Bu Blogda Ara

19 Mayıs 2015 Salı

La Mekan Sız Olan Ömrüm-2-

İmanı bil hikmet
İman ile olanda vardır alamet
Kuran Gül kokan Resul ile olan yaşamaz hezimet
Her yerde gelir himmet
Sev gönülleri eyle hürmet
Karşılık beklemeden yap sen hizmet
Ahirette gülümser karşılığı gönlünde olsun merhamet
Oluk oluk yağar Rahmet
İman ile yeneriz kötülüğü çıkarız sağ selamet
Sırdır saklanır söylenmez
Rahmanın hikmeti bir anda bilinmez
İhlas ile Rahmana gönül ver
Bu yola ömrünü ser
İman ile çıkar fer
İman ile ahirette bulunur yer
Arşı gönülleri iman ile gez
Elinde fazla ne varsa sen ver
Jale gibi yağ sen
İman ile iniltiyi yen
İman ile şevkin coşsun
Bunu gören şeytan zalim kaçsın
Dünyada duralım uyanık
Sanmasınlar hasta olduk yattık
İman içine gönlümüzü kattık
Bir güzelin gönlüne merhamet ile baktık
Gönülleri üç kuruşa satmadık
İzinsiz kimsenin kapısını çalmadık
İman ile yattık çok şükür kalktık
Rahmana şükür ile yattık kalktık
Kulların gönlüne iman ile baktık
Kimsenin bağrını ezmedik
İmansız abdestsiz zinhar gezmedik
Hep gülümsedik sünnet ile gezdik
Gül yetiştirdik gönüllere ektik
Merhamet iman ektik bunları biçtik
Nefis şeytanın gözünü oyduk
Helal kazandık helal harcadık çok şükür doyduk
Rahmana iman ile kul olduk
Geçeriz iman ile evden bark’dan
İnsanları severiz biz candan
Ayaklara çelme takmayız yandan
Kuran Gül Resul sünneti iman gezer bu kandan
Müminler kardeştir sever birbirini candan
Rahman ayırmasın cümlemizi imandan
Gül kokan Resul’den
Nur Kuran’dan
İman ile olunca gelirse dert başa
Gözden mazlum için akan yaşa
Rahman çaredir her dert gelen başa
Sen yeter ki teslimiyet iman ile yaşa
Sakın soğukta oturma sen taşa
Sakın dertler ile çıkmasın feryad
Sen Rahmanı eyle yâd
Kâinatı yaratan ilahımızdan
Çok korkarız günahımızdan
Kuran Gül kokan Resul ile konuşuruz bir ağızdan
Hiçbir şeyi kazanmayız avantadan
Biz gezmeyiz çok şükür bardan
Hem dünya hem ahirete çalışırız bir yandan
Mümin kardeşimizin hatasını kapatırız çaktırmadan
İhtiyaç fazlasını veririz ihtiyacı olana yığmayız fazladan
Kazandığımızı veririz utandırmadan el altından
Sığınacak tek nokta Rahman
Mehmet Aluç


Not: Ahmet Yesevi Üstadın “Hikmetler” şiirini okuduktan sonra gelen ilham ile yazdım.Allah cümlesinden Razı olsun..

Medya Seçkilerim

La Mekân ’Sız Olan Ömrüm-1-

La Mekân ’sız olan ömrüm
Anla dünya değerini boş iki gözüm
Ahiret için çalış boşa gitmesin sözüm
Dünya malını boşa yutup sanma uyutup
Dünya malını avladım derken avlanma
Gönlü kırık gez gönül kırma yalana aldanma
Sami ol kani ol merhamet ile yaşa yanma
Cahil sözüne nefsine kanma
Rahmana ol kul
Toprak çağırınca hazır ol
Günah ile nefis bağını iman ile çöz al sana nurlu yol
Ölümden başka imandan başkası yalan
Var mı bu dünyada gelip te kalan
En güzeli de Hakkı bulan
Ne güzeldir her onun ile olan
Rahman ’sız kuldur âlem solan
İnanmazsan var az daha oyalan
Bak bakalım doğrumu yalan
Âlemlere Rahmandır bizi salan
Kuran İman amelden iyilikten başka nedir kalan
Boş işlerle oyalanma deme falan filan
Nefis şeytan seni eylemeden talan
Gel Rahman yoluna Kurana sende inan
Hesap sorulur izinsiz yediğin bağdan
Ne arasın gönül var iken dağdan
Ne işin var sağdan soldan
İman var iken ne dolaşır dilde yalan
Kuran Sünnet İmandan vardır izzet
Onu tadanlar alır lezzet
Rahmandır kuluna yardım eder vardır hikmet
Gönül ver gönüllere elden ele
Kuran iman sünnet ile ol kazandığın gitmesin yele
İman ile otur hele bir yere
Oturduğun yer dönmesin çöle
Merhamet iman ile çağlayıp dönsün göle
Senin ile olanlar yanmasın
Seni görenler dost buldum diye sevinsin
Nefis dünya ile eğleşme dost diyenler boşuna aldanmasın
Senin ile olanlar Kuran Sünnet merhamet iman ile taşsın
Nefis şeytan sizi görünce alev alev yansın kaçsın
Zalimler ağzı açık baksın yok olsun şaşsın
Dünyada kul hakkı ağır
Duy bunları olma sakın sağır
Sağır olursan sonun hep kahır
Rahman Rabbim her şeye kadir
Rahmandan olma uzak
Uzak olunca her şey olur tuzak
El ele gönül gönüle tutuşsak
Cümlemiz Rahmana Gül kokan Resule ulaşsak
Nefis şeytan çeker dayak
Zaman var iken yürü takat ayakta olma uzak
Uzak olunca her şey olur tuzak
Dilinde yalanı iman ile deş
İmansız ölen olur leş
Ol sen gönüllere âşık
Âşık olan olur sadık
İmansız inan yandık
Kuran Resul var iken nefis lain şeytana mı kandık
Haydin Rahmana Gül kokan Resule olalım layık
İman ile yürüsün derya denizde gönül denilen kayık
Yoksa inananın cümlemize yazık
Yoksa bir yerimizi batacak bu nefis şeytan denilen kazık
Ey gönlüm sanma ki dünyada işin biter
İman ile helal kazandığın sana yeter
Fazla dünyaya meyil verme etme kendini heder
İman ile helal kazandığın az sana fazla fazla yeter
Kuran Resul ile olanlar der imanı tattım
Nefis şeytanı yolda uçuruma attım
Bin derdin içine güzellik kattım
Kuran iman Resul ile nura batar kul sanma güzelliğe yalan kattım
Mehmet Aluç
Devam edecek inşallah
19:05:2015
04:08




Sabrın Gölgesinde Sığındım Rahman’a -4-



Düşüncesizliğin dar koridorlarında sıkışmam
Dolambaçlı lafların cambazlığında kaybolmam
Yürümem hayal üzere Kuran gibi yoldaşım var
Zamanın tenha sessizliğinden
Sığındım Rahman’a Kadir ismine

Resuldür sevilen habip
Yaralarımıza dermandır Yüce tabip
Olsak ta üzgün bizler sanma garip
Rahman vardır cümle kula tabip
Secde ile gönlüm huzura erdi
İmansız ölen sanmayın güldü

Bu dünyaya gelen olsa da sonunda zengin fakirde öldü
Bir karış mezar sonunun da gör bakalım kim güldü
Dünyada var deme malım 
Kuran Resul ile olanlardır âlim
İmanı olmayandır zalim

İmansız nasıl olacak de halim
Kuldur beşer bazen gafil bazen cahil
İman ile olan olur inan melek ve ehil
İmandır Rahmanın kula ihsanı
Kul rahmana teslimiyetle kurban olmalı
Mehmet Aluç







18 Mayıs 2015 Pazartesi

Sabrın Gölgesinde Sığındım Rahman’a -3-



İmanımız kokusu gelir bahardan
İman ile ömür neşelenir itibarından
Zamanın tenha sessizliğinden
Sığındım Rahman’a Kadir ismine

Kimse beni anlamazsa bilirim Rabbim anlar beni
Bekleyenim var beni her an benimle olan Rahmanım var
Dilimde her an Allah Rabbimin izni ile
Gecem her anım zamanım Rahman ile izni ile

Hayatın her anı Rahmanım seninle canlı
Hayatın bir sonu vardı sana ulaşan ben onu bekleyen
Dua ile sabırla beni bu yolda
Nuru ile donatarak bekleten sensin Rahmanım
Mehmet Aluç












Sabrın Gölgesinde Sığındım Rahman’a -2-



Bir avuç toprak ile olan son kabir dar
İman ile süsle olsun kabir sana bol
Mübarek bir yatak olsun
İman ile nur dolsun
Sabrın gölgesinde sığındım Rahman’a Kadir ismine

Kuran ile Resulün iman ile gelir serinliği
Nereye baksam nur iman ile
Vedaları visal ile buluşturan
Geri dönmelere izin vermeyen ar sayan
Kuran ve Resul ile imanım var
Sabrın gölgesinde sığındım Rahman’a Kadir ismine
Mehmet Aluç





Sabrın Gölgesinde Sığındım Rahman’a-1-



Baharımı gönlümü besmele ile süslüyorum
Gülümsüyorum merhametli gülümseyen yarınlara
Rahmanın gül içinde güle
Ömür içinde gülümseten ömrüme yürüyorum
Yüzümde nur nur çiçekler açıyor secde ile
Bana gülümseyen zamana gülümsüyorum
Gaflet ağlarken uzaklarda kendi dalgasında boğulurken
Şükür ile doğruluyorum
Yürüyorum duanın merhamet ile uzana eli ile ötelere
Aklar iken karanlıkları duam nur nur
Sabrın gölgesinde sığındım Rahman’a Kadir ismi ile
Sığınmasaydım sabırsızlığın derinliğinde kırılsaydı gönlüm
Kim sarardı yaramı
Kim silerdi gözyaşımı
Kim gülüşsüz’lüğüme gülüş eklerdi
Dağlar gibi kocaman asi sözlerimi
Kim teslimiyet ile birleştirirdi
Sabrın gölgesinde sığındım Rahman’a Kadir ismine
Mehmet Aluç




Gülüşüne düğümlenmiş bir sevgiliyim-8-



Sessizlik feryadımı haykırıyor
Gözlerin bana koşan adımlarına hasret
Sen hala inadınla
Sebepsiz düşüncelerin çamurunda
Sevgisiz uçurumların
Ölümlü bakışında
Gezmeye devam etmenin telaşındasın
Sana yakın dursam da
Kulağına aşk mısraları fısıldasam da
Sen hala benliğinin hapsinde
Kör bakışlarının zıtlığında
Gülünç durumda durmanın
İsyanında kol kolasın
Aslında seni terk ederek
Yalnızlığın cehenneminde bırakmak gerekir
Tebessümüz yarınların karanlığında
Kör kuyuların sessizliğinde kalmanı isterdim
Buna da gönlüm razı değil
Senin gibi taşları çatlatan yürekte olmak çok zor
Güzel gönüllü gülümseyen olmak en güzeli
Bir idam mahkûmuyum beratını bekleyen
Keşif edilmeyi bekleyen
Sevgine hasret sabırla gülümsemeni bekleyen
Gülüşüne düğümlenmiş bir sevgiliyim
Mehmet Aluç




Gülüşüne düğümlenmiş bir sevgiliyim-7-



Döndüm sana yüzümü
Zor bulursun yolumu
Kan sıçrattın gönlüme
Güneş gibi batarken ararsın beni
Yalnızlığın denizinde yüz tek başına
Bahtına ağla güneşin batarken
Vicdansız sokaklarında gez
Hayalsiz caddelerinde kendine bak
Dertli dertli inle
Bir idam mahkûmuyum beratını bekleyen
Keşif edilmeyi bekleyen
Sevgine hasret
Gülüşüne düğümlenmiş bir sevgiliyim
Mehmet Aluç





Adı Yaşardı Can Arkadaştık



Adı yaşardı can arkadaştık
 Sevgiyi dolu, dolu yaşardık 
Kaşları çatık hızlıca koşardık 
Uçurtmalar peşinde heyecanla koşardık   
Hayatı ve ekmeği bölüşürdük 
Her gün sevgili peşinde dövüşürdük 
Derslerimiz için kalemlerimizi bölüşürdük
Bir gün aramıza girdi cemile ayrı düştük
   
Bir daha görüşmedik ekmek kavgası oldu sevdam
 Bir gün yolda gördüm gözleri buğulu ve yaşlı 
Görmedi kalplerimiz ayrı ve taş ile dolu idi 
Dayanamadım yaklaştım görmemek için beni kaçtı

   Koştum peşinden yakaladım kolundan
 Yüzünde utançtan duvar sarıldı kolumdan
 Gözlerinde yaşlar selden duvar
 Başladık sessizce ağlamaya yıktık kalbimizdeki duvarları
   Ayrılmıştı Cemileden
 Ayrılmıştı işinden ekmek ister tuz ister cemile
 Cepte para yok doldurmuş hüzünleri
 Bağlamış sabrı kemerine eklemiş kederleri 
  Benim derdim çoktu 
Zaten Cemilesi de yoktu 
Gözlerinde yaş çoktu 
Girdim koluna gittik artık hüzün yoktu 

  Paylaştım ekmeğimi evimi gönlümü
 Tuttum kolundan kırdım gönlümü 
Aldım geldim cemileyi yolda yaşarı gördüm 
Koştu heyecanla sarıldılar sevgilerini gördüm 
  Olsun kurşun yemiştim sıyırdı geçti 
Küçük kızının mavi gözleri dertlerimi biçti geçti
 Kucağımda sımsıkı sarılı hayatıma anlam ve mana biçti
 Gözlerinde sevinç yanağımda busesi ömrümde tüm dertler artık hiçti 
  Baba olmak çok zordu İşsiz olmak daha da zordu 
Söyleyecek kelimeler bulmak çok da zordu
 Yaşarı mavi gözlüyü cemileyi ayrı düşünmek de pek zordu 

  Çıkardım evin dükkânın anahtarını
 Taktım maviş gözlünün minik parmağına
 Oturduk minderden yastığa öptüm hepsinin yanağından
 Çıktım mahalleden hala gönüllerimiz hala sevgi pınarından 
  Büyüdü maviş gözlü kucağımda her gün öptüm yanağından 
Yaşar ve cemile mutlu artık yuvasından ocağından
 Ben hala bekârım beraber yaşıyoruz hayatın kucağından
 Maviş gözlüm artık kızım her gün yatar kucağımdan 
Mehmet Aluç  - 

BİLGE KİŞİ VE İNSAN-1- (Özgürlüğü arayan insanın kendisi ile buluşması)




Koşarken yolda hızlı, hızlı Kolundan tutan bilge kişi sordu
-Neyin peşindesin? Böylesine hızlı, hızlı koşarken? Az dur da soluklan bir nefes al, ondan sonra yoluna beraber devam ederiz, sakin adımlarla.
Şaşkındı, birden bire önüne çıkan ve kolundan tutan ve bu soruları soranı görünce ömrün, yolunda giden insan bir an afalladı ve şöyle söyledi.
-Özgürlüğün peşinden koşuyorum, bir an önce yetişmem ve onu yakalayarak onunla beraber yol almak için diğer insanların yanına götüreceğim.
-Özgürlüğün bu yöne doğru gittiğinden emin misin?
Diye soran bilge adama şaşkın ve telaşla sağına ve soluna bakınırken, endişe dolu bir sesle
-Bu yönde değil mi özgürlük? Ben bu yönde olduğu kanısına vararak bu yönde koştum. Sen gördün mü yoksa başka yöne mi koşuyordu?
-Bilmem ben sana soruyorum, sen cevap vereceksin arayan sensin.
Cevapların çelişki dolu havasında iyice kafası ve yönü karışan insan bir an oturdu, başını öne eğdi derin düşüncelere daldı. Bilge kişi hayranlıkla onu seyrediyordu. Sordu bilge kişi emin bir ses tonu ile
-Yola çıkmadan önce iyi düşünerek çıktığından emin misin? Emin olsaydın böylesine kara, kara düşünmezdin.
Başını kaldırdı yalvaran gözlerle
-Şey yani kalabalık bu yöne doğru koşunca özgürlük diye bende onlardan önce koşarak bir an önce yakalamanın heyecanı ile koşmaya başladım, takı sen kolumdan tutmadan öncesine kadar. Sahi sen kimsin? Burada ne işin var. Böylesine sakin ve huzurla kimi bekliyorsun? Beni de yolumdan engelleyerek aklımı karıştırıyorsun. Yoksa sende mi özgürlüğün peşinde koşuyo…
Sözünü bitirmeden şaşkınlık ve sevinç dolu olarak
-Yo.. Yoksa özgürlük denilen şey sen misin?
Bilge kişi hafiften tebessüm ederek
-İyi bak bakayım ben ona benziyor muyum? Bak ama sadece bakmakla kalma ve gör!
Afallayarak
-Ne bileyim önüme sen çıktın bende seni bir an özgürlük sanarak sevinçten nerede ise havalara uçacaktım, demek ki sen o değilsin!
-Söyle bana aradığın özgürlük nasıl bir şey tarif et sana belki yardımcı olabilirim?
-Gerçekten yardımcı olur musunuz?
Olmaz olur muyum seni böylesine şaşkın ve ne aradığını bilememenin ızdırabında can çekişirken yardımcı olmaz mıyım, tabi ki olurum.
-Teşekkür ederim
-Bir şey değil. Şimdi bana tarif et bakalım aradığın bu özgürlük nasıl bir şey?
Bir an durdu düşüncelere daldı. Başınıkaşıdı, etrafına boş gözlerle baktı.
-Aslında, şey yani tıpkı benim gibi, yok değil senin gibi, yok değil dur bakayım düşünmedim galiba yola çıkarken kalabalık özgürlük diye bağırınca bende hoppa içlerine daldım evet, evet öyle oldu.
-Soramadın mı onlara?
Kahkahalarla güldü
-Sen delisin galiba nasıl sorabilirdim?
-neden?
-Azgın deli sele kapılmış kayan toprak gibi öfke ile bağırlar iken nasıl soru sorabilirdim? O kalabalıkta kimin ne söylediği belli olmazken sadece özgürlük demeleri anlaşılırken nasıl soru sorabilirdim?
Bilge adam konuşmadı. İnsan ona bakarken hayretle
-Çok haklısınız bak bunu sormam gerekirdi. Cevabın almadan onlarla yola çıkmama gerekirdi. Neden ne için, kimin için sorularını sormalı idim. Ama kabul etmelisin ki o kalabalıkta o azgın selin önde kayan toprak gibi insanlara da o anda bu sorular sorulmaz ki? E ne bakıyorsun bir şeyler söylesene, bakma yüzüme öyle
Konuştu bilge adam
-Sorularda, cevaplarda senin biraz önce söylediklerinde saklı.
-Anlayamadım?
-…
-Yine sustun, bari hangi yöne koşacağımı biliyorsan söyler misin? Daha fazla aramayım? Madem beni durdurdun bari durdurduğun bir işe yarasın?
- Bilemem. Ne aradığını bana tarif etmedin ki sana yardımcı olayım?
Kızgınlık dolu bir ses tonu ile
- Özgürlüğü dedim ya biraz önce!
- Bende sana, bana tarif etki yardımcı olayım diyorum, başka bir şey mi söylüyorum? Bilemediğim bir şey hakkında sana nasıl yardımcı olabilirim? Ağacı soruyorsan işte bak karşında, kuşları soruyorsan bak havada uçuyorlar bana adını söyledin ama nasıl bir şey olduğunu da tarif etki bileyim sana yardımcı olayım. Bilmediğim bir şey hakkında yardımcı olmamı nasıl beklersin ey insan?
İnsan düşündü ve
-Bak bu konuda çok haklısın yerden göğe kadar, ben bunu hiç mi hiç düşünemedim! Aceleye geldi, evet, evet. Peki, şimdi benim ne yapmam gerekiyor ban yardımcı ol, hiç olmazsa bu konuda yardımcı ol?
-Yine başa geldin
- Nasıl tarif edeyim dur bakalım. Şöyle tıpkı iri yarı önüne geleni deviren yıkan bir elleri uzun mu yok kısa yok, yok uzun ve geniş gözleri üç tanemi yok, yok benim gibi iki tane gözü olan birisi galiba, anlata bildim mi acaba?
- Sence? Gerçekten aradığın bu mudur? İri yarı önüne geleni ezip geçen daha doğrusu önünü görmeyen bir şeyi sen nasıl aramaya çıktın ben hayretler içindeyim?
İnsan tekrar düşündü ve

-Evet, bende senin gibi şimdi hayrete düştüm doğrusu, hayret utanmaz isem senden ve kendimden kahkahalarla güleceğim!
Gülmeye başladı. Bilge adam onu hayranlıkla seyrediyordu. Gülmesi durunca
-Kusura bakma hem kendime hemde arkamda gelenler içinde güldüm
-Enteresan değil mi?
-Yani!
-Peki, koşmadan önce önünde bağıran kişinin gözlerine baktın mı?
-Neden?
-Sizi peşinde sürüklediği şey gözlerinde parıldıyor muydu? Göresin de peşinden koşasın diye soruyorum?
-Sen ne garip birisin? Böylesine gizemli ve muammalı sorular soruyorsun? Daha ban kim olduğunu söylemedin?
-Sen önce aradığı bul cevabını bul, ben sana kim olduğumu söylerim.
-Anladım senden de ban hayır yok, ben en iyisi geride bıraktıklarımı bekleyeyim.
-Ya geride bıraktıkların geri dönmüşler ise o zaman ne yapacaksın?
Kızgınlıkla
-Sen ne söylediğinin farkında mısın onlar böylesine emin adımlarla yola çıkmı…
Durdu, yutkundu endişeli gözlerle döndü arkasına baktı
-Sahiden böyle bir şey olabilir mi? Yok canım beni önde koşarken gördüler, beni bırakacakların hiç zannetmem!
İçine endişenin kara bulutları esmeye başlamıştı. Düşündü, kızardı, bozardı, bilge adama baktı. Bir şeyler söylemek için çalıştı, söyleyecekleri boğazına takıldı, yutkundu. Gözünde iki damla yaş önce yüreğine damladı ateşe düşen su gibi cızladı ve sonra hafifçe toprağa damladı. Gözlerindeki yaşlar yere damlar iken başını kaldırdı bilge adama doğru baktı. Bilge kişi.
-Ağlamak iyidir, yüreğinin ateşini söndürür ve seni kendine getirir az sabırlı olursan birazdan ferahlarsın.
Yere oturdu, gözleri yere bakılı olarak saatlerce kaldırmadan kala kaldı. Bilge kişi
-Haydi, kalk yeter bu kadar karamsarlık, biraz yüzün gülsün? Şimdi sorularıma cevap ver?
Gözlerindeki yaşı kolu ile sildi.
-Buyur sor sorunu?
- Bu aradığını kendin için mi arıyorsun?
-Şey aslında hem benim hemde arkamda gelenler için galiba, evet, evet bizler için.
-Aferin bak bu cevabın güzel.
Yüzü güldü
-Peki, bu aradığını sandığın veya sandığınızın şekli nasıl kime göre şekli var? Sana göre mi? diğerine göre mi? Kime göre?
- Aslında kalabalığa bakarak konuşsam olmayacak, hepsi başka, başka konuşuyordu ama yönleri aynı idi. Kime göre mi? Onla yok, yok yanındaki iri yarı adama göre mi, yok canım o daha başka türlü bağırıyordu, aslında yani şöyle desem, bana kalsa, ne bana göre, ne ona göre, nede şuna göre olmalı. Kendisi gibi olmalı olduğu şey ne ise o olmalı ama herkese eşit olmalı evet, evet böyle olmalı. Herkes kendisine göre şekil verirse olmaz. Evet,evet, aynen böyle ol
Sözün gerisini getiremedi bilge kişi yok olmuştu. Şaşkınlıkla etrafına bakındı etrafında kendisinden başka hiç kimse yoktu. Havada aydınlanmış, ilerde güneş doğmak üzere idi. Kendi kendine
-Ne garip birisi idi, şimdi burada idi ne çabuk kayboldu bir anda geldi ve bilgelik dolu evet, evet bilgelik dolu muamma ve sır dolu sorularla sanki şey gibi şey akıl gibi yoksa yoksa olamaz ben şimdi!
Şaşkınlık içinde etrafında dört dönmeye başladı. B u dönme esnasında başı dönmeye başladı tam düşmek üzere iken irkilerek durdu. Durdu ama başı ve dünya etrafında pervane gibi dönüyordu, dönüyordu. Karşısında bir karartı vardı. Dikkatlice bakmak için ne kadar uğraştı ise seçemedi çünkü başı ve dünya deliler gibi dönüyordu. Karşısındaki kahkahalarla kendisine gülüyordu, pişkin, pişkin. Düşünceleri içinde kızarak "Ne pişkin birisi yardım edeceğine beni tutacağına karşıma geçmiş pişkin, pişkin sırıtarak kahkahalarla gülüyor" diye düşündü. Ama başı ve dünya hala dönüyordu, Hemen yere oturarak gözlerini kapadı, gözlerini kapayarak başının ve dünyanın durmasını bekledi bir süre, beklerken de karşısındakinin kim olacağı hakkında acı, acı kuşkulu olarak derin, derindüşünüyordu. Nihayet başının dönmesi durdu ve gözlerini usulca açtı dünyanın da dönmesi durmuştu fakat karşısındaki kişi kendisine bön, bön bakıyordu. Kızarcasına
-Sen kimsin uzun zamandan beri kahkahalarla bana bakarak güldün ve şimdide bön, bön bakıyorsun? Sen kimsin? Sizlerde kimlersiniz? Biraz önce başka birisi vardı şimdi ise sen? Sizleri bilerek mi benim yanıma gönderiyorlar? Kim gönderiyor? Neden? Niçin gönderiyor? Neden suratlarınız değişik, ben mi yanlış görüyorum, yoksa sizler mi değişiksiniz? Bunu anlatacak bir Allah’ın kulu yok mu?
- Sen ne diyorsun? Kimden bahis ediyorsun? Biraz önce yanında başka birisimi vardı? Nereye gitti?
İnsan bu defa iyice kızarak
-Sizler benimle dalgamı geçiyorsunuz? Ben nereye gittiğini bilmezken sana nasıl cevap verebilirim? Hem sende kimsin? Ne arıyorsun yanımda?
- Ben seni arıyordum?
Şaşkınlıkla
-Benimi arıyorsun? Hem sen, senbe. Beni nereden tanıyorsun? Ben seni niye tanımıyorum, tanıyamıyorum? Bugün bana bir şeyler oldu her şey karma karışık tam bir bilmece, hatta dolambaç girince çıkılmayan!
-Sakin ol enerjini boşuna harcama biraz sonra sana lazım olacak?
-Sen ne diyorsun? Anlamıyorum? Çıldırmak üzereyim!
-Sakin, sakin ol, ama şimdilik sakin ol, senin burada ne işin var? O kalabalığın arasında sıyrılarak en önde koşarak burada senin ne işin var?
-…!!!
-Şaşkın şaşkın bakma, sen içlerinde en cesur ve cesaretli olandın, neden deliler gibi en önde koşarak buralara kadar geldin ve tek başınasın?
-….!!!
-Tamam, anlıyorum özgürlük denilince en önde koşman bira aptallık hatta saflık özgürlük işte orada idi o kalabalığın içinde idi ve sende onlara liderlik edecek vasıflara sahip iken şimdi burada tek başınasın. Haydi, kalk şaşkın aval, aval yüzüme bakma, onlar şimdi orada lidersiz kendi başlarına bir şey yapamazlar sen liderlik vasfına sahipsin. Kalk doğrul ve hemen onların yanına koş ve onlarla beraber hatta vaaz geçmeye kalkarlarsa ben arkandayım, sana yardımcı olurum, haydi.
Kalktı yerden hiçbir şey anlayamamış olmanın şaşkınlığı içinde
-Ben mi liderlik vasfına mı sahibim? Sen benden mi bahis ediyorsun?
Derken etrafına bakındı kendisinden başka kimse yoktu etrafında. Kendisine bir güven geldi, silkelenir gibi oldu. Başını dik tutarak.
-Evet dediğiniz gibi liderlik vasfına sahip birisiyim bu sözünüz beni adeta canlandırdı hatta sanki şevk verdi desem az söylemiş olurum.---
-işte bende bundan bahis ediyorum ya size şimdi hemen benimle koşarak arkadaşlarının yanına geliyorsun onlar şimdi orada tek başlarına gerçi kalabalık olmalarına rağmen lider olmayınca yalnız sayılırlar.
-Evet, hemen gidelim. Yalnız ben bu liderlik konusunda pek bir şeyler bilmiyorum, belli ki sen bu konularda bir şeyler biliyorsun yoksa bir bakışta bendeki liderlik ruhunu göremezdin ve hissedemezdin!
Karşısındaki içten içe gülerek
-Biliyorum sana yardımcı olurum, zaten bir bakışta hemen sizdeki bu asil ruhu ve asaleti göremezdim zaten çok basit.
Mehmet Aluç

Yayınlarım

Bugünü Elinden Alına Adam Geleceği İçin Ne Yapabilir?

  Bugünü Elinden Alına Adam, Geleceği İçin Ne Yapabilir? Cevaplarınızı bekliyorum. Mehmet Aluç