Bu Blogda Ara

11 Nisan 2016 Pazartesi

Eyvah Geldi Geçti Ömrüm


Eyvah geldi geçti ömrüm
Bir gül gibi soldu gönlüm
Elimde süpürge dertleri süpürdüm
Eyvah geldi geçti ömrüm

Ağlayanla hep ağladım
Gönül dağlayanla gönlüm dağladım
Namazda Rahmana elim bağladım
Eyvah geldi geçti ömrüm

Ağlarken gülenle güldüm
Aç gezerken bir lokmamı bölüştüm
Yeri geldi zalimle döğüştüm
Eyvah geldi geçti ömrüm

Güneş batar iken fakir sofrasında doğdum
Ekmek diye suyu içtik yudum yudum
Şükür ettik çok şükür doyduk
Eyvah geldi geçti ömrüm

Zahmet çekerken kolay oldum
Yokuş yollar varken düz yolda kendimi buldum
Kendime zararım varsa da Allaha kul oldum
Eyvah geldi geçti ömrüm

Dağlar düzüldü önüme
Ecel göründü gözüme       
Bu dünyada çıkarını düşünme
Eyvah geldi geçti ömrüm

Zengin sofrasına hiç gitmedim
Fakir aç içen tok gezmedim
Ağlayanlar var iken hiç gülmedim
Eyvah geldi geçti ömrüm

Elimde olan ile yetindim
Elimde olanı bölüştüm kendim yemedim
Zalime haddin bildirdim başım eğik gezmedim
Eyvah geldi geçti ömrüm

Bu dünyaya gelen göçer gider
İman eden kul imanıyla cennete girer
Zalim zalimliği ile cehennemde ne eder
Eyvah geldi geçti ömrüm

İnsanları sevdim bir gül gibi
Bu âlemin bizlerin Yüce Allah sahibi
Olsak ta bu âlemin en garibi
Olmadı çok şükür gönlümüz buz gibi
Eyvah geldi geçti ömrüm

Geldi bu ömrün son demleri
Bu dünya kendisine kalacak sanır birileri
Mevla’m güldürsün cümle garipleri
Eyvah geldi geçti ömrüm

Kendim kırıldım kalp kırmadım
Kuş tüyü yatakta hiç yatmadım
Edep ile gezdim namus çizgisini aşmadım
Eyvah geldi geçti ömrüm

Dağlarda gezdim çiçekleri hiç ezmedim
Hakkım olmayan bağda ekin biçmedim
Fakir kardeşim varken zengin olanı seçmedim
Eyvah geldi geçti ömrüm

Halden anlayanlar gibi gezdim güldüm
Vakti gelince bende herkes gibi öldüm
Mum gibi gönüllerde yandım dertleri bölüştüm
Eyvah geldi geçti ömrüm

Yüce Allah’ı Rabbim bildim secde ettim
Verdiği nimetlere şükür ettim
Ecel ile çağırınca yanına gittim
Eyvah geldi geçti ömrüm

Nurdan nur Resulü çok sevdim
Peşinden giderken kendimden geçtim
Ahirette şefaatine erenlerle olmayı istedim
Eyvah geldi geçti ömrüm

Ömrün gayesi Allah’a kul olmakmış
Bu dünyada imanla yürüyüp varmakmış
Derdi olana derman olmakmış
Dermanın yoksa gülümseyerek kalmakmış
Eyvah geldi geçti ömrüm

İşte böyle geçti ömrüm
Dertlerimin içinde kendimi gülerken gördüm
Allah ve Resulüne birazcık kul olmak için yürüdüm
Eyvah geldi geçti ömrüm


Fazla söze ne hacet
Halini her zaman Yüce Allah’a arz et
Bu ömür ahiret için bu dünya bir ticaret
Eyvah geldi geçti ömrüm

Kul Mehmet’im çok ağladım hiç gülmedim
Viran iller gibi viran gezmedim
Dert bana neden geliyor demedim
Namert ile zalimleri hiç sevmedim
Eyvah geldi geçti ömrüm
Mehmet Aluç-©Kul Mehmet-



Sen Ağlama Hep Gülümse




Şafağın alnıma düşmüş kızıllığında baktım kendime
Ülkemin her tarafı boyandı şafaktan kızıla
Kuşlar uyanırken mahmur mahmur kanatlarındaki şafakla sabaha
Bir ben sana uyanamadım şafak bakışlım
Saçlarına tutundum uzattım şafağa sessizce
Gezdik şafağın kanadında sen kucağımda
İşte ufukta ben yitik yüreğinde ağlıyorum
Sen yoksun yanımda yine uykudasın
Ben ise yalnızlığımla başındayım ağlıyorum
Gözlerimde yaş damlarken yanağına
Uyanıyorsun telaşla yüzüme bakarken masum
Titrek hüzünlü mahcup
Titrek ellerinle silerken gözyaşlarımı
Bir buse bir cennet kokusu yanaklarıma kondururken
İşte ben gülüyorum yine seninle beraber
Senin yüreğin benim avcumda
Benim yüreğim senin yüreğinin içinde
Alıp koyuyorum göğsünün içine
Yüreğimdeki deprem durdu o an gülüşünle
Usulca açıldı gönül kapım içinde yine sen vardın bende yanında
Utangaçlığının saflığı yüzünde bir bahar çiçeği gibi açmış
Kokusu gönlümü sarmış
Öpüyorum anlından
Sana hasret sana tutkun bir sevdayla gönlümü öpücük diye konduruyorum
Öpücüklerim kelebek oluyor konuyor gönlüne
Yüreğimiz tatlı bir serinlikle sallanıyor
Yalçın kayaların üzerinde uçarken
Kartalların kanat sesi güneşli ufka doğru kanat çırparken
Yuvasındaki anlamsız sıcaklık çarpıyor yüzümüze
Bir o kadar soğuk sıcaklık
Ürkek paramparça
Sarılıyorum sıcaklığına beni saran
Göğsündeki pamuk tarlasına yaslanıyorum
Uyuyorum dizlerinde
Uyurken gözlerim az hafif açık
Bana bakarken gülümsüyorsun
Bir bahar gibi
Bir düş hayal gibi
Merhameti  ile alemi kaplamış bir dünya gibi
Bir çocuk gibi
Yakalıyorum onları avuçlarımla
Saklıyorum göğsümdeki avucumda
Kefenlenir mezara konulurken
Açacağım göğsümdeki avcumu
Bu gülümsemelerinle
O karanlık mezarımı aydınlatacağım
Seni anlatacağım toprağa
Sen olacak toprak yine
Künyemi seni seven aşık diye okuyacaklar
Sendeki güzelliği sevgiyi aşkı görünce yaklaşacaklar ışığına
Gülümsemelerin susmasın hep gülümse diye sana göz kapağımın altında bakıyorum
Uyanmıyorum hep bakıyorum
Ayaklarımın ucunda ta başıma kadar sarıyor beni sımsıcak gülüşünün sıcaklığı
Sarıyor beni bir zırh gibi
Uyanmak isterken
Uyanamıyorum
Üzerimde bembeyaz kefenim
Toprak altında üzerimde toprak
Gülümsemen bir ışık içeriyi kaplamış
Anlıyorum
Senden önce ben girmişim mezara
Ama sen ağlama ne olursun sana demiştim ya
Sen ağlama hep gülümse
Bir ömür boyu yaşattın beni gülücüklerle
Sen daha fazla yaşamalısın
Yaşatmalısın etrafındakileri
Seni görenleri sevenleri
Eşini dostunu tüm gülücüklerinle
Ben bekliyorum seni
Sen acele etme
Gönlümün avucunda
Gülüşlerin vardı
Onları açtım koklayarak
Gülüşlerine bakarak
Seni yaşıyorum hala kollarında dizlerinde göğsünde
Zaman seni ellerimden alırken
Çekip senden gittiğimi düşünme
Aç gönül kapının kapısını ben oradayım
Bir yanımı içine sakladım
Senin gülüşlerinin gölgesine sakladım
Aç bak ben oradayım seninleyim
Elini uzat saçlarına ellerimin sımsıcak izleri hala duruyor
Dokun hisset beni
Dokundun saçlarına
Gülümsemelerinin sıcaklığı ta buraya kadar geldi
Bir güneş gibi doğdu
İşte hep böyle gülümse
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-

10 Nisan 2016 Pazar

Bilge Kişi Ve İnsan-2- (Özgürlüğü Arayan İnsanın Kendisi İle Buluşması)



Bilge Kişi Ve İnsan-2- (Özgürlüğü Arayan İnsanın Kendisi İle Buluşması)



-Sen ne diyorsun? Çok mu basit? Beni güldürmeyin? Öyle olsa idi herkes.
-Sen herkesi bırak herkeste sendeki ruh ve asalet yok ki.
-Bak bunda çok haklısın! Şimdi ben ne yapmam gerekiyor bir an önce onu söyleyin de bir an önce onu yapayım?
-Çok basit kalabalığın içine girerek karşınızdaki güvenlik güçlerini görünce çekilmeye kalkışanları kaçmamaları, geri çekilmemeleri bu haklı davadan bu kargaşa çıka. Yanlış söyledim dilim sürçtü bu haklı direnişiniz de geri çekilmemeleri hususunda onları ikna edeceksin onları motive edeceksin?
-Nasıl yani onları önemi süreceğim?
-Bravo hemen de anladınız, sizi tebrik ederim!
-Sağ olunda onları öne sürmekle onları ateşe atmış olmayacak mıyım?
-Ne ateşinden bahis ediyorsun, sen lidersin sen davanın selameti için yapman gereken ne ise onu yapacaksın, gerisine bakmayacaksın.
-Ama oy. Öyle. Öyle olunca da şey olmuyor mu yangına benzin..
Gerisini getiremedi durdu düşündü.
-Tamam, liderlik diyorsun ama o ortamda öyle liderlik olmaz ki ancak olsa, olsa profaksa.
Karşısındaki kızaraktan sözünü kesti.
-Sen ne diyorsun duygusallığa yer olmaz şimdi o ortamda, hem böylesi ortamlar ve her zaman ele geçmez kızışmış iken tam çatışm. Yanlış söyledim ilerlemeye haklı davanız için bir adım atmanıza ramak kalmışken sen kalkmış neler söylüyorsun?
-Haklı dava derken ben sadece oradan geçiyordum kalabalığı görünce birden kendimi onların içinde ve şimdide burada biraz önce yanımda başkası vardı şimdide sen. Haklı dava derken bana haklı dava hakkında bilgi verirmisin? Onu bileyim de ona göre onlara liderlik edeyim?
-Bu o kadarda önemli değil.
-Sen! se. Sen ne diyorsun neler söylediğinin farkında mısın? Saçmalamaya başladın? Biraz önce haklı dava derken şimdi ise!?
Karşısındaki kırdığı potu anlayarak şaşkınlıkla
-Sen beni yanlış anlıyorsun, buluruz bir şeyler demek istedim. Bu o kadarda önemli değil derken, bir defa ile hiçbir şey olmaz buluruz bir şeyler.
İnsan hiddetlenerek
-Ama zamanı değil ki orada o ortamda!
-Zamanı değilse sen zamana uyacaksın, bir şey olmaz günah olursa da Allah af eder, gerçi bu kadar günaha girdikten son. Bak beni de telaşlandırdın, fazla düşünme yoksa kafayı yersin.
İnsan hiddetlenerek
-Bak yine o kadarda önemli değil diyorsun hem dava diyorsun hemde önemli değil diyorsun hakikaten sen çok yalpak hatta kusura bakma çok cıvık birisine benziyorsun? Dur hemen kızarma renkten renge girme! Yani biraz önce söylediklerin ile şimdi söylediklerin birbirine ne kadarda tezatlık ve tutarsızlık içinde her ne ise içinde olduğunun farkında değilsin galiba? Bunlar insan hayatında çok önemlidir, senin bundan haberin yok galiba?
-Şe.! Şeşe tabi ki haberim var!
-Hem senin rengin sanki değişiyor galiba yüzünün hali neden değişiyor?
Birden arkasında hissettiği elin hissi ile sıçrayarak arkasına döndü. Karşısında biraz önce gördüğü ve kaybettiği bilge kişiyi görünce şaşırdı ama hemen kendini toparlayarak sevinç içinde.
-Bende seni arıyordum, sen nereye kayboldun, gelmen çok iyi oldu biraz önce sen kaybolduktan sonra karşıma birisi çıktı senin gibi gizemli konuşmuyorsa da değişikti şimdi bana bir şeyler söyledi, Bende onunla bu konuda tartışır iken sen tekrar geldin. Şimdi sen bana bu konuda yardımcı olurmusun sen yardımcı olmayı seversin, şimdi söyle karşımdaki kişiye.
Arkasını döndü kimse yoktu
-Ama biraz önce sen gelmeden önce yanımda idi. Sen gelince kork. Korktu kaç.
İyice afallayarak şaşkın gözlerle bakınmaya başladı. Bilge kişi yanına yaklaştı.
-Galiba hala olayın şokunda kurtulamadınız galiba.
Başını kaldırdı, konuşamadı sustu. Bilge kişi
-Galiba aramaktan vaaz geçtiniz, pes mi ediyorsunuz?
-Pe. !Pes değil de yani bu yaşadıklarım, bilinmeyenler bu yaşadıklarım muamma, aldatma yanıltmalar şu an yıkımı yaşıyorum dersem!
-Gözlerinde belirli oluyor ama vaaz geçersen hayatın her alanında önüne çıkacak olan bunlarla nasıl baş edeceksin? Bunlar her an karşında olacak ve bunun için şimdiden pes edersen hayatın boyunca hep bu pişmanlığın ezikliğini duyacaksın. Aradığın özgürlüğü bulmuşsun galiba?
-Hayır bulamadım!
-Buradan bakınca bulduğun belirli oluyor!
-Nasıl yani?
-Sence özgürlük nedir?
-Bence özgürlük, müdahale olmadan seçimlerde ve kabullenmeler de müdahale edilmeden herkes istediğini seçerek ve kabullenerek yaşamalıdır. Nasıl ki tüm seçimlerde Yüce Allah bizleri seçmede ve kabullenmeler de özgür bırakmış iken be seçimlerimiz sonucunda kabullenmelerimizin karşılığında nasılda bizler sorumlu oluyor isek yaşam alanından da hiç müdahale edilmeden herkes istediğini seçmede kabullenmede özgür olmalıdır.
-Çok güzel tarif ettin. Peki, neden arıyorsun? Kayıp mı ettin?
-Bilemiyorum!
-Şu anda buraya gelirken seni engelleyen oldu mu?
-Hayır!
-Kabullendiğin bu yolda başıma gelenleri senden başka çeken ve katlanan var mı?
-Hayır!
-Peki, bunları kabullenirken seni bu yola iten ne idi? Neyine güvenerek kabul ettin ki bu kadar mutsuzsun?
-Kendi seçimim değildi, kalabalığın bağırmalarına ve yürüyüşlerine katılarak gönlüme yani kalbime sormadan olduğu gibi yola attım. Yani tartıp biçmeden aklımın süzgecinde vicdanımın süzgecinde geçirmeden yola çıktım ondan olabilir mi acaba?
-Yani özgürlüğü araman boş ve gereksiz, zaten özgürsün?
-Bu açıdan bakınca evet ama insanlarda benim gibi seçmede özgür değiller mi özgürlük için bağırıyorlardı? Hem onları yolda yürürken engelleyen bir engel yok iken neden böylesine bağırarak özgürlük diye bağırarak etrafı yıkarcasına yol alıyorlardı, ta ki etrafa zarar verene kadar diğer insanları!
Durdu sanki bir icat bulmuş gibi gözlerinde sevinç pırıltıları ışıldamaya başladı. Sevinç içinde
-Taki diğer insanların özgürlüğünü kısıtlamanın yolunu kapamak için etrafa zarar vererek kendi dediklerimiz doğrudur diyerek ten zorca kabul ettirmek için ve ortada hiçbir neden yok iken ortalığı toz dumana katarak yola çıkana kadar. Evet, evet ben hiçte böyle düşünmemiştim. Sana teşekkür ederim ban doğru olanı gösterdiğin ve yardımcı olduğun için.
-Teşekküre gerek yok.
-Peki, biraz önce yanımda olan kişi kimdi, beni böylesine körü körüne bir yola çıkarmak için kandırmaya çalışan kimdi? Hem suratında da bir insanlık belirtisi olduğu da söylenemezdi, tıpkı ateş gibi sımsıcak, ürkütücü sanki yakmak ve yıkmak için eğitilmiş veya yola çıkmış, Sahi sen tanıyor musun onu?
-Sen tanımadın mı? İstersen biraz düşün etrafına bir bak, bak ama gör ,sadece bakma göz bakmak için ve görmek içindir ,unutma.
-Şey, görmek derken göremiyorum mu ki böyle söylüyorsun? Bak görüyorum!
Mehmet Aluç-Kul Mehmet
Devam Edecek İnşallah

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

Mihnetim Benimdir



Mihnetimi söylemem benimdir
Halden bilmez öğrenirse gözüme sokar
Mihnetim benimdir gönlümde gizlidir
Halden bilmez bilirse el âleme söyler hilekâr

Halden anlayan gelsin mihnetimi dinlemeye
Halim bilmeyen benim gibi acımla inleye
Nazlı cananım bu halimi hiç bilmeye
Halden bilmez bilirse el âleme söyler hilekâr

Garip anam bu halimi görmeye
Varsın gitsin buğdayını dermeye
Gönlüm içindeki sırrı ortaya dökmeye
Halden bilmez bilirse el âleme söyler hilekâr

Halden bilmezde olmaz sağlıklı bir ifade
Halim bana yeter zaten olmuş ziyade
Beni anlamak için halden bilmez baksın aynaya azade
Halden bilmez bilirse el âleme söyler hilekâr

Yanımda gezer benimle seccade
Hakkın verdiği mihneti söyleyemem her halde
Kötü düşünenlerin sözlerini ederim ben iade
Halden bilmez bilirse el âleme söyler hilekâr

Gönlümde vardır coşkun bir irade
Rahmanın mihnetinde vardır bin bir çare
Mihnetini söyleme kurumasın akan berrak Nehir’e
Halden bilmez bilirse el âleme söyler hilekâr

Yüce Rahmandır halimi bilen
Odur tüm sıkıntıları gönülde silen
Odur ister kulu halden anlasın temsilen
Halden bilmez bilirse el âleme söyler hilekâr

Mihnet gelirse Rahmandan kuldur kabul eden
Onunla yaşarken odur halden o an bilen
Kul yaşarken imtihan için her şeydir başına gelen
Halden bilmez bilirse el âleme söyler hilekâr

Gönlümüzü çevirelim gönüldeki aşk ile sevmeye
Nazlı yârim halim bile beni dinleye
Başlasın gönlündeki aşk tırpanı ile mihnetimi dermeye
Halden bilmez bilirse el âleme söyler hilekâr

Bazen zamanımız olmaz ecel gelir beden gider ölmeye
Geride kalan iyiliklerimiz kalır mezarda bizimle başlar gülmeye
Geride bıraktığımız sevgiyle insanlar başlar birbirini sevmeye
Halden bilmez bilirse el âleme söyler hilekâr

Halden bilen derman için yolda durur hal hatır sorar
Bir damla su ile cümle çiçekler açar âlem çiçekle dolar
Halden bilmeyende merhamet olmaz hem de adam hiç olmaz
Halden bilmez bilirse el âleme söyler hilekâr

Kul Mehmet’im az sabırla dertler biter acilen
Bu âlemde sabırla olan kuldur sevilen
Ne güzeldir mihnet sırrı ile gezebilen kadir kıymet bilen
Halden bilmez bilirse el âleme söyler hilekâr

Mihnet: Sıkıntı, üzüntü

Azade: Başıboş, erkin, serbest

Yayınlarım

Bugünü Elinden Alına Adam Geleceği İçin Ne Yapabilir?

  Bugünü Elinden Alına Adam, Geleceği İçin Ne Yapabilir? Cevaplarınızı bekliyorum. Mehmet Aluç