Bu Blogda Ara

23 Temmuz 2015 Perşembe

Yoksa Birbirimizi Kandıran Sahtekârlar Mıyız?



Birden bire duranlar neden ulurlar
Düğmeye basıldı robotlar mı ki harekete geçtiler?
Onca canı yaktılar söndürdüler
Kendi evlatlarını düşündüler
Vatandaşın evlatlarını düşünmediler

Ateş düştüğü yeri yakar
 Yüreği yanan etrafına mı bakar
Yüreği yanmış evladı ölmüş durmaz ağlar
Onca canı yaktılar söndürdüler
Kendi evlatlarını düşündüler
Vatandaşın evlatlarını düşünmediler


Bunlar merhametsiz baştan aşağı
Bunlarda yoktur edep kuşağı
Zilleti yaşarlar bunlar zilletin uşağı
Onca canı yaktılar söndürdüler
Kendi evlatlarını düşündüler
Vatandaşın evlatlarını düşünmediler

Buna iyi gözle bakanlar işte böyle evlatları yakar
Bunlardan iyilik mertlik kim umar
Bunlar keyfine göre oynar kumar
Kan dökmeye gelince göz yumar
Onca canı yaktılar söndürdüler
Kendi evlatlarını düşündüler
Vatandaşın evlatlarını düşünmediler

Kul Mehmet’im yüreğimiz yanar kendimizle yüzleşmeye var mıyız?
Adaletle yürüyen İslam yolunda giden kullar mıyız?
Gerçekten gönülden bir birini seven kalbi paklarvda mıyız?
Yoksa birbirimizi kandıran sahtekârlar mıyız?
Onca canı yaktılar söndürdüler
Kendi evlatlarını düşündüler
Vatandaşın evlatlarını düşünmediler

Mehmet Aluç (Kul Mehmet)

Dünya Âleminde Merhameti Sen Toprağa Gömmüştün




Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selam şefaatçimiz, Habibimiz, önderimiz, insanların en hayırlısı tevhid ve sünnet muallimi, Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e ashabına ve onun yolunda gidenlere olsun.
Ey kanlı elleri ile ülkemde gezen nefret kin sahibi, yaktığın yüreklerin feryadı ile kıvranarak can vereceksin… Bu günler en iyi günün Azrail ensene yapıştığı anda yaptığının pişmanlığı seni paramparça edecek ama o anda da hiç bir çare bulunmayacak senin için… Ah diyeceksin dönsem de dünya’ya her saniyem iyilikle geçse, bu bedenim paramparça olsa da iyilik yolunda parçalansa diyeceksin ama artık senin zamanın doldu, ıstırap feryat ile ağıtlarının cehennem duvarlarını parçalayan azabın başladı…
Arama yardım için kimseyi bulamazsın, çünkü sen ömrü hayatında bir gram iyilikte bulunmadın, merhametli gözlerle bakma etrafına, dünya âleminde merhameti sen toprağa gömmüştün, şimdi sana merhamet etmek, merhamete zulümdür. Dünya da hiç kimsenin gözlerine bakmadan katl ettin öldürdün, şimdi senin gözlerine bakan olacak mı diye boşuna bekleme…

Eyvah ben gaza geldim, yanıldım saçmalığını bırak, yüce Rahman sana pişmanlığın yolunu açık bırakmıştı ama kul hakkı ile gelirsen af etmem, kulun hakkını ben kuluma bırakırım demişti, duymadın mı? Ey sözünü özünü Kur’an’ı bilmez, ey milletin gözünü silmez, şimdi ne bekliyorsun? Beklemek için gönlünde ne verdin nefret kinden başka? İkiyüzlülüğünle insanları katl etmede gözünü kırpmayan birkaç dolar para için kasanda topladığın işte sana ateş oldu, yakacak sonsuz ateşi ile haydi, bak bakalım kim seni kurtaracak?

Kur’an’a Gül kokan Resule iman etmekte bir güzellik vardı, elini her uzatanı ak pak yapardı, gönüldeki çirkinlikleri yok ederdi, yaklaşmadın yanına, koştun şeytan ile zalimin yanına bak bakalım Şeytan yanında mı duy sesini azap içinde feryat ediyor, duy iyi insan bildiğin zalimin alevler içindeki sonsuz azap içindeki sesini…
İnsana akıl irade ile özgürlük veren yüce Allah(c.c.),İnsan denilen bizlerin-sen hariç- aklı ve iradesi ile kendisine mi iman ediyor yoksa şeytan ve zalim peşinde mi koşuyor diye imtihan etmek için gönderdi, haydi bunu da bilmiyorum deme sakın. Abese suresinin 17. ayetindeki şu ifadeler Allah’ın, kendini bırakarak şeytana teslim olan kullarına şiddetli hitabıdır: “Kahrolası insan, ne kadar nankördür.” Dediği o insan işte sensin ve yaptığının karşılığını aldın, cehennem azabı ile.
Sen ve seni tutanlar kandıranlar fitne ve fesadı yayanlar tarihte olduğu gibi boş iş peşinde olduklarını anlamadan geberdiler ve cehennemin alevi ile tanıştılar, bunu da bilmediniz ve hala ayıkmadınız, şimdi gerçek olanı azabı görünce ayıktın lakin iş işten çoktan geçti.

Sanma ki kâinatı yaratan yüceler yücesi Rahman sana zulüm ediyor, Hâşâ Yüce Rahman kuluna asla ve asla zulüm etmez Rahmeti keremi lütfü o kadar sonsuz ki senin vazgeçmen için seni bekledi -Kul hakkı hariç-  cümle günahını af etmek için bekledi, ama gitmedin atmadın ona karşı bir adım ve şimdi sen kendi yaptığını çekiyorsun. Senin gibi zorbalara anında zorbalık yapmadan önce, haddini bildirirdi lakin imtihan dünyasında, iyilikle kötülüğü belirlemek için imtihan yaptığında o anda sana müdahale etmedi bekledi-KUL HAKKI HARİÇ-sen yaptığın kötülüğü anlamanı bekledi tövbe ile dönmeni bekledi lakin sen hiç oralı olmadın ve şimdi sana karşıda oralı olanı beklemen boşuna…
Kendilerine: “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde: “Biz sadece ıslah edicileriz” derler. (Bakara Suresi, 11)
Bilin ki; gerçekten, asıl fesatçılar bunlardır, ama şuurunda değildirler. (Bakara Suresi, 12)
Ki (bunlar) Allah’ın ahdini, onu kesin olarak onayladıktan sonra bozarlar, Allah’ın kendisiyle birleştirilmesini emrettiği şeyi keserler ve yeryüzünde bozgunculuk çıkarırlar. Kayba uğrayanlar, işte bunlardır. (Bakara Suresi 27)
Ey iman edenler, sizden olmayanları sırdaş edinmeyin. Onlar size kötülük ve zarar vermeye çalışıyor, size zorlu bir sıkıntı verecek şeyden hoşlanırlar. Buğz (ve düşmanlıkları) ağızlarından dışa vurmuştur, sinelerinin gizli tuttukları ise, daha büyüktür. Size ayetlerimizi açıkladık; belki akıl erdirirsiniz. (Ali İmran Suresi, 118)
Fitnecilik ile insanların hür yaşamına acı ve gözyaşı kattın, sevgi sende yüreğinde yoktu, sevgi içinde olanları kıskandın, gönüllerde yara açtın kanattın, kendi düşünceni vicdanını sattın şimdi ise azap içinde yardım bekleme sana yardım yok, eyvah ki eyvah sana, dünya hayatında sana fitnecilik yapma, nefretin ile gezme yıkma dediler dinlemedin, zalim ile şeytanı dinledin amma şimdi onlarda senin durumunda, ah ne olurdu şu nefsine şeytana ve zalime uymasaydın çok güzel olurdu diyeceğim amma, iş işten geçti artık.
Ha biz sağduyulu insanları yanına çekerek âlemi birlikte yakmamızı istediğiniz amma bizler sizler gibi geri zekâlı ve salak değiliz Allah’a şükürler olsun Yüce Allah(c.c.c) ve gül kokan Resul’e inen Kuran bize bundan asırlar önce söylemişti, böylesi durumlarda yangına, benzin dökmeyin der gibi bizi uyarmıştı.
Resul-i Ekrem (s.a.v.)in bu husustaki şöyle demişti biz müminlere.
“Fitne (vaktin)de kişinin selâmeti evinde (oturma­ya bağlı)dır” (Feyz’ül-kadir c. 4, s. 116).
Kulu yolda çıkaracak noktalara uyarıcı işaretler ile uyaran ve ümmetlerinin fesadın oyuncağı olmasını isteme­yen Fahri Kâinat (s.a.v.), şu ikazı yapmaktadır. “Yakın bir gelecekte (kişiyi) sağırlaştıran, dilsiz(e çeviren), kör(e benzeten) fitneler olacaktır. Kim ona yaklaşırsa fitne onu kendisine çekecektir. Ona dil uzatmak (suretiyle destek olmak), kılıcın (fitne içine) düşmesi gibi (tehlikeli)dir” (Ebû Dâvûd c. 4, s. 10)

Böylesi sessiz kaldığımız fitnenizin büyümemesi içindir, aciz olduğumuzdan değildir Rahman’a sığındık. Zorluk, sıkıntı, anında bütün sebepleri ile sukut edip aleyhine döndüğü bir zamanda tek çare dua olduğunun farkına varan, Yunus Aleyhisselam’ı denizin dibinde yunus balığının karnından kurtaran yine onun tek çare gördüğü, münacat ve duası olmuştur. Bunu da biliriz amma sen bilmezsin anlamazsın, anlayacağın tek şey alev, oda karşında seninle beraber, bu devran ve günün sana kalmayacak bunu da iyi bil. Selam ve dua ile kardeşlerim.
Mehmet Aluç (Kul Mehmet)

Kal Mutsuzluğunla Baş başa



Sen sözünü bilmez
Sen göz yaşını silmez
Sen kadir kıymet bilmez
Haydi, kal kendi karanlığında

Bilmedin bu aşık senden ne umar
Merhamet aşk’la gözün içine bakar
Bir gülümse diye bekler
Bir gülümsemedin, kal mutsuzluğunla baş başa
Mehmet Aluç (Kul Mehmet)

Haydi, Kal Kendi Karanlığınla Baş başa




Haydi, Kal Kendi Karanlığınla Başbaşa

İşte karşındayım gülümseyen halimle sen hala somurtkan halinle karşımdasın, ne aşk’tan anlarsın ne söz dinlersin…

Umursamaz tavırlarınla gönlümü yakarsın, geniş dünyayı bana dar edersin bilmem neden, zevk mi alırsın? Umursamaz tavrından dolayı mutluluk mu duyarsın? Söyle de bileyim? Susma KONUŞ!

Yanağımda yüreğimi yakan kor alevden göz yaşlarım süzülürken ah zalim ah hiç o kırılası ellerini uzatıp da biraz silmedin, bende aptalca karşında ağladım, sen aslında ağlamaya değmezmişsin anladım, terk edip gidiyorum seni kendi karanlığında kal ve yaşa…

Belki ayrılık seni uyandırır amma o zamanda beni bulamayacaksın, kahır olacaksın yaptığının pişmanlığı içinde kahır olacaksın aynı benim gibi… Sana hoşça kal demeye bile değmez, haydi kal kendi karanlığında.

Sen sözünü bilmez
Sen göz yaşını silmez
Sen kadir kıymet bilmez
Haydi, kal kendi karanlığında

Bilmedin bu insan senden ne umar
Merhamet aşk’la gözün içine bakar
Bir gülümse diye bekler
Bir gülümsemedin, kal mutsuzluğunla baş başa
Mehmet Aluç (Kul Mehmet)

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

22 Temmuz 2015 Çarşamba

Ahmet Yesevi Üstat ile Hasbihal



Bismillah la başlayarak hikmet söyleyip
Taliplere inci, cevher saçtım işte.
Riyazeti katı çekip, kanlar yutup
Ben defter-i sâni sözünü açtım işte.
Sözü didar isteyen herkes için söyleyip,
Canı cana bağlayarak damarları ekleyip,
Garip, fakir, yetimlerin gönlünü avlayıp
Gönlü bütün kimselerden geçtim işte.
Nerde görsen gönlü kırık, merhem ol sen;
Öyle mazlum yolda kalsa, hem dem ol sen;
Mahşer günü dergâhına mahrem ol sen;



Bismillah deyip Üstadım hikmetini okumaya başladım
Saçtığın inci cevher bilgileri aldık üstadım
Nefsin isteklerini kırdın sen üstadım
Biz hala peşinde koşuyor üstadım
Yaradan sözü ile açtın defteri başladık okumaya
Yüzümüz çevirdik Rahmana
Sen canı can bağladın geldin
Şimdilerde candaki bağlar kırıldı üstadım
Gönül dersen yıktık geçtik
Merhem yerine sanki zehir olduk aktık
Mazlum yanına hiç yaklaşmadık uzaklaştık
Yolda kalana yüzümüz çevirdik
Mahşer gününü unuttuk ÜSTADIM

Ümmet olsan, gariplere tâbi ol sen;
Ayet, hadis her kim dese, sâmi ol sen;
Rızık, nasip her ne verse, kani ol sen;
Kani olup şevk şarabını içtim işte.
Medine ye Resul varıp oldu garip;
Gariplikte mihnet çekip oldu habip;
Cefa çekip Yaradan a oldu karîp
Garip olup engellerden aştım işte.
Akıllı isen, gariplerin gönlünü avla;
Mustafa gibi ülkeyi gezip yetim ara;
Dünyaya tapan soysuzlardan yüz çevir;
Yüz çevirip, deniz olup taştım işte.
Aşk kapısını Mevlâ’m açınca bana erdi;
Toprak kılıp Hazır ol! Diyip boynumu eğdi;


Ümmet olamadık hep dağıldık
Ayet hadisleri unuttuk
Rızık veren Rahman unuttuk işten duyan olamadık üstadım
Rızık nasip sadece kendimize olsun dedik
Fakir fukarayı unuttuk
Kani olup şevk şarabını içemedik üstadım
Medine varan Resul peşinde gidemedik
Gariplerin halini bilemedik
Resul çekti cefa biz süreriz sefa
Hakkı ile Rahmana kul olamadık üstadım
Uyanık tilki olup gönülleri yaktık
Nur Peygamber gibi garip gönül aramadık
Zalim zulüm yapar ses çıkaramadık
Evimizde divana kurulduk oturduk seyrettik Üstat

Parçalayıp aziz canın eyle kurban;
Yiyecek bulsan, canın ile kıl sen ihsan;
Hak tan işitip bu sözleri dedim işte.
Garip, fakir, yetimleri her kim sorar,
Razı olur o bendeden Perverdigâr.
Ey habersiz, sen ver sebep, kendisi korur;
Hak Mustafa öğüdünü işitip dedim işte.
Yedi yaşta Arslan Bâb a selâm verdim;
Hak Mustafa emanetini lütfedin dedim;
Hem o vakit bin bir zikrini tamam ettim;
Nefsim ölüp lâ-mekâna yükseldim işte.
Hurma verip, başımı okşayıp nazar kıldı;

Canımız çok kıymetli saydık hep yattık
Yiyecek bulduk şükretmedik bilmedik ihsan
Hak sözüne kapattık kulağımızı
Garip fakir gönlünü sormadık Üstat
Rahman razı olacağının peşinden koşamadık
Nur Muhammed öğüdünü tutmadık
Yalan yere yemin ettik utanmadık

Yağmur gibi melâmetin oku değdi;
Tamren alıp yürek, bağrımı deştim işte.
Gönlüm katı, dilim acı, kendim zalim;
Kur’ân okuyup amel kılmaz sahte âlim;
Garip canımı harcayayım, yoktur malım;
Hak tan korkup ateşe girmeden piştim işte.
Altmış üçe yaşım yetti, geçtim gafil;
Hak emrini muhkem tutmadım, kendim cahil;
Oruç, namaz, kaza kılıp oldum kâhil
Kötüyü izleyip iyilerden geçtim işte.
Vah ne yazık, sevgi kadehinden içmeden,
Çoluk-çocuk, ev-barktan tam geçmeden,
Suç ve isyan düğümünü burada çözmeden
Şeytan galip, can verende şaştım işte.
İmanıma çengel vurup gamlı kıldı;
Pîr-i muğan Hazır ol! Diyip afyon saçtı;


Kınamanın oku size yağdı imanınız yüzünden
Bize kınamıyorlar gönlümüz boş gülüp geçiyorlar
Ucu sivri ok ile bağrınız deldiniz zehirleri akıttınız
Biz hala yutarız zehri şerbet içtik deriz utanmadan
Siz şeytanı eylediniz galip
Biz şeytanla olduk yaren
Gönül kırmadım gönlü kırıklardan da kaçtım işte sizin gibi şimdi ben
Nerde görsen gönlü kırık, merhem oldum elimden geldiğince ben
Öyle mazlum yolda kaldı ise, yoldaşı oldum bildiğimce söylediğinizce
Mahşer günü Kuran ile Resul ile olmak için taşıdım yüreğimde yakın olmak için bildiğimce
Benlik çirkinliğinde işte şimdi kaçtım okuduğum anladığımca şimdi ben

Aşk kapısını Mevla’m açınca bana değdi dediniz,
bizde kabul ettik ama yanamadık
Toprak eyleyip “Hazır ol!” deyip boynumu eğdim dediniz
bizde secde eğdik boyun ulaşamadık yolda kalanlara sizler gibi,
kaldık yolda olduk sanki koyun
Yağmur gibi melâmetin(kötülük) oku değdi dediniz,
uzak kaldık önüne geçemedik üzüldük
Ok saplanıp yürek, bağrımı deştim ben işte dediniz,
Gönlünüm katı, dilim acı, özüm zalim değildi dediniz,
biliriz Allah Kuran Resul aşkınızı
Kur’an okuyup amel kılmıyor sahte âlim dediniz güzeldi
Garip canımı harcayayım, yoktur malım;
dediniz gönülden verdiniz özeldi
Lakin bizler kasalarda saklıyoruz yok etmesi için bizleri
Haktan korkup ateşe düşmeden piştim ben işte dediniz,
Gönüller de gezdiniz
Bizler karşı komşudan habersiz yaşıyoruz biz habersiz
Mehmet Aluç (Kul Mehmet)



21 Temmuz 2015 Salı

Koş gel İslam’a, yıkılmaz olana gel, sonsuz âlem’de güldürecek olana gel…


Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selam şefaatçimiz, Habibimiz, önderimiz, insanların en hayırlısı tevhid ve sünnet muallimi Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e ashabına ve onun yolunda gidenlere olsun.
 
Bazen düşünürüm, acaba insanoğluna ne yetmezde böylesine nefret kin yüklü ve para hırsı ile önüne geleni ezip gider! Dünya geniş umman, yaşadığın ev zaten yeter, kazandığın ile aç kalmadan sofranda üç dört çeşit nimetle doyuyorsun, kalanı çöpe atıyorsun, birikimin kasalarda ikinci bir kasa istiyor dolduruyorsun, nefes alıp yaşıyorsun e daha ne istiyorsun? On tane kasanda olsa, on tane evin arabanda villan da olsa, ölüm gelip hepsini elinde alacak… Ahiret hayatına da inancın yok, senin için yaşayacağın tek yer dünya diyorsun amma lakin ölüm var, ölüm anında tek başına kalacaksın, yığdıkların geride kalacak…
Tek eksiğin Yüce Allah’a, Kur’an’a ve gül kokan nur Resule eksik olan inancın ve bağlılığın. Ebedi olanı, değeri olmayan ile değiştiriyorsun.
Hanginizin daha iyi iş işleyeceğini imtihan etmek için ölümü ve hayatı yaratan o’dur.” (Mülk 2)
Bu ayeti veya bununla ilgili hiçbir şey demi duymadın veya duydun kurtulacağını ölümden kaçacağını mı hayal ettin? Ne olursa olsun sadece dünyaya meyil vermek her yaptığının yanına kar kalacağını mı sandın? İşte yanıldın!
Her canlı ölümü tadacaktır. Ve ancak kıyamet günü yaptıklarınızın karşılığı size tastamam verilecektir. Kim cehennemden uzaklaştırılıp cennete konursa o, gerçekten kurtuluşa ermiştir. Bu dünya hayatı ise aldatma metâından başka bir şey değildir.” (Ali İmran 185)
 
Kim ahiret kazancını istiyorsa, onun kazancını arttırırız. Kim de dünya kârını istiyorsa ona da dünyadan bir şeyler veririz. Fakat onun ahirette bir nasibi olmaz.” (Şura 20)

Sen helal kazanmaz isen, kazandığının değerini kıymetini bilmezsin, yediğinden doymazsın, Yüce Allah’a teslim olmaz, iman etmez isen nefis şeytan peşinde sürüklenir isen sonun hüsran olur gider… Hep ben, hep ben mantığı ile yaşaman, seni aşırı bencil ve sorumsuz yapacaktır.
Koş gel İslam’a, yıkılmaz olana gel, seni dünyada değil sonsuz âlemde güldürecek olana gel.
İbni Kayyım rahimehullah şöyle der:
İhlâs ve tevhid, kalpte bir ağaç gibidir. Dalları ameller, meyvesi ise dünyada temiz bir yaşam ve ahirette kalıcı nimetlerdir.

Gelin acizliğimizi anlayalım, her derdin dermanı ve çaresini yaratan Yüce Allah’a koşalım, gaflet ve ideoloji peşinde koşarak yakmayalım dünya ve ahiretimizi, bunun sonu ise facia ve elemdir, gaflet küfre götürür ve ayıktırmaz idrak etmenin önüne perdedir settir.
Dünya sevgisine malına dalmış olan ve uykuda olan, sen ben gafletin uçurumuna düşüyoruz, gelin uyanalım, ayık olalım birlik olalım, selam ve dua ile kardeşlerim.
Mehmet Aluç (Kul Mehmet)

Semada rızaya ve sana koşan bendim



Baktın da görmedin mi beni sabahın aydınlığında
Gecenin karanlığında kapında bekleyen bendim
Herkes tatlı güzel uykusunda iken gülüşüne koşan bendim
Sabah okunan ezan sesinde semada rızaya ve sana koşan bendim

Duam ile rızaya koşarken sendin benim aklımda
Duam ile merhametim ile gecenin karanlığına ışık olan bendim
Çaldım kapını açmadın tatlı uykunun sarhoşluğunda seni bekleyen bendim
Sabah okunan ezan sesinde semada rızaya ve sana koşan bendim

Yürekler uyanmadan yüreklerindekini hisseden ben idim
Yürekleri yanar iken onlardan önce yanan ben idim
Gözyaşları yere damlamadan koşarak toplayan ben idim
Sabah okunan ezan sesinde semada rızaya ve sana koşan bendim

Gurbet akşamlarında vuslat gülü diken ben idim
Sen vuslat demeden vuslat gülünü kapına bırakan ben idim
Gurbet akşamında dertli dertli gezenlerle olan ben idim
Sabah okunan ezan sesinde semada rızaya ve sana koşan bendim

Bendim Yunus Emre ile gönülleri merhamet ile dolaşan
Mevlana’nın dinlediği neyi ilahi aşk ile çalan ben idim
Hacı Bayram veli ile gönülleri sulayan ben idim
Sabah okunan ezan sesinde semada rızaya ve sana koşan bendim


Sabah ezanında nur indiren meleklerle gezen ben idim
Her dua edenlerin duasına âmin diyen ben idim
Derdi olanın derdi yüreğine konmadan yüreğimde yanan ben idim
Sabah okunan ezan sesinde semada rızaya ve sana koşan bendim

Aşı bitmiş olanlara bir lokma ekmeğini paylaşan ben idim
Ağlayan öksüz çocuğun gözünde akan yaş ben idim
Beş vakit secdeye gidenlerle giden ben idim
Sabah okunan ezan sesinde semada rızaya ve sana koşan bendim

Firkat ile bana veda ederken vuslat ile sana koşan ben idim
Bir gülücük vermeyen sen yanağına gülleri açtıran ben idim
Gönlünde aşk kapısın kapatırken kapı aralığına ayağını koyan ben idim
Sabah okunan ezan sesinde semada rızaya ve sana koşan bendim

Sana ektiğim gülleri soldurur iken bülbül olup öten ben idim
Günde beş vakit namaz için gönül kapında ezan okuyan ben idim
Gamzen de firak çiçekleri açarken vuslat çiçeği olarak açan ben idim
Sabah okunan ezan sesinde semada rızaya ve sana koşan bendim

Bir gülüşünle semalarda koşup bana gelmedin
Gece gündüz kapın ı çaldım kapını açıp hoş geldin demedin
Beni görünce yüzün eğdin geri döndün
Senin hayallerin kurumasın diye için semada yağmurla yağan ben idim
Sabah okunan ezan sesinde semada rızaya ve sana koşan bendim


Yoksa sevmeye niyetin çek git solan sonbaharlar gibi
Kapısı kilitli yalnızlığınla kal baş başa sol kış ayında donan ağaçlar gibi
Bana beş vakit namaz ile secdem yeter gönlümde bahar çiçekleri açtırır
Sabah okunan ezan sesinde semada rızaya ve sana koşan bendim


Kul Mehmet’im ömründe ağlarken gülmen için seni gıdıklayan ben idim
Be ey zalim senin için ömrümü verdim duama bir âmin demedin sana koşan ben idim
Ufuklara gözün dalar iken ufuklarda hayallerine kuş olup uçan ben idim
Sabah okunan ezan sesinde semada rızaya ve sana koşan bendim

Mehmet Aluç (Kul Mehmet)



Yüce Allah’ı ve Emirlerini Sevmek Veya Sevmemek




Hamd âlemlerin Rabbine, salât ve selam şefaatçimiz, Habibimiz, önderimiz, insanların en hayırlısı tevhid ve sünnet muallimi Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’e ashabına ve onun yolunda gidenlere olsun.

Yaşadığımız bu dünya âlemin de biz kullar olarak yaşadığımız her anın hesabını vermek zorundayız. Allah'ın sevdiği kul olarak veya Allah’ın sevmediği kul olarak ikiye ayrılıyoruz. Yani diğer bir söyleyiş ile Allah’ın emrini yerine getirmeye çalışanlar ve çalışmaktan uzak olanlar. Kulun gönlünde çalışmak için az gayret ve istek var ise Yüce Allah(c.c.) yardım eder, istekli olmayanlar ise kendisine ulaşmanın yolunu kapatır, isyan, şaşkınlık, dünya sevgisi içinde merhametsizlik içinde viran bırakır…
Eğer Allah insanlara, hayrı çarçabuk istedikleri gibi şerri de acele verseydi, elbette onların ecelleri bitirilmiş olurdu. Fakat bize kavuşmayı beklemeyenleri biz, azgınlıkları içinde bocalar bir halde (kendi başlarına) bırakırız. (10/YÛNUS-11 )
Kalbi taştan olanları Yüce Allah (c.c.) yalnız, azgınlık içinde bırakır ve hem dünyada hem de ahiret hayatında yüzüne bakmaz. Dünyanın en sağırları ve kalbi mühürlenmiş olarak bu âlemde yaşarlar ve sadece kendi düşünceleri doğrudur, başka doğru yoktur onlar için. Riyadan ve yalandan vazgeçmezler, gönülleri dersen mezar taşları gibi sert karanlıktır. Şeytana alkış tutanlar ve şeytanın bunlardan kaçtığı insanlar Yüce Allah’ın onları terk etmesi ile böylesine azgınlık ve bocalamanın içinde kalırlar ve bilmezlerde, söylesen de anlamaz ve duymazlar hakikati, Nur Kur’an’ı nur Sünneti imanı duymazlar.
Yüce Rahman merhameti Keremi Lütfü… Sonsuz Kullarını doğru yola dönmesi için muhakkak bir Peygamber göndermiştir. Bu çağrıya uyan kurtuluşa erer, uymayan rezil rüsva olur gider.
İşte onlar, onlar için ahirette ateşten başka bir şey yoktur. Ve orada (dünyada) yaptıkları şeyler, heba oldu (boşa gitti). Ve yapmış oldukları şeyler batıldır (geçersizdir). (Hud-16)
Yüce Allah’ı ve emirlerin sevmek veya sevmemek, Sevmemek ise sadece benim dediklerim olsun ben yıkayım yakayım nefreti ile dolaşayım. Sevmek ise emirlerini uygulamak merhamet ile dolaşmak, insanları sevmek… İnsan bu kendi nefsine uyan ve Yüce Allah’ın emrine uyan veya uymayan kullar. Selam ve dua ile.
Mehmet Aluç (Kul Mehmet)

Blog'da Yarışmam,oylarınıza talibim

Bloglar Yarışıyor Blog Etkinliği / Ödüllü Yarışma

Bölemeyecekler Ülkemizi



Yaktılar Suruç’ta insanları ateş narınla
Yapanların yanına kalır mı yarına
Nefret yoluna çıkanların ateş düşsün canına
Yaptıkları kalmasın yarına
Çıkmasınlar inşallah sabaha yarına
Gayeleri ülkeyi yarınımız nefretle bölmek
Karşımıza geçerek nefret ile gülmek ister

Yaktılar Suruç’ta insanları ateş narınla
Nefret kin semada çığlık çığlık yükselir yığınla
Çaresi dermanı gelir mi bilmemem zamanla
İnsan diye aramızda gezer edepsizler pişmanlığımızla
Gayeleri ülkeyi yarınımız nefretle bölmek
Karşımıza geçerek nefret ile gülmek ister

İnsan değiller bunlar bak ta farkı anla
Bunları soluksuz bıraksın Allah’u Teâlâ
İnsan postuna girmiş kurt onlar sakın yanılma
Onlar vampirdir kanla beslenir soluksuz kalanlar
Gayeleri ülkeyi yarınımız nefretle bölmek
Karşımıza geçerek nefret ile gülmek ister

Keser döner sap döner
Nefretleri bir gün kendilerine döner
Cümle âlem onların lanetini kınar
Sanmasınlar umutlar huzur söner
İstikrarla hayat devam eder
Gayeleri ülkeyi yarınımız nefretle bölmek
Karşımıza geçerek nefret ile gülmek ister

Birlik beraberlikte huzur bulunur
Nefret kin ile şeytan dostları yol bulur
Nefret ile gezenler birlik beraberlikle savrulur
Kardeşlik ile cümle gönüller sarılır
Gayeleri ülkeyi yarınımız nefretle bölmek
Kul Mehmet der ki bölemeyecekler ülkemizi
Karşımıza geçerek nefret ile gülmek ister
Nefret ile gülemeyecekler soluksuz gidecekler
Mehmet Aluç (Kul Mehmet)





Yayınlarım

Bugünü Elinden Alına Adam Geleceği İçin Ne Yapabilir?

  Bugünü Elinden Alına Adam, Geleceği İçin Ne Yapabilir? Cevaplarınızı bekliyorum. Mehmet Aluç