Bu Blogda Ara

2 Nisan 2015 Perşembe

Yıkıldı Sönük Olan Ne Varsa




Umudumu süpürdüler attılar çöplüğe, dokunmayın dedim umudumu alırsanız gözlerimi ellerimi yüreğimi yarınlarımı alırsınız dedim duymadılar, arkalarına bakmadılar süpürdüler ve çekip gittiler. Koştum arkalarına yetişemedim, yollar hep çukurdu her düştüğüm çukurda çıkana kadar benden uzaklaştılar gittiler.

Birde baktım onların arkasında koşarken yüreğimdeki sevginin çukurların içinde kaybettiğimi anladım, gerisin geriye döndüm geride bir şey bulamadım. Vefasızlığı, insanlığı bir pula satan tacirlerin aç gözlüğünü gözlerine sokmak için elimdeki uzun sırığı alarak gözlerine sapladım, Lakin hiç acı duymadılar!

Tozpembe hülyalarımın yanına koştum, onlarda yerinde yoktu, uykuya yattım tekrara yanıma gelirler diye, lakin yine gelmediler yanağıma konan gözyaşlarımla baş başa kaldım, huzurun kapımı çalmasını beklemeye başladım.

Gözlerim gökyüzünde yıldızlarla buluştu, yıldızlarda gözlerim, gönlüm gibi sönüktü…
Yürekten “Allah” dedim yıkıldı sönük olan ne varsa, parıldadı bir anda sönük gönlüm, gözüm, yıldızlar, hayallerim gülümsedi, umutlarım koşarak geldi bana sarıldı, bende onlarla gülümsedim, vardım Rahman’a şükür secdesine huzur üful üful esti kâinatta gönlümde…

Mehmet Aluç

Netice Hatice




Herkes der Hatice
Ortada var netice
Yazık oldu evdeki pirince
Gevşek gevşek gülünce

Gel geriye geriye
Sen gittin beriye
Karşıda geliyor Hayriye
Gevşek gevşek gülünce

Kuşlar uçar pır pır
Çomar diş gösterir hırlar hır hır
Hayat değil gırgır
Gevşek gevşek gülünce

Gözden akan gönülden akan yaş
İman yoluna koy baş
İman ile olunca kul olur hoş
Gevşek gevşek gülmeyince

Mehmet Aluç


Bir Bilsen



Dön gitmeden önce son bir n’olur kez bana bak
Vefasız gönlünü bıraktın gel onu al tak
Vardım seninle uçuruma sen kendini yak
Bir bilsen deli akan coşkun ırmak gibiyim

Bana uzaklarda gelsin o sitemkâr sesin
Vefasız gönlünü dağda kurtlar kuşlar yesin
Senden hayır yok bana ben söylüyorum peşin
Bir bilsen deli akan coşkun ırmak gibiyim

Sana gece gündüz aşk ile koştum yalvardım
Gelmeyince gece gündüz sessizce ağladım
Gurbet illere artık ben belim bağladım
Bir bilsen deli akan coşkun ırmak gibiyim

Kul Mehmet’im yar sanma artık sensiz dardayım
Seni unuttum çoktan bahar aylarındayım
Senden ayrı sanki ben on sekiz yaşındayım
Bir bilsen deli akan ırmak gibi değilim
Mehmet Aluç



Gönül Heybemizi Dolduralım

Gönül Heybemizi Dolduralım
Hayatımızda heybemizi doldurmaya çalışırken, sadece kendimiz için değil ihtiyacı olanlara içinden alıp vererek-azalma ile değil çoğalma ile-boşa dolmamasına gayret etmeliyiz, yoksa dolu derken son nefeste elimizde alınırken, heybemiz birde bakarız ki bomboş, hepsi dünya da kaldı, ötelere götürecek bir güzelliğimiz yok…

Rahmana ulaştıracak, Cennet kapısına, Kevser başında Resul ile buluşturacak merhametle sevmelerle güzelliklerle dolu dolu doldurmalıyız-İNŞALLAH-

Az dokunalım gönüllere sevgi ile gülümseme ile korkmayalım, uzatalım merhametle düzenlenmiş gönül elimizi kırılmaz, bırakıp gitmelerden korkmayalım gidenlerde kalanlarda zaten bizim yüreğimizde, zaten sendeki gülümsemeyi gören git desende gitmez zaten…

Vermek ’den de korkmayalım eksilir diye, verince Allah rızası için çoğalır derya deniz olur çoğalmasa ’da ahirette seni karşılayan olur…

O Kadar lüzumsuz harcamalarımız var ki onlar gözümüze gelmiyor da verdiğimiz Allah rızası için sadaka infak mı gözümüze geliyor, pes bize hatta yuhhhhh…
Yetim başını okşayalım gülümseyelim derya deniz kadar… Kırılgan olmayalım, yapılgan olalım, yani inşa eden olalım vazgeçmeyelim insanları sevmekten…

Dolduralım gönül heybemize Rahmana secde ile Kuran ile Gül kokan Resulü ile, içine az da tefekkürü, komşuluğu, şükrü, merhameti… Katalım… Birde bakarsın ki ötelerde yani ahiret hayatında -tabi önce mezarda-, sana doğru koşan gelen bir mükâfat var şaşırır kalırsın, seni Rahmeti ile saran Rahman karşısında, gül kokan Resul karşısında… Nur ve Efruz ile süslenmiş mükafat karşısında-Allahu Ekber -dersin binlerce defa… Melekler sana gülümseyerek bakar…
Mehmet Aluç

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

Resul İle Süsledim Gülüşümü



Ben nur Resul’e candan vuruldum
Kalbimde onun için saraylar kurdum
Güzellikleri nur Resulde buldum
Hayat bana dar idi
Resulüm ile geniş derya oldu

Gönlüm Resul ile aklandı
Nefis şeytan yok oldu saklandı
Resul ile hayatım farklı oldu
Hayat bana dar idi
Resul ile geniş derya oldu

Resul ile olmak çok kolay
Nefis şeytanı ez et alay
Sıkıntıları yok etmek kolay
Hayat bana dar idi
Resul ile geniş derya oldu

Ben seçtim seçimimi
Resul ile eyledim geçimimi
Resul ile süsledim gülüşümü
Hayat bana dar idi
Resul ile geniş derya oldu
Mehmet Aluç


1 Nisan 2015 Çarşamba

Eskitemedik



Eskittik ömrü hayatı
Baharı kışı
Kışı yazı
Ağlamayı gülmeyi
Bir secdede eskitemedik
Gözlerimde yaşlar dökülerek bir seccadeyi
Eskitemedik

Sevdalandık dedik dağlara koştuk
Sevgili dedik peşinde koştuk
Dünya malı dedik ömrümüzü harcadık
Rahmanın yanına varamadık
Gözlerimde yaşlar dökülerek bir seccadeyi
Eskitemedik

Mümin sussa nur dili yüreğini yakar
Sussa kalbi durur o anda
Rahmana hesap vermenin derdinde mümin
Gözlerimde yaşlar dökülerek bir seccadeyi
Eskitemedik

Mümin Rahman’dan ayrı kalamaz
Gecesi gündüzü rızasından ayrı olamaz
Secdeye varmazsa gönlü huzur bulamaz
Gözlerimde yaşlar dökülerek bir seccadeyi
Eskitemedik

Kul Mehmet’im var git içini secdeye Rahmana dök
Duan secde ile vardı Rahmana ağlıyor bak gök
Hemen kalkma secdede saatlerce kal çök
Gözlerimde yaşlar dökülerek bir seccadeyi
Eskitemedik

Mehmet Aluç

Atışmalarım




Boş yere harcamayın nefesiniz
Bir gün solacak canlı gülüşünüz
İman ile olsun bu gidişiniz
Secdede olsun her zaman başınız

Aman edepler çamura batmaya
Namaz kılınmadan ’da yatılmaya
Çıkar için insanlık satılmaya
Sefa geldiniz imana helal kazanmaya

Ne güzel söyledin iki gözüm
İman ile olsun sözüm
İmanda vardır mutlaka her çözüm
Hayırlı nurlu sabahlar olsun iki gözüm

Hani benim dünya diyen faniler
Ölüm gerçek değil diyen haniler
İnsanı öldürenler zaten cani
Dünya benim olacak diyen hani
Mehmet Aluç

Yaklaşamayın Yanıma



Yaklaşamayın yanıma tabipler yârim yok yanımda
Hasreti yüreğimde vurun hançeri aksın kanımda
Çıksın canım kalsın onu canı onun hasreti ile yanan canımda
Kâfi gelmez sizden çare bana söyleyin o canana durmasın gelsin

Canan ’sız durmaz akar gözümde kanlı yaşım
Laf dinlemez bu gönül taşlara vururum başım
Cananım gelmezse musallada beklesin naaşım
Kâfi gelmez sizden çare bana söyleyin o canana durmasın gelsin

Yazık olacak bu cana canan ’sız gülümsemeden bitirmek
Kul Mehmet’im nasip olmayacak bu gidişle canan ile gülümsemek
Yaz ayında zemheri ayını yaşamak sana zor gelecek
Kâfi gelmez sizden çare bana söyleyin o canana durmasın gelsin
Mehmet Aluç

Farkımız Olsun Çöpten Samandan


Farkımız olsun çöpten samandan
Yönümüz farklı olsun zalimden şeytandan
Dilimiz farklı olsun süslü tezgâh dolu olan yalan dillerden
La İlahe İllallah Muhammeden Resulullah diyerek dünyamız şenlensin

Midemiz farklı olsun öküz ile inekten midesinden, helal ile
Alnımız farklı olsun arsızın anlında, Rahmana secde ile
Yolumuz farklı olsun yolsuzun çamurlu yolunda, İslam ile
La İlahe İllallah Muhammeden Resulullah diyerek dünyamız şenlensin

Çıkarımız farklı olsun çıkarı için kan döken riyakârlardan,
Merhametle Kuran Resul yolunda imanla cennete ulaşmak ile
Aklımız hissimiz ayrı olsun, taklit riyanın vefasızlığın estiği yönlerden iman ile
La İlahe İllallah Muhammeden Resulullah diyerek dünyamız şenlensin

Kazancımız farklı olsun ateş yığanlardan sadaka infak ile
Evimiz farklı olsun nur ile dolsun Allah’ın adının anılmadığı evlerden
Günde beş vakit namaz ile şükür ile bir tas çorba ile komşusunun kapısını çalma ile
La İlahe İllallah Muhammeden Resulullah diyerek dünyamız şenlensin
Mehmet Aluç

Musalla Taşında Son Yolcu Gibi Sessiz Kalmayın



Dilim sustu, bari sen susma kalemim, ey gönlüm siz susmayın konuşun… Ey kalemim ey gönlüm, Hz Yusuf’un edebi ile yazın güzellikleri gönüllere mısra mısra…

Yüreğine ağlayış çökenlerin gözyaşlarını sil ey kalemim ey gönlüm, durmak susmak size yakışmaz… Damla damla ölüme, ölüm gelmeden mahkûm edilenlerin zincirlerini kır ey kalemim ey gönlüm…

Vuslat için, yola çıkanların yollarına diken eken gönüllerin suratına tükür ey kalemim ey gönlüm, tükürde tükürüğünde boğulsunlar nefessiz kalsınlar yok olsunlar…

Her yalnız kalışında dost yolu gözleyen masum yalnızlara dost ol ey kalemim ey gönlüm bu sana yakışır, sizler dilimin sukutuna aldanmayın, neyi ispatlayacak suskunluğum bilemiyorum sizler susmayın, musalla taşında son yolcu gibi sessiz kalmayın, bekleyeniniz var bekleyenlere vuslat için koşun…

Ey kalemim ey gönlüm kelimeleri dinlenmeye almayın, konakladığınız konaklarda bırakmayın, yaralanmış kelimelerin yarasını sarın öyle sunun okuyucularıma, dudağı bıçak kesmiş gibi mühürlü sözcükleri de sakın kullanmayın sevinç, merhamet, yarınlara mutluluğu taşıyacak sözleri mısraları taşıyın okuyucularımın o güzel gönüllerine…

Yüreğinde ezilmiş satırların arasında kaybolanları gün ışığına ulaştır, istikamet yönünü kaybedenlere yön olun, ulaşmak istediği yöne ulaştırın ey kalemim ey gönlüm, sizin göreviniz budur.

Mehmet Aluç 

31 Mart 2015 Salı

Her sabırda hayır var dedim



Bir parça mutluluk istedim senden
Sen kaşların çattın bana dünden
Sabırla bekledim beni sevmeni senden
Her sabırda hayır var dedim bu günden

Yanağımdan akan yaşlar senin için
Gönül sarayımda bağrıma bastığım
Gelirsin diye yollarına baktığım
Her sabırda hayır var dedim bu günden

Kul Mehmet’im aşkına şahit cümle âlem
Söylediklerim aşkımız ait sanma son kelam
Seni yazıyor işte gönlümdeki kalem
Her sabırda hayır var dedim bu günden

Mehmet Aluç

Sokaklarda Kaldım





Hani ben gözlerine doyasıya bakacaktım
Gönlümden gülümseyen gönlüne akacaktım
Ne gözlerine doyasıya bakabildim
Nede gülümseyen gönlüne akabildim
Garip çulsuz sensiz sokaklarda kaldım

Ah bir olamadım ben seninle bahtiyar
Bak şimdi sokaklarda oldum ihtiyar
Beni sevmedin ya kiminle olursan ol yar
Nede gülümseyen gönlüne akabildim
Garip çulsuz sensiz sokaklarda kaldım

Bilmem geceleri nasıl bensiz yatarsın
Mutsuzluğumu nasıl mutluğuna katarsın
Beni görünce söyle neden kaçarsın
Nede gülümseyen gönlüne akabildim
Garip çulsuz sensiz sokaklarda kaldım

Sevgi karın doyurmaz dedin sende haklıydın
Sevgiye göre yetişmedik karın doyurmaya alıştırıldık
Oysa sen ben sevgi ile başkaydık
Nede gülümseyen gönlüne akabildim
Garip çulsuz sensiz sokaklarda kaldım

Kul Mehmet’im ben böylede mutluyum
Hayalin bana yeter ben umutluyum
Seni seven ben bir Allah’ın kuluyum
Nede gülümseyen gönlüne akabildim
Garip çulsuz sensiz sokaklarda kaldım

Mehmet Aluç

Koğuşun Masum Çiçekleri

Koğuşun Masum Çiçekleri

Adını ne korsan koy, onlar kader mahkûmları
Hayat, özgürlük, güneş, hayaller mahkûm prangalı
Şeytana uydu, nefsine uydu, merhameti elden bıraktı, 
gözleri ağlamaklı
Ve bu yaşamı hak etmeyen, masum koğuşun çiçekleri, 
çocuklar masumluk abidesi

Suç kimde, hiçbir zaman çözülmeyen
bilmecelerle her an sunulan hayatlara
Önlem nedir adını bilmeyen, 
yasa koyucu yasacılar, özgürlükler içinde kalemler prangalı
Karalama yasa yazan, 
özgürlüğü içinde özgür olmayan yasa çıkaranlar
At gözlüğü ile hayata ve yaşama bakan, 
yaşarken bu gözlüğü çıkaran, üç boyutlu gözlük takanlar

Mahkûm gözlerinde saflık, 
seçilmeyen yaşamın, 
yaşamını parmaklıklarda yaşayan masum gözler
Gökyüzünü bilmeyen, uçurtmayı bilmeyen,
gülmeye mahkûm parmaklılar ardında koşan
İç dünyasında esen fırtınalar dinmeyen
Hayaller nedir hiç bilmeyen
Özlemlerine kavuşmayı bilmeyen
Masum, koğuşun çiçekleri çocuklar, masumluk abidesi
Özlemleri dolambaç, sancıları kırık, 
oyuncakları prangalar, hayalleri körebe oynamaya çıkmış
Masum koğuşun çiçekleri, çocuklar masumluk abidesi
Hayallerine sokulmayan, oynamasına izin verilmeyen
oyuncaklarından, mahrum
Burası benim evim diyerek çıkmak istemeyen, 
sevgiden güneşin sıcaklığına, mahrum
Tüm hayatını annesi ile kader mahkûmunu oynayan
gülmeyen, koğuşun çiçekleri masum çocuklar
Hayalleri içeriye sokulmayan, yasak oyun parkında 
oynayan mahzun, koğuşun çiçekleri çocuklarımız.
Pencere parmaklarında gökyüzünde uçan kuşları gördü, 
insanları gördü
Ve sordu annesine
Anne bu nedir diye gösterdi, 
gökyüzünde özgür uçan kuşu garip gözlerle
Anne çaresiz, yutkundu boğazına düğümler saplandı, kalın şişlerle
Özgür, uçan kuş diyemedi, özgürlüğü unutmuştu
Sordu çocuk, insanlar neden böyle koşturuyor, 
gözlerinde çaresizlik bitkinlik mutsuzluk
Çağıralım gelsinler, mahkûm yaşamasınlar
bizimle beraber, mutlu olsunlar
Anne boş gözlerle ve şaşkın, çaresizliğin kıskacında kırık,
sözler kırık, gözlerde akan yaşlar kırık
Anlatmak zordu, özgürlüğü soruyordu, 
yaşanıyor görünen özgür olmayan yaşamı soruyordu
Kızım onlar annelerini kızdırmış,
cezalılar gerisini getiremiyordu, 
özlemler yoktu çareler yoktu
Çocuk sarıldı korku ile annesine
Ben seni hiç kızdırmadım, 
kızdırsam beni cezalandırma, 
dışarıya bırakma
Kimseyi tanımıyorum, onlar gibi yürüyemem, 
onlar gibi gideceğim bir yer yok, cezalandırma
Yere düşen kuru yaprak, gibi rüzgârın peşine takılır 
o kuş gibi yok olurum beni bırakma
Hüsran gözler, gözlerde dökülen iki damla kırık gözyaşı,
ızdırab''ın can çekişmesi çaresizlik ve sessizlik
koğuşta halay çekmekte, çaresizce alınan nefesler
çaresizlikte hayalet dolanmakta koğuşta
Kul Mehmet kime söylüyorsun bu sözleri
Gözler görmez feryatları, görmez acıyı gözleri, 
görmesi gereken gözler
Bir gün çıkar, bu feryatlara derman olur,
merhametli olan sözleri ve özleri
Rabbim kurtarsın tüm kader mahkûmları 
ve koğuşun masum çiçeklerini
Mehmet Aluç

İman Seni, Senin Sırrına Ulaştırır


Ey kendi karanlığından kaybolan ve nefsine eşir olan, anla seni karanlığa boğan ve esir eden nefsin. Onu okşayarak şımartma, şımartırsan seni şeytanın kapısına götürür ve ayaklarını da zincir vurdurtur…
Kendi yoluna değil nefsin gösterdiği yola çıktın ve yolda kaldın işte, haydi bırak nefsini yolda, çık yeni bir yola imanı al yüreğine, Kokla Nur Kuran ve gül kokan Resul kokusunu yolunu bulursun… Yeniden keşfet dünyayı, gönlünü, aşkı, kendini haydi durma ne bekliyorsun geçiyor zaman… Haydi, imanı al gönlüne, gönlüne göre düzenleme, gir içine kaybol imanın içinde, onunla sil geçmişi izi kalsa da Rahman onu da siler, sen Rahmana doğru yürü, varamamaktan korkma varamazsan da o yoldasın ya önemli olanda bu değil mi?
Bu semada bir kar tanesi gibi bembeyaz konmak değil midir gönüllere? Gülümsemek, gülümsetmek hatırlanmak değil midir bu âlemdeki misafirliğimiz? Yağ gönüllere bembeyaz kar taneleri gibi bereket gülümsemeler ile yükseklere değil alçak yerlere yağ…
İman seni, senin sırrına ulaştırır, kendi sırrına ulaşınca imanla özgürlüğüne kavuşursun, arkanda iz bırakarak yürü arkanda gelenlerde kendi sırlarını imanla çözsün özgürlüğün tadına varsın hep birlikte.
Nefsin yüreğine sapladığı benlik nefret kin okunu çek çıkar, bırak kanarsa kanasın yüreğin, onu saran Rahman var. Günde binlerce kez gönlünü yoklayan Rahman seninle iken, sen onunla iken kim sana zarar verebilir?
Karanlık gecenin, karanlık gözleri ile bakan nefis ve şeytanı at çıkar gönlünde, ne alacağı nede vereceğin kalmasın gerçi vereceği bir şeyi yok aldatmaktan ömürden gülücüklerini almaktan başka.

Gel gülümseyerek gel Rahmanın Huzuruna
Kalma nefis şeytanla uçurumda yaşama burun buruna
Hem ne uğruna yarın elinden alınacak dünya malı uğruna
Haydi, biraz düşün sen az enine boyuna
Yat kuran Gül kokan resul sünneti iman ile koyun koyuna
Gel gülümseyerek gel Rahmanın Huzuruna
Mehmet Aluç




Aylar Oldu Yanımda



Bir sabah gördüm ayrı düştüğüm maralı
Ah gördüm görmez olaydım oda yürekten yaralı
Kimsesiz perişan kalmış mahzun baktı yüzü karalı
Aylar oldu yanımda gülümser o yarasını sardım saralı

Selvi boyu bükülmüş yürüyemez olmuş
Sırma kirpikleri tel tel dökülmüş
Beni terk edip o zalime vardı varalı yüzü gülmemiş
Aylar oldu yanımda gülümser o yarasını sardım saralı

Dedim göç eyledin burayı bizim elleri
Gitme dedim gülemezsin zordur ırağın halleri
Vardı gitti koşarak sürünerek geldi ağlar gözleri
Aylar oldu yanımda gülümser o yarasını sardım saralı

Gönül bu gözlerindeki yaşlara izin verir mi?
Kul Mehmet’im darda kalması çok güç imiş
Sevenin halinde sevenler anlar gerisi boşa imiş
Aylar oldu yanımda gülümser o yarasını sardım saralı

Mehmet Aluç

30 Mart 2015 Pazartesi

Binlerce Kez Şükürler Olsun Rahman'ım




Yüzüm kara huzuruna geldim Rahmanım
Sen af eyle bu kulunu Rahmeti affı… Sonsuz Rahman'ım
Gül kokan Resulün şefaatine kavuştur Rahmanım
Yüzüm kara huzuruna geldim Rahmanım
Tövbem ile gönlüme nur huzuru verensin Rahmanım
Sana binlerce kez şükürler olsun Rahmanım


Gönüllere Kuran Resul iman ile huzur verensin
Uçurumun kenarında iken kulunu Rahmetinle kurtaransın
Kulun gözlerinde yaşlar aksa merhametinle silensin Rahmanım
Yüzüm kara huzuruna geldim Rahmanım
Sana binlerce kez şükürler olsun Rahmanım

Tüm güzelliği ile kâinatı yaratan
 Gönüllere merhameti verensin Rahmanım
Kulun dertlerle imtihan eyleyensin
Sabırla kulun devam edince
Dermanını anında yetiştirensin Rahmanım
Kul Mehmet’im yüzüm kara huzuruna geldim Rahmanım
Tövbem ile gönlüme nur huzuru verensin Rahmanım
Sana binlerce kez şükürler olsun Rahmanım
Mehmet Aluç

Gönüllerde Esiyor



Müminde olmaz depresyon
İman ile olanda çıkmaz tansiyon
Ortalık kızışında ne depresyon ne tansiyon
İmanla merhametle güzellikle
Ara buluculuk gönüllerde esiyor

Emekler hiç gitmez yabana
İmanla devam et çabana
Teşekkür et birde babana
İmanla merhametle güzellikle
Ara buluculuk gönüllerde esiyor

İman ile gönüllerde eser serinlik
İmandan gayrısını kuyusu derindir
İman ile olmak müminin yeridir
İmanla merhametle güzellikle
Ara buluculuk gönüllerde esiyor

Kul Mehmet’im az gülüver
İmana doğru bir adım atıver
İman ile mazlumlara elini ver
İmanla merhametle güzellikle
Ara buluculuk gönüllerde esiyor

Mehmet Aluç

Yoksa



Gözlerimde akan yaşı silmedin
Hani geliyorum dedin gelmedin
Aylar oldu bir haber göndermedin
Dönülmeyen yere mi gittin sen yar

 Sen gelmedin turnalar da ötmüyor
Gecem artık inan sabah olmuyor
Sensiz lokma boğazımdan geçmiyor
Dönülmeyen yere mi gittin sen yar

Kaldı bakışların gül mevsiminden
Gam çekerim ayrılık hasretinden
Geceler sökülür yar yüreğimden
Dönülmeyen yere mi gittin sen yar

Kul Mehmet’im seni hala beklerim
Yolların gelirsin diye gözlerim
Haberin uçan kuşlardan beklerim
Dönülmeyen yere mi gittin sen yar

Mehmet Aluç©

Gönlündeki Merhameti Avuçlarına Dökmek İçin Gelen Değil Midir Dost?



Ararsın bir dost, gönül yarana merhem olsun candan sarsın diye, canına can olsun diye, kulakların öteleri pür dikkat dinler gözlerin bekler, sanki o ılık dost canlısı nefesi kulağında sana bir adım kadar yakın, bakarsın heyecanla etrafına o merhametle atan kalp atışlarını yüreğinde hissedersin, arkandadır, yanındadır gülümsersin o senden önce gülümsemiştir… Can cana sarılırsın özlemleri gideren yaralı gönlüne merhem olan sarılışı ile…

Gönlündeki çağrıyı duymuş gelmiştir gönülden, dostluk gönülden karşılıksız sevmek değil midir?

Küçük bir kuşun kanadı gibi sevgiyle yüreğinin kanat çırpınışlarını duyarsın, seni alır mutluluklar diyarına bir gülümseyişi ile alır götürür, gönül dostu…

Gönlündeki al nur yanan iman yüzüne yansımıştır hemen fark edersin, gönlündeki merhamet gözlerinde ışıl ışıl parlar, görürsün ve bilirsin, çünkü gönlün hasret kalmıştır böyle bir dosta, ismi yankılanmıştı semada günde beş vakit sen rahmanda isterken, Rahman Kulun duasını kabul etmez mi hem de anında eder, bazen de sabırla bekletirmiş ve en sonunda göndermiştir…

Gönlündeki merhameti avuçlarına dökmek, gönlüne nakşetmek için gelmiştir, ne mutlu sana…

Onun sesine yıllardır hasret kalan yüreğin kopmak üzeredir sevinçten, tatlı sohbeti ile nurlarla bezenmiş NUR Kuran, gül kokan Resul ve iman deryasında gezdirir, anlarsın sana beş vakitte dua ettiğini, anlar senin de günde beş vakit onunla buluşmak için dua ettiğini, dostluğun o muhteşem lezzetini paylaşırsınız Rahmanın huzurunda günde beş vakit secde ile şükür ile…

Dost dediğin, gördüğün anda Rahman’ı, Nur Kuran’ı, Gül kokan Resulü, hatırlatan değil midir? Nur yüzü ile nur gülüşü ile?

Hepimizin böyle bir dostu olması dileği ile selam ve dua ile…

Mehmet Aluç

Not:Bülent Dost Kardeşime İthaf'dır

Kayalıklardaki Tesadüf 1.Bölüm



Kayalıklardaki Tesadüf 1.Bölüm

Kayalıkların kenarında yürüyen genç kadın çok dalgındı. Gözlerinde dökülen yaşlar yanağında sinesine süzülüyordu.

Esen fırtınadan saçları dağılmış, rüzgâr estikçe gözün önünde eserek yüzünü kaplıyordu. Uzaktan bakınca dertli olduğu her halinden belirli idi.

Bir gölge gibi kendini takip eden geçmişinden kaçarcasına kaylıkların ucuna geldi. Uçuruma geldiğinin farkında değildi âdeta.

Bir demet gülmenin mutlu olmanın eseri yüzünde ve yüreğinde yok tu.

Tam adımın uçurumdan atacağı an kolundan yapışan bir el onu yakaladı. O an birden ürperti içinde ayıktı, etrafına bakındı, şaşkındı. Buraya nasıl ne zaman geldiğini hatırlamıyordu. Karşısındaki delikanlı heyecan ve endişe dolu ses tonu ile.

—Hanım efendi ne yaptığınızın farkında mısınız? İntihar etmek istiyorsanız hem çok gençsiniz, hem de intihar etmek problemlerinizi çözmez ki.

Şaşkındı konuşamıyordu.

—Tesadüfen bugün kulübenin tamiratı için uğramıştım, sizi öylesine dikkatsiz şaşkın yürüdüğünüzü görünce koşarak yetiştim, yoksa az kalsın. Neyse çok şükür bir şey olmadı belirli ki ne kadar sevdiyseniz çaresizliğin ıstırabına yakalanmışsınız, hayat bu bazen yakamıza yapıştı mı bırakmıyor. Neden konuşmuyorsunuz? Bana yaslanın kulübeye kadar gidelim biraz uzanın kendinize gelince konuşuruz. Genç kadın delikanlının omzuna yaslanarak kulübeye doğru yürümeye başladılar.

Kulübenin kapısından içeriye girdiler. Delikanlı genç kadını tahtadan yapılmış sedirin üzerine oturttu. Bir bardak su getirerek içmesini sağladı. Genç kadın iki yudum suyu içti tahta sedirin üstüne uzandı.

Karanlık mazinin derinliğinde yavaş yavaş uyanıyordu genç kadın. Alnında terler, gözlerinde yaşlar boşanmaya başladı. Delikanlı hemen koşarak uzanarak yatan genç kadını kaldırdı.

—Ağlamasanız diyeceğim ama ağlamak en güzeli ama fazla ağlamayın, alın gözyaşlarınızı silin.

Delikanlının elinde uzattığı mendili genç kadın alarak akan gözyaşlarını sildi. Delikanlı

—İsmim Remzi, onu çok sevdiğiniz belirli ama onun gittiği yere böyle gidemezsiniz ki. Haydi, bana neler olduğunu anlatın hem böylelikle rahatlamış olursunuz.

—Özür dilerim, inanın o an oraya nasıl hangi duygular içinde geldiğimi hatırlamıyorum. Tek hatırladığım onunla buralara gelmekten çok hoşlandığımızdı, o eski günleri yâd etmek ve rahatlamak için arabamla buraya geldim. Gerisini hatırlamıyorum. Siz ümitsiz aşkımın bende yarattığı derin acıların izini yaşadığım anda yetiştiniz, gelmeseydiniz belki de o uçurumun dibinde cansız yatacaktım. Size müteşekkirim. Bu arada ismim fulya, tanıştığımıza memnun oldum.

Çok şanlısınız her ay buraya gelerek bu kulübede bende sizin gibi o eski mesut mutlu günlerimizi hayal ederek o günleri yaşamaya çalışıyordum. Arabadan inerken gözüme takıldınız. Oysa buralarda yalnız bir genç kadının dolaşması pek hayra alâmet değil diyerekten peşinizden geldim, lâkin siz bir serseri ayyaş gibi kayalıklara doğru yürürken arkanızdan koşarak sizi son anda yakaladım.

Remzi

—Bende memnun oldum, böylesine tanışmak istemezdim, ama nasip kısmet böyle imiş. Şimdi sıyrılın sizi saran umutsuzluk ve hasret örtülerinden. Yeniden bir güneş doğdu artık bundan sonra sizin için. Az önce ölüme giden siz ve şimdi capcanlı hayatı yaşayan siz.

Fulya

—Çok haklısınız, saatlerce yüreğimi parçalayan hoyrat ayrılığın acılarından kurtulmak öyle birden bire olmuyor, ama bundan kurtulmaya çalışacağıma inana bilirsiniz, çünkü sizin dediğiniz gibi az önce ölüme giden ben ve şimdi capcanlı hayatı şimdi yaşayan ben. Biliyorum yapmaya çalıştığım hoş bir davranış değildi ama.

Mehmet Aluç

Devam edecek...

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

29 Mart 2015 Pazar

İman İle Dönüyor Âlem



Mümindir sözünde duran
Ondan gayrısının işi yalan dolan
Nefis şeytan ile oyalan
Müminin gönlün açan güller nurdan
Şevkle okur mümin tatbik edilir ömre nur Kuran

Mümin konuşurken konuşmaz ezbere
Açmaz gönüllerde hiçbir zaman yara bere
Hak yemez haksız yere
Şevkle okur mümin tatbik edilir ömre nur Kuran

Her gördüğüne verir selam
Dilinde dökülür nurdan kelam
İman ile eder yoluna devam
Şevkle okur mümin tatbik edilir ömre nur Kuran

Kul Mehmet’im iman ile dönüyor âlem
Gerçekleri imanı yazsın kalem
Müminlere gönülden olsun selam
Şevkle okur mümin tatbik edilir ömre nur Kuran

Mehmet Aluç


Yayınlarım

Bugünü Elinden Alına Adam Geleceği İçin Ne Yapabilir?

  Bugünü Elinden Alına Adam, Geleceği İçin Ne Yapabilir? Cevaplarınızı bekliyorum. Mehmet Aluç