Bu Blogda Ara

15 Mart 2016 Salı

Barış için dizeler


barış-









1991 yılında 81 Türk şairin birbirinden bağımsız olarak yazdıkları savaş karşıtı dizeler bir şiirde toplanmıştı. Körfez Savaşı’nın gündemde olduğu o dönemde bu dizeler Refik Durbaş ve Orhan Alkaya tarafından kurgulanıp birleştirilerek bir şiir haline getirilmiş ve 8 Şubat 1991 tarihinde düzenlenen bir toplantı ile duyurulmuştu. Düzenlenen toplantıda şu sözlere yer verilmişti: “Eşit, özgür, adil bir dünya düzeninin kurulabilmesi için insanlar ve tüm canlılar arasında barış ve uyumu gerçekleştirmenin kaçınılmazlığını bilerek, Türkiyeli 81 şair, ülkemizin de sürüklenmek istendiği hegemonya savaşına karşı, yaratıcı güçlerini ve üretimlerini birleştirdi. Şiir, tüm sanatlar içinde belki de en kişisel olanıdır. Bu şiiri oluşturan şairlerin pek çoğu kişisel üsluba sahip sanatçılardır. Dünya edebiyatında, kurgulanmış dizelerden oluşan böyle bir şiire rastlanmamasını da, bu kişiselliğin doğal sonucu saymak gerekir.”
“Barış İçin Dizeler” adı verilen bu şiire dizeleriyle katkı sunan şairler ise; Meltem Ahıska, Oğuzhan Akay, Gülten Akın, Merih Akoğul, Hulki Aktunç, Teoman Aktürel, Sina Akyol, Orhan Alkaya, Melih Cevdet Anday, Behçet Aysan, Mehmet Başaran, Nihat Behram, Ataol Behramoğlu, Süreyya Berfe, Nur Bulum, Eray Canberk, Mazhar Candan, Ali Cengizkan, Metin Cengiz, Erol Çankaya, Cevat Çapan, Müslüm Çelik, Çınar Ciğ, Veysel Çolak, Arif Damar, Refik Durbaş, Salih Ecer, Gültekin Emre, Enver Ercan, Müştak Erenus, Abdullah Rıza Ergüven, Ebubekir Eroğlu, Seyhan Erözçelik, Cezmi Ersöz, Turgay Fişekçi, Hamdi Gedik, Tarık Günersel, Aydın Hatipoğlu, Gunseli Önal, Özdemir İnce, Orhan Kahyaoğlu, Semih Kaplanoğlu, Sefa Kaplan, İsmet Kemal Karadayı, Hidayet Karakuş, Turhan Kayaoolu, Mehmet Kemal, Şükran Kurdakul, Akif Kurtuluş, Onat Kutlar, K. İskender, Kerim Mert, Özkan Mert, Mehmet Müfit, Lale Müldür, Seyyit Nezir, Mehmet Ocaktan, Ahmet Oktay, Fergun Özelli, Adnan Özer, Kemal Özer, Lütfu Özkök, Ali Püsküllüoğlu, Sennur Sezer, Zafer Şenocak, Cahit Tanyol, Tuğrul Tanyol, Berin Taşan, Suha Tuğtepe, Engin Turgut, Gürhan Uçkan, Mehmet Uzun, Mehmet Fikri Ünal, Kubilay Ünsal, Ramazan Üren, Aydoğan Yavaşlı, Hilmi Yavuz, Necati Yıldırım, Hüseyin Yurttaş, Can Yücel, Nihat Ziyalan ve Gülsüm Akyüz idi.
Barış İçin Dizeler
Evsiz kapılardan girip çıkıyorum
Kalbim dünyanın ortasında bir menekşe
Neft ve kan, zambak cesetlerinde çürüyen leke
Çakı bile çekemediğim iki karanlık arasındayım
Karda bir çiğdem, dikende bir kuş gibi yakıp kavrulan yanıp kavrulan bir akıl
Anın sıkı dokusuna sığınan yoksul akıl, alkışların uğultusuyla
Büyütür bütün savaşların anasını; ah Asur!
Savaş, ah tükenen karanlık
Topallayan deli kalbim, böyle başlamak istemezdim
Kimdi bana insanlığın soylu bir geleceği olacak diyen
Alev gözler alevleri yardı ölü çocukların ak gözlerini anmak için…
Duyamam yaprağın sesini orman gümbürderken
Olmak veya olmamak, bütün hatırladığım bu
Yaşam da kanıyor insan da, ensemizde ölümün soluğu
İyi savaşlar sayın seyirciler, devam edin seyirci kalmaya
Naklen cinayet çağı bu, katilin yüzü flu
“Derslerinizi sakın ihmal etmeyin”
Şiir unutmaz, “canlı yayın ” yapsa da ölüm
Savaş, içi dışı kül kokar
Savaş, iki ağzı kırık bir kama
Başkalarının kanıyla da ölebilir insan
Şimdi yalnızca adları Savaş ve Zafer olan çocukların dönüşünü düşünüyorum
Ölümün adıyla
Kan diyorum kan ve fırlıyorum ayağa, tutun şu savaşı
Acıların ve düşmanlıkların yıldızlararası dönemi bittiği zaman
Orion’un uyum şarkıları çıkacak aramızdan
Hangi savaş yüz akıyla çıkmıştır savaştan
Savaşı insanlık kadar eskidir diye haklı çıkarmak isteyen
Bilsin ki, barışı insanlık kadar yenidir diye övünüyorum ben
Kanayan bir Orta Doğu ikindisiyle açıklıyorum gizli güllerimi
Korkusuz kır çiçekleri önünü keser kesmez
Savaşçı diz çökecek göreceksin
Ey kin ve kibir bekçileri
Şafak; sizin ateşiniz üzerinde doğruluyor şimdi
Rüzgârın çarmıhında donardı anılarımız
Şimdi bir buğusun artık zamanın teninde
Rüzgâr: Gümüşi bir ırmaktan su içerkenki
Yürek zaten biliyor tohumlu ölümleri
1-3 nöbetini ölüm tutuyor askerin gözlerinde
Bir aynaya bakakalmış gibi ardında uçup giderken hayat
Petrolden tez tutuşur alın teri
Ancak akrep zefiri yaraşır mürekkepliğe
Kâğıt turnam hey, yolların durduğu görülmemiş dağ titreşirse
Kör tarih gözümüzü oymak istiyor
Neler mi söylüyor ölü asker? Öldüğünü söylüyor, naklen söylüyor
Lav düşüyor dünyanın bütün ırmaklarına gül yerine
Riyadır, ölsem damarlarım boşalır
Böler uykuyu o ses; savaş, ah yır!
Barış güçlü insanların yapıtıdır
Savaş, korkakların cesaretidir
Cesetlerdir bu ülkenin rozetleri
Marşlarla büyür bir yanım, bir yanım hep çocuk simdi
Çocuklarına ne yaptın diye sormuştu toprak
Barışı üzdüm savaş çıktı
Batar kâğıttan çocuklar kara karanfilin körfezinde
Savaş oldu, süt bardağı kırıldı çocuğun
Maviyi kim oldurdu, ilk kuşu onun içinde
Acısı en çok çocuklara düşer savaşların
-Her çocuk bir çekmece- Anneleri boğuluyor içlerinde
Ölümcül ışıklar aydınlatacaksa geceyi -karanlık kalsın-
Yanlış mı belledim, insan sorumluluktur
Kan saldırır kum saldırır Orta Doğu’dur yüreğim kum’saldır
Girmeyin dizelerime gürültülü gölgelerinizle
Kemikten zarlarla oynanan kıta kumarı
Korkusunu apacı dener kendi yüzünde
“Le emma ma yenfeun – Nase fimeksu fil arz” ise
Ben bir olabilir insanım, tiksinirim başkan ve generallerden
Burda, orda, Ur’da
Yüzünden düşen harfte gizle beni
Günler geçtikçe Taş’la Kitap arasında
Debeleniyorum, Fırat’ın kanlı sularında
Tadı derinliğimizde uğuldayan gün balı
Savaşı istiyorum aşkla; savaş barış’sa
Okyanus uzunluğunca petrolden bir tabutun örttüğü o karabatakla yan yana
Sevgilim, beni kana koşan dünyadan koru
Kurtuluş türküleri gibi insanı çarpan
Barış kavgamızdır
Barış, uzun aşk geceleri gibi yüce dinginlik
Sen bozacaksın oyununu bezirganın
Savaşı göğüsler yaşam
Apoletlerim yok. Param var. Bana da silahlar satın;
İşgal edeyim geleceğini barışın
Allah allah ateş geliyor, Allah allah barış geliyor
Silahları, silahsızlanmaları, silah satanları, can bezirganlarını anlatır bu destan
Yazık ki kudurmuş Pentagon’un bir dişi de İncirlik
Övmüyorum yiğitliğini senin
İnanmıyorum yiğitlik olduğuna insan öldürmenin
Cenge ve cengavere hayır, ölüm kusanlara, yeryüzünü karartanlara
İnsan bitince başlar kavga
Yaşamı ateşe vermeyin
İnsanlar barışa barışa…
Benim tanıdığım Savaş’la savaş körfezde rakı içer
Ben seni öptüğüm gün istemiştim hiç ölmemeyi, söylemiş miydim?
Seni savaş, ne zaman öptüler

Kaynak:http://www.kitapbiti.com/baris-icin-dizeler/

Ünlü Oyuncu İzleyenleri Duygulandırdı



Ünlü Oyuncu İzleyenleri Duygulandırdı


Tekirdağ’ın Çerkezköy ilçesinde İstiklal Marşı’nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü etkinliğine katılan ünlü oyuncu Ahmet Yenilmez, tek kişilik ’Safahat, Mehmet Akif Dönüyor, ya siz neredesiniz?



Tekirdağ'ın Çerkezköy ilçesinde İstiklal Marşı'nın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy'u Anma Günü etkinliğine katılan ünlü oyuncu Ahmet Yenilmez, tek kişilik 'Safahat, Mehmet Akif Dönüyor, ya siz neredesiniz?' adlı oyunu ile izleyenleri duygulandırdı.

Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi Konferans Salonu'nda Kapaklı Kaymakamlığı'nın katkılarıyla düzenlenen etkinliğe, Kapaklı Kaymakamı Mehmet Ali Gürbüz, İlçe JandarmaKomutanı Yüzbaşı Ferhat Kaanoğlu, Kapaklı Belediye Başkanvekili Bakser Öztürk, İlçe Milli Eğitim Müdürü Tahsin Nalbant, İlçe Müftüsü İsa Aktaş ile çok sayıda öğrenci ve vatandaş katıldı. 
Saygı duruşunda bulunulması ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardındanKapaklı Çok Programlı Lisesi Edebiyat Öğretmeni Selin Aktaş, 'Zalimi Asla Sevemem' adlı şiiri okudu. Ardından İstiklal Marşı'nı Güzel Okuma Yarışmasında Kapaklı 1'incisi veTekirdağ 2'ncisi olan Kapaklı Çok Programlı Lisesi öğrencisi Serhat Akbaş İstiklal Marşı'nı okudu.

Programda sahne alan ünlü oyuncu Ahmet Yenilmez, 'Safahat, Mehmet Akif Dönüyor, ya siz neredesiniz?' oyununu sahneledi. Gözleri yaşlı bir şekilde Mehmet Akif Ersoy'un sıkıntılar ve yokluklar içinde geçen ömrünü anlatan Yenilmez, izleyenleri de duygulandırdı. Tiyatroseverler tarafından büyük beğeni toplayan oyunun sonunda katılımcılar Ahmet Yenilmez'i ayakta alkışladı. - TEKİRDAĞ

Kaynak:http://www.haberler.com/unlu-oyuncu-izleyenleri-duygulandirdi-8261976-haberi/

Hoşlukla

 


Gönlümü vereyim yârin gönlüne
Yönümü döneyim yârin yönüne
Hayatım devam etsin seninle
Süpürüp alsın beni bu boşlukta

Edep ile bakışı bir başka
Yürümek istiyorum onunla aşka
Yüreğimdeki tatlı o telaşla
Süpürüp alsın beni bu hoşlukla

Onu her gördüğümde kesilen soluğumla
Onu her gördüğümde ona uçan varlığımla
Tertemiz gülüşüyle cennete varışımla
Kucaklayıp alsın beni bu hayranlıkla

Her gelen gözümde bıraktı yaş
Eline alan üzerime attı taş
Her an ağrıyarak düşündü bu baş
Bükük boynumla alsın beni şaşkınlıkla

Başıma olur altından taç
Onu gördüğümde gönlüm demez kaç
Beni kollarına al mutluluk saç
Gülümseyen kollarınla al ben sar bu tatlılıkla

Çile denizinde beni kurtaran
Ağlarken gelip elimi tutan saran
Gülümseyen gözleri ile bana can olan
Canıma can olan canınla beni al bu mutlulukla

Kul Mehmet’im sevdim aşk deryasına yürüdüm
Gözlerimde yaşlar akarken onu karşımda gördüm
Şefkatli kolları ile boynuma sarıldı o an cennete yürüdüm
Cennet bakışınla beni al o bakışınla al sar beni cennet kokunla
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-

Rahmandır Güle Koku Ekleyen



Ol deyince cümle kainat önüne dizilir
İman ettiren hidayetle her şeyler bilinir
Görüpte kör bakan göze ne söylenir
İman etmeden gezene ne denir
Allah ıslah etsin denir
İman edilir her şey bilinir
Yoksa kör nefis şeytanlar yaşarken ölünür
Her nefeste şükrü içine ekleyen,
Rahmana şükürler olsun
Rahmandır güle koku ekleyen

Kulun Rahman’ız geçmez bir anı
Bilmezse bunu yıkılır her bir yanı
Boşa akıtılmasın mazlumun kanı
Kanı akıtmak için yaratmadı bu canı
Mutlulukla donatsın diye yarattı bu canı
Az nefes al donat diye yarattı bu hanı
İdrak et Rahmanı sen tanı
Her nefeste şükrü içine ekleyen,
Rahmana şükürler olsun
Rahmandır güle koku ekleyen

Arayıp ta hak yolu bulmalı
Hak yol içinde Rahman ile olmalı
İman edip nur nur kokmalı
Nur iman yolunda Gül kokan Resule varmalı
Can içinde merhametten bir can var kapısını açmalı
Üç günlük dünya hanında mutluluk saçmalı
İman gözlüğü ile kainata bakmalı
Günde beş vakit namazı eda edip yatmalı
Sabahın seherinde secde için kalkmalı
Her nefeste şükrü içine ekleyen,
Rahmana şükürler olsun
Rahmandır güle koku ekleyen

Kul Mehmet’im iman edendir namaz kapısında bekleyen
Secde anı ile cennet kapısında nur çiçekleri gönlüne eken
İman etmeyen nedensiz imansız boş kapıda boş bekleyen
Gönüllere deste deste güller ekeyim
Derdi olanın kapısında merhem olmak için bekleyim
Mazlum göz yaşını sileyim derdini gönlüme ekleyim
Her nefeste şükrü içine ekleyen,
Rahmana şükürler olsun
Rahmandır güle koku ekleyen
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-

Not: Doğan Kan kardeşimin Aşk-ı Saadet Şiirinden ilham alınıp yazılmıştır.

Az gıdıkla gülümsesin o gurbet



Kader yazmışsa alnına gurbet
Az gıdıkla gülümsesin o gurbet
Yakışır mı sana hayata küsmek
O gurbetin elinde iç tatlı bir şerbet
Bakışların az yere indir nedir bu heybet
Davet eden yoksa gönlüne sen çağır davet et
Kimseye muhtaç değilsin haline şükret

Gurbette kimsesiz değilsin az sabret
Az çalış çabala dilinde olsun hitabet
Etrafındakileri sev dost ol bu tam isabet
Gurbeti memleketin gibi donat et hayret
Ha memleket ha gurbet doyduğun yer
Gerçek memlekete kavuşursun az sabır et
Kimseye muhtaç değilsin haline şükret

Çok zordur muhannete muhtaç olup yaşamak
Kaçmak zordur bırakmaz yakanı tam bir musibet
Az sabırla gurbet biter gelir selamet
Çağırırlarsa bırak gururu sen icabet et
Hak alnına yazmışsa vardır bir hikmet
Hikmeti anlayamazsın bir an sen var sabır et
Kimseye muhtaç değilsin haline şükret

Açılır bir kapı kapanır tüm dertlerle gurbet
Kapıyı açıp kapatan hakka sen her an şükret
Açmasaydı kapı hak kim açardı az düşün akıl et
Başına yağan az düşün değil mi Rahmet
Her şeyde bir hayır var üzüntüne çek bir set
Hayattasın ve sağlıklısın et buna hayret
Kimseye muhtaç değilsin haline şükret

Boyun bükme kurumuş lale gibi
Göğüsle bu yarışta gülümseyerek sen ipi
Bak aleme insan herkesin var başka bir tipi
Değişik yaratmış hak elbet vardır de bir bildiği
İnsan bazen gördüm derken göremez olmaz bir sevdiği
Helal kazanıp helal ne güzel olur yediği
Kimseye muhtaç değilsin haline şükret

Hayat yolunda bu zalim gurbet bana kaldı deme ihale
Sakın ola deme düşürdü beni halden hale
Hayat yokuşudur bu her etap bir merhale
Kul Mehmet’im der Hak kulunu düşürmez çaresiz hale
İmtihan dünyası sınavdayız ne olur az gülümse edemezsin müdahale
Bu yola çıkarken ve şimdi biterken el sallanır denilir hep güle güle
Kimseye muhtaç değilsin haline şükret
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-

14 Mart 2016 Pazartesi

Sen Gönlüme Girmedikden Sonra




Çıkamıyorum yokuşları
Koşarak iniyorum bayırları
Gözlerim yollarına bakar
Kör talih bana çelme takar
Gözlerim sana bakar
Seni sevdim oldum sakar
Sensizlik gönlümü horlar
Nerede cana can olan canlar
Akmasın boşa kanlar
Cana candır cümle canlar
Kapalıdır sensiz gülüm tüm hanlar
Herkes der küsmüş ayrılmış onlar
Sen gönlüme girmedikten sonra
Bu gönül koluna kimi takar

Bu gönül gece gündüz ağlar
İçinde yıkılır dağlar
Kuramadım yeşeren bağlar
Kısmetimi kim bağlar
Rahatlığım yok gönül yanar
Sanki rahat mı yatar
Her yorgan battıkça batar
Gönlümü açık artırmada kim satar
Battıkça da sensizlik batar
Sen gönlüme girmedikten sonra
Bu gönül koluna kimi takar

Anıların içine bu gönül dalar
Küs bakışların çöllere salar
Sen yoksan kim koluna beni takar
Gözlerimde kolumda hasret
 Beni onunla gören kaçar
Bazen işte kalırım naçar
Vuslat bende kaçtıkça kaçar
Bana kollarını kimler açar
Bu gönlüm her dem seni anar
Hem anar hem yanar
Bir sahte gülüşün dahi olsa bu gönül kanar
Sen gönlüme girmedikten sonra
Bu gönül koluna kimi takar

İstedim olasın cananım
Senin için yananım
Sana yakın bakanım
Gözlerinde olanım
Gönlüne dolanım
Gözlerine aşkla bakanım
Seni koluma takanım dedim
Olmadı
Hayallerim tutmadı
Maya koymuştum aşkı tutmadı
Bu gönlümde mutlu olmadı
Sen gönlüme girmedikten sonra
Bu gönül koluna kimi takar

Kul Mehmet’im ben kaçanım
Çok yalvardım olmadı naçarım
Pencere den giren paçadan kaçanım
Dert içine mutluluk koyanım
Mutluğu kaybedip yok olanım
Ağlama gözlerim yok maralım
Alıp başımı dağlara varayım
Dağların başında çöllere uzanalım
Arayan bulunursa yanına varalım
Yoksa sessiz bir köşede beraber ağlayalım
Ağlamakla bu iş olmaz yolda kaybolalım
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-


Yayınlarım

Bugünü Elinden Alına Adam Geleceği İçin Ne Yapabilir?

  Bugünü Elinden Alına Adam, Geleceği İçin Ne Yapabilir? Cevaplarınızı bekliyorum. Mehmet Aluç