. Oysa bilgisayara giriş şifreleri günlük şirket tarafından değiştirilerek, mesai saatinde çalışanlara verilir ve her saat başı değiştirilirdi. Yine o gün hatırı sayılır son müşterisi ile çalışırken bilgisayarı kapatmış, yanında ki müşterinin oğlu olacak zat, izin isteyerek lavaboya gitmesi gerektiğini söyleyerek, onlardan önce büroyu terk etmişti. Suat her gün çıkışta kartını okutarak kapıyı kapatmak üzere idi ki telefonu çaldı, arayan ise yeni bir müşteri Kemal bey
-Suat Bey telefonunuzu Serhat beyden aldım, ben Haydar Sönmez Holdingin patronu, güç veren Holdingin sahibi olan Serhat beyden.
Suat
-Tamam, şimdi hatırladım, buyurun nasıl yardımcı olabilirim size?
-Şirketimizin geleceği hakkında, sizden bilgi almak için randevu almak istiyorum.
Suat saate baktı mesainin bitmesine beş dakika vardı.
-Mesai bitmek üzere bugün görüşmemiz mümkün değil, isterseniz yarın ofisime buyurun görüşelim.
Haydar
-Hayır, öyle olmaz siz akşam saat sekiz gibi hazırlıklı olun, şoförüm sizi evden alacaktır.
Suat kararlı bir ses tonu ile.
-Ben eve iş götürmüyor ve mesaiden sonra, iş konusunda danışmanlık yapmıyorum Haydar bey.
-Biliyorum Suat Bey, her şeyin bir ilki vardır…
Konuşmayı yürüyerek yaparken, ofisin kapısını kapatmayı unutarak ofisten çıktılar. İşte ne oldu ise bu mesainin bitmesine, beş dakika kala,  bu telefon konuşması arasında lavabodan çıkan müşterisinin oğlu tarafından bilgi ve haberi olmadan, bilgisayarını kapatmasına ve şifresinin geçersiz olmasına rağmen bu işi yapan ve bilgileri medyaya sızdıran ismi Ruşen olan müşterisinin oğlunun yapmış olduğu hırsızlıktan dolayı sorumlu tutulmuştu. Karısı ve çocukları kaçırılmış, bu olayla ilgili aramadığı hiç kimse kalmamış ve her bir kapı, teker teker suratına halini anlatmadan kapanmıştı.
Oysa en son aradığı ona milyon dolarlar kazandırdığı hatırı sayılır Gürkan beyle villasında konuşurken ona.
-Gürkan Bey, beni tanırsınız, sizin için milyon dolarlar kazandırdım ve bu milyon dolarlarınıza hiçbir zaman göz dikmedim, eğer dikmiş olsaydım size kazandırmadan önce yüzde ellisini sizde biliyorsunuz komisyon olarak alırdım. Ben Kamil Babayı tanımam ama o beni sizin aracılığınızla tanımış ve sizin ricacı olmanızla onun şirketini batık şirket göstererek, hisselerinin değerini düşürerek, yeniden başka bir paravan şirket kurarak satın almış, tekrar kendisine iade etmiştik, büyük kazançlarla sattığı hisseleri çok ucuza düşmesi ile tekrar eline geçmesine fırsat vermiştim. Daha önceden medyaya, bu holding iflas ediyor haberini ben yayarak, hatırı sayılır medya patronlarını çevirdiğimiz işlerden habersiz oldukları için, onlarında yardımı ile bu yalan haberle hisselerin satışını düşürerek, yeniden almış ve daha sonrasında, iflasa gerek olmadığın yetkili makamlara bildirmiştim. Eğer ona karşı bir yanlışım olsaydı o zaman yapardım. Şimdi bana açık olan tüm kapıları kapattınız ve ortada benim gibi hiç suçu olmayan, karım ve çocuklarımın kaçırılması ile onlarda suçlu durumdaymış gibi muamele gördüler. Bana bunu açıklaya bilir misiniz?
-Suat’ım biliyorsun böylesi bir durumda, size bunu izah edecek bir söz ve açılacak bir kapının olduğunu sanmıyorum.
Suat kızgın bir ifade içinde.
-Bunu söylerken sizler kendinizde misiniz? Ne demek açık bir kapı yok, üstelik hiç suçumuz olmamasına rağmen! Bun söylerken insan olmadığınızı mı bana söylemek istiyorsunuz?
Gürkan Bey sinirlenerek ama gülerek
-Ha şunu bileydin, bu insanlar bu şirkete gelen insanlar böyle insanlar Suat’ım, anlamazlar ama anlaşılmakta isterler, çare kapısını kapatırlar ama sıkışınca, çare kapısının tüm kapıları kendilerine açılsın isterler.
-Ama bu nasıl nasıl olabilir? Bunu açıklayacak bir kelime yok bu dünya üzerinde! Taş olsa anlayacağım cansız ama taş, ama bun…
Hırsla ceketini kanepenin üzerinde alarak villayı terk etti.
Mehmet Aluç-Kul Mehmet
Arkası yarın veya dahada arkası ertesi gün inşaAllah...

22 Ekim 2016 Cumartesi

Haydi, İş Başına Aslanlarım


  Haydi, yaşamın katilleri durmayın
               İş başına…  Âdem Efiloğlu
 haydi mazlumla olma vakti ile ilgili görsel sonucu

Haydi, aslanlarım iş başına
Vakit çalışma vakti durmayın
Zalimleri yıkma öldürme vakti
Yıktılar yıkılacaklar haydi
Dağıttılar dağılacaklar geldi vakti
Öldürdüler acımasızca
Ölecekler soluksuzca
Haydi, iş başına aslanlarım
Durmayın haydi mazlumun ahını alma vakti

Perişan mazlumun onlar sebebi
Bozuktur onların yoktur nesebi
Zulmü sırtlarına aldılar geldiler
Haydi, zulümle onları gömme vakti
Haydi, durmayalım haydi iş vakti
Gönülden mazluma yardım vakti
Akan gözyaşlarını silme vakti
Öldürdüler acımasızca
Ölecekler soluksuzca
Haydi, iş başına aslanlarım
Durmayın haydi mazlumun ahını alma vakti

Bölündüler üçe beşe
Bırakmadılar evlerde neşe
Geldiler durmadan peş peşe
Bizdeki imanı unuttular hatırladılar kalmadı onlarda da neşe
Hücum ediyoruz milletçe
Hücumlarımızı sert gördükçe kudurdular
Kudurdukça öldüler başladı bizde neşe
Haydi, vakit mazlumla olma vakti
Zalimi yıkarken, gönülden sevme vakti
Haydi, iş vakti durmayın
Öldürdüler acımasızca
Ölecekler soluksuzca
Haydi, iş başına aslanlarım
Durmayın haydi mazlumun ahını alma vakti

Kardeşimin gözünde kalmamış canlılık
Onlarda bir gram kalmamış insanlık
Yaptıkları denk değil hayvanlığa bir anlık
Canavara eşit yaptıkları yok insanlık
Canavar canavardır leş yer
Bizdeki imanla yıkılmayız bizde var insanlık
Mazlumun gözyaşına dünyayı başlarına yıkarız
Ağlamalarına aman dilemelerine bakmayız
Yedi düvel yıkamadı Çanakkale de
Yenilgiye doymadılar hala yenilgi peşindeler
Ecdadın imanı var bizde bilmezler
Yıkılıyorlar hainlerle beraber tek tek
Haydi, iş vakti durmayın
Öldürdüler acımasızca
Ölecekler soluksuzca
Haydi, iş başına aslanlarım
Durmayın haydi mazlumun ahını alma vakti
Mehmet Aluç-Kul Mehmet






Yayınlarım

Bugünü Elinden Alına Adam Geleceği İçin Ne Yapabilir?

  Bugünü Elinden Alına Adam, Geleceği İçin Ne Yapabilir? Cevaplarınızı bekliyorum. Mehmet Aluç