Bu Blogda Ara

6 Ocak 2016 Çarşamba

Silemedim.



Toprak gibi örttüm geçmişin yalanlarını
Sevenlerin ağlayanların ahlarını
Ağlarken gözyaşlarını
 Elveda derken
Son satırlarını ellerimle sildim
Gerçekle düş arasındaki kapıyı araladım
Yere düşen güllerde gülümsemeleri aldım
Aşkları dağlara yazayım dedim
Aşkı yazdığım dağlar un ufak oldu
Akıp giden zamana dur dedim gözlerinde
Hasret beklerken kapıda çek git dedim
Saçma düşlerin zamanında saçma düşleri aldım
Gerçek olan bendeki düşlerle değiştirdim
Sırf senin için düşlerimden vaaz geçtim
Vapurların çığlık düdükleri
Martıların kanatlarında kaçışını aldım
Ama yinede ben sensiz yalnız kaldım
Cam kırıkları gibi batan sözlerini
Yüreğimde tek tek ayıklarken
Tüm kâinat söndürmüşken ışıklarını
Yüreğimde kanayan senin gözlerinin bendeki ışığı
Kâinatı aydınlatıyordu bende
Bağırmak ve duymamak arasında
Koşmak ve varmak arsında
Beni duymayan sen
Ve seni bulamadan kaybolan yok olan ben
Dilsiz haykırışların okyanusunda boğulurken
Sensizliğin son satırlarını silemedim
Umut kuşumdun seni uçuramadım
Ellerimde yok oldun
Yarınlarda şafağımdın
Doğmanı bekledim
Sen doğmadın
Hicret ettim seni doğuran
Ülkelerin sabahına
Yüreğim burkuldu seni bulamadım
Sabır sularında sensiz yüzdüm
Sabır’a ulaştım
Kıyılarında seni bekliyorum
Tabi sende beni ararsan
Buradayım seni bekliyorum
Gelmesen de kumsallara kayalara
Senin resmini çiziyorum
Seni yazıyorum
Şifa kaynağım olursun diye
Uykuların serinliğinde uykuya yatarsan
Beni bulamazsın
Uyuyamamanın seherinde yürürsen
Ancak beni bulursun
Düşerken ağaçlarda yaprak kor alev yanarken
Toprağa düşerken yaprak
Dikkatlice iyi bak
İşte ben oradayım

Mehmet Aluç

5 Ocak 2016 Salı

Böyle İnsanlık Yere Batsın.



Kim ister ki gönüller yansın
İsteriz ki gönüller neşeyle uyansın
Ah o zalimler ki eder ver yansın
Böyle insanlık laneti ile yere batsın

Bitiyor kendisi damla damla
Elini uzatsan gözüne soksan bir adımla
Gel de şimdi bu nefreti hece ile tanımla
Böyle insanlık laneti ile yere batsın

Kimdir bu hangi nefretin nesli
İnsan nefrete olur mu bu kadar hevesli
Sesi ile soluğu çıkmasın olsun soluksuz nefesli
Böyle insanlık laneti ile yere batsın

İnsan zalimin borazanını nasıl çalar
Güzelliğin içine neden nefret katar
Daha dün arkadaştı şimdi nasıl satar
Böyle insanlık laneti ile yere batsın

Şükrederek oturulan sofralarda kan akar
Dün yanında olan şimdi nefretle nasıl bakar
Nimet sofralarına kimler haç takmaya kalkar
Alırız haçını sokarız bir yerine bir yerine batar
Böyle insanlık laneti ile yere batsın

Kul Mehmet’im çiğnetilmez hilal düşmana
Toplanıp  gelse göğsünde olan binlerce hac
Göğsümüzde iman var yıkamazlar onlar bize muhtaç
İman ile şahadetle hilali yaparız başlarına başlarımıza taç
Kendine gel düşman haddini bil yoksa sonun felaket bil kaç
Böyle insanlık laneti ile yere batsın
Yere batmasa da batırırız kardeşlikle imanla isterse batmasın
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-





Gecenin Sessiz Vakti Ninnisi İle Uyuturken





 Gecenin sessiz vakti, gece insanları ninnisi ile uyuturken, gecenin o muhteşem sessizliğinde manzarasını seyreden, caddeden geçen tek tük arabaların gürültüsünden başka gürültüsü olmayan geceyi seyreden yaşar, içindeki sıkıntının acizliğinde, gecenin sessizliği ile avunurken yüce Rahmana sığındı. İçinden ettiği dualarla halini yüce Rahmana arz ederken, yüzüne serin serin esen gecenin rüzgârında derin bir nefes aldı, derinden bir oh çekti. Karanlığı delen ay ışığı ve yıldızlar, gece ile binlerce umudu olanlar için sabah olması için uğraşıyordu adeta. Her bir yıldız bir şiir bir türkü bir hece olarak umudunu yarınlara taşıyanlar için umutlarını mırıldanırken geceye çabuk sabah olsun diye güneşe doğru koşuşturuyorlardı. Gönülleri yakan sevda gibi gecede nur gibi sıcaklığı ile saran güneşe yaklaşmanın heyecanı ile yıldızların ve insanların umutlarına, yeniden doğacak olan yeni günün güneşine doğru yaklaşıyordu usul usul. Esintilerin geceyi ağaçları raks ettiren oynaşmalarını seyir etti, ağaçlar nazlı nazlı sallanırken, sanki geceye el sallıyordu gülümseyerek.

Gerçeklerin hiç umurunda olmayan insanlar için gerçekti gece, bedeni ölüm uykusuna yatıran güneş ile uyandıran, boş hayallerle avunanlara gerçeği ölüm ile yeniden dirilme ile ders veren gece ve gündüz ansızın çalınan ecel ile son bulunacak hayatı gösteren gece, ölümden sonra dirilişi haykıran gündüz ve güneş… Yapılan her güzelliğin bir buket gül ile karşılayacak olan ahiret, yapılan zulümle ateşle onu karşılayacak olan cehennem. Kul beşer şaşar ama şaştığını bilmez nankör, kendini sadece düşünen terk edilemeyen bu kötü alışkanlıkla, şefkate koşanları kınayan yanlışta olduğunu söyleyen utanmaz edepsizlerle dolu bir dünya gece ve gündüz. Görmek isteyene bu hakikati ölüm ile ahreti dirilişi anlatan gece gündüz, anlamayana duymak istemediklerini söylemeyen bilmiyorum diyene gözünün içine sokarcasına kapkaranlık olan gece ve gündüzün umursamaz insana bir gün bu dünyadan ayrılacağını fısıldayan ve bu hakikati en sonunda görecek olan insana fısıldaması haykırması.

Biraz sonra bu gece bitecek ölüm uykusundaki insan yeni bir dirilişle uyanacak ve dün bitecek, içine ne yerleştirdi ise insan karşılığını görecek, yani unutulmayacak her şeyi unutan insan gibi olmayacak, her şey önüne serilecek çarşaf çarşaf… Gece gündüz arkası kolay oluyor yatıp uyuyan için, ama ölümden sonrası hiç bu kadar kolay olmayacak. Gecenin sessizliği ve huzuru cenneti anımsatıyor, içini yıldızlar gibi merhamet iyilikle dolduran için, bir şey yapmayan için yakıp yıkan için en güzelini cehennem ateşi söyleyecek en güzelinden, o nedenle telaşa gerek yok, her şeyin bir vakti zamanı var. Her güzelliği gören bir göz ruh beden var ve görmek istemeyene en sonunda mezarda gösterilen feryatlı bir eyvah var. Mezarda kızma tanık olarak hala üzerinde olan gece ve gündüz var, sana hakikati her gün haykıran, onlar haykırdıkça duymayan sen, şimdi duysan da faydasız…

Sürprizleri severdin ama insanlara da kötü sürpriz yapar nefretle kinle bakar yakar yıkardın, işte sana sonsuz cehennemden sürpriz! Pişmanlığın yüzünde okunuyor lakin faydasız artık pişmanlık, karanlığına aydınlık yapacak perdende yok çekesin de aydınlık olsun mezarın, karanlık ettin insanların umutların hayallerini, yaşa sen karanlığında. Boşluğa düşer gibi olurken cehennem alevlerine mi düşüyorsun ah çok yazık değil sana, duymayanı duymazlar, merhametli olmayana merhametli olunmaz hep es geçtin, şimdi sana da es geçiliyor yardım için. Her zaman neden niçin niye sorgulamayan sen şimdi sorgulaman geçersiz manasız anlamsız!

Mehmet Aluç

Yağıyor Kar



Yağıyor kar yağan rahmettir Rahmet
Sanmayın yağan kar kullara zahmet
Kuluna Rahman çektirir mi hiç zahmet
İnsanlık için yağıyor Rahmet nur nur

Yazın yaz olacak kışın kış soğuk olacak
Ölümü anlatan karla insan yol bulacak
Toprak altında bitki bin bir soğukla olacak
Yaz gelince yeniden Rahman izni ile canlanacak

Her bir şeyde vardır Rahmandan hikmet
Kışın ölen dünya beyaz kefenle sarılır
Yüce Rahman ol deyince olur yazın canlanır
Türlü türlü nimetle kullar nimete kavuşur

Doğanın düğünü diyelim biz bu kara
Sanmayın Rahman gönülde bırakır yara
Kar ile Rahman gönülleri işte sardı
Bu mana ile bakın siz yağan kara

Yaz kış Yüce Rahmandan yasadır
Ömür hayat dediğin nedir kısadır
Kar yağar giden havadaki zehirdir
Karın yağmaması beterin beteridir

Kışın odun kömür taşınır kucakta
Kombiyi yakan uğraşmaz oturur bucakta
Soba yanar yemek pişer lokur lokur ocakta
Kestane alan değil sobası olan yer ayakta

Kışın biraz olsa da çile
Cümle tabiat kar ile gelir yazın dile
Kış soğuk olacak elden bir şey gelmez nafile
Doğudaki kar ile batıdaki yağan kar aynı değil bile


Kul Mehmet’im budur ezeli takdir
Yüceler yücesi Rahman her şeye kadir
Merhametli olmazsan yaşadığın hayat beterdir
Haydi, gel hayatını iman ile biçimlendir
Zorla cehennem girmeye çalışma,
Rabbim her şeye bil ki muktedir

Mehmet Aluç-Kul Mehmet-

Attım Adımım Aşk’a.



Attım adımım aşk’a son bir adım gayretle
Ne olacak bilinmez gönül haydi seyreyle
Nazlı yar sever mi ki duamla son dilekle
Nedir aşkı aşk yapan yârin baldan dilimi
Yoksa bu gönlü aşk’ın gülümseten yüzümü

Açtım kapısın talim ettim ben aşk yolunda
Aşk ile kol kola yar gelir aşkın kolunda
Sever misin sen dedim aşk yürürken yanında
Çıkar mısın dedi sen aşk yolunda sağ salim
Çileyi derdi servet diye sen alır mısın?

Dedim aşkla çileye dertle olurum âlim
Elin uzatırsan ben çıkarım yar sağ salim
Aşkı içerim yudum yudum olurum kaim
Ömür boyu seninle aşkımız olur daim
Bu güzel sevilir de olur aşkla can yârim

Kul Mehmet işte aşkla gönül işte dirildi
Beni aşkla görenler önüme de dizildi
Nazlı yâri kolumda görenlerde sevindi
Güzel aşkla gönüller böylesine dirilir
Nazlı yârin gamzesi de aşk’la sevilir

Mehmet Aluç-Kul Mehmet-

4 Ocak 2016 Pazartesi

Dön Gel Annem,



Annem sensiz yaşadığım cehennem
Bilmem sensiz hangi yöne ben gidem
Giderken söylemedin nasıl gülem
Gittiğin yerde gülümsersin bana
Sensizlik tak ediyor inan cana
Dön gel annem döngel artık sen bana

 Sensiz bu yaşamayı ben hiç saymam
Hasretinleyim nasıl sana doyam
Bu bedeni kaldırıp ben nereye koyam
Gittiğin yerde gülümsersin bana
Sensizlik tak ediyor inan cana
Dön gel annem döngel artık sen bana

Anne ile tatlı olurmuş hayat
Sen yoksun her şey oldu inan bayat
Uzaklarda kaldın bir öpücük at
Ondan sonra yerinde rahat sen yat
Gittiğin yerde gülümsersin bana
Sensizlik tak ediyor inan cana
Dön gel annem döngel artık sen bana

Kul Mehmet’im Anne kanat kol imiş
Annesiz bu hayat ne zor imiş
Annesizliğe çare hiç yok imiş
Yokluğuna çare derman değilmiş
Gittiğin yerde gülümsersin bana
Sensizlik tak ediyor inan cana
Dön gel annem döngel artık sen bana
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-






Yetişsen Bana Baba




Seni dert yıkmaz bilirim ben gördüm be baba
Ben verirken bu yolda sensiz dertlere çaba
Baba bilmezdim senle ben bu çileyi derdi
Seni dert yıkmaz bilirim ben gördüm de baba
Dertler içinde çaresiz kaldım sensiz baba
Koşup kalkıp sen gelsen yetişsen bana baba

Yokluğun bir yıkımmış gidince ben anladım
Sensiz gecelerde sensizliğe yatamadım
Sensizliğe çare bulup yola çıkamadım
Seni dert yıkmaz bilirim ben gördüm be baba
Dertler içinde çaresiz kaldım sensiz baba
Koşup kalkıp sen gelsen yetişsen bana baba

Şefkatli yüreğinle hep bizleri sarardın
Mutsuzluğumuzun içine şeker katardın
Üç kardeştik biz sarıp sarmalardın yatardık
Sen mutsuzluğa nasıl olur çare bulurdun
Seni dert yıkmaz bilirim ben gördüm be baba
Dertler içinde çaresiz kaldım sensiz baba
Koşup kalkıp sen gelsen yetişsen bana baba

Ödenmez üzerimizde senin emeğinde
Annemde bizimle beraber göz bebeğindi
Geceleri gizlice sen ağlar gördüğümde
Gözüme limon sıktım derdin her seferinde
Seni dert yıkmaz bilirim ben gördüm be baba
Dertler içinde çaresiz kaldım sensiz baba
Koşup kalkıp sen gelsen yetişsen bana baba

Kul Mehmet’im her gün aşın bekler bu sofrada
Sensiz mutluluk zor bulunurmuş bir arada
Ne olur gelip sarsan sen ağladığımızda
Yokluğun hançer gibi saplanır yokluğunda
Seni dert yıkmaz bilirim ben gördüm be baba
Dertler içinde çaresiz kaldım sensiz baba
Koşup kalkıp sen gelsen yetişsen bana baba
Mehmet Aluç-Kul Mehmet




İçim nasıl olsun rahat


Asık surat
Sende bulunmaz murat
Sen var git
Kör kuyunda yat
Sensiz bu hayat heyhat
Bir gün bulunmaz rahat
İstirahata izin vermezsin
İçim nasıl olsun rahat
Bendemi sendemi kabahat
Nasıl eylemeli kim eyler izahat
Kimde var sefahat
Çözemedin düğümlendim
Kaldım
Var git yat desem
Çözemedim yatmayım
Ah bir çözebilsem
Önümüzü görebilsem
Görebilsem ah gülebilsek
Bilmem kaç senedir
Bu dert sıkıntı nedir
Kuldaki bu nefret nedendir
Ebesine atlayan mı var inleten
Gece gündüz gözeten iç eden
Ağlayalım dersem kiminle
Dertleşelim desem derdim ile mi?
Yürüyelim desem kiminle
Bu dermansız ayaklarla mı?
Matem ile etrafımız kabristan
Nefes almaya var mı bir an
Değişmez mi bu çaresiz zaman
Kul değişmeyince değişmez mi zaman
Yandık eyvah o zaman her zaman
O halde ağlamak değil fayda
Çek bir yudum demli çayda
Gönülde bulunmaz sevda
Büyüdükçe büyür süveyda
Yaşamak kolayda dert kalkmış şaha
Dert sabırla gider nefret girmiş
Akşama sabaha
Bu nasıl bir desem diyemem dünya
Gördüklerim hakikat değil ki rüya
Dert gelirse gelir arka arkaya
Rahmana sığın sabırla dolsun batarya
Ne kadar var lüzumsuz adam
Adam denilmez onlara olursa olur rezil madam
Madama bu arada olur yazık
Adam değil onlar diyelim yamyam
Arama mana anlam
Koy kıçına bir tekme
Uçsun yukarıdan aşağı
Asık suratlı
Bakma yüzüne
Karartma içini
Duyma dediğini
Manasızdır söylediği
Koy noktayı
Gideyim tatile az yapayım balayı
Orada çekeyim halayı
Halayla bitireyim olayı

Mehmet Aluç-Kul Mehmet-

3 Ocak 2016 Pazar

Kardeşlik Yüreğimizi Sarıyor.



Sanmayın nefretle hayat kopuyor
Bir an acizliğe kul uğruyor
Herkes kendi yaşadığı hayat ile oluyor
Ağzı olanda olmayanda konuşuyor
Bazen sözler leş gibi kokuyor
Bazen sözlerde nurdan ballar damlıyor
Merhametle kul yol alıyor
Çatlayanlar çatladığı ile kalıyor
Kardeşlik yüreğimizi sarıyor

Biraz hayatı zor etsekte
Önümüze bakmadan bir an yürüsekte
Neler olduğunun bir an bilmesekte
Hayat imanla yaşanır gerçekte
Ömür hayat iman ile gelişmekte
İman nur ile hayat yükselmekte
Merhametle kul yol alıyor
Çatlayanlar çatladığı ile kalıyor
Kardeşlik yüreğimizi sarıyor

Kul ayıkır etrafına bakınır
Sabır bazen olur sınır
Yollar bir an kapanır bir an açılır
İmtihan dünyası Rahman tanınır
Rahmana koşarak dertlere katlanılır
Merhametle kul yol alıyor
Çatlayanlar çatladığı ile kalıyor
Kardeşlik yüreğimizi sarıyor

Nefret bazen havada uçuyor
Suç kimde diye kul soruyor
Cevap almasa da merhametle biliyor
Gönüldeki iman yol gösteriyor
İman nefreti bin defa yeniyor
Merhametle kul yol alıyor
Çatlayanlar çatladığı ile kalıyor
Kardeşlik yüreğimizi sarıyor

Rahmet her an hazır kul almak için koş
Rahmeti al kullara koş imanla coş
İman merhametten gerisi inan boş
İmtihan dünyası çile sana gelmese de hoş
Rahman ile ol çile dünyasında imanla koş
Merhametle kul yol alıyor
Çatlayanlar çatladığı ile kalıyor
Kardeşlik yüreğimizi sarıyor

Kul beşer şaşar nefret denizinde yüzer
Onun peşinde gidenler birbirine benzer
Ayıkamaz bilmez yaptığını uyurgezer
Çoğu yazarda nefret ile çizer
Bilmez yazdığı çizdiği nefret içinde boğulur gider
Merhametle kul yol alıyor
Çatlayanlar çatladığı ile kalıyor
Kardeşlik yüreğimizi sarıyor

Nefret sahibinde gönül yok yaptığın sanır murat
Karşıdan yandan soldan bakın yoktur onda surat
Geride kaldığını bilmez, bilir hep önde bindiği at
Ey kul sen ona uyma nefretin içine merhameti kat
Merhamet iman ile ol taşı gönlünde onunla sen yat
Merhametle kul yol alıyor
Çatlayanlar çatladığı ile kalıyor
Kardeşlik yüreğimizi sarıyor

Kul Mehmet’im olursa inceden bir zahmet
Zahmetin sonunda vardır nurdan Rahmet
Nur Muhammed Âlemlere Rahmet
İmanla gönülde cennette açılır güller demet demet
Rahmanın her işinde vardır bir hikmet
Sakın ola taşıma gönülde husumet
İman ile olsun sende istikamet
Merhametle kul yol alıyor
Çatlayanlar çatladığı ile kalıyor
Kardeşlik yüreğimizi sarıyor

Mehmet Aluç-Kul Mehmet-

Yayınlarım

Bugünü Elinden Alına Adam Geleceği İçin Ne Yapabilir?

  Bugünü Elinden Alına Adam, Geleceği İçin Ne Yapabilir? Cevaplarınızı bekliyorum. Mehmet Aluç