Ezilirken Mescidi aksa Siyonist'in kirli ayakları altında ağlıyordu
Ağlıyordu Müslümanların paramparça haline fedakârsızlığına
Teslimiyeti soluklamayan kucaklaşmayan
Ümitlerini umutlarını tek başına bırakmış ümmetsizliğe ağlıyordu
Siyonist, mazlumları tek başına görünce kirli tezgâhında eziyordu
Gözyaşları akıyordu Mescidi aksanın kan kırmızısı
Teslimiyeti unutanlara gülümsüyordu
Bir babanın bir annenin yetimliğine ağlıyordu
Allah c.c. gönüllerdeki gülümsemenin kapısını kapatanlara bakıyordu
Ümitlerini umutlarını tek başına bırakmış ümmetsizliğe ağlıyordu
Dünya malı peşinde koşan gezenleri ayrılık vicdansızlığı ile olanlar
Yetim gözyaşlarından feryadından ne anlar anlamıyordu
insanlığın merhamet çeşmesinde su içmeyenler için,
Toprağa sığmayan dünya malları peşinde koşanlar için ağlıyordu
İnsanlık bir anda nasıl kurudu, paramparça oldu merhametin hududu
Siyonist, ümmetsizliği görünce iyice kudurdu, insafsızca vurdukça vurdu
Birlik beraberliğin güzel olmadığını kim buyurdu, gönüller nasıl dağıldı
Ezilirken mescidi aksa Siyonist'in kirli ayakları altında, ağlıyordu
Ağlıyordu Müslümanların paramparça haline fedakârsızlığına
Teslimiyeti soluklamayan kucaklaşmayan
Ümitlerini umutlarını tek başına bırakmış ümmetsizliğe ağlıyordu
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-
Şiir edebiyat öykü deneme güncel edebiyat aşk şiirleri,hayat,evet,röportaj,gönülden şiirler,...
Bu Blogda Ara
15 Eylül 2015 Salı
Gülümseye Gülümseye Sar Yaraları
Beşer uyurken sabah ezanına kur gönlünü ey gönlüm
Alın terin ile helal alınla secdeye var
Ondan sonra sen var düşün ölümü korkma kuldan
Titreye titreye titresin üstündeki çulun vazgeçme yolundan
Alın terini avuç avuç avuçlayarak sildiğin nur ellerinle
Var duaya gönüllere merhameti sermeye
Yardım iste Yüce Rahmandan isteye isteye
Gülümseye gülümseye sar yaraları
Merhametin kokusu sinsin gönlüne
Ruhuna acemiliğin gülümsemesi sinsin
Nefretin kapkara gözleri sinmesin
Vicdansızlığı ile mevsimsiz sokaklarda gezme
Merhametinle bahar mevsimlerinin kaldırımlarında yürü ezme
Var duaya gönüllere merhameti sermeye
Yardım iste Yüce Rahmandan isteye isteye
Gülümseye gülümseye sar yaraları
Ümmetin derdine derman olanın yanına var gönül
Secde edenlerin yanında secde et arkasında yürü gönül
Ölen mazlumların geride kalanlarının gözyaşını silenle ol
Siyonistlerin gaddarların yüzüne tokadı atanla ol işte sana nurlu yol
Var duaya gönüllere merhameti sermeye
Yardım iste Yüce Rahmandan isteye isteye
Gülümseye gülümseye sar yaraları
Vicdanı ile şehir kuran ruhları İslam'la insanlığı hissedenle ol
Fakirlerden yana ol sisli dumanlı yolları insanlık özlemi ile silenlerle otur
Doğuştan olan insanlığın basireti ile merhamet tiryakisi ile olanlarla âlemlere at bir tur
Görmenin nezaket irfanı ile hisli kalp çarpışlarını yaşayanlarla gönlünü coştur
Var duaya gönüllere merhameti sermeye
Yardım iste Yüce Rahmandan isteye isteye
Gülümseye gülümseye sar yaraları
Gülümseyen güleç gönlü merhametle ürperen iman ümit ile koşanlar
Aydınlık bakış açısıyla hayatın akışını İslam'la inşa edenlerle coşanlar
Nefreti üst üstüne merhamet ile sökenler merhametin kapısında el pençe duranlar
Yeni bir duyuş ile İslam'ı gönlüne alanlar Hakkın sözünü yâd edenlerdir var olanlar
Var duaya gönüllere merhameti sermeye
Kul Mehmet'im sen yardım iste Yüce Rahmandan isteye isteye
Gülümseye gülümseye sar yaraları
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...
Nefret İle Yaşayanların, Fikri Düşüncesi Önümüzü Aydınlatan Kandil Veya Çıra Olamaz..
İnsanlığın merhamet çeşmesinde su içmeyen, İslam'ın dünyaya geliş maksat ve amacını gayesini bilmekten uzak olanların, yarınlara bizi mutlulukla ulaştırmaları ve taşımaları asla mümkün olmayacaktır. Merhametsizliğin katran karası suyunu içip, fikirsizliğe düşerek beli iki büklüm olan düşüncesi ile İslam'ın davetinden uzak, din görüşü ile ülkedeki kanayan yaraya parmak basamayan, değişik fikirsiz fikirleri ile ülkeyi kan gölüne çevirenlerin, fikrine ortak olanların, gülümsetecek bir şeyler mırıldandığını söylemek ancak aptallık olur. Temaşa ettiği nefret, kin, kanı, fışkırarak akmasına bakarak, ülkeyi seçilmiş olarak yönetenlere nefret ile bakarak ülkeyi yok olmaya götürenlerle olanlar, ülkenin yok olmaması, insanların kanının akmaması gerçeğini haykıranlara sırtını dönerek gitmesi, kendisi ve toplumun ebedi olarak var olmasını sağlamayacak, nefreti taşıyanların nefretinde kendiside boğulacaktır.
Kulağı tırmalayan müzikle hiç alakası olmayan armonilerle bir şeyler mırıldandığını sananlar, mırıldandığının yalnızlık ve ümitsizlikten başka bir şey olmadığını anladığı anda hayatının, umutlarının yarının bitmiş olduğunu görecek ve çok çok pişman olacaktır! Gönüllerin bahtiyar olmasını hedefleyen seçilmişleri karalayarak, iman kaynağından bir damla merhamet içerek merhameti ile ülkeyi yarınlara taşımaya çalışanları suçlayarak, orijinal olmayan nefret sahibi insanların fikrine ortak olarak, cennet vatanı, nefret ile yaşayan ve yaşatanlar, bilin ki o nefret sizi de boğacak çünkü nefreti taşıyarak ülkeye sokanların, merhameti insanlığı hiç yoktur, bir yudum mutluluğu sadece kendisine hasmış gibi davranan, bahtiyar olmak nedir, insan olmak insanların mutluluğu yarını nedir bilmeyen zavallıların, nefretinde sizlerde boğulmaya mahkûm kalacaksınız!
İslam imandır, birlik beraberlik, ahlak, insan canına malına ırzına sahip çıkmaktır, merhametli düşüncedir ilimdir, bilimdir, o nedenle nefreti ile dolaşanların etrafında dolaşanlar, İslam inancınızı imanınızı tekrar gözden geçirin. Nefret ile olanın kalbinde İslam ile İman yani Nur Kuran ve Nur Sünnetin ışığının olduğunu kim söyler ise bilsin ki yalandır! Semavi merhametin pınarı olan Nur Kur'an Nur Sünnet onun ışığı olan İslam ve iman pınarında bir yudum iman etmenin bir yudum suyunu içen, nefret ile olamaz, nefreti taşıyanların peşinde zelil olmak için gitmez ve yürümez. Çünkü nefret yarınları tesis etmez ancak yıkar, nefret yarınlara taşımaz yarınları viran eder, endişe ve yalan vaatlerin gölgesinde bir iki adım attıktan sonra nefretin çukuruna düşerek o zehirli fikirsizlik okları ile yaralanarak ölmektir.
Nefretin sağladığı bir hayat seviyesi düzeni olabilir mi? Nefretin kan ile sağladığı huzurlu yaşama biçimi olabilir mi? Yalancı çıkmaz veya labirentlerin içinde çıkmazın kuyusunda tek başına seni o kuyuya atan nefret sahiplerince terk edilerek ölmendir. Nefretin hayatı renklendiren bir armonisi var mıdır, sadece kendinden kendi fikrinde olmayanları ,öldüren yok edenin, hayatı renklendirecek bir armoniye çeşitliliğe sahip olduğunu kim söyleyebilir?
Merhamet ile soluklanmayan nefes almayan hayat varlığını mutlulukla devam ettirebilir mi? Boynuna takılan nefret zinciri, prangası ile bedenini paramparça eden "esaret" ile ileriye bir adım atılabilinir mi? İslam'ın ruhuna aykırı olan düşüncelerin peşinde, ben Müslüman'ım diyen koşar mı? İslam'ın nurdan ruhundan fışkıran merhameti ile gönüllere şefkat ile sarılmak var iken, parçalayarak yok eden nefret ile olmak ta neyin nesi? Sonsuz Merhametim kapısı olan kardeşliğimizle dağlar taşlar ovalar merhamet çiçekleri ile açarken, fikirsizlik dolu nefretin kılıcını kuşanarak o merhamet çiçekleri budayarak, nasıl karaçalı ve dikenler ile o çiçekleri yok ederek, dağları, taşları ovaları viran bırakabiliriz?
Mütevazı tavırları ile sadece ülkeyi bölmeye çalışanların dersini veren seçilmiş, tebessümü ile gönüllerde yer eden, hükümetin Cumhurbaşkanına, ülkeyi bölenlere ders verdiği için nefret içinde kin kusarak, nefret içinde olanların safına katılabilinir? Diken dikendir batar, kokmaz ki! Mutluluğa doğru giden ışıklı yolda ışığa lanet okumakta neyin nesi anlatabilecek olan var mı acaba? Edep ile olmayanın edepsizliğini, edep diye kabul etmekte neyin nesi, açıklayan var mı acaba? Merhamet taşımayan nefret taşıyan iğreti leş kokan fikirsiz sözlerin peşinde koşarak ülkeyi yıkanların yanında olanlar vebal sizin, sizde o nefret sahibinin nefreti ile boğulacaksınız haberiniz olsun. Şu an çıkarınız için karşınızdakini karalamaya çalışanların gözlerindeki ışıltı yarınlara giden yoldaki ışıltı değildir, kendi çıkarı içinde olmayanları kandırarak kendi safına alarak kanını emen kurt'un nefret ile karanlıkta kalan gözünün parıltısıdır!
Yarınları zamanları kucaklayan Ülkenin Cumhurbaşkanına nefret söylemleri ile yaklaşanlar, fırtına ile devrilmeyecek gücünü halktan alan merhameti ile gönüllerde sevilen Cumhurbaşkanını ve seçilmişlerin fikrini beğenmeyerek sadece benim fikrim olacak diyenler, her zaman kaybetmeye mahkûmsunuz! Kaynağı dış mihraktan beslenen fikirler fikir olmaz, ülkeyi yarınlara taşıyan yollar olamaz, nefret ile yaşayanların, fikri düşüncesi önümüzü aydınlatan kandil veya çıra olamaz buda böyle biline... Selam ve dua ile...
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-
Anadolu'nun Toprağı Gibi, Emek Helal Alın Teri Samimiyet Kokan...
Yağmur yağar dünyaya rahmet rahmet, insanlar doğar dünyaya gelir yağan yağmur gibi, rahmet gibi, ağlarken dünyaya gelen insan, gülümsetmenin muhteşem güzelliğini anlamak yaşatmak için ağlamadığı ne malum! Merhametli olmaz isen yüreğinde taşımaz isen ey insan ağlamaya mahkûmsun, Allah c.c. yaratırken eksik yaratmaz, canı alırken de eksik almaz, yüreğinde ne taşımış ise ona göre muamele eder. Birde yağan yağmur gibi dünyayı terk ederken cenneti güldürenler, rahmet olarak geride merhametin rahmetini bırakanlar var, bazılarının da felaket fırtınası gibi nefretin ile giderken nefretini bırakarak beddua ile gidenler ve cehennemi sevindirenler var.
Merhameti ile olanlar terk ederken dünyayı merhametinin kokusu ve daha sonra eksikliğinin kokusu belli olur gönüllerde, aynı kokuyu merhameti duymak için takip edilir peşin sıra, imanı aldığı gibi alırsın imanı gönlüne, alın teri ile helal kazanarak harcayarak, gece teheccüd ile sabah namazına gönlünü kurarak kıyamda beklemenin nurdan onuru ile sarılmak, Âlemlere Rahmet peygamber efendimize layık ümmet olmanın sevdası ile gönlündeki alarm zilleri hep merhametle çalar.
Merhamet ile iman ile olanlar öyle kimsenin kazancında gözü olmaz, bir lokma ekmek arasına kuru soğan veya iki zeytin ile karnını doyururken yarısını da ihtiyacı olan vererek, merhameti ile merhametin kokusu ile dünyayı terk ederek gideninkokusunu dünyada yok olmasın, herkes koklasın diye uğraşır... Kafasına sıcak geçmesin haram gölgesi çarpmasın diye markası önemlide değil bir şapka papak geçirir mutlu mesut yaşar. Kafasında Paris moda evinde milyarlar vererek gezen gönlünde her zaman dert sıkıntı mutsuzluk ile gezen, hakkı olanın hakkını alarak onların kazancına dolanmış şapka ile gezmez.
Sen halay çekersin Anadolu'nun toprağı gibi, emek helal alın teri SAMİMİYET kokan müzik eşliğinde, o vals ile yabancısı olduğu ne anlam ifade ettiğini bilmediği yabancı müzik eşliğinde sahte gülüşlerin gölgesinde dans eder. İşte ülkemde yağmur gibi rahmet olan insanlar, yağmur gibi rahmet olmayı hak etmeyen karanlık düşüncelerin sahilinde gezerken nefes alamayan insan manzarası.
Kartvizite de gerek yok. Yağmur gibi rahmet gönüllü olanlar için, onların merhameti zaten hem dünyada hem ahirette kartvizittir, iman kokan mürekkep matbaasının kokusu ile.Selam ve dua ile.
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-
İman Hazinemizdir Merhamet Yolumuz
Tarihin yolunu bize
yazdı ecdadımız gösterdi yolu
İman ile merhamet ile
yazdı tarihi,
Zalimin kırdı kanadın uzanan
nefret kokan kolu
İman hazinemizdir
merhamet yolumuz
Tarih yazarız bize
miras bırakan ecdadımız gibi
Bazen oluruz Fatih Sultan
Mehmet
Bazen oluruz Yunus bazen
Mevlana
Bıraktıkları iman dolu
eserleri varlığımızın temeli
İman hazinemizdir
merhamet yolumuz
Tarih yazarız bize
miras bırakan ecdadımız gibi
Nefreti ile gezeni
yıkarız dünyada
Sığamazsa bu dünyaya
göndeririz aya
Gitmezse kaydırırız
ayağı gider kaya kaya
İman hazinemizdir
merhamet yolumuz
Tarih yazarız bize
miras bırakan ecdadımız gibi
Tarih yazmayan vatanını
sevmeyen olmaz paşa
Gönlündeki imanınla sen
gülümseyerek yaşa
Yaşarken neler gelir bu
dünyada başa
İman hazinemizdir
merhamet yolumuz
Tarih yazarız bize
miras bırakan ecdadımız gibi
İnsan seven ecdadımız
gibi olmaz gündüzümüz gecemiz
Vatanımı kaplamışsa
nefret durmaz yıkarız nefreti,
Dilimizde gönlümüzde
iman dolu merhamet hecemiz
Ölüm gelene kadar vatan
bayrak insanımızı hep seveceğiz
İman hazinemizdir
merhamet yolumuz
Tarih yazarız bize
miras bırakan ecdadımız gibi
Vatanıma düşmüşse ateş,
ateş düşüreni yakarız
Korkup geri çekilerek
sanmayın zalimi kolumuza takarız
İman dolu gönlümüzde
merhametle yarınlara bakarız
Kul Mehmet'im ecdadın bıraktığı
serhat'tı çiğnetmeyiz yaşarız
İman hazinemizdir
merhamet yolumuz
Tarih yazarız bize
miras bırakan ecdadımız gibi
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-
14 Eylül 2015 Pazartesi
Sevda Kokmayan sokakların Kaldırımında Dizlerim Kanarken...
Gülümserken bende hiç tükenmeyen bir hayatın izleri vardı, kırlarda yetişen çiçekler gibi kokan gülümsemen, yalnızlık kokan mazim den beni tutup çıkaran gülümseyen gözlerin gamzelerin değil miydi, sana koşarken yolda ayağım kayalara takılıp düşerken, sen değil miydin sevgilim elimden tutan gülümseyen gözlerinle beni kaldıran, sana sonsuz muhabbetle seven, iyi ki gönlüme geren sen, seni seven ben sana müteşekkirim...
Sararmış güz yaprakları gibi sararan gönlümdeki umutları gülümseyişinle yeniden yeşerttin, soluk yüzümde aşkçiçekleri gibi açtın ey sevgili, ey nur yüzlüm, gamzelim...
Kalan zamanımın gülümsemeyen son demlerinde sevda kokmayan sokakların kaldırımında dizlerim kanarken, yaralarıma gülümseyişinle, sevgi dolu gönlünle merhem olan, kaldırımlarımda solmayan çiçekleri açtırdın nur yüzlüm, çiçek gamzelim...
Tam umutsuz yıllarım benimle ağlamaya başlarken sen gülümsettin, bana yar olarak can olarak, eş olarak gönlümün kapalı kapısını neşen ile açtın, hayatıma ömrüme neşe sevinç kattın nur yüzlüm, çiçek gamzelim, sen hep gülümse, yiğitleri cömertleri yetiştiren yarının anneleri elleri öpülesi yüce Allahın bize emaneti çiçeklerimiz gülümsemelerimiz olan sizler başımızın tacısınız, yolumuzun ışığısınız, gönlümüze saray, sarayın koltuğuna oturmaya layık sultanlarsınız...Hakkı ödenemeyen...
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-
Dereye İnen Patikanın Yolunda
Gülümseyerek ekiyorum kuşlara ekmekleri
Umutlarımı yarınlarımı paylaşıyorum
Korkmuş ağlarken düşlerim
Düşlerin arasında kaybolmuş benliğim
Yok, oluyor kuşların kanat çırpışlarında
Umutla ışıltı'yan suda
Yeniden gülümseyerek doğuyorum
Ağaçlara çırpan korkularım
Yalnızlığım
Kırılan umutlarım
Yeniden yeşeriyor kuşların kanat çırpışında
Dereye inen patikanın yolunda
Beni bekleyen şiirlerimde
Kendimi buluyorum beni bekleyen
Bana gülümseyen
Geride kalan
Ağlayan düşlerim
Bana ait olmayan benliğim
El sallarken
Koşarak kayboluyorum ormanın içinde
Hiç denenmemiş ormandaki yolların içinde
Bakir orman içinde
Kusursuzluğu artık aramayan ben
Uyuyan toprakta uyurken
Zıplayarak uyanan yine ben
Bakir düşlerime koşarken
Uzaklıklar aslına çok yakınmış
Sözcükler beni anlatmayan
Benimle olmayan s/essiz sözcükler
Şimdi beni âşık/âr eyledi
Bir noktaydım kendimle v/ar olan
Başlangıçta sonra bir çizgi benimle son bulan
Ah şiirlerim yalnızlıklarıma kalabalık olan
Yüreğimin kuşları
Bakir düşlerimin ışıkları yıldızları
Vefasızlık utancımı yırtan yok eden
Gülümseyen gönlümün şiirleri
Her yazmaya başladığımda bana gülümseyen
Her biten şiirlerimde bana elveda e/derken
Ağlayan şiirlerim
Ağlamayın
Yine sizlerle beraber olacağım
Öyle çelimsiz güçsüz durmayın
Her zaman sizinleyim
Siz benimlesiniz
24 saat açık nöbetçi eczanemsiniz
24 saat aile hekimimsiniz
24 saat acil hasta hanemsiniz
24 saat açık olan yara bandımsınız
24 saat kapımda acil ambulansımızsınız
Dilsizliğime dil olan s/izlersiniz şiirlerim
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-
Bedeni Hayatı Ömrü Savunmasız Bırakan Nedir? Bedeni Ömrü Hayatı Savunan Nedir?
Merhamet gönülde sabit değilse nefret sahibi hiç bir zaman önünü net bir şekilde göremez. Kimi zaman değil,
her zaman önünü net görmeyecek ve doğruları mutluluğu sevinci hiç
hissedemeyeceği, bir şekilde değişecektir. Bu ani değişim çok daha yavaş bir
şekilde salim aklını, fikrini, ömrünü yok edecektir, yokluğun uçurumuna sürükleyecektir.
Kabiliyet denilen becerisini yok ederek, bu nefretini kontrol altına alması da güçleşecektir.
Nefretle izole olmuş beyni bir zaman sonra duracak, çeşitli düşünce ve fikir
olmayınca akıl-stop-diyecektir bedene! Artık beden genetik olan nefret ile
hızla çökecek, zaten suni olan nefret ile mutluluk ve özgürlüğün kapısı
açılacağı, savlarının yalan olduğu gerçeği ile umutsuz desteksiz kalacaktır.
İşte bu nefretinde kurtulmak için bir adım attığında burada
en önemli nokta, şahsi yaşam amaçları ve fikirsiz fikirlerini terk ederek ne olursa
olsun, Yüce İslam dinin yaşam amacı olduğu gerçeğini anlaması ve ters olan
yönünü çevirerek, yeniden umutla dirilişle Yüce İslam'ın tek mutluluk ve
kurtuluş kapısı olduğunu idrak ederek yönünü Yüce İslam'a çevirmesidir. Bir anda yaşam alanındaki nefret ateşinin
söndüğünü ,insanların birbirine çok yakın olduğunu, mutluluğun çok ama çok
güzel olduğunu Yüce İslam dini içinde birçok çeşitte insan ve fikirlere
zorlamadan saygı duyduğunu içinde bin bir çeşitlilik olduğunu anlayacak.
Daha önceki nefret dolu hayatının içerisinde
hiçbir çeşitlilik olmadığı gerçeği ile pişmanlığı ile kalacaktır. Etkisiz kalan
nefret kin ve diğer olumsuzluklar etkisiz durumda kalacak ve hayret içinde
sevinç içinde kalacaktır.
Geniş bir imanlı bilgiye sahip olmayan insanlar, çok kolayca
aldatma ve yalanla insanların yalan ve manipülasyonlarına(kendi bilgileri
dışında veya istemedikleri hâlde etkilemesine )
hali ile kanarak, gerçekle alakası olmayan savların peşinde gidecek
gerçekten uzaklaşacak ve hayattan ve yaşamadan soğuyacaktır... Nefret ile gelen sinir ve hırs dalgaların sinir uçlarına ömre bedene
hayata tahribatı dışında, vücutta nefretin açısı, şiddetin acısı olarak kalıcı
olarak kalacaktır. Nefret etmeden önce nefretin bedenimize ömrümüze ne kadar zarar
vereceğini bilmemiz mümkün değildir ama sonucuna katlanmak ve acısını çekmek
pek mümkündür.
Her adım attığımızda fayda ve zarar ikilisini düşünerek yanına
veya gönlümüzde nur İslam alalım hiç bir zaman zararlı çıkmayız.
Sadece nefret neden zararlıdır dersek, açtığı hasarları tamir ve koruma mekanizmasının
olmamasındandır. Ama her an her zaman bedeni ömre karşı hasarları, düşünceye
karşı hasarlı olanları tamir eden Nur İslam'ı alalım yolumuza devam edelim
merhametle gülümseme ile. Selam ve dua ile kardeşlerim
Mehmet Aluç (Kul Mehmet)
Gitti Ömrümden
Sevemedim kaçırdım yâri elimden
Gonca gülleri deremedim gönlünden
Seveyim dedim ayrı düştüm gülümden
Aradım da nazlı yâri bulamadım
Yiğitlikte sevdamda gitti ömrümden
Gurbet illeri gezer yâri ararım
Gören var mı diye her gelene sorarım
Belim bükük kolum kırık kaldım yanarım
Aradım da nazlı yâri bulamadım
Yiğitlikte sevdamda gitti ömrümden
Mevla'ya sığındım dedim yârimi bulam
Yârimi bulayım da onunla olam
Yaşarken dünyada cennetimi bulam
Ararımda nazlı yâri bulamadım
Yiğitlikte sevdamda gitti ömrümden
Kul ağlasa da kadir Mevla'm sonunda güldürür
Nazlı yârin kokusunu esen rüzgârla gönderir
Nazlı yârsiz kalanı dert sıkıntı öldürür
Aradım da nazlı yâri bulamadım
Yiğitlikte sevdamda gitti ömrümden
Kadir Mevla'm güzelliği yârin gönlüne vermiş
Lale sümbül gönlünde taze taze açılmışta yeşermiş
Nazlı yârini sevmeyen bulmayan dünyada yaşamadım dermiş
Aradım da nazlı yâri bulamadım
Yiğitlikte sevdamda gitti ömrümden
Kadir Mevla'm kulunu sevdiğine sevdirir
Arayıp ta sevdiğini bulana dünyada cenneti gösterir
Kul Mehmet'im ara nazlı yâri Mevla'm yolunu gösterir
Yoksa yiğitlikte sevdanda gider ömrümden
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-
13 Eylül 2015 Pazar
Ülkemizde Oynan Oyunlar İşte Yanlış Algılatma Yıkma Oyunudur.
İnsan aklının ve
nefsinin kör yanılgısı ile tutarlı olmayan- doğru olanı bırakarak- yanlışlığa
düşmeye görsün, gerçek olup olmadığını araştırmadan, haklılık payı var mı yok
mu araştırmadan, yanlış olan o fikrin peşine düşer gider, o yaşanılanları o
yalan dolan dolu hislerin peşinde haklı olanı, haksız görmenin yanılgısı ile
yalan olanı gerçek olarak bilir. Hastalıklı bilgilerin peşinde insanları
yanıltmanın peşinde koşan, nefret ve kin sahipleri, nefrete yıllardır uzak
olanları bir anda kendi safına çekerek olayları farklı algılatmanın yanlışlığına
sürükleyerek, kendi safında nefreti ülkeye yaymaya çalışırlar.
Akıl sağlığı
yerinde olmayanlar daha önce Çanakkale de ele geçirememenin hezimetini yaşayanlar,
ülkeyi tekrar ele geçirmek için, vatanı ve bayrağı esaretleri ile ele geçirmek için,
akıl sağlığına önem vermeyen her an ele geçirilmeye hazır, fikri her an
fikirsizliğe açık olanları da ele geçirerek yıkmanın ele geçirmenin peşinde,
ülkeyi yıkmaya masum insanları öldürerek, kan dökerek ele geçirmenin hisleri
ipotek altına alarak, görme algısını bozarak, insanların haklı olanı haksız
görmesini sağlar nefret ve kin sahibi olanlar...
Ülkemizde oynan oyunlar işte yanlış algılatma
tekniğini kullanan nefret sahibi insanların, oynadıkları ülkeyi kendi çıkarı
için yıkma planına insanlarımızın ortak olma oyunudur
Unutmayalım ki dünyada
kimin peşinde hangi işler ile meşgul olduğumuz hislerimiz ve duygularımızla
neler yaptığımız hakkında,yüce Allah'a hesap vereceğimizi unuttuğumuz için
böylesine nefret ve kin mensuplarının peşinde koşuyoruz.
“O ki, hanginizin daha
güzel davranacağını sınamak için ölümü ve hayatı yaratmıştır…” (el-Mülk,
2)
“Sizi sadece boş yere yarattığımızı
ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız!” (el-Mü’minûn,
115)
“Sonra o gün, size
verilmiş olan her nimetten hesaba çekileceksiniz.” (et-Tekâsür, 8)
Biz kullar gönüllerimizi aklımızı fikrimizi imanın nehrinde,
vahyin terbiyesiyle terbiye etmeden onu olgunlaştırarak ancak nefret peşinde
koşanların ve nefis ve şeytanın hile ve desiselerine ve nefret saçanların
nefretini temizlemez isek, çok büyük günaha vebale kapılmaktan kendimizi
alamayız ve bunun hesabını yüce Allah C.C. veremeyiz...
Mehmet Aluç-Kul
Mehmet-
Ey Nefreti İle Gezen Nefret Sahibi, Az Ol İnsan...
İnsan bazen gönlündeki coşkun sevgi
ile karşısındakine al gönlümdeki sevginin tamamı senin olsun az biraz gülümse der,
ama maalesef o karşındaki sevgiden anlamaz, gönlüne nefret tohumları ekmiştir
anlamaz bilmez sevgiyi, bilmez sevgiyi, sırtını ihaneti ile döner gider...
Sessizce usulca gönlüne dokunmak istersin kükreyen Aslan gibi seni parçalamak ister,
sanki sen onun rızkına mani oluyormuşsun gibi,algıda seçici olmadığı için,
algıları nefret ile köreldiği için anlamaz, yağan yağmurlar rahmettir çiçekleri
böcekleri güldürür ama nefreti ile gezeni güldürtmez o rahmet ,çünkü kalbinin
kapısını rahmete sevgiye kapatmıştır, anlamaz, bilmez, hissetmez!
Hep kavgaya tutuşmak ister, hep
yenilir tekrar kavga ister... Kalbini nefreti hırpalar yok eder görmez, masum
olanı yıkmaya çalışır, pişmiş kelle gibi sırıtır, onu ancak cehennem paklar, ya
da kul çaresiz kalınca ağlar o zamanda ölmeden önce yüce Rahman alnından haklar
o nefret ile gezeni. Akşamdan üstüne yattığı zaten nefret, kalktığında elbise
diye giyindiği nefret, günde üç öğün yediğin nefret, nasıl böylesi sancı gaz
yapmaz midende hayret, hayallerin geleceğin ayakaltında bakar kör görmez. Ah
nefreti ezip geçen gurur, hayatın aynasında o çirkin suratınla nasıl güzel
görünmeye çalışırsın bilinmez! Seni taşıyanlar paramparça olur hayalleri
geleceği nasıl anlamaz muamma! Çanakkale de yazıldı destan, destanı kabul etmez
içindeki düşman nefretini kusar hala anlasana ey insan! Elinde dilinde nefret
söylemi bundandır o batı denilen zalimlerin, yenilgiyi hazım edemez, zaten hep
yıkılmaya mahkûm olan anlasan ey insan!
Ey nefreti ile gezenler gezen,
ülkenin bağrına vurduğun yumruk senin yumruğundur, o yumruk senin yüreğini de
acıtacak biraz sonra ne zaman mı -ESARET-altında kalınca, işte o en umursuz
gününde sana umut olacak bir şey bulamayacaksın, nefreti ile yanında gezdiğinde
umut yok ki sana da versin, onda hep nefret var bunu anladığında çok geç olacak,
yaktığın mazlum yüreklerin ateşi senide yakacak, o zaman bağrına yumruk değil
dağlar çökecek ve altında ezileceksin, seni o zaman elinden tutarak kaldıran da olmayacak,
çünkü nefreti olan hep yıkmayı bilir, kaldırmaktan anlamaz, cayır cayır nefret
ile yanmadan önce iyi düşün ey ülkemin güzel insanı, yakarsan yanarsın,
yıkarsan yıkılırsın unutma, itersen son bir defa daha düşün, yıkanla değil,
inşa edenle yürü...
Sen ekmek dersin o kavga ile yıkım der, sen helal ekmek
dersin o haram ekmek der, sen koyun dersin, o kurt gibi saldırır ve kurtların
saldırdığı ortamda onunla olan yüreğini o kurt'a kaptırmış demektir, can
çekiştiğinde önce senin can çekmeni ister...
Mehmet Aluç-Kul Mehmet
Batmaz Ülkemde Hilal Al Bayrağım Vatan Sevgisi
Bu nasıl zulümdür geldi girdi
gönüllere
Yıkılır insanlar sinsi kurşunla
ateş düşer gönüllere
Dış mihraklı ateş düştü vatanımın
toprağına kırılası ellerce
Çanakkale de almadı mı dersini o
zalimlerin dördü beşi
Ölürken ölenler insan değildi yere
serildi binlercesinin leşi
Nasıl çıktı sardı vatanımda
insanların gönlünü nefret
Masum insanlar ölür kör gözler inat
uğruna koşar kalmadı mı basiret
Nefret ile kurulur pusu vatanıma
nedir nefretin sebebi ey körler
Görmez misiniz istenilen özgürlük
değil ESARET
Nasıl peşinden gidersiniz var mıdır
bunu açıklayacak utanmaz mazeret
Ölürken ölenler insan değildi yere
serildi binlercesinin leşi
Kaynıyor ihanet yetim kalırken
masum çocuklar ne istiyor bu zalim beşer
ESARET' tir gayesi bilmez misiniz
gönüllere sinsice nefret ile kurşun sıkar
Vatan sevgisi bittimi sizde ey
nefreti ile gezen ülkemin insanı sizlersiniz yere düşen
İnsafınız kurusun sizinle sizde
kalmamış insanlık hani nerede asalet
Kör nefis uğruna haklıyı haksız
gösterirsiniz nerede geldi bu nefret
Ölürken ölenler insan değildi yere
serildi binlercesinin leşi
İhanetin adı nasıl hayâsızca girdi
o gönüllere ey yüzsüz
Hakikat gün gibi aşikâr ESARET için
dış güçler oyun oynar görmezsin ey gönülsüz
Şiş sokulsun sinenize soluksuz
bıraksın nefreti ile gezen ey görüşsüz
Vatanına nasıl ihanet edersin nasıl
nimetini yerde ihanetle gezersin ey düşsüz
Çiğnetilmez vatan namerdin ayağı
ile ey hain ülkemin insanı korkak güçsüz
Batmaz ülkemde hilal al bayrağım
vatan sevgisi Mehmetçiğim ezerde geçer
Ölürken ölenler insan değildi yere
serildi binlercesinin leşi
,Kul Mehmet'im ihaneti anlamaya
aklım ermiyor
Zalimler ülkemi yıkıyor insanlar
nasıl görmüyor
Bu ülkem Çanakkale de çiğnetilmedi
şimdide çiğnetilmeyecek
Dağlar taşlar yıkılsa da imanlı
gönüller yıkılmaz budur işte gerçek
Yıkılsa da taşlar yıkılmaz iman ile
secdede olan başlar bilsin bunu beşer
Vurulup arkasında haince vatan
evladım toprağımda yatıyor
Zalim ile olanlar zalimle beraber
ondan önce cehenneme düşer
Batmaz ülkemde hilal al bayrağım
vatan sevgisi Mehmetçiğim ezerde geçer
Ölürken ölenler insan değildi yere
serildi binlercesinin leşi
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-
12 Eylül 2015 Cumartesi
Ayrılıp giderken geride bıraktığımız yüreğimizin bir parçasıdır.
Hiç düşündük mü bilmem
bir yerde üç beş yıl kaldıktan sonra, terk etmek zorunda kalınca arkamızda
bıraktığımız izlerimiz, gülüşlerimiz mi yüreğimiz midir? O kaldığımız yere
kendimizden bir şeyler katsak o güzelliği arkamızda bıraksak ta galiba geride
bıraktığımız yüreğimizin bir parçası galiba... Geride bıraktığımız düşünceye
mutluluk huzur kattığımızla beraber, terk edip giderken bizsiz bir sokağın
başında bizsiz kalan yüreğimizin bir parçasıdır arkamızda bizden ayrı kalan, bizden ayrı kalan yüreğimizin bir parçası,
bir daha ne zaman kavuşacağını bilmeden sessizce ağlayan ve ardımızda kalan...
Ne gariptir şimdiye
kadar hiç böyle düşüneniniz oldu mu bilmem? Kaldığımız o beldede kendimizden o
kadar şey kattık ki, oradaki insanlardan o kadar çok güzellikler aldık ki, en
sonunda yolcu yolunda gerek diyerek, başka bir şehre gitmek gerekir, ayrılığın
şafağında bizden ayrı kalan bir parçamız gözyaşı dökmeye başlar ama biz
görmeyiz hissetmeyiz, ta ki yola çıkıp yol alıncaya kadar...
Doldurduğun
pınarlardaki bidonların suyunun boşaldığında, seni dolmak için beklediğini
hayal ederken, geride bıraktığın o bir yanın gülümser, sokaklar adımlarınla
adım atarken çocuklara gülümsediğini o anlarına hasret kaldığını düşünürken
kaldırım taşlarına oturan çocuklarla beraber sana gülümser, kopmaz bir
parçandır geride bıraktığın, yüreğinden kopan ve seninle arasında binlerce
kilometre mesafede olsa kopmayan, gecenin karanlığını aydınlatan geride kalan
yüreğinin parçasındaki umudun ışığıdır sokakları aydınlatan, sen terk edip
gitsen bir daha dönmesen de seni hala orada temsil eden, gülümseyişinle orada
yaşadığın insanlara hatırlatan, giderken senden kopan yüreğinin bir
parçasıdır...
Ah İnsanın, kendi
elinde olmadan birden bire yaşadığı yörenin halkı ile gülümseyerek çok güzel
deneyimleriyle elde ettiği mutluluk dolu anları, olguların geride ötesinde
hiçbir zaman orada geride kalanların yaşamları hakkında varlığını
bilemeyeceğini düşündüğü anda, unuttuğu bir şey var orada kalan yüreğimizin bir
parçasıdır, her zaman bizimle irtibat halindedir, biz bir parça geride kalanları
düşündüğümüzde esen ılgıt rüzgârlarla bize haber gönderen, gülümseyen
insanların beyinde geçen algılar düşüncelerin huzurunu hissettirir geride
yüreğim, bizde koparak kalan o parçamız...
Kimileri şimdi buna anlamsızlık diye
bilir, saçmalıkta diye bilir, şöyle sakin bir kafa ile bir düşünün bakalım,
anlamsızlık mı, anlam mı dolu bu söylediklerim? Bu insanın toplumda yerleştiği
yerdeki değerlerden kopamama duygusudur. Kendi gerçeği ve birlikte olmanın
gerçek güzelliğini bilmek ve görmektir. Selam ve dua ile
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-
Ağlamayı Öğrettin Giderken Bana
Günlük yaşamımı
etkiledin iki gözümsün
Gönül bahçemde açan sen
gülümsün
Gönül bahçemde yine öten bülbülümsün
Tutarsız düşünceleri
bırak sev beni
Tenha karanlık gibi
karanlıklarda bırakma beni
Gözlerimde ağlamayı
öğretme bana severim seni
Şimdi vakit seninle
olmanın vakti
Söyle ayrılık fikrini kim
aklına taktı
Ayrılık diyince zaten
yüreğim yandı
Dön gel bak gel bir
akşam vakti
Tenha karanlık gibi
karanlıklarda bırakma beni
Gözlerimde ağlamayı
öğretme bana severim seni
Dudaklarımda ismin
dökülsün gülümseyerek
Hasret gözyaşları
süzülmesin yanaklarımda
Yüreğim çölleri ayrılık
dağında yalnızlığı yaşamasın
Geceler sensiz bitmez
güneşim sensiz doğmaz odama
Tenha karanlık gibi
karanlıklarda bırakma beni
Gözlerimde ağlamayı
öğretme bana severim seni
Kul Mehmet'im sen
yoksun şimdi yastayım
Dakikam günüm anım ayım
sensiz kör karanlık
Söyle ben sensiz önüme
nasıl bakayım
Hasret yüreğimde iken
söyle sensiz nasıl güleyim
Tenha karanlık gibi
karanlıklarda bıraktın beni
Gözlerimde ağlamayı
öğrettin giderken bana
Söyle ben seni nasıl
seveyim bundan sonra ben seni
Mehmet Aluç-Kul Mehmet
11 Eylül 2015 Cuma
Çalışmak Algılama Duyularımıza Göre Hareket Etmekten Kurtarır.
İnsan aklı ile topladığı verileri, kaynağı olmadan kendi aklı ile süzerse, topladığı düşünce verilerin gerçek değerini bulamaz, bulsa da yanılmaların ekseninde bir adım ileriye adım attırmaz. Karşımızda somurtarak duran kişinin neden somurttuğunu anlamamız için onun gözü bizde aklı bizde olmadığı için ilk görüşte anlamamız mümkün değildir asıl gerçek düşünce denilen gerçek olan göz ile herkesin kendi gördüğü gözü iledir sanılır ve yanılır, karşımızdakini anlamak için onun gözü ve fikri bizde olmalı ki ilk bakışta anlayalım, yok o ana sağımıza solumuza bakmadan anında kendi aklımızla apar topar gördüğümüz veya az bekleyerek, sanarak bilgi topladığımız aslında boş durduğumuz an, gördüğümüz an itibarı ile kendi aklımız, gözümüz ile olayın aslını bilmemiz mümkün değildir. Ya gidip kendisine sormalı, yâda onu yakından tanıyana sormalı... Yani bir anda algı denilen duyularımızla hareket edersek, bunun bir anda kendi topladığımız verilerle doğru olan olmadığını anlarız. Çünkü o anda somurtarak duran kişinin gözü düşüncesi bizde olmadığından, her zaman duyularımızla algı mekanizmalarımızla kendi fikrimizle hareket edersek yanılırız, yolda kalırız...
Yaşadığımız dünyada yaşamla ilgili türlü olgu ve belirtileri, nedenini kabulde, ilkeler bakımından inceleme, amaç taşımayan sadece kendi düşünce ve olguları ile kabul etmek yerine, nedenleri ile kabul etmede yaşanılan olguları yüreğinde taşıyan insanın düşünce yapısına göre hareket ederek ve ona sorarak ondan cevabı almaz ise, diğer insanlara sorarak araştırarak anlamaya çalışmak algılama duyularımıza göre hareket etmekten kurtarır, araştırarak doğru olanı bularak, karşımızdakini anlayarak yardımcı olmanın kapısını açar gönül ve düşünce kapımızı açar araştırarak öğrenme... Yoksa insan yok efendim ben az önce tam görmedim ama sanki o yöne doğru koşan ve sanki hırsızlığı o yapmış gibi hızlıca koşan o idi savı ile gerçek gözlemlere dayanmayan sözler ile karşımızdakini suçlayarak vebal altına girmiş oluruz. Belki o dediğin kişi arka kapıdan kaçan hırsıza yetişmek için kestirme olan yoldan ona koşmaya çalışan mağdur olabilir, ne bilinebilinir çıplak olan algı ile olayın aslını o anı çıplak gözlerimizle görmeden, görenden bilgi almadan yapılan her kaynağı belli olmayan, kendi anında ortaya çıkan düşünce ve savlarımızla ancak günah kazanırız, hüsran kazanırız, pişmanlık kazanırız.
Hani ne olur, kişi bir olayda tecrübe kazanmıştır yeteneği vardır, tam kesin olgu ve bulgular içermese de o doğru yola götüren bulgularla, kimseyi suçlamadan hayatı kolaylaştıran kendine has olan yetenek ile kimseyi suçlamadan, olayın aslına varana kadar sessizliğini bozmayan hep araştıran olayın özüne kadar inen insanlara her zaman ihtiyacımız vardır ve bu gibi kişilerin eksikliğinden dolayı hala yaşarken olayların gerçek yüzünü görmeden bilmeden anında birbirimizle savaşa girerek, gönülleri yıkarak, hala küs yaşamaktayız.
Fayda, vicdan, algılamada irade gücü araştırma gücü üçgeni ile yola çıkan az önce somurtarak oturanı somurtkanlığa götüren nedeni arayarak bulandır, yoksa somurtarak oturana neden somurtuyorsun sorusunu bağırarak soran değildir. İnsan dediğin böyle olmalıdır, böyle insanların çok olmasına ihtiyacımız vardır. Araştırmanın amacı karşımızdakinde hata bularak onu karalamak aşağılamak yerine, araştırarak o olaya giden yoldaki çarpıklığı yanlışlığı bularak o insana yardımcı olmanın hazını duymaktır ve böylesi insanlar çoğalmalı, çogalmalı çoğalmalı...
Olayları çarptırarak, kaos çıkaranlar gibi değil, çalışarak kazanmanın farklılığı hissettirerek, olayın gerçekliğini kabul ederek ,onu çözmek için alternatif doğru yolları bularak, o yolu açarak tüm insanlara sorgulayarak araştırarak doğru hedefe varılacağını göstermek, hayatın bazen acımasız olduğunu bu acımasızlığı bizlerin meydana getirdiğini de hatırlatarak, kendi becerimiz ile övünmeden insanlara yardımcı olmak, sabit fikirlerden uzaklaşarak ,olması gereken insanlık ve insan olarak çalışmanın başarısıdır.
11-09-2015
15.05
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-
Geberir Gider Nefreti İle Habersizce.
laftan anlamaz yıkar gönülleri edepsizce
ülkemi işgale yeltenir söz söyler edepsizce
yıkmak ona hoş gelir yıkar kalleşçe yaklaşır habersizce
yüreğinde merhamet yoktur yıkar merhametsizce
şehitler ölmez vatan bölünmez bilmez terbiyesizce
dolaşır ayakaltında utanmadan adaletsizce
geberiri gider nefreti ile habersizce
dünya yüklenirken nefret ile üçü beşi
dünyada nefretin var mı bir benzeri eşi
batar gönlünde nefreti ile olanın karanlık güneşi
Mehmetçiğim polisim serer yere o leşi
bilmezki vatanımda insanlar din kardeşi
vatan bayrak millet olunca göğsünde yanar cehennem ateşi
şehitler ölmez vatan bölünmez bilmez terbiyesizce
dolaşır ayakaltında utanmadan adaletsizce
geberir gider nefreti ile habersizce
birlik beraberliğimizle vatan gönülden silinmez
namert olanın vahşeti kendini yakar bileğimiz bükülmez
vatan bayrak için milletimin asil duruşu var sanki görülmez
görmezlerse yıkılırlar birer birer Mehmetçiğin karşında eğilmez
gönlümüz vatan için siper,
imanımı biter sandın nurdan neferin yenilmez
şehitler ölmez vatan bölünmez bilmez terbiyesizce
dolaşır ayakaltında utanmadan adaletsizce
geberir gider nefreti ile habersizce
ölümler çoğalır toprak utanır gökyüzünde yağar mermiler
sanma ki ey edepsiz kırıktır eller sana kalkmaz bu mübarek eller
dünya yüklenirken senin nefretini,
destek ile zalimin üçü beşi onlarda beşer
iman dolu sinemizle,
sizlerin nefretine leşten kazarız mezar onlarda sizinle göçer
şehitler ölmez vatan bölünmez bilmez terbiyesizce
dolaşır ayakaltında utanmadan adaletsizce
geberir gider nefreti ile habersizce
kefeni giymişiz çıkmışız yola,
siz kimsiniz ki biçersiniz kirli ellerinizle nefret biçer
neslim gerçek ecdadım gerçek,
Çanakkale'yi unuttunuz galiba çiğnetilmez vatan ey köçek
şehitler ölmez vatan bölünmez bilmez terbiyesizce
dolaşır ayakaltında utanmadan adaletsizce,
geberir gider nefreti ile habersizce
Mehmet Aluç -Kul Mehmet-
10 Eylül 2015 Perşembe
Sevgi Gönüllü Kahramanlar Oldukça Sevgisizlik Yok Olmaya Mahkûmdur...
Bir feryat değil midir sevilmediğimiz anda, gönlümüze sanki uzaydan düşmüş gibi düşen feryat ile sevgisizliğe feryat edişimiz? Yalnızlığın soğuk mahpus hanesinde kalışımız. Sanki bilinmezin bambaşka karanlık bir dünyanın boyutunda kalmış gibi hatta içine gökyüzünden düşmüş gibi hayretler içinde kalışımız, sevgi ile karşılaşacağımız beklentiler içinde sessizce yüreğimizde, kulağımızı tırmalayan feryat ile bekleyişimiz hayal kırıklığı değil midir?
Kim bu sevgisizliğin zincirini boynumuza doladı, bu karanlık bilinmezlik ortamında, bilinmez dünyanın ortasına çivileyerek yalnız bıraktı? Kim bilinmezliği ile şaşkın kalışımız, bizi bir çırpıda yutacağını yok edeceğini sandığımız sevgisizliğin korkunç gözleri ile karşı karşıya bıraktı? Sevgisiz kalmanın masumluğunda, çaresizliğimizle baş başa kalmamız bir vahşettir! Sevgiye doğru giden menzilde yolumuzu kaybettirenler, masum olmayan yüzleri ile sırıtırken, yüreğinde sevgiyi imanı ile koruyan kendi mutluluğu için değil, sevgiye muhtaç olanların mutluluğunu düşünen sevgi insanı babayiğit ile sevgiye giden menzildeki belirsizliği taşları dikenleri, yol levhasındaki işaretleri silenleri alaşağı ederek, temiz yüreğindeki imanın kuvveti ile alaşağı eden, sevda gönüllüsü ile sevgiye kavuşmak huzur duymak, sarılarak, bilinmez şehirlerdeki sürgün hayatın son bulması, sevgisizlik prangalarını boynumuza takanların soluksuz kalışı ile sevgiye doymanın hazzı ile o sevgi gönüllüsü kardeşimize sarılmanın hazzı saatlerce sürer...
Gözlerde mutluluk gözyaşları oluk oluk akarken, gülümseyen suratımız dan sinemize, Allah sevgisi ile kurumuş gönlümüzdeki güzelliklerin yeniden yeşermesinin taze nur çiçek kokusu ile sevgisizlik yalnızlık feryat son bulur. Sevgi gönüllü kahramanlar oldukça sevgisizlik yok olmaya mahkûmdur, edepsizlik yok olmaya mahkûmdur, temiz yüreklerin karanlık düşüncelerle işgali yok olmaya mahkûmdur... Taptaze hayallere, yıkılmışlık viranelikle talan edenlerin, soluksuz feryadı artık karanlık mezarların dibinde gelmektedir, zalimlik kokan akıbetleri ile saf yürekleri bir anlığına kandıranların soluksuz akıbetleri yerin binlerce altında kor alev yanarken kendileri ile birlikte, yeryüzünde yeniden gülümseyen yüzlerdeki sevgi ve imanın parıltısı dünyayı aydınlatıyor artık. Sevmek ve sevilmek işte bu kadar güzel ve muhteşem bir duygu ve hazdır. Sevmemek ve sevilmemekte işte bu kadar korkunç ve tarifi olmayan azap işkence ve yalnızlığın karanlığında yok olmaktır. Sevelim sevilelim, gülümseyelim masum yüzlerimizle, nefret ve kine yer vermeyen sevgilerimizle sevelim birbirimizi, gerisi zaten teferruat, gülümsememizle bizi takip edecek güzelliklerin ardımız sıra gelmesidir.
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-
Bahar Rüzgârları Gibi Gönlümde Essen
Ben seni sevmek
Sen beni sevmek için
Doğmadık ama
Birbirimizi aşk ile
Sevmememiz için
Engel olacak
Bir engel yok
Bir gece yürüyüşü ile
Gökyüzünde yıldızlar
altında
Yan yana yürümemize
Engel olacak bir engel
yok
Biz bu dünyada yaşamaya
gelen
Aynı havayı soluyan
Aynı güneşten ısınan
İnsanlar değil miyiz?
Firari düşüncelerin
Kaygan zemininde
yürüyerek
Yerlere yüz üstü
Düşmenin ne manası
anlamı var
El ele gönül gönül gönül'e
olmak var iken
Kaygan zemin yerine
yalnızlığın
Hıçkırıkları ile
Gözyaşında boğulmaya ne
gerek var
Ben seni sevmek
Sen beni sevmek için
Doğmadık ama
Birbirimizi aşk ile
Sevmememiz için
Engel olacak
Bir engel yok
Gökyüzünde kayan bir
yıldız gibi
Gönlüne düşerek
Senin gönlünde
Yaşamama engel olacak
nedir?
Bir karanlık köşede
karanlık içinde
Beklemeye gerek var mı?
Gel gönüllerimizin
ışığında
Karanlıkları
Aşkın ışığı ile boğalım
Gülümseyerek yarınlara
varalım
Bir seher vaktinde
Açan çiçekler gibi
Gönlümde açsan
Bahar rüzgârları gibi
gönlümde essen
Seni ben hep sevsem
Sana gülümsesem
Sen bana gülümsesen
Gönül soframıza
Güvercinler konsa
Ben seni sevmek
Sen beni sevmek için
Doğmadık ama
Birbirimizi aşk ile
Sevmememiz için
Engel olacak
Bir engel yok
Mehmet Aluç-Kul Mehmet
Düşünceler İman İle Vicdani Merhametli Bir Güzelliğe Sahip Değil İse Mutluluk İle Yarınlara Taşıyamaz..
İnsan düşüncesinin belirli bir sınırı vardır, Yüce Allah c.c. verdiği sınırı aşamaz, onun verdiği bilgiden başkasını bilemez ve bilmesine de imkân ve olanak yoktur Yüce Dinimiz İslam'ın ışığı altında. Bilim ve teknoloji alanında kul çalışır başarıyı yüce Allah c.c. verir. Düşüncenin kulun düşüncesi ile ölçüldüğünde kesinliği hiç bir zaman yoktur, ışık aldığı yön İslam olur ise, kesin bilgidir, ama yok insanların değişken olan düşünceleri altında yol alıyorsa bunun kesinliği doğruluğu devam edecek diye bir kuralı yoktur.
Felsefi düşünce birleştiricidir diyenler kesinlikle yanılgı içinde olanların savunduğu bir savdır, düşünceler iman ile bir güzelliğe sahip değil ise o düşüncenin yani insan düşüncesinin bugün doğru dediğine, yarın yanlış diyen kulun düşüncesi bütünleştirici olamaz, ancak bir süreliğine olsa da bütünleştirir ama sonrasında, nefis ile olan kulun kendi çıkarına, uymayan bir hareket ile düşüncesini değiştirerek, ayrı yola girmesi her zaman mümkündür. Bütünleştirici olan Yüce Allah c.c.'ın, Nur Kuran'ı ve nur Sünnet ile onun ışığı iman bütünleştirici gönülleri aydınlatıcı düşüncelerin sarmalı ile sararak gülümseterek, gönülleri insan fikrini düzelterek güzelleştirerek bütünleştiren tek kaynaktır. Felsefe veya düşünceler zihne yönelik olsa da ölümlü olan insanın düşüncesi ancak zihinde bulantılara ve kendi çıkarı doğrultusunda, yön vererek kendi çıkarı doğrultusunda olaylara yönelmesini sağlar.
Bilimler İslam ile buluşmadığı takdirde, bilimin felsefi veya insan düşüncesinin yol gösterici olduğu savı ile yanlış yola girmesine, "nefis, şeytan, çıkar " üçgeni içinde insanları hüsrana uğratmaktan öteye taşımamıştır. İslam ile onun düşünce yapısı ile olmayan düşünceler " imanlı merhametli vicdan" üçgeni ile sarılan düşünceler insanlığa her zaman yol göstermiştir ve mutluluk ile yarınlara taşımıştır. Felsefi düşünce bilimi yönlendiren tek unsurdur savı her zaman değerini kaybetmiş, Yüce İslam dinimizin, ilim Çinde'de olsa gidin alın Nur Hadisi şerifi ile biz Müslümanları teşvik eden, bilimlere ilimlere yönlendiren tek kapı olması özelliği ile bizden geride olan diğer toplumlar yani batı her zaman bir adım gerimizde olmuştur bundan binlerce yıl öncesinde, bize ait olan ilim ve bilimi alarak, Müslümanları değişik ideoloji izimler altında kardeşi kardeşe düşürerek, ezilmesine sebebiyet vererek fakir düşürerek, zulüm ile elinde alarak, kendi ilmi bilimi diye bize yutturmalarına da inanacak değiliz. Her ne kadar fikirsiz olan düşünceler, felsefe ve bilim düşünceler ile birbirinden etkilenmez sansalar da, bu yalan ile sadece kendilerini kandırarak, insanları kandıracaklarını sanmaktadırlar. Felsefi düşünce veya insanı düşünceler ile etkilenerek, insanların sonunu getiren bilim buluş ile insanlığın sonunu getirmeye çalışan batı, ilim bilim ile insanların mutluluğunu temel alan İslami buluş ve ilim arasındaki fark bu kadar açık ve nettir. İnsanın sonunu hazırlayan batının bilimi ilmi(Atom bombası),İslam'ın merhameti vicdanı ile insanların sağlığı için uğraşmayı emreden İslam'ın model olduğu bilim ve ilim...
Akşemseddin : ( 1389 - 1459 ) Pasteurdan önce Mikrobu bulan ilk bilim adamı. İstanbul'un fethinin manevi babasıdır. Fatih sultan Mehmet' in Hocasıdır
Ali Bin Abbas : ( ? - 994 ) 1000 sene önce ilk kanser ameliyatını yapan bilim adamı. Kılcal damar sitemini ilk defa ortaya atan bilim adamıdır. Eski çağın en büyük hekimlerinden olan hipokratesin (Hipokrat) Doğum olayı görüşünü kökünden yıktı.
Ali Bin İsa : ( 11 yüzyıl ) İlk defa göz hastalıkları hakkında eser veren Müslüman bilim adamı.
Ali Bin Rıdvan : ( ? - 1067 ) Batıya tedavi metotlarını öğreten İslam âlimi.
Günümüzde bunları bilen var mıdır benim gibi, hayır... Şimdilerde hep batı bilim ve ilimde önde, Müslümanlar beş adım geride... İşte merhamet ve vicdan ile bizim ilim ve bilimimize İslami düşüncede olanlar katkı sağlamış, kendi felsefi farazi düşünceleri ile olanlar ise insanlığın sonunu getiren ve bizdeki bilim ve ilimi çalarak, kendi bulmuş savı saçmalığı ile yutturmanın hala peşindedir. Diyeceksiniz ki peki Müslümanlar neden sahip çıkamadı? Tarihte Müslüman olarak görümlü o kadar imansız zalim fikirli, batı hayranı insanlarımız vardı ki, Müslümanları kardeş kavgası ile değişik zulüm altına alarak oyalamanın sonucunda parça parçaya bölerek ortada bırakılmamız, kalmamız sonucunda-Hala ümmet olarak birleşememizin sonucunda- her şeyini kaybedenler olarak hala, İslami düşünce yapısını benimseyerek hayatımıza tatbik edemediğimiz için böylesine geride kalarak, batının etkisi ve prangası altında yaşamaya devam ediyoruz...Vesselam...Selam ve dua ile...
Mehmet Aluç-Kul Mehmet-
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Yayınlarım
Bugünü Elinden Alına Adam Geleceği İçin Ne Yapabilir?
Bugünü Elinden Alına Adam, Geleceği İçin Ne Yapabilir? Cevaplarınızı bekliyorum. Mehmet Aluç
-
1847’de Manisa'nın Kırkağaç ilçesi Gelenbe kasabasında dünyaya geldi. 1912'de aynı kasabada yaşamını yitirdi. Asıl ismi Mehme...
-
Aşık Reyhani 1932 yılında Hasankale'nin Alvar köyünde doğdu. Asıl adı Yaşar Yılmaz'dır. İran'dan göçen babası ...
-
Yunus gelirde hakka doğru yürünmez mi? Gözlerde yaş akarda Yunus görmez mi? Hak yolda hakla olan Yunus görünmez mi? Hak yol...