Bu Blogda Ara

24 Temmuz 2015 Cuma

Namaz Teslimiyettir Gülümseme Ve Huzurdur



Bazen oturup derin derin düşünürüm, eksikliğimi ve eksikliğimizin ne olduğunu anlamaya çalışırım ve bunu anladıkça da derin üzüntü içinde kalırım. Böylesine nimetler içinde böylesine güzel ülkede yaşarken zilleti yaşamak, ülkede kargaşanın eksik olmamsını anlamaya çalışırım.
Müslümanlar olarak eksiğimiz haddinden fazla çok, sıralamaya kalksam Oscar ödülü alırız vesselam. Öncelikle bakış açımız, gönül kapımızın dikenlerle kaplı olması ve Kur’an Sünnet yolu diye iman yoluna giderken yanlış yola sapmamız, bu yolda iken hala kavga ediyor birbirimize tahammül etmiyor olmamız… En önemlisi de namazı huşu içinde nedense kılamıyoruz, aklımıza muhakkak ki bir şey takılıyor, yeni bir cep telefonu modeli, kasaya biraz daha para yığma telaşı, yanımızda bizden fazla çalışanın yerimize göz koyduğuna dair anlamsız kaygı telaş say saya bildiğin kadar bitmez. İşte bizdeki ve Gül kokan Resul sahabeleri ile aramızdaki fark okuyun ve karar verin.
 
Namaz teslimiyettir Yüce Allah’a, kulun en güzel ibadetlerden birisidir, mutluluk ve iman etmenin göstergesi ve derecesidir. Nasıl güzel olmaz Nur namaz? Yüce Allah’a teslimiyet ile özgürlüğüne kavuşması, söyleşme, halleşme, dert ve sıkıntının anlatıldığı ve istek istenildiği en güzel bir nurdan vaktidir. Namaz kılan her mümin son rekât’ta oturup da selam verdiğinde, duasını ve zikrini bitirdiği andan sonrasında ise gönülde hissettiği duygu sadece mutluluk gülümseme ve huzurdur
 
Asr-ı saadetten Namazla ilgili bir huşû dersi:
Bir muharebe gecesinde, biri muhacir diğeri ensar iki sahabe sırayla nöbet tutuyorlar. Gündüz savaşın yorgunluğuyla bitap düşmüş bu mübarekler, gece de sabaha kadar nöbet tutacak ve olası bir saldırıya karşı tetikte olacaklardı. Biri diğerine,  ‘Sen istirahat et de biraz ben bekleyeyim, sonra da seni kaldırırım’ der. İstirahata çekilen çekilir, diğeri de namaza durur. Bir ara düşman vaziyeti anlar ve ayakta namaz kılmakta olan bu sahabeyi ok yağmuruna tutar. Maalesef vücudu kan içinde kalan bu sahabe, yine de namazını bitirene kadar dayanır ve bitirdikten sonra yanındakini kaldırır. Arkadaşı durumunu görünce hayretle sorar : “Niçin ilk ok isabet ettiğinde haber vermedin?” Cevap şöyledir:”Namaz kılıyor ve Kehf suresini okuyordum. Duyduğum o derin zevki bozmak, bulandırmak istemedim.”(*)
Ben dâhil böyle bir insan var mı acaba âlem de? Kaldı mı? Böylesi muhteşem bir hayatı takip edenimiz var mı? Varsa da bilmiyoruz, varsa neden ortaya çıkmıyor onu da bilmiyoruz!
Aslına Yüce Allah bize zor olanı yüklemez, huşu içinde kılın diyorsa muhakkak bunun bir yolu vardır, aklımızı izanımızı Nur Kur’an ve Nur sünnet merkezli ve gözümüzü de Kuran ve sünnet gözlüğünü gözümüze takar bakar isek ayrıca alıp gönlümüze yerleştirir isek olur diyorum. İnşallah. Selam ve dua ile kardeşlerim.
 
İman huşu içinde namaz kılardı neslimiz
Ne oldu da nurlu yoldan ayrıldık birden hepimiz
Kalamaz mıydık onlar gibi tertemiz
Hep birlikte ne gerek vardı yıkmak ortak geleceğimizi
 
Kul Mehmet’im Kur’an Sünnet Namaz ile kalmalıyız tertemiz
Bunlar ile olmalı gönlümüzde yüzümüzde o güzel gülüşümüz
Mümin dediğin yolda kalanın elinden tutar kaldırırmış biliriz
Hani nerde o yolu takip etmek var iken neden yıkarız gönlü geleceğimizi
Mehmet Aluç (Kul Mehmet)
(*) Ebû Davud, Tahâret, 78; Beyhakî, Delailü’n-Nübüvve, 3/378-379; Yusuf Kandehlevî,

Sakın bu âlem de iman etmeden sakın ölmeyin…



Asıl olan kul hayatını Kur’an sünnet ile yaşamak
Nur Kur’an Sünneti gönüllere merhameti ile taşımak
İnsanlara Kur’an Sünnet bakışı ile her zaman bakmak
Yoksa yüreklerdeki yaraların dermanı bulunmaz
Sakın bu âlem de iman etmeden sakın ölmeyin
Merhametli olmaz isek ağlayan gözlerin gözde akan yaşları dinmez

Hepimiz değimliyiz bizler bu vatanın evladı ve Allah’ın kulları
Nefis şeytan zalim dersen dünyada yaşamın adi cellâtları
Ne kendine nede cümle âleme vardır bir faydaları
Yoktur gönülleri ile adımlarının ellerinin ayarları
Sakın bu âlem de iman etmeden sakın ölmeyin
Merhametli olmaz isek ağlayan gözlerin gözde akan yaşları dinmez

Haydi, gelin beş vakit namazda secde ile Yüce Allah önünde eğilin
Bu âlemde ölüm var faniyiz ecel gelince gideriz iyi bilin
Gönüllerde Nur Kuran nur sünnet merhametle nefreti silin
Bu âlem de yaşar iken insanların değerini bilin
Sakın bu âlem de iman etmeden sakın ölmeyin
Merhametli olmaz isek ağlayan gözlerin gözde akan yaşları dinmez

Nefret ile yanımıza gelecekseniz hiç gelmeyin
Nefret kininizle yanımıza hiç yaklaşmayın
Yeter artık ülkeyi ve gönülleri nefretinizle bölmeyin
Sakın bu âlem de iman etmeden sakın ölmeyin
Merhametli olmaz isek ağlayan gözlerin gözde akan yaşları dinmez

Bu âlemde Kur’an sünnet namazdan ayrı durmak ne demek
Var mı bu âlemde Nur Kur’an Nur Sünnetsiz mutlu olmak gülümsemek
Karanlık yolları var mı Nur Kuran Nur sünnetten başka bir şey ile aydınlatmak
Sakın bu âlem de iman etmeden sakın ölmeyin
Merhametli olmaz isek ağlayan gözlerin gözde akan yaşları dinmez

Mümin olarak Nur Kur’an Nur Sünneti gönlümüze aldık
Onlar ile nur deryasına merhamet deryasının ırmağına mutlulukla daldık
Bu güzelliği cümle kullar yaşasın diye cümle kullara vardık anlattık
Nefis ile şeytanı ve zalimi sonsuz karanlık uçurumlara attık
Sakın bu âlem de iman etmeden sakın ölmeyin
Merhametli olmaz isek ağlayan gözlerin gözde akan yaşları dinmez

Kul Mehmet’im bilerek vardık nefis şeytan yanına
Şimdi pişmanlıkla vardır pak eyleyen tövbenin kapısına
Nur Kuran nur sünnet Nur namaz ile vardır idrak etmenin yanına
Secde ile köleliğin prangasını kırdık vardık çok şükür Yüceler yücesi Rahmanın dergâhına
Biraz sıkıntı dert imtihan ile yaşarız sabır kapısında yok öyle Salih amel ile cennet bedavasına
Sakın bu âlem de iman etmeden sakın ölmeyin
Merhametli olmaz isek ağlayan gözlerin gözde akan yaşları dinmez

Mehmet Aluç (Kul Mehmet)

İman Mürekkebi İle Yazılmış Sözlerim



Çoraklaşmış bir gönül, ancak Kuran ile Sünnet ile yeşerir.

Yönünü kaybetmiş bir ömrü sürdüren kulun yönünü, ancak Kuran ve sünnet yeniden doğru yola yön verir, başka yön zaten yönünü kaybettirmiştir.

Göğsünde kendi ellerinle yeşerttiğin fikirsizliğine, dert ve sıkıntılara, ancak Kuran ve sünnet merhem olur, ya alır sürtersin ya da çekmeye devam edersin...
Düğmesi ve yuvası sökülen ömrü, ancak Kuran ve sünnet ile yeniden yuva açılarak düğme dikilir önü kapatılabilirsin.
Hasret prangası ile yanlış fikirlerin altında mahkûm kalan fikirler, ancak Kuran ve Sünnet’in Vuslat fikri ile özgürlüğe kavuşur.

Zihninde, zihinsizlerin fikri geziyorsa hiç hayal kurma, yok olmaya mahkûmdur ve gerçekleşmesi de imkânsızdır. Ne zaman Kuran ve sünnet fikri ile olursan tüm hayallerin gerçekleşir

Peşinde yol bulmak için gittiğin iz, ayağı kendisine ait olmayanın ise hiç peşinden gitme, kaybolmaya mahkûmsun… Ayakları ve adımları fikirleri kendisine ait bir ayağın izleri ise takip et kaybolmazsın hiç.


Ah azat olmayı yanlış fikirlerin batağında arayan ve batağa saplanarak bekleyen kul, Rabbin sana gönderdiği nur Kuran peşinden ayrılma demişti, sen ayrıldın şimdi özgür değilsin ve sancısını çekiyorsun… Anlaman lazım şimdi, haydi yönünü çevir Kuran’a daha ne bekliyorsun bataklıkta bekleyen kul.

Ellerinde vebal ve vebalin izini taşıyan zalimler, sizi ancak cehennem pak eyler…

Toprakta yetişen beyaz papatyalar kadar tertemiz ve mis kokan çiçekler gibi olan insan ömrünü çiğneyenler, zehir damlatan zalim, damlattığın zehir ile öleceksin soluksuz ve cehennem ateşi seninle harlanacak,her söndüğünde sönen ateşi seninle alevlenecek, sen bağırdıkça feryat ettikçe ateş alevlenecek  tüm çevreni saracak.
Sendeleyerek yürümeyen insanları, sendeleyerek yürütenler yarın mahşerde, sendelenmek için yalvaracaksınız, cehennem ateşinde yanarken feryadınızla cehennem şenlenecek.

Yüreğimizde, izinsiz konaklayan fikirsiz düşünceleri ile oturanlar veya oturduğunu sanan zavallılar, sizi öylesine dönüş yolu hiç olmayan ıssız bir çölde bırakacağız ki, dönmek şöyle dursun, bir damla gölgeye hasret kalacaksınız.
Yüreklerini iman kardeşliği ile perçinleyenleri hor gören ve o perçinleşmiş imanı çıkarmaya çalışanlar, zalimler o perçin çıkmaz yerinden uğraşmayın, ama sizi cehennemin narında kebap gibi kızartır, o pis kokunuz cehennemi ve sizleri sarar o tiksintiniz.

Bak kâinata gönlüne Allah ne diyor kul sana, anlasana aciz kul,Allah’a her an muhtaç olduğunu. Anlamaz isen şeytan nefis seni aldatır, gece gündüz ağlatır.

Her adımında zaman ayağının altında kayıyor ise, zamanını Kuran ve sünnete ayarla, zaman ayağının altında kaymasın, seninle beraber gülümseyerek yanında olsun.

Adımların senden önce uçuruma koşuyor ise, adımların Kuran ve sünnete ayarlı değildir, hemen ayarla yoksa uçuruma düşeceksin.

Gözlerin, çıkmaz sokaklar içinde kayboluyorsa edepsizce, gözlerine Kuran ile sünnet ile edep ekle, kaybolmasın çıkmaz sokaklarda.
Gezdiğin sokaklar seni ölüm ile korkutuyorsa sen sokağa Kuran ve sünneti ekle, sokaklar senden korksun, yüreğindeki imanın yıkılmazlığı ile.
Nefsi körlenmiş adımları körleşmiş nefsine şeytana yürüyenin kefareti, ya tövbedir, ya geri Kura’na dönüş, ya da cehennemde yanıştır.

Gusülsüz niyetler ve fikirler ile atılan adımlar ile yapılan dualar kurtarmaz kulu, ancak egosunu tatmin eder, aynı cünüp niyet ve fikirsiz düşünce adımlarıyla cehenneme yürür.
Fikirsiz, beni kendi halimle bırakın der lakin gönül onun çekeceği ıstıraba dayanmaz, zavallı bilmez sonunda ne olacağını, o neden ile ondan fırça da yesek onu doğru olanı göstermek Müslüman olarak vazifemizdir.

Ömür, hayat Kuransız kasvet içinde ise, önce ömrü hayatı Kuran ile buluşturmak gerekir ki bu kasvet yok olsun, yoksa Kuran ve sünnetten başka kelam fayda etmez o kasvetli hayat’a…

Kul  acizliğini anla, yıka gönlünü secde ile günde beş vakit, acizliğini, aciz olmayan Âlemlerin Rabbine göster, yıkılmayan iman ile doğrul ve yürü ötelere…

 Zebani gözlerle gönülsüz bakmayalım hayata yaşananlara, sözleri yutmayalım, söylenecek sözleri söyleyelim.

Önce insan, sonra Kuran kimliğine büründün, sonra ilim irfan aldın büyüdün yürüdün ey güzel insan ne güzel. Ya önce insan, sonra Kuran kimliğine bürünmeden, şeytanın kimliğine bürünen kullara ne demeli? Yalnız kalınca yolunu şaşırınca, yol soracak insanları yok ettiğinde, kime hangi yolu soracak merak ediyorum!

Gözlerini, gözlere gülümsemekten esirgeyen bir göz, hiç bir insanın gerçek yüzünü göremez, hissedemez, mutluluğun kapısından içeriye giremez.


Ah azat olmayı yanlış fikirlerin batağında arayan ve batağa saplanarak bekleyen kul, Rabbin sana gönderdiği nur Kuran peşinden ayrılma demişti, sen ayrıldın şimdi özgür değilsin ve sancısını çekiyorsun... Anlaman lazım şimdi, haydi yönünü çevir Kuran'a daha ne bekliyorsun bataklıkta bekleyen kul.

Ellerinde vebal ve vebalin izini taşıyan zalimler, sizi ancak cehennem pak eyler...

Toprakta yetişen beyaz papatyalar kadar tertemiz ve mis kokan çiçekler gibi olan insan ömrünü çiğneyenler, zehir damlatan zalim, damlattığın zehir ile öleceksin soluksuz ve cehennem ateşi seninle harlanacak sönene ateşi seninle alevlenecek, sen bağırdıkça feryat ettikçe ateş alevlenecek çepeçevreni saracak.

Sendeleyerek yürümeyen insanları, sendeleyerek yürütenler yarın mahşerde, sendelenmek için yalvaracaksınız, cehennem ateşinde yanarken feryadınızla cehennem şenlenecek.

Yüreğimizde, izinsiz konaklayan fikirsiz düşünceleri ile oturanlar veya oturduğunu sanan zavallılar, sizi öylesine dönüş yolu hiç olmayan ıssız bir çölde bırakacağız ki, dönmek şöyle dursun, bir damla gölgeye hasret kalacaksınız.

Yüreklerini iman kardeşliği ile perçinleyenleri hor gören ve o perçinleşmiş imanı çıkarmaya çalışanlar, zalimler o perçin çıkmaz yerinden uğraşmayın, ama sizi cehennemin narında kebap gibi kızartır, o pis kokunuz cehennemi ve sizleri sarar o tiksintiniz.


Bak kâinata gönlüne Allah ne diyor kul sana, anlasana aciz Allah'a her an muhtaç olduğunu. Anlamaz isen şeytan nefis seni aldatır, gece gündüz ağlatır.

Her adımında zaman ayağının altında kayıyor ise, zamanını Kuran ve sünnete ayarla, zaman ayağının altında kaymasın, seninle beraber gülümseyerek yanında olsun.

Adımların senden önce uçuruma koşuyor ise, adımların Kuran ve sünnete ayarlı değildir, hemen ayarla yoksa uçuruma düşeceksin.

Gözlerin, çıkmaz sokaklar içinde kayboluyorsa edepsizce, gözlerine Kuran ile sünnet ile edep ekle, kaybolmasın çıkmaz sokaklarda.

Gezdiğin sokaklar seni ölüm ile korkutuyorsa sen sokağa Kuran ve sünneti ekle, sokaklar senden korksun, yüreğindeki imanın yıkılmazlığı ile.

Nefsi körlenmiş adımları körleşmiş nefsine şeytana yürüyenin kefareti, ya tövbedir, ya geri Kura'na dönüş, ya da cehennemde yanıştır.

Gusülsüz niyetler ve fikirler ile atılan adımlar ile yapılan dualar kurtarmaz kulu, ancak egosunu tatmin eder, aynı cünüp niyet ve fikirsiz düşünce adımlarıyla cehenneme yürür.

Fikirsiz, beni kendi halimle bırakın der lakin gönül onun çekeceği ıstıraba dayanmaz, zavallı bilmez sonunda ne olacağını, o neden ile ondan fırçada yesek onu doğru olanı göstermek Müslüman olarak vazifemizdir.

Ömür, hayat Kuransız kasvet içinde ise, önce ömrü hayatı Kuran ile buluşturmak gerekir ki bu kasvet yok olsun, yoksa Kuran ve sünnetten başka kelam fayda etmez...

Kul acizliğini anla, acizliğinle yıka gönlünü, var secdeye günde beş vakit, acizliğini, aciz olmayan Âlemlerin Rabbine göster, yıkılmayan iman ile doğrul ve yürü ötelere...

Zebani gözlerle gönülsüz bakmayalım hayata yaşananlara, sözleri yutmayalım, söylenecek sözleri söyleyelim.

Önce insan sonra Kuran kimliğine büründün sonra ilim irfan aldın büyüdün yürüdün ey güzel insan ne güzel. Ya önce insan sonra Kuran kimliğine bürünmeden şeytanın kimliğine bürünen kullara ne demeli? Yalnız kalınca yolunu şaşırınca, yol soracak insanları yok ettiğinde, kime hangi yolu soracak merak ediyorum!


 Gözlerini, gözlere gülümsemekten esirgeyen bir göz, hiç bir insanın gerçek yüzünü göremez, hissedemez, mutluluğun kapısından içeriye giremez.

Mehmet Aluç (Kul Mehmet)

23 Temmuz 2015 Perşembe

Yoksa Birbirimizi Kandıran Sahtekârlar Mıyız?



Birden bire duranlar neden ulurlar
Düğmeye basıldı robotlar mı ki harekete geçtiler?
Onca canı yaktılar söndürdüler
Kendi evlatlarını düşündüler
Vatandaşın evlatlarını düşünmediler

Ateş düştüğü yeri yakar
 Yüreği yanan etrafına mı bakar
Yüreği yanmış evladı ölmüş durmaz ağlar
Onca canı yaktılar söndürdüler
Kendi evlatlarını düşündüler
Vatandaşın evlatlarını düşünmediler


Bunlar merhametsiz baştan aşağı
Bunlarda yoktur edep kuşağı
Zilleti yaşarlar bunlar zilletin uşağı
Onca canı yaktılar söndürdüler
Kendi evlatlarını düşündüler
Vatandaşın evlatlarını düşünmediler

Buna iyi gözle bakanlar işte böyle evlatları yakar
Bunlardan iyilik mertlik kim umar
Bunlar keyfine göre oynar kumar
Kan dökmeye gelince göz yumar
Onca canı yaktılar söndürdüler
Kendi evlatlarını düşündüler
Vatandaşın evlatlarını düşünmediler

Kul Mehmet’im yüreğimiz yanar kendimizle yüzleşmeye var mıyız?
Adaletle yürüyen İslam yolunda giden kullar mıyız?
Gerçekten gönülden bir birini seven kalbi paklarvda mıyız?
Yoksa birbirimizi kandıran sahtekârlar mıyız?
Onca canı yaktılar söndürdüler
Kendi evlatlarını düşündüler
Vatandaşın evlatlarını düşünmediler

Mehmet Aluç (Kul Mehmet)

Dünya Âleminde Merhameti Sen Toprağa Gömmüştün




Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selam şefaatçimiz, Habibimiz, önderimiz, insanların en hayırlısı tevhid ve sünnet muallimi, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e ashabına ve onun yolunda gidenlere olsun.
Ey kanlı elleri ile ülkemde gezen nefret kin sahibi, yaktığın yüreklerin feryadı ile kıvranarak can vereceksin… Bu günler en iyi günün Azrail ensene yapıştığı anda yaptığının pişmanlığı seni paramparça edecek ama o anda da hiç bir çare bulunmayacak senin için… Ah diyeceksin dönsem de dünya’ya her saniyem iyilikle geçse, bu bedenim paramparça olsa da iyilik yolunda parçalansa diyeceksin ama artık senin zamanın doldu, ıstırap feryat ile ağıtlarının cehennem duvarlarını parçalayan azabın başladı…
Arama yardım için kimseyi bulamazsın, çünkü sen ömrü hayatında bir gram iyilikte bulunmadın, merhametli gözlerle bakma etrafına, dünya âleminde merhameti sen toprağa gömmüştün, şimdi sana merhamet etmek, merhamete zulümdür. Dünya da hiç kimsenin gözlerine bakmadan katl ettin öldürdün, şimdi senin gözlerine bakan olacak mı diye boşuna bekleme…

Eyvah ben gaza geldim, yanıldım saçmalığını bırak, yüce Rahman sana pişmanlığın yolunu açık bırakmıştı ama kul hakkı ile gelirsen af etmem, kulun hakkını ben kuluma bırakırım demişti, duymadın mı? Ey sözünü özünü Kur’an’ı bilmez, ey milletin gözünü silmez, şimdi ne bekliyorsun? Beklemek için gönlünde ne verdin nefret kinden başka? İkiyüzlülüğünle insanları katl etmede gözünü kırpmayan birkaç dolar para için kasanda topladığın işte sana ateş oldu, yakacak sonsuz ateşi ile haydi, bak bakalım kim seni kurtaracak?

Kur’an’a Gül kokan Resule iman etmekte bir güzellik vardı, elini her uzatanı ak pak yapardı, gönüldeki çirkinlikleri yok ederdi, yaklaşmadın yanına, koştun şeytan ile zalimin yanına bak bakalım Şeytan yanında mı duy sesini azap içinde feryat ediyor, duy iyi insan bildiğin zalimin alevler içindeki sonsuz azap içindeki sesini…
İnsana akıl irade ile özgürlük veren yüce Allah(c.c.),İnsan denilen bizlerin-sen hariç- aklı ve iradesi ile kendisine mi iman ediyor yoksa şeytan ve zalim peşinde mi koşuyor diye imtihan etmek için gönderdi, haydi bunu da bilmiyorum deme sakın. Abese suresinin 17. ayetindeki şu ifadeler Allah’ın, kendini bırakarak şeytana teslim olan kullarına şiddetli hitabıdır: “Kahrolası insan, ne kadar nankördür.” Dediği o insan işte sensin ve yaptığının karşılığını aldın, cehennem azabı ile.
Sen ve seni tutanlar kandıranlar fitne ve fesadı yayanlar tarihte olduğu gibi boş iş peşinde olduklarını anlamadan geberdiler ve cehennemin alevi ile tanıştılar, bunu da bilmediniz ve hala ayıkmadınız, şimdi gerçek olanı azabı görünce ayıktın lakin iş işten çoktan geçti.

Sanma ki kâinatı yaratan yüceler yücesi Rahman sana zulüm ediyor, Hâşâ Yüce Rahman kuluna asla ve asla zulüm etmez Rahmeti keremi lütfü o kadar sonsuz ki senin vazgeçmen için seni bekledi -Kul hakkı hariç-  cümle günahını af etmek için bekledi, ama gitmedin atmadın ona karşı bir adım ve şimdi sen kendi yaptığını çekiyorsun. Senin gibi zorbalara anında zorbalık yapmadan önce, haddini bildirirdi lakin imtihan dünyasında, iyilikle kötülüğü belirlemek için imtihan yaptığında o anda sana müdahale etmedi bekledi-KUL HAKKI HARİÇ-sen yaptığın kötülüğü anlamanı bekledi tövbe ile dönmeni bekledi lakin sen hiç oralı olmadın ve şimdi sana karşıda oralı olanı beklemen boşuna…
Kendilerine: “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde: “Biz sadece ıslah edicileriz” derler. (Bakara Suresi, 11)
Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler. (Bakara Suresi, 12)
Ki (bunlar) Allah’ın ahdini, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozarlar, Allah’ın kendisiyle birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. Kayba uğrayanlar, işte bunlardır. (Bakara Suresi 27)
Ey iman edenler, sizden olmayanları sırdaş edinmeyin. Onlar size kötülük ve zarar vermeye çalışıyor, size zorlu bir sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar. Buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, sinelerinin gizli tuttukları ise, daha büyüktür. Size ayetlerimizi açıkladık; belki akıl erdirirsiniz. (Ali İmran Suresi, 118)
Fitnecilik ile insanların hür yaşamına acı ve gözyaşı kattın, sevgi sende yüreğinde yoktu, sevgi içinde olanları kıskandın, gönüllerde yara açtın kanattın, kendi düşünceni vicdanını sattın şimdi ise azap içinde yardım bekleme sana yardım yok, eyvah ki eyvah sana, dünya hayatında sana fitnecilik yapma, nefretin ile gezme yıkma dediler dinlemedin, zalim ile şeytanı dinledin amma şimdi onlarda senin durumunda, ah ne olurdu şu nefsine şeytana ve zalime uymasaydın çok güzel olurdu diyeceğim amma, iş işten geçti artık.
Ha biz sağduyulu insanları yanına çekerek âlemi birlikte yakmamızı istediğiniz amma bizler sizler gibi geri zekâlı ve salak değiliz Allah’a şükürler olsun Yüce Allah(c.c.c) ve gül kokan Resul’e inen Kuran bize bundan asırlar önce söylemişti, böylesi durumlarda yangına, benzin dökmeyin der gibi bizi uyarmıştı.
Resul-i Ekrem (s.a.v.)in bu husustaki şöyle demişti biz müminlere.
“Fitne (vaktin)de kişinin selâmeti evinde (oturma­ya bağlı)dır” (Feyz’ül-kadir c. 4, s. 116).
Kulu yolda çıkaracak noktalara uyarıcı işaretler ile uyaran ve ümmetlerinin fesadın oyuncağı olmasını isteme­yen Fahri Kâinat (s.a.v.), şu ikazı yapmaktadır. “Yakın bir gelecekte (kişiyi) sağırlaştıran, dilsiz(e çeviren), kör(e benzeten) fitneler olacaktır. Kim ona yaklaşırsa fitne onu kendisine çekecektir. Ona dil uzatmak (suretiyle destek olmak), kılıcın (fitne içine) düşmesi gibi (tehlikeli)dir” (Ebû Dâvûd c. 4, s. 10)

Böylesi sessiz kaldığımız fitnenizin büyümemesi içindir, aciz olduğumuzdan değildir Rahman’a sığındık. Zorluk, sıkıntı, anında bütün sebepleri ile sukut edip aleyhine döndüğü bir zamanda tek çare dua olduğunun farkına varan, Yunus Aleyhisselam’ı denizin dibinde yunus balığının karnından kurtaran yine onun tek çare gördüğü, münacat ve duası olmuştur. Bunu da biliriz amma sen bilmezsin anlamazsın, anlayacağın tek şey alev, oda karşında seninle beraber, bu devran ve günün sana kalmayacak bunu da iyi bil. Selam ve dua ile kardeşlerim.
Mehmet Aluç (Kul Mehmet)

Kal Mutsuzluğunla Baş başa



Sen sözünü bilmez
Sen göz yaşını silmez
Sen kadir kıymet bilmez
Haydi, kal kendi karanlığında

Bilmedin bu aşık senden ne umar
Merhamet aşk’la gözün içine bakar
Bir gülümse diye bekler
Bir gülümsemedin, kal mutsuzluğunla baş başa
Mehmet Aluç (Kul Mehmet)

Haydi, Kal Kendi Karanlığınla Baş başa




Haydi, Kal Kendi Karanlığınla Başbaşa

İşte karşındayım gülümseyen halimle sen hala somurtkan halinle karşımdasın, ne aşk’tan anlarsın ne söz dinlersin…

Umursamaz tavırlarınla gönlümü yakarsın, geniş dünyayı bana dar edersin bilmem neden, zevk mi alırsın? Umursamaz tavrından dolayı mutluluk mu duyarsın? Söyle de bileyim? Susma KONUŞ!

Yanağımda yüreğimi yakan kor alevden göz yaşlarım süzülürken ah zalim ah hiç o kırılası ellerini uzatıp da biraz silmedin, bende aptalca karşında ağladım, sen aslında ağlamaya değmezmişsin anladım, terk edip gidiyorum seni kendi karanlığında kal ve yaşa…

Belki ayrılık seni uyandırır amma o zamanda beni bulamayacaksın, kahır olacaksın yaptığının pişmanlığı içinde kahır olacaksın aynı benim gibi… Sana hoşça kal demeye bile değmez, haydi kal kendi karanlığında.

Sen sözünü bilmez
Sen göz yaşını silmez
Sen kadir kıymet bilmez
Haydi, kal kendi karanlığında

Bilmedin bu insan senden ne umar
Merhamet aşk’la gözün içine bakar
Bir gülümse diye bekler
Bir gülümsemedin, kal mutsuzluğunla baş başa
Mehmet Aluç (Kul Mehmet)

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

22 Temmuz 2015 Çarşamba

Ahmet Yesevi Üstat ile Hasbihal



Bismillah la başlayarak hikmet söyleyip
Taliplere inci, cevher saçtım işte.
Riyazeti katı çekip, kanlar yutup
Ben defter-i sâni sözünü açtım işte.
Sözü didar isteyen herkes için söyleyip,
Canı cana bağlayarak damarları ekleyip,
Garip, fakir, yetimlerin gönlünü avlayıp
Gönlü bütün kimselerden geçtim işte.
Nerde görsen gönlü kırık, merhem ol sen;
Öyle mazlum yolda kalsa, hem dem ol sen;
Mahşer günü dergâhına mahrem ol sen;



Bismillah deyip Üstadım hikmetini okumaya başladım
Saçtığın inci cevher bilgileri aldık üstadım
Nefsin isteklerini kırdın sen üstadım
Biz hala peşinde koşuyor üstadım
Yaradan sözü ile açtın defteri başladık okumaya
Yüzümüz çevirdik Rahmana
Sen canı can bağladın geldin
Şimdilerde candaki bağlar kırıldı üstadım
Gönül dersen yıktık geçtik
Merhem yerine sanki zehir olduk aktık
Mazlum yanına hiç yaklaşmadık uzaklaştık
Yolda kalana yüzümüz çevirdik
Mahşer gününü unuttuk ÜSTADIM

Ümmet olsan, gariplere tâbi ol sen;
Ayet, hadis her kim dese, sâmi ol sen;
Rızık, nasip her ne verse, kani ol sen;
Kani olup şevk şarabını içtim işte.
Medine ye Resul varıp oldu garip;
Gariplikte mihnet çekip oldu habip;
Cefa çekip Yaradan a oldu karîp
Garip olup engellerden aştım işte.
Akıllı isen, gariplerin gönlünü avla;
Mustafa gibi ülkeyi gezip yetim ara;
Dünyaya tapan soysuzlardan yüz çevir;
Yüz çevirip, deniz olup taştım işte.
Aşk kapısını Mevlâ’m açınca bana erdi;
Toprak kılıp Hazır ol! Diyip boynumu eğdi;


Ümmet olamadık hep dağıldık
Ayet hadisleri unuttuk
Rızık veren Rahman unuttuk işten duyan olamadık üstadım
Rızık nasip sadece kendimize olsun dedik
Fakir fukarayı unuttuk
Kani olup şevk şarabını içemedik üstadım
Medine varan Resul peşinde gidemedik
Gariplerin halini bilemedik
Resul çekti cefa biz süreriz sefa
Hakkı ile Rahmana kul olamadık üstadım
Uyanık tilki olup gönülleri yaktık
Nur Peygamber gibi garip gönül aramadık
Zalim zulüm yapar ses çıkaramadık
Evimizde divana kurulduk oturduk seyrettik Üstat

Parçalayıp aziz canın eyle kurban;
Yiyecek bulsan, canın ile kıl sen ihsan;
Hak tan işitip bu sözleri dedim işte.
Garip, fakir, yetimleri her kim sorar,
Razı olur o bendeden Perverdigâr.
Ey habersiz, sen ver sebep, kendisi korur;
Hak Mustafa öğüdünü işitip dedim işte.
Yedi yaşta Arslan Bâb a selâm verdim;
Hak Mustafa emanetini lütfedin dedim;
Hem o vakit bin bir zikrini tamam ettim;
Nefsim ölüp lâ-mekâna yükseldim işte.
Hurma verip, başımı okşayıp nazar kıldı;

Canımız çok kıymetli saydık hep yattık
Yiyecek bulduk şükretmedik bilmedik ihsan
Hak sözüne kapattık kulağımızı
Garip fakir gönlünü sormadık Üstat
Rahman razı olacağının peşinden koşamadık
Nur Muhammed öğüdünü tutmadık
Yalan yere yemin ettik utanmadık

Yağmur gibi melâmetin oku değdi;
Tamren alıp yürek, bağrımı deştim işte.
Gönlüm katı, dilim acı, kendim zalim;
Kur’ân okuyup amel kılmaz sahte âlim;
Garip canımı harcayayım, yoktur malım;
Hak tan korkup ateşe girmeden piştim işte.
Altmış üçe yaşım yetti, geçtim gafil;
Hak emrini muhkem tutmadım, kendim cahil;
Oruç, namaz, kaza kılıp oldum kâhil
Kötüyü izleyip iyilerden geçtim işte.
Vah ne yazık, sevgi kadehinden içmeden,
Çoluk-çocuk, ev-barktan tam geçmeden,
Suç ve isyan düğümünü burada çözmeden
Şeytan galip, can verende şaştım işte.
İmanıma çengel vurup gamlı kıldı;
Pîr-i muğan Hazır ol! Diyip afyon saçtı;


Kınamanın oku size yağdı imanınız yüzünden
Bize kınamıyorlar gönlümüz boş gülüp geçiyorlar
Ucu sivri ok ile bağrınız deldiniz zehirleri akıttınız
Biz hala yutarız zehri şerbet içtik deriz utanmadan
Siz şeytanı eylediniz galip
Biz şeytanla olduk yaren
Gönül kırmadım gönlü kırıklardan da kaçtım işte sizin gibi şimdi ben
Nerde görsen gönlü kırık, merhem oldum elimden geldiğince ben
Öyle mazlum yolda kaldı ise, yoldaşı oldum bildiğimce söylediğinizce
Mahşer günü Kuran ile Resul ile olmak için taşıdım yüreğimde yakın olmak için bildiğimce
Benlik çirkinliğinde işte şimdi kaçtım okuduğum anladığımca şimdi ben

Aşk kapısını Mevla’m açınca bana değdi dediniz,
bizde kabul ettik ama yanamadık
Toprak eyleyip “Hazır ol!” deyip boynumu eğdim dediniz
bizde secde eğdik boyun ulaşamadık yolda kalanlara sizler gibi,
kaldık yolda olduk sanki koyun
Yağmur gibi melâmetin(kötülük) oku değdi dediniz,
uzak kaldık önüne geçemedik üzüldük
Ok saplanıp yürek, bağrımı deştim ben işte dediniz,
Gönlünüm katı, dilim acı, özüm zalim değildi dediniz,
biliriz Allah Kuran Resul aşkınızı
Kur’an okuyup amel kılmıyor sahte âlim dediniz güzeldi
Garip canımı harcayayım, yoktur malım;
dediniz gönülden verdiniz özeldi
Lakin bizler kasalarda saklıyoruz yok etmesi için bizleri
Haktan korkup ateşe düşmeden piştim ben işte dediniz,
Gönüller de gezdiniz
Bizler karşı komşudan habersiz yaşıyoruz biz habersiz
Mehmet Aluç (Kul Mehmet)



Yayınlarım

Bugünü Elinden Alına Adam Geleceği İçin Ne Yapabilir?

  Bugünü Elinden Alına Adam, Geleceği İçin Ne Yapabilir? Cevaplarınızı bekliyorum. Mehmet Aluç