Bu Blogda Ara

31 Ağustos 2015 Pazartesi

Şehidim Ölürken Cennet Kokusu Geliyor




Şehidim ölürken önünde arkasında gerisinde cennet kokusu geliyor
Vicdansız zalim ölürken yanına yaklaşan yok çünkü leş kokuyor
Ses soluk çıkmayanda nefret kokusu geliyor dünya tatlımı geliyor
Ölüm gelince tatlı olan alınınca, ecel tırnaklarıyla acısı az geliyor


Kangren nefretin peşinden hep geliyor cehennem sana az geliyor
Gafletin gölge gibi peşinde inkâr etme yalan söylemek sana kolay geliyor
Yaraların leş kokuyor dünya sana dar mı geliyor bir karış mezar var
Sökemezsin o leş kokuyu teninde vicdanın yok o yüzden leşlik sana oluyor yar



Azrail cellât olmuş son dakikanı bekliyor
Sanma vaktin çok, çok azap kazanman için dakika sayıyor
Mezarcı hazırlamış kazıkları ayakları ile bekliyor
Duyduğun ayak ve dayak kıyamet sesi değil
Cehennem kahkahası ile kucak açmış seni bekliyor

Mehmet Aluç

Unutma...




Ülkem de sessiz bir feryat var,
 gökyüzüne yükselirken gökyüzünü parçalayan
Dağlar taşlar nefret ile yıkılırken,
 insanlar ölüyor yürekleri parçalayan
Nedir bu savaşlar yazık değil mi bu canlara,
ey gözleri kör olan görmez
Unutma mağdur ettiğin kişinin canını yaktığında,
 senin için sonun başlangıcı başlar

Avuçlar kalktı şemaya şehit duası ile ahiret bizim olsun yeter
Dünya ise nefret peşinde nefsi peşinde koşanlara olsun balayı
 Balayının sonunda var muhteşem cehennemde ateşten kızarma halayı
Unutma mağdur ettiğin kişinin canını yaktığında,
 senin için sonun başlangıcı başlar

Mehmet Aluç

Açık Oturum Da Ana Baba Muhalefet Adaptasyon Motivasyon Sorunu-2


-Sayın bahçesiz siz misiniz alo!
-Buyurun Hüsamettin kılıçsız oğlu benim...
-Sayın bahçesiz son oturumdan bu yana etrafta hiç bir kıpırdanma yok, sizin tarafta var mı bir hareketlilik?
-Bazı homurdanmalar var ama şimdilik öyle önemsenecek bir durum yok.
-Ben teşkilata algılamalarımız da yanlışlık olabilir veya danışmanların yanlış algılamalar bizi yanlışlığa itmiş olabilir açıklamasında bulundum, eğer böyle bir durum var ise hemen görevlerine son veririz diye bir konuşma yaptım, gerekli olur diye basın toplantısı içinde hazırladım, eğer tabandan çatlaklar veya basından, gerçi basın bizimle ses çıkmaz, vatandaşlardan ses çıkarsa bu açıklamayı okuyacağım, zaten onlar böyle süslü sözleri pek anlamaz hatta anlaşılmaz konuşmalardan hiç anlamazlar zaten, algılama derken, onlar algılayana kadar unutulur gider bu açık oturumun hezimeti.
-Güzel fikirmiş Hüsamettin kardeşim, bizim teşkilat bunları hemen anlar, onlara seçici olurken yanıldığımız evet evet, seçici olurken yanıldığımızı açıklarsam onlarında sesi kesilir, yoksa bizi toza dumana katarlar, tıpkı Meslektaşımız, Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller hanımefendi gibi bizi siler süpürürlerse, bir daha milletvekili değil, milletvekili çaycısı dahi olamayız.
-Aman bahçesiz kardeşim, ağzından yel alsın, yüreğime korku salma.
-Ben seçenek olarak sundum, gerekirse karşılıklı açıklama yaparız, birlik içinde olduğumuzu, beş tepede o sevmediğimiz, ama halkın bağrına bastığına karşı nefretimiz olmadığını fikrimizi söyleriz.
-Sayın bahçesiz kardeşim o zamanda sizin fikriniz yok muydu, fikirsiz miydiniz derlerse? Aman boş ver, bizde seçici olurken çok elit davrandık, yanıldık hatta danışmanların hatası der çıkarız takma kafanı, haydi şimdi toplantıya gidiyorum, akşama teşkilattaki arkadaşlarla yemeğimiz var, sende aynı taktiği uygula, bol yedir sesleri kesilir.
-Aman Hüsamettin meslektaşım telefonda böyle konuşma paralel'in biliyorsun.
-Korkma onlarda olacak yemekte...
-Ben pek huzurlu değilim, galiba yaptığımız çok yanlış...
-Biz mecliste neyiz kuzum?
-Neyiz?
-Muhalefet partileri değil miyiz?
-Evet, ama bu her şeye muhal...
-Kafanı takma, görevimizi yapıyoruz, bize bu ismi kim verdi ise hata suç onun yani. Bize ana destek partisi ismini verdilerde, biz mi destek olmadık sayın meslektaşım?
-Diyorsun? Ben yinede hükümete destek vermediğim için pişmanlı...
-Dedim bile sen rahat ol... Hem o spikerin benliğini kıskançlığın mekanizması ile sarılmış açıklamasını da yaptık mı her şey tas tamam olur. Birde sonuna kısır döngü içinde kalmış sabit olmayan kin nefret aksiyon rüzgârına da kapılmış dersek oh ne ala korkma, muhalefetliğe devam.
-Yok, bence fevri davrandık, ama olan oldu, ölüyü fazla yıkarsan osurur derler, o nedenle zamana bırakalım, tabanımız yanlış derse, onlara uymaya devam edeceğim artık.
-Sakın ha Alo Alo hat kesildi.
Mehmet Aluç


Fikirsizliğinle Gönülleri Eyledin Karanlık



 Hak hak dedin dilinden düşürmedin
Hakkın yanına batılı utanmadan ekledin
İnsan hakkı dedin yola çıktın
Kendi arzularını utanmadan öne çıkardın
Dedin gönüller olsun apaydın
Fikirsizliğinle gönülleri eyledin karanlık
Senin istediklerin önemliydi
Bu öneminle insanlığın çöktü
Günahını kuldan sakladın
Allah(c.c.) biliyor işte onu unuttun yanıldın
Kendini günahını gizledin paklandın sandın
İki adım atmadan yalanın çıktı meydana yandın
Bilmem fikirsizlerin fikrine nasıl kandın
İnsanlığını vicdanını nasıl oldu sattın
Nefret kini biriktirdin çekmecede
Utanmaz niyetin seni nefret kini ekmede
Allah(c.c.) merhametle kullarını var eden
Zalimlik yapan kullarını cehennemde kızartıp nar eden
İman ile olan kulunu Allah c.c.nuru ile kul eden
İman etmeyen kulunu azabı ile yok eden
Sende kalmamış insanlık değer
Derdin kasanı doldurmakmış meğer
İnsanlar bu fikrini bilmezmiş meğer
Mehmet Aluç (Kul Mehmet)

Lanet Olsun Araya Nifak Sokanlara




Uyanın ey gafil olanlar ölüm var
Hak zikrini söylemeyenler uyanın ölüm var
Haram mal ile karnını doyuranlar
Uyanın artık ölüm var

İnsanlar katl ederken seyirci kalanlar
Seyirci kalmayın büyük hesap var
Büyük hesap ile sonsuz azap var
Azaptan önce sancılı ölüm var

Yaratılışımız toprak diye çamur olmaya gerek yok
Arzuların var diye insanların ölmesine gerek yok
Nefretle ortalık doldu taştı
İnsanlık acaba nereye kaçtı

Nefis arzusuna bu kadar mı kapılır kul
Nefretten başka merhamete uzanan yok mu yol
Belayı az yakalayamadık hemen ortalığa saldık
Ortalığa saldık güzel ülkeyi edepsizce yaktık

Nefreti nasıl şerbet diye içtik
İnsanları katl edildi rahata mı eriştik
Göğsümüzde merhameti nasıl deştik
Suçsuz olanlara iftira nasıl attık

İnsandık kardeşdik
Nasıl insanlığı deştik
Nefret ile nasıl piştik
Dünya malı ile nasıl değiştik

Deva yerine zehir olduk
Zehir içtik solduk
Nasıl bir anda düşman olduk
Düşman olduk insanlığımızı unuttuk

Nefis ile olduk
Kulluğu unuttuk
İnsanları katl ettik uyuduk
Uyandığımızda sancı ile yok olduk

Uyardık gönülden millete âşıklara
Nasıl uyduk fikirsiz gafillere
Lanet olsun araya nifak sokanlara
Merhamet varken nefrete koşanlara

Nasıl koştuk nifak ekmeye
Dert çile çekmeye
Vicdanları satarak gülüşmeye
Koşanlara lanet olsun

Mehmet Aluç

Açık Oturum Da Ana Baba Muhalefet Adaptasyon Motivasyon Sorunu...ÖYKÜ.




-Olaylarda geçen kişiler sadece hayal ürünü değil gerçektir,ülkemde yaşayanlardır üzülerek söyleyeyim-
-Babacığım
-Efendim kızım.
-Okulda arkadaşlar senin çalıştığın kanal ve senin yaptığın tartışma programının gerçekleri yansıtmadığını, konuklarında senin gibi yalan söylediğini söylüyor arkadaşlar.
...
-Ben arkadaşlarıma ben küçüğüm yaşım altı diyorum, bilmiyorum diyorum, babana sor sana söylesin diyorlar, hem onların babası annesi onlara her şeyi söylüyorlarmış, sen bana neden söylemiyorsun, babacığım?
-Şe... Şey kızım onlar yani, sen küçüksün... Babalar yalan söylemez kızım...
------------
-Sayın seyircilerimiz bugünkü açık oturumuz toplumuzdaki şiddet olayları ev sahipliği yapan silo, sayın sefahattin bey
İçinden" ne beyliği rezil demem gerekiyor ama neyse, aynı pastayı bölüşüyoruz uygun kaçmaz"
-Toplumda sizi bu isimle çağırdıkları için silo diyorum umarım beni yanlış anlamazsınız?
İçinden yine "Zaten yıllardır senin sözlerini fikrini yanlış anladığımız için sürünüyoruz ya utanmaz" sesini kes iç konuşma duyan olur, paraların yolu tıkanır kalır aman ha"
Silo
-Ney ün anlamaz mıyım, dur beş Dakka beni bir telefonu edeyiz, yanlaş anlayıp anlamadığımı sorayım eyle cevabın vereyim.
Yine spiker iç konuşması ile
"Ulan senin fikrini soranda kabahat fikir yok ki hepsi ısmarlama hem bu ne biçim konuşuyor yoksa ben mi böyle konuşturuyorum" kes iç ses konuşmayı yayındayız--Tamam siz arayın sorun ben diğer katılımcı daha önceden size karşı olan ve her neden nasıl oldu ise şimdi sizinle aynı fikirde olan küçük ve büyük ana muhalefet başkanları milletvekilleri ile başlayayım.
Bu arada silo telefonda konuşur
-Alu şey efendüm rahtsuzluk verdüm, şümdü, televüzyonda toplantıdayum, süz, üzün vermüştünüz şümdü spikür bilmüm neden rahasüz, pardün efendüm izldüğünüzü unutmüşüm.
Silo gelir koltuğa oturur spikerin konuşmasını böler.
-Tamamı en rahatsüzlük düymüyorüm.
Spiker derin bir oh çekerek
-Evet, nerede kalmıştık sayın katılımcı arkadaşlar evet şimdi hatırladım, sizler daha düne kadar siloya karşı iken, neden birden suçluluk duygusu ile dolu adaptasyona aykırı düşünceler içine girdiniz ?Sayın Hüsamettin milletvekilim bey siz buyurun.
-Efendim bize bu özgürlük dolu imkânı verdiğiniz için.
Spiker özgürlük lafını duyunca iç sesi yine "Ulan yıllardır basın özgürlüğü diye özgürlük zırvalarımızla insanların özgürlüğünü kısıtladık, karaladık yerden yere vurdu" kes iç ses duyan olacak.
-Bize bu özgürlük dolu, bak üstüne basa basa söylüyorum özgürlük ile özgürlüğü kısıtlanan arkadaşımıza sahip çıkarak kasamızı doldurmak, pardon kaslarımızı nefesimizi boşa harcamamak adına sahip çıkalım dedik.
Spikerin iç sesi "haydi sor soruyu çekinme ya batarsın ya kahraman olursun"
-Efendim peki insanların vatandaşların askerlerin her gün ölmesine seyirci kalmak
Hüsamettin Bey hemen atıldı
-Sayın spiker sen ne dediğinin farkında mısın arpa az mı geldi yoksam?
Hemen yüzündeki kızarıklığı anında yok eden Hüsamettin milletvekili
-Buyurun devam edin müdahale etmek zorunda kaldım.
-Zaten hep müdahale etmediniz mi etmedik mi?
Hepsi bir ağızdan
-Sen ne söylüyorsun, söylüyürsün?
Spiker iç ses sandığı sözleri canlı yayında söylemiş oldu, artık geri dönüş zordu, devam etti.
-Buyurun Hüsamettin milletvekilim her ne iseniz!
--Şey spiker! Kardeşim hasan beyefendi, sanki tansiyonun unumuz çıkıyor, bir ayran getirin hemen, ayran yoksa koyun kuzu getirin hemen sağın, yoğurt yapın ayran yapın kardeşimiz içsin.
"Spiker ah ulan ne fırıldak dönersiniz, biz bugün bu kanalı ele geçirdik, sizi kendi nefretin ile boğalımda görün"
Spiker
-Sağ olun buyurun sizi dinliyoruz.
-Öncelikle sorunuzda, algılama eksikliği var gibi geldi galiba, sezgilerinizde düşüş var her ne ise, kardeşimiz silo haksızlığa uğrayınca Amerika'da sayın... Arayarak evin dekorasyonu için aradığım, pardon sayın seyirciler, mikrofonda parazit var galiba. Beni arayarak mağdur olan kardeşimiz tabi o zaman bilmiyorduk yeni öğrendik, buda bizim gibi Cumhurbaşkanın hızlı yükseliş ve ekonomiye yön veren tırmanışını beğenmediği ve zarar ziyan uğra, hey yönetmen mikrofonu değiştirin, parazit var bu benim sözlerim değil araya hat karışıyor...
Sözleri ile kurtarmayı denerken spiker iç sesi ile "siz ilaçlı ayranı benden önce içtiniz"
Mikrofonlar göstermelik değişildi.
-Teşekkürler ederim, arkadaşlar, aman dikkat parazit var, nerede kalmıştık, bu amer ikadaki arkadaşım İsrail de cumhurbaşkanına olan sinir olan... Ricası ile sahip çıkalım dedik, hem de adaptasyon sorunun çözelim, algılarımız seçici olsun.
Spiker
-Algılamada seçicilik, diğer insanların ölümüne seyirci kalmak mıdır acaba?
Silo atıldı elindeki telefon konuşmasını bitirdikten sonra
-Ula sen ne söylüyün, bizi izlüler efenüm, çok küzdü bana, ben aslünde dünü ödemenü, pardün çantanü bizdü bırakmıştün ya getirüp vermüştüm, dememü söylur efendüm.
-Tamam, sonra söz size gelecek, evet neler söyleyeceksiniz, algılamada seçicilik dediğiniz nefret söyleminize veya nefret peşinde koşmanıza?
-Sayın spiker bizim seçici parametrelerimizde arıza vardı...
Bir anda Hüsamettin Bey olayı çaktı ve
-Olabilir algılama mekanizmamız yanlış çalışıyor olabilir, yani kul yapısı sonuçta.
-Efendim demiyorum yani bu algılama mekanizmanızın bozukluğu ile kaç asker polis şehit oldu, farkında mısınız? Sayın bahçesizlerin milletvek... Milletvekili olmayan siz ne dersiniz, sizinde mi algılama mekanizmanızda bozukluk vardı?
Bahçesizliğin Milletvekili şaşkınlık içinde
-Şey bizde türüne göre ayrım fikrimiz ile gereken ne ise hepsine tüm huzura giden yolları kapamak adına muhalefet olduk, şey bu benim mikrofonda cızırtılı galiba araya girenler mi var, paralelden ama paralelden olmaz onlar bizimle aynı fikir ayrımı tezini savunuyorlar, yoksa kalıplarını mı değiştirdiler Sayın Hüsamettin milletvekilim olmayan ne dersiniz?
-Ayrım fikrine karşıyız, dokunarak dokusal bakışa da karşıyız, ihanet içinde olduğumuz savı nereden çıktı?
Spiker
-Kimse söylemedi sayın milletin vekili olmayan, siz söylediniz ya
Şaşkınlık içinde
-Yo ben söylemiş olamam, beş tepede beş katta oturan benim değil ,Cumhurun başkanının komplosudur bu.. Biz adaptasyon motivasyon modifasyon ile yeni modifiye edildik, değil mi muhalefet başkanım pardon başkanı, sizde bir şey söyleyin...
-Biz o modifiye, motivasyon anlamaz bilmeyiz, fikirsiz fikirasyonların rüzgârında hiç durmayız, ama o beş tepede oturan beş katlı evin sahibi benim cumhurum değil, milletin cumhurbaşkanı da tüm takdirleri alıyor, hem dışarıdaki dostlarımızı kızdırıyor, fırça yemek den usandık hab... habersizlikasyon kanallarında bize söylenenleri bir defasına adaptesi neydi adaptasyon evet sağlayalım dedik bir defalığına.
Spiker
- Silo arkadaşlar silo nereye kaçtı o yerdeki pislik kokuda neyin nesi?
Kameraman
-Biraz önce telefonla talimat alan silo kaçtı ve arkasında ise bu mokaları bıraktı kaçtı.
Anlamam muhalefet başkanları, milletin vekili olmayanlar şaşkınlıkla birbirlerinin kızarmış bozarmış suratına baktı. Hüsamettin ana muhalefetin anası...
-Yok, onun kabızlık sorunu vardı ama!
Spiker hiddetlenerek
-İşte adaptasyon peşinde koştuğunuzun karşılığı, alın koklayın koklayın.
-Yok, yok telefonla görüşürken belki sinyal sorunu yaşamış...
Spiker hiddetle
-Sizlerde sinyalizasyon düzeni de mi var?
-Yok mu?
-Yok, bayağı kaçtı, sıvıştı, algıda size moka seçiciliği bıraktı
-Böyle konuşmayın sayın spiker, seçiciliğimize, fikrimizdeki algılama mekanizmamıza laf söyletmem, hem biz muhalefet değil miyiz, bana ne bana ne ben her şeye hatta kendime her şeye muhalifim, yeter yıllardır aynı muhalefeti yaşamaktan kendimi hayatımı yaşayamıyorum... Bu muhalefetin konuşma savlarını süzgeçte geçirelim diyorum beni dinleyen yok.
Spiker küçük ana muhalefet başkanı milletin vekiline dönerken onunda yerinde olmadığını görünce, ana muhalefet milletin vekiline soruyu sormak üzere döndüğünde onunda yerinde olmadığını gördü. Seyirciler dönerek...
-İşte halimiz böyle sayın seyirciler, sizleri sav mav, adaptasyon, madaptasyon ile kandıranların hali, hepsi kaçmış, onlar kaçtığına göre benim sizden olan özrümü de böyle onların gerçek yüzlerini ve kendi yüzümü çıkarmanın gerçeği ile af edin, hayırlı akşamlar.
Bir anda köpürerek gelen z kanalın sahibi bir bomba gibi patlamak üzere idi, kanalın santralı telefonları yanmış kilitlenmiş bir anda iflas ederek spikerin üzerine yürürken, yere düştü mokun üzerine serildi kaldı. Spiker
-İşte efendim mok ile olan mok üzere ölür gider. Fikirlerdeki çeşitlilik insanların birbiri ile seçtiği parametreleri yok sayıyor ise, yok atalardan kalma din ile alakası olmayan savların süzgecinden geçirerek, bu inançları onlarca kendi parametrelerine uymuyor diyorlarsa bilmelilerdir ki her fikir farklı özellikleri taşıyordur, kendi fikirleri nasıl kendilerince doğru kabul sanıyorlarsa, karşısındakinin fikri parametreleri kendince doğrudur. Önemli olan hangi parametrenin kime veya neye göre doğru olduğunu bulmak konusunda hem fikir olmak gerçek olan doğruyu bulmaya çalışmak olmalıdır. Hayırlı geceler sayın seyirciler... Pardon sayın seyirciler, Bu tehlikeli düşünceler savlar dünyamızın ve insanlığın geleceği için büyük bir tehdit oluşturuyordu bende geç anladım. Fikirsizlik değişikliğinden en çok etkilenecek olanlar ise çocuğum ve eşim oldu, hatta kızım bana fakir ve korunmasız olan insanlar bana küfür ettiğini anlatırken o an anladım fikirsizliğimizi... Çocuklarımın ve sevdiklerimizin geleceği tehdit altında olduğunu anladım. Şu an yerel, ulusal ve tüm dünya yayın yapan kanalımız hepimizin nefretini gözler önüne serdim, artık uyanıp uyanıp, harekete geçme zamanı dedim ve sizlerin yanında olmayı seçtim. İnanç ve diğer ahlaki değerlerlerimizin, fikirsizlik değişikliğine karşı harekete geçmesine izin veremezdim ve bu bende bir zorunluluk haline geldi ve onlarla beraber benim gerçek yüzümde meydana çıktı sizlerden özür diliyorum.
Mehmet Aluç




Ölüm de bir yoldur. O yoldan bütün insanlık geçecek?


Hz. Süleyman a.s. oğlunun vefatından üzülmüş, gözyaşı dökmeye başlamıştı. Bunun üzerine Cenab-ı Hak, ona insan suretine girmiş iki melek gönderdi. Melekler Süleyman Aleyhisselâma gelip birbirinden davacı olduklarını söylediler. Biri davasını şöyle anlattı:
-Ben yolda gidiyordum. Birden yolumun üzerine ekin çıktı. Baktım yolun içi ekilmiş, başka gidecek yol yok. Mecburen ekini tepeleyip geçtim.
Süleyman Aleyhisselâm davacıyı ikaz etti:
Yol ekilir mi, oradan bütün insanlar geçecek!
O zaman insan suretindeki melek de şu karşılığı verdi:
Peki, insan ölümden bu kadar üzülür mü? Ölüm de bir yoldur. O yoldan bütün insanlık geçecek? Sadece senin oğlun değil ya?
Bu ikazdan ders alan Süleyman Aleyhisselam, oğlunun vefatından dolayı, fazla müteessir olmamak gerektiğini kabul etti. (Alıntıdır)

Islak gözlerimde akan yaşlarda kendini arama



Islak gözlerimde akan yaşlarda kendini arama, kendini arayacaksan hançerlediğin kalbimde akan kanın içinde ara, ıslak gözyaşlarımda hayal kırıklıklarımı, kendi kendime olan pişmanlıklarım var, sana ait bir şey arama, arayacaksan yalnızlığımda, ıssızlığımın karanlık gölgelerindeki feryadında ara kendini, kendini oralarda vefasızlığının kollarında gezerken elindeki paslı kan damlayan hançerini, elinde iken kan damlarken bulacaksın...


Ben yorgun ayaklarımla hayatta kalmaya çalışırken, sen bilmem hangi yüreği elindeki kanlı hançer ile saplarken, vefasızlığınla sahte gülüşlerinle olacaksın ve mutlu olmayacaksın, gülümseyen yüreğimi, gözlerimi, yarınlarını paramparça eden sen, tüm sevgimi hayatımı sana adamışken, sen ihanetinin etrafında dönerken beni sırtımdan ve yüreğimden vurur iken nasıl mutlu olacağını sanıyorsun?

 Sen viran olmuş sokaklarda viran halinle gezerken, ben yine gülümseyerek gezeceğim, umut yapraklarım yeniden yeşerirken, senin tüm umut yaprakların kurumuş olacak ve tüm sevgi ağaçların birer birer yıkılacak, benim yıkılan sevgi ağaçlarım yeniden dikilecek ve taptaze yeniden yeşerecek... Islak gözlerimde kendini arama seni kalbimin başköşesine koyuşumun pişmanlığı akıyor, sana sığınak diye güvenmenin hayal kırıklığı akıyor, arama ıslak akan gözlerimdeki yaşlarda kendini bulamazsın...

Mehmet Aluç

Fakat o elindeki her şeyi verdi; ben ise elimdekinin bir kısmını...



Hz. Ali’nin ağabeyi Cafer Ebu Talib’in oğlu Abdullah, sıcak bir günde, bir kabilenin hurmalığına inmişti. Burada din­lenirken, hurmalıkta çalışan köleye, yemek vakti üç parça ekmek geldiğini gördü.
Adam ekmeklerden birini ağzına götürmek üzereydi ki, birden önünde açlığı her halin­den belli bir köpek belirdi.
Köle elindeki ekmeği köpeğin önüne, attı. Köpek ekmeği derhal yedi. Köle ekme­ğin ikinci parçasını da attı. Köpek bunu da bir kerede sildi süpürdü. Köle bunun üzerine üçüncü parçayı da köpeğe verdi. Kal­kıp, yeniden işine dönmek üzereydi ki, olup biteni uzaktan seyreden Abdullah, yaklaşıp sordu:
Ey köle, bugünkü yiyeceğin ne kadardı?
İşte bu üç parça ekmek.
O halde neden kendine hiç ayırma­dın?
Baktım ki, hayvan çok aç. O halde bırakmak istemedim.
Peki, sen ne yiyeceksin şimdi?
Oruç tutacağım.
Bunun üzerine, Abdullah, köleye sahibinin evinin nerede olduğunu sordu. Sonra da gidip adamdan bu hurmalığı içindeki köleyle birlikte satın aldı ve hem köleyi azad etti, hem de hur­malığı ona hediye etti.
Cömertliğiyle meşhur Abdullah, kendi­sinden daha cömert birini tanıyıp tanımadı­ğı sorulduğunda, bu olayı anlatırdı. “Ama o köpeğe topu topu üç parça ekmek yedir­miş, sense ona koskoca bir hurmalığı ve hürriyetini bahşetmişsin” dediklerinde, şu karşılığı verirdi: “Fakat o elindeki her şeyi verdi; ben ise elimdekinin bir kısmını...”(Alıntıdır)

Kaynak:http://www.25000vecizsoz.com/index.php?c=31&ss=27

30 Ağustos 2015 Pazar

Bugün Yine Sensizliğin Hıçkırık Günüydü

   
                                    
Bugün yine sensizliğin hıçkırık günüydü, gerçi her gün sensiz hıçkırıkla geçirdiğim, sensizliğin hasret yüklü kahır dolu gününü yaşıyorum, seni kendi ellerimle toprağa verdiğim o günden beri, yaşadığım hıçkırıklarla geçmeyen, yüreğime bir hançer gibi saplanan günlerden hiç farkı yok... Gökyüzünün rengi, hayatın tadı, nefes aldığım havanın kokusu gidişinle değişti gitti, her şeyin kapkaranlık bir gölgeden farkı kalmadı... Yüreğimin derinliklerinde gülümsemen de olmazsa ben nasıl yaşarım, nasıl senin yanına beni götürecek olan son yolcuyu Azrail beklerim bilemiyorum... İyi ki benim yerimde değilsin, böylesine hasreti yaşamanı hiç istemezdim, gül yüzlüm...


Sahilde el ele gezerken bizimle olan martılar şimdi mezarının üstünde geziniyorlar,ben geldiğimde mezarının başına omzuma konarak uykuda olan seni uyandırma mı istiyorlar,yine gülümseyerek yan yana yürüyerek onlara el sallayarak gülümsememizi istiyorlar sanki nur tanem...Bekle beni bende yakında yanına geleceğim,sımsıcak yüreğimde sen soğumadan geleceğim,yine el ele,omuz omuza sonsuz yarınlara yürüyeceğiz gül kokulum...

Mehmet Aluç

Gönülden Sevmeyene Bel Bağlama





Ey gönlüm divane olup her güzele gönül bağlama
Gönlün dağlanır vefasızlıkla derman nerede diye ağlama
Viran bağlarda güllerim solmuş diye çare arama
Dünya benimdir diye bel bağlama
Gönülden sevmeyene bel bağlama
Ey gönül sanma bu hayat insana her zaman gülümseyen dost olur
Bir gülümser bin sırtın döner yalnız başına bırakır
Önüne fırsat bırakır iyisini bulana kadar akşam olur
Dünya benimdir diye bel bağlama
Gönülden sevmeyene bel bağlama
Âlemde cirit atar cümle günahlar
Kimin umurundaki âlemde çıkan feryatlar
Viran olmuş gitmiş kimin umurunda gonca güller bağlar
Yol başına dikilmiş geçit vermez yüce dağlar
Dünya benimdir diye bel bağlama
Gönülden sevmeyene bel bağlama
Mehmet Aluç

Seni Seviyorum Derken...




Seni Seviyorum Derken...


Asıl olan seni seviyorum derken, sevdiğin kadının gönlünde gül olarak açabilmek, kokun ile onu sarman, aşkın deryasında yürüterek mutluluk ile gülümsetmek, yoksa kuru kuruya seviyorum demek herkesin yapacağı, geçici duygu ve heveslerdir. 

Severken sevgi çiçeğini iki gönülde yeşertmek ve gönül elinle, gülümseyerek sunmaktır, sana bakarken kendi mutluluğunu görmesidir kadının, seni seviyorum derken... 

Nefes alırken, huzurla seni seviyorum derken, huzur çiçeği ile gülümsetilendir kadın, seni seviyorum derken, gamzesine gülücüklerin binlercesini cümle cümle, hece hece sığdırmaktır... 

Alnındaki elindeki gönlündeki aşk ile gönlünde yükselendir kadın, seni seviyorum derken, zaten budan gayrisi günümüzde yaşadığımız içi boş altı ay süren aşklardan öteye geçmeyen adını sonsuz mutluluk veren aşkla kirlettiğimiz duygulardır şimdilerde adına aşk dediğimiz.

Mehmet Aluç



__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

Yoksa Boşa Geçecek Bunca Zaman



Kurudu kaldı elimde kuruyan her şey gibi zaman
Yeşerecek elimde kalanlar zaman vermiyor aman
Peşinde koştukça benden hızlı kaçıyor bu zaman
Yakalamam gerekiyor boşa geçecek bunca zaman

Kuşlar bile uçmuyor zamanın içinde dondu bekler beni
Zehirli fikirler sarmış zamanı kökünde kesmem gerekir seni
Oyup durma zamanı fikirsiz sarmaşıklar zaman yok oluyor ani
Yakalamam gerekiyor boşa geçecek bunca zaman

Ararım vicdanı zamanın içinde hapis kalmış nerede hani
Gölge gibi gezersin sokakları görün sene durma sana hadi
Kör gözler seni bekler dokun sana gönüllere vicdan diril sene yani
Dokunman gerekiyor bedene yoksa boşa geçecek bunca zaman

Dünden umutların kurumuş dallarına dokun vicdan,
 Umudun yüzüne bakarak
Şimşek gibi fikirsizlik yıkıyor umudu,
 Durma koşsana kuruyan umutsuzluk dalına
Dokun merhametle aksın gözyaşları yürekte,
 Yeniden diriliş için umutsuzluğu yeşertsin
Dokunman gerekiyor bedene,
 Yoksa boşa geçecek bunca zaman

Mehmet Aluç (Kul Mehmet)

Batmasın Bana Batan Güneş Sana Gülümsesin



Ufukta benimle batarken güneş
Bana olamadın gülümseyen bir eş
Bana küserek ufukta batan güneş
Umarım senin için ufukta doğan olur o güneş
Umarım başkalarına olursun gülümseyen bir eş
Batmasın bana batan güneş sana gülümsesin o güneş

Ağlayan sensiz gözlerim gülümsemezken
Günahlarınla akmasın sende gözyaşların
Ben değerimi bitirirken sensiz kaldı bakışlarım yalvarışlarım
Umarım sen değerini bulursun sessiz kalmaz bakışların yalvarışların
Batmasın bana batan güneş sana gülümsesin o güneş

Köksüz bir çınar gibi devrildim gidişinle içten içe çürüyen
Hayat yolunda tek başına kaldım yalnız yürüyen
Umarım sen laleler gibi açarsın hep gülümseyen
Bana bozulan zamanın çarkı gibi hasret uçurumuna düşmezsin
Batmasın bana batan güneş sana gülümsesin o güneş

Yaz aylarım bana oldu kışın üşüten zemheri ayı
Hasretlikle bana geride kalan pişmanlığımın payı
Sensiz kaç gece kaç sabah gelirsin diye duvarlara yazdım binlerce sayı
Umarım her kış yaşarsın cıvıl cıvıl bahardan ayı
Batmasın bana batan güneş sana gülümsesin o güneş

Hasretinle belim büküldü kaldım büklüm büklüm
Senin gidişinle sanma yaşıyorum ben zaten öldüm
Sendin benim hem bahar hem kışın açan solmayan gülüm
Gidişinle bana senden kalan sadece zulüm
Umarım sen hasreti yaşamazsın belin olmaz iki büklüm
Batmasın bana batan güneş sana gülümsesin o güneş

Gülüşlerin beni gökyüzüne uçuran kanattı
Bilmem gülümsemenin için kim neden zehri kattı
Aşk ile gülümseyen gözlerin beni bir anda yalnız bıraktı
Bilmem o yumuşacık merhamet dolu ellerin yüreğimi nasıl kanattı
Gidişinle umarım gülüşüne güller eklenir zehri tatmazsın
Batmasın bana batan güneş sana gülümsesin o güneş

Kul Mehmet'im konmaz artık gönlüm başka bir gönle kanatları kırıldı
Sanma terk edip gittin de bu gönlüm sana darıldı
Biliyorum kavuşmamız için hasretin çoğu gitti azı kaldı
Hasretin kapımı çalması ile vuslat senden önce yola çıktı
Umarım hasretliğimi anlarsın benim gibi yanmadan yola çıkarsın
Yola çıkmasan da batmasın bana batan güneş sana gülümsesin o güneş

Mehmet Aluç

Aşk'tan Fayda Yok Artık


Sevdamla bir yerlerde hasrete bürünürken
Vuslat bana gelmeden aşk yolumu bölerken
Vuslat gülümsemeden sırtını yan dönerken
Aşk'tan fayda yok artık yüzümü döndüm artık

Kaderimi eline boşa bıraktım yandım
Belki seversin dedim sahte sevgine kandım
Peşinden koşarken ben yarı yolda da kaldım
Aşk'tan fayda yok artık yönümü döndüm artık

Sevmekti suçum benim diyar illere kaçtım
Belki gelirsin diye karanlık yola baktım
Gülümserim ben derken ağlayanlarla yattım
Aşk'tan fayda yok artık elimi çektim artık

Uzun zaman ben gizli sevdim seni yanıldım
Aşk sırrına ereyim dedim ben eremedim
Gece gündüz ağladım aşk'tan tat alamadım
Aşk'tan fayda yok artık dilimi kestim artık

Yağmurlar toprağıma yağar sen diye artık
Sen diye yağmazsa da çamura kadar battık
Rahata erip sanki huzurla mı biz yattık
Aşk'tan fayda yok artık tüm sözüm bitti artık

Kul Mehmet'im ahın'la kal artık sen baş başa
Var git kendi yoluna nasıl yaşarsan yaşa
Bilemez kul yaşarken neler gelir bu başa
Aşk'tan fayda yok artık gönlüm yıkıldı artık
Mehmet Aluç

Yayınlarım

Bugünü Elinden Alına Adam Geleceği İçin Ne Yapabilir?

  Bugünü Elinden Alına Adam, Geleceği İçin Ne Yapabilir? Cevaplarınızı bekliyorum. Mehmet Aluç