Bu Blogda Ara

10 Mart 2015 Salı

Zaman Gelir Geçer


gönül,aşk,


Gönül dediğin kâinatın gülümseten dili
İster genç ister ihtiyar gülümser her an
Şarj eyle gülümseme ile bitmez pili
Zaman gelir geçer mutluluğun bitmez her zaman


Saçına dolsa da aklar yalnızlığı siler gönül gülümserken
Karanlıklara ışık dolar bir anda dağıtırken
Rüzgâr yetişemez hızına gönüller gülümserken
Zaman gelir geçer mutluluğun bitmez her zaman


Kul Mehmet’im tutuşur gönül aşk ile
Söndürür sevgili gülümseme ile
Sende koş ona merhamet ile
Zaman gelir geçer mutluluğun bitmez her zaman


Mehmet Aluç

Gönül Dileklerim

gönül,iman,


O kadar çok kalbim iman ile dolmasını isterim ki dağıtayım tüm kullara gönülde nefret, kin kalmasın sadece merhamet ile iman gezsin damarlarımızda…

İsterim ki gönüller gönülleri benden çok sevsin, gönüller neşe içinde coşsun, Âlem mutlulukla coşkun. Sevgisizlikle insanları ezenler başları önünde utansın, koşarak bize doğru gelsin gönlü sevgi ile dolsun…

Ağlayanların yanına varıp gönül güzelliği ve merhamet ile gözyaşlarını silerek, sen ağlama gül, ben senin yerine ağlamak isterim demek isterim ve gönlü insanlara kapalı olan yalnızlıkla ağlayan bu kardeşim, gönül kapısını bana ve cümle insanlara açmanın mutluluğu ile bana sarılsın.

Ölüm hayatın sonu değil, yeni nurla dolu yeni ve sonsuz bir âleme gitmenin, Rahman ve Resul ile buluşmanın tek geçiş köprüsüdür.

İsterim ki insanlar hep gülsün, son yolculuğa giderken onu uğurlayanlarda ona kavuşmak için sadece merhamet ile gülümsesin…


Mehmet Aluç

Nura gark oldu gönlümüz

Rahman,nur,


Kâinatı süsleyen gönlüm ile vardım Kul yanına
Rahman bizi kardeş yapmış Resul dedi canım olsun canına
Yalnızlığın damarını parçalayalım dedim ol Yaradan aşkına
          İman nuru gezsin damarımızda                    
Karanlıklara nurdan ihram giydirelim Resul aşkına

Beraber secde ile teslim olalım Rahman’a dedim
Sen gönlümü okudun ben hazırım secde ile Miraç edelim gönlü dedi
Yıktık benliği vardık Rahman huzuruna hiçliğimizi anladık
 Secdede kaldık sanki ebedi

Tavaf eyledik kâinatı hiçliğimizle Rahmanın huzurunda
Titreyen dudaklarımızda Sadakallahülazim dedik
Nura gark oldu gönlümüz meleklerin kalem sesleri eşliğinde
Yazılırken tüm sevaplar silinen günahların nurlu secde anında


Kul Mehmet’im iman kâinatı tavaf ediyor gör arşı
Sakın sen olma insanların görüşlerine karşı
Kuran Resul İman ile ol sen gönlüne al aşkı
Melekler aşkı indirirken aç gönlün kapısın insanlara
Olma sakın sen eli sıkı
Mehmet Aluç







9 Mart 2015 Pazartesi

Aşıklarımız Hayatı ve eserleri...

Aşıklarımız,

Ali Baki


Faydasız sohbette bulunma zahit
Aşık meclisinde irfan isterler
Surete bürünüp olma mukallit
Sadakat babında burhan isterler

             Ali Baki gönül olmazsa ayık
             Doğmaz can evine nur-i hakayık
             Olmak için ali makama layık
             Ulu padişahtan ferman isterler



   1897–1956. Merzifon’un Harız (şimdiki adı Gümüştepe) köyünde doğdu. Babası, devrinin büyük aşıklarından Sıdkı Baba, annesi Alaca’nın İmadhöyüğü köyünden Hatice’dir.

Bin üç yüz on üçte dünyaya geldim
On iki yaşımda ben öksüz kaldım
Sinnim on yedide bir mahlas aldım
Şuaradan Sıdkı Baba oğluyum

Ali Baki’nin çocukluğu köyde geçti. İlk eğitimi babası ve sürekli gidip geldiği Hacı Bektaş Dergahından aldı. Sıdkı Baba’nın Hacı Bektaş Dergahında aldığı eğitim, misyon ve şairliği düşünüldüğünde, Ali Baki’nin babasından aldığı eğitimin derecesini anlaşılır.

Ali Baki’nin daha ilk gençliğinden itibaren içlerinde Yanbolulu Ali Türabi Baba da olmak üzere birçok başka aşık/şairin eserlerini kaleme alıp divanını tutması, kendi şiirlerini kendi eliyle yazarak cönkler oluşturması, şiirlerinde ortaya çıkar dilinde Arapça Farsça kelimelerin yanında, bazı ayetlerinde geçmesi onun aldığı eğitimin düzeyi açısından yeterli delil sayılır.

Bunun yanında şairlik eğitimi de Sıdkı Baba tarafından verilmiştir. Çoğu zaman babasının yanında oluşu, hatta onunla doğu cephesine gönüllü alaya katılarak gitmesi, bazı seyahatlerde bile yanından ayrılmayışı, gittiği yerlerde ve özellikle inanç merkezli yerlerde birçok aşıkla karşılaşması şüphesiz şairliğinin ilerlemesinde etkili olmuştur.

1915 yılı buhranlarında, kendisi de şair olan Şeyh Cemaleddin Çelebi başkanlığında oluşturulan Gönüllü Mücahidin Alayına, babası yüzbaşı rütbesiyle, kendisi de babasının yanında bu alaya katılarak, doğu cephesine gitti.

Ali Baki, askerliğini Amasya’da yaptı. Askerlikte terzilik ve marangozluk öğrendi. Askerlik dönüşü Harız’da terziliği, ihtiyarlık ve hastalığı sebebiyle takatten kesilinceye dek de marangozluğu sürdürdü.

Babasının bazı gezilerine katıldı. Bulunduğu her yerde bilgisi ve hilmi ile öne çıktı. Gerçeği ve sahip olduğu düşüncesini açıkça savunmuş yeri geldiğinde bunu çekinmeden ifade etti. Halk tarafından sevildi, yüksek derecede saygı duyuldu. Bu özellikleri yaşayanlarca övgü ile anlatılmaktadır. Hizmet anlayışı ile köyünde fahri imamlık yapıp, ayini cemde yer aldı. Köy ve insanlık lehine olan oluşumlarda yer aldı. Kendi köyünden Safiye ile yaptığı evlilikten 3 erkek 3 kız 6 çocuğu oldu. Soyadı kanunundan sonra Gül soyadını aldılar.

Son yıllarında rahatsızlandı ve Adana’da görevli olan oğlu Muhsin Gül’ün yanına gitti. 1956 yılı Aralık ayı sonunda Harız’da vefat etti. Sözlü vasiyeti gereği köy mezarlığı haricinde Göğce Dede tepesinde toprağa verildi. Kendisi gibi şair olan küçük kardeşi Hamdullah’ın mezarı da buradadır.

Ali Baki, öteki şairlerin yanında kendi şiirlerini de yazarak biraraya topladı. Divanı Ali Baki adıyla 3 defterden oluşan ve 1000’in üzerinde olan şiirlerinin oğlu Muhsin Gül tarafından yayını tasarlanmaktadır.

Kerem Eyle adlı ilk şiirini 17 yaşında yazdı.

Halk edebiyatı geleneğinde görülen »bade« kavramı Alevi-Bektaşi edebiyatında daha çok »dolu« olarak geçmektedir. Bu boyutuyla »dolu« içme durumu Ali Baki’de de gündeme gelmektedir. Bu durumu bazı şiirlerinde şöyle dile getirmektedir:

Tarikat babında açtı yolumu
Dest-i paki ile sundu dolumu
Marifete doğru açtım kolumu
Çektim bu sineme hakikat aldım

Koydu mahlasımı hem Ali Baki
Şükür maksuduma kıldı mülaki
Hak yolunda yoldaş eyledi aşkı
On yedi yaşımda icazet aldım

Doluyu, Merzifon’un ulularından Horasan kökenli Piri Baba elinden aldığını şiirlerinde işlemektedir.

Piri Baba Sultan girdi düşüme
Ellerinden dolu sundu bu gece
Muhabbet levhasın taktı döşüme
Gönül hanesine kondu bu gece

Çöğür ve cura çalan Ali Baki, şiirlerinde, tasavvufun yanında sevda, doğa, (özellikle dar düşünceye) hiciv konularıyla birlikte hemen her konuyu işlemiştir. Koşma (11’li) ve semai (8’li) türünde şiir yazmıştır.

Şiirleri genelde 5 dörtlükten oluşan Ali Baki, bunun yanında 3, 7 ya da 9 dörtlükten oluşan örnekler de vermiştir.

Ali Baki’nin burada yer alan tüm şiirleri ilk kez yayınlanmaktadır.


Eserlerinden bazıları:

Kerem Eyle

Tamire muhtacım şahım efendim
Düzelt kamburumu yon kerem eyle
Aşkın kapısın aç çözüver bendim
Olmasın yüreğim hun kerem eyle

Baltadan çıkmayım sürersen rende
Bu mürde kalbimi edersin zinde
Himmetin bahrine gark olam ben de
Bu aşkın badesin sun kerem eyle

İntizar çektirme uzundur yollar
Bekliyor ben gibi nice bin kullar
Nevbahar erişsin açılsın güller
Gönül bahçesine kon kerem eyle

Herkesi dahil-i irfan edersin
Sevdiğine lutfun ihsan edersin
Niçün benden böyle nihan edersin
Bana da yönünü dön kerem eyle

Firkatın narına eyleme ihrak
Benide kapında gel eyle çırak
Bu Ali Baki’nin haline bir bak
Hasretle geçmiyor gün kerem eyle


Olmayınca

Aşıka dünyanın zevki görünmez
Sineye çekmeye yar olmayınca
Muhabbet libasın kimse giyemez
Hak aşkı kalbinde var olmayınca

Aramayan isteğini bulamaz
Gönül arzusuna vasıl olamaz
Pervane dünyadan lezzet alamaz
Cismini yakmaya nar olmayınca

Leyla halk olmasa Mecnun olmazdı
Şirinsiz Ferhat da kaya delmezdi
Güllerin kıymetin kimse bilmezdi
Gülşende bülbül-i zar olmayınca

Takdirde olacak olur kaçılmaz
Güneş doğmayınca ziya saçılmaz
Aşkın bahçesinde güller açılmaz
Etrafın çevirmiş har olmayınca

Dertli olan derdin tabibe deşer
Aşık olan aşkın narında pişer
Ali Baki böyle aşka mı düşer
Nitekim ucunda kar olmayınca


Güzel

Sevdana düşeli bin parelendim
Kurudu çeşmimin yaşları güzel
Gamzen oku değdi çok yaralandım
Sızılar bağrımın başları güzel

Aşkınla eseri meyhane oldum
Yandım ateşine pervane oldum
Al tımarhanene divane oldum
Görünce o hilal kaşları güzel

Ali Baki derdim gelmez beyana
Hasretinle bağrım döndü biryana
Yeter kar eyledi gayri bu cana
Adûnun attığı taşları güzel

Kaynak:http://www.radyodoga.com.tr/Ozanlar-24-ali-baki.aspx

Edebiyat Haberleri-Güncel-

Ünlü yazarın gizemli aşk romanı gün yüzüne çıktı,roman

Ünlü yazarın gizemli aşk romanı gün yüzüne çıktı

 Gizli aşk romanı ortaya çıktı! Ünlü yazarın gizemli romanı gün yüzüne çıktı
Ünlü Kırgız yazar Cengiz Aytmatov'un kızı Şirin Aytmatova babasının basılmayan romanını bulduğunu söyledi.
Aytmatova, kendisi dışında kimse tarafından okunmamış olan romanın Büyük Çüy Kanalı'nın inşa döneminde yazıldığını ve tarihî aşk romanı olduğunu iddia etti.
Aytmatov'un çalışma odasında el yazması şeklinde bulunan romanın basılı halinde 200 sayfalık kitap haline geleceğini belirten Aytmatova, romanın iki sayfasının ise kayıp olduğunu söyledi.

"Yeryüzü ve Flüt" adlı romanın 1940'lı yıllarda Büyük Çüy Kanalı'nın inşa çalışmaları dönemini hatırlayan baş kahramanın anısı şeklinde yazıldı. Söz konusu çalışma İpek Yolu üzerinde gerçekleştiğinden aynı zamanda arkeolojik kazılar da gerçekleşmişti. Romanın baş kahramanı Budda heykeli bulur ve hikâye örgüsü devam eder.

Şirin Aytmatova'ya göre Sovyetler Birliği dönemindeki Kırgızistan hakkında çok az bilgi var. Roman o dönemi göz önüne seriyor.
Aytmatova, "Roman tarihî olmakla beraber aşk romanıdır," sözleriyle romanın heyecan dolu olacağını dile getirdi.
"Cemile" gibi dünyanın en güzel aşk romanlarını yazan Cengiz Aytmatov'un "Selvi Boylum Al Yazmalım" adlı romanı, 1976 yılında yönetmen Atıf Yılmaz tarafından sinemaya uyarlanarak, Türk sinemasının efsaneleri arasına yerleşmişti.

CHA
Kaynak:http://kaanil.blogcu.com/unlu-yazarin-gizemli-ask-romani-gun-yuzune-cikti/12996880

Her Götürmeyişin'de Kanatlarım Kırıldı



his,gülümseme,tükeniş,düşlerim

Kaybettiklerim den sonra sen geldin yanıma
Amorf sözlerinle gözlerinle içimde büyüdün
Sorguladın düşlerimi hislerimi kaybettiklerimi sormadan
Düşlerim tükenişliğim zaten buruktu anlamadın beni
Sessizce bekledim beni anlamanı
Tükenmişliğimle yanımda kalmanı
Alıp beni uzaklara gülümsemelerin ocağına götürmeni istedim
Götürmedin beni her götürmeyişin'de kanatlarım kırıldı
Yenilgiler yanılgılar ruhumu sarmıştı dinledim gece gündüz sessizce
Anlamak istedim bulunmayan soruların tehlikeli bakışlarında
Ne ben anlayabildim ne sen beni anlayabildin
Çizik gülüşümün baharında
Ne sen kovaladın tatlı gülüşünle
Ne de düşlerim beni kovaladı yarına varmak için
Bu duyarsız sokakları ve şehri sevemedim aynı senin gibi
Zaten beni de kimse sevemedi tesadüfen bir bakışla
Alıp beni uzaklara gülümsemelerin ocağına götürmeni istedim
Götürmedin beni her götürmeyişinde kanatlarım kırıldı
Mehmet Aluç


Amorf: Biçimsiz.

Bırakın Çocuklar Oyun Oynasın



Çocuk,oyun,
Oturmuşum bahçede koltuğumda
Oyun oynayan çocukları seyrediyorum
Masum gözlerindeki mutluluklarını tada tada
Çıktı amcanın birisi hırsla koşa koşa
Dağıttı masum çocukların oyununu sırıta sırıta
Bağırdım haykırırcasına bırakın oynasın çocuklar
Çocukluğu yaşaya yaşaya umutla
Hayatları değişene kadar çocukça
Bir çocuğun ana vatanı oyunlardır
Çocukluğunu doya doya yaşamasıdır
Onların sevgisidir oyun
Çocuklar bana baktı hayretler içinde
Amca hala elindeki sopa ile çocukları kovalıyordu
Kan ter içinde.
Haklıydı belki çocukluğunu yaşamamış kaybetmişti
Çocukluğunu yitirmişti çocukluğunu yaşarken, bilinmezdi
Bilinen yaşayamadıklarımıza izin vermekti
Güneşin altında uyuyan çocukluğumuzun uyanmasına izin vermekti
Pes etti az sonra
Çocukları çağırdım bahçeme
Onlar oynadı ben seyrettim
Çünkü bende çocukken çocukluk dilimi kaybetmiştim
Yaşayamadım çocukluğumu, şimdi onların dilinde
Yaşıyorum kaybettiğim çocukluk dilimi
Artık hatırlıyorum çocukluk dilini
Yitirmiş olduğum çocukluk günümü, kendimi.

MEHMET ALUÇ

Gül yüzüne hayran olduğum



hayran,


Ey gül yüzüne hayran olduğum
Yüzün çevirme bedbaht olurum

Ay bakışınla bak yüzüme can bulduğum
Kaçırma bakışını hayal olurum

Uzat pamuk ellerini kaçırma ellerimden hayat bulduğum
Bakışlarında çiçek gibi solar kurumuş yaprak olurum

Ilık nefesin yüzümde bahar gibi gezinsin gönlü nakışlım
Kaçma benden musallada yatan ceset olurum

Seni sevdiğim hakikattir inan sözlerime bahar bakışlım
Kaçma benden viran olmuş şehir olurum

Mehmet Aluç



__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

Hasretinle Yaşatma



hasret,

Bakışların sanki yüreğime saplanan ok
Sanma sensiz bana mutluluk yok
Sever görünüp sevgisizliğine artık karnım tok
Ya gel hasretinle yaşatma Ya da çek git dünyamda

Yeter ağlatma artık bu canı
Aşksız akar bu kulun kanı
Gülmeyen gözlerin bana ayan
Bana gülersin diye günleri bu kuldur sayan
Ya gel hasretinle yaşatma Ya da çek git dünyamda

Kul Mehmet sensiz aşkı neylesin
Seni sevmediğimi bilen bir kul söylesin
Ayrılığın hasretini bu gönlüm görmesin
Ya gel hasretinle yaşatma Ya da çek git dünyamda
Mehmet Aluç


8 Mart 2015 Pazar

Istırapla

zaman,ıstırap,zalim,elem,


Zaman ağlar o zalimin elinde
Bekler zaman zamanı o gününde
Ağlar zalim sonsuz elem içinde
Göçün almış giderken ıstırapla

Yanına kalır sanan yanar ağlar
Her günü kederle ıstırap kaplar
O zaman da zalim ateşte kaynar
Göçün almış giderken ıstırapla

Yolu yıkan yıkılır kalır yolsuz
Bir anda bakar kalmış zalim donsuz
Acıları zaten onun hep sonsuz
Göçün almış giderken ıstırapla

Mehmet Aluç

Güç Ve İrade

iman,Rahman,Resul,


Bir işin olması için güç ve iradenin olması gerekir
Bunu bilmeyen yoktur herkes bunu bilir
Gücümüz ve irademiz dışında olan ölüm
Mevsimler hayat kader iyilik güzellik
Bize bu gücü azaları kâinatı sunan veren Rahmandır
Bunlar ile hayatımıza hüküm eden yaratıcımız Yüce Rahmandır
Neden bazıları buna inanmaz şaşarım
Boş hezeyanlar peşinde koşar şaşkın bakarım
Yapılan hezeyan olduğunu söylesen güler geçer
Ömrünü ahiretini heba eder
Tabiat derler
Tabiat nedir?
Rahmanın mevsimler ile bize gösterdiği gücü
Yazın her şey yemyeşil capcanlı
Sonbaharda yavaş yavaş gider o yeşillik ve canlılık
Kış gelir ölür mevsim beyaz kefene bürünür
Yaz gelir yeşerir tekrar canlanır mevsim
Der ki Rahman
Ey kulum gücün var diye güvenme
İnsanları kendi çıkarın için ezme
Tükenir o güvendiğin aciz gücün
Yavaş yavaş biter sararır
Ölüm anında alırım verdiğim o canı ve içinde solan gücünü
Ahiret anında tekrar veririm o ölen bedenine can çekerim hesaba
Bak gör ve anla der, lakin anlayamaz bazıları
Yakar yıkar kendi çıkarı için
Lakin kendisi yıkılır
Kula verilen bu hayat güzellik kuvvet
İyiliğin mimarı içindir
İmtihan edilmek içindir
Bakar kulu karanlık bir an için
Kazancı ile bir mum alıp yakıyor mu?
Bakar yakan yıkan var ise
Kulu yeniden inşa ederek
Yıkanı doğru olanı hatırlatıyor mu?
Kavrulurken sineler
O sinedeki yangına bir damla su taşıyan var mı?
Rahman görmek istiyor
Bu nedenle bizdeki güç bunun içindir
Rüzgâr esince önüne kattığını alıp götürür
Rahman da bakar Kulu da estirince sahte rüzgâr deli gönüllerce
Sevinçleri mutlulukları alıp götürürken
Önüne set olabiliyor mu?
Fikri
Zikri
Gücü
Düşüncesi ile
Gönderdiği iman ile nurlar saçan Kuran ile
Resulü gül kokan Resul sünneti ile
Düşünce adımları varıyor mu doğru menzile
Yoksa kulu doğru menzil yolunu değiştiriyor mu o solacak olan gücüyle
Görmek ister sınamak ister
Zordur bu şekilde iyiliği imanı kuranı Resulü taşımak
Her gönül taşıyamaz özeldir
Her şeyi Yaratanın Rahman olduğunu bilmek
Ölümden sonra hesap verileceğini bilmek çok kolaydır
Bakmak, düşünceye başka düşüncelerin karanlık ışığını katmadan bakmak gerekir
Bakmak gerekir ki görülebilsin
Hissetmek için hislerin içine karanlık hissiz düşünceleri katmamak gerek
Görebilmek için
İman coşar gönülde
Kapatırsan gönül kapısın ömrünü yakarsın nefis şeytan yolunda ömrünü de
Ahirette hesap vermek zor olur
Bembeyaz açan gül var
Kırmızı yapmak için kana bulamaya gerek yok ey davar
Bak yanında açan kırmızı gül var
Gönlün imanın önüne çekme duvar
Yürüme tankla füzesavar ’la ey davar
Yıkarken sen yıkılıyorsun azar azar
Bil ey davar mezarın kim kazar yine yok ettiğin insan kazar
Alıp gitme tek başına kendi fikrinle ey azar olan azar
Nefsin şeytanın ile beraber olanlar kuyunu kazar
Hemen gitme bak kainata
Mevsimlere
Derin sonsuz alevli kuyuya düşeceksin gitme
Bak kainata Kuran kitabına
Terk edilmiş olan yüreğin ile güzellik sunamazsın
Saklayamıyorum hisleri
Sanma başkalarına imanı yüreğinde olanlara bunları söylüyorum
Ben sana söylüyorum ağlanacak haline gülen
Ne yaptığını bilmeyen
Yakıp yıkan
Terk edip imanı güzelliği, nefis şeytan ile giden
Sana, miras hakkı olmadan miras yiyen
Helal var iken haram yiyen
Kazancı olmadan kazanmaya çalışan
Kazanmak için ezip geçen
Elindeki parayı az gören azan
Ecel gelince ecel elinde alan
Öyle bakma kızarcasına bakan
Yol alırken yıkan…
Duy
Bak
Gör
Duy
Hisset
Karanlığı aydınlatan
Nuru gör
Mehmet Aluç





Sekiz Mart Kadınlar günü kimin umurunda ki?

şiddet,kadın,mart,



Bugün onun günüydü mutlulukla gülümsemesi gereken, ama gözlerinde kanlı yaşlar akıyordu, yüreği kanıyordu bu kadının…

Gencecik taze çiçeği yaprağı umutla açandı, bir günde soldurdular acımasızca.
Babası bir dönüm tarla uğruna, hasta olan delikanlı ile evlendirdi dul kalmasını göze alarak. Hasta olan delikanlının babası, oğlunun mürüvvetini görmek için genç kızın hayallerini görmeden hissetmeden avuç avuç paraları savurmuştu, bir genç kızın evlendikten sonra, bir gecede kadın olan hayallerini umutlarını hissetmeden!

Âlem merhamet ile dönerken, gönüllerde merhametten eser yoktu, işte bu gün o kadının günüydü, gülümsemesi gereken, ama gözlerinde kanlı yaşlar akıyordu, yüreği kanıyordu bu kadının…

Titreyen prangalı ağzı dili ile hayır diyemedi, demek istedi ise silah tehdidi ile hayatını riske atarak kabul etti. Zaten kabul etmesi ölümüydü, ama dedi neyse, belki gülümserim bellimi olur…

Daha sonrasında titreyen dili ile bir ah çekti eşi öldüğü gün, dul kalmıştı daha gülümsemeden anne olmadan, gülüşlerini de eşi ile mezara gömdü…

Halini sormayan gölgelerle yaşarken şimdi ise dul kalarak yaşayacaktı, hor bakışların altında…

Çoktan terk edilmiş yüreğinin soğuklarında titredi kaldı, oysa bugün o kadının günüydü, mutlulukla gülümsemesi gereken, ama gözlerinde kanlı yaşlar akıyordu, yüreği kanıyordu bu kadının…Ufukta, hayallerine hayatına kan sıçramıştı görüyordu biliyordu buna rağmen kadın olarak çilelere boyun eğerek yaşıyordu kadındı hor görülmesine ezilmesine rağmen bugün onun günüydü!

Şiirler onun için yazılsa da gerçek bu değildi, biliyordu. Kaçtıkça çileli bakışlar, yakışlar, yükler koynuna sokuluyordu, kaçamıyordu… Kanadıkça yarası tuz basıyordu acısı ile feryat ederken, oysa yarasına basacak tuzu da kalmamıştı. Kadındı her zaman ağlardı, gönül bağı dağılmış kim bakar, yüreği yanmış oturur ağlar kim duyar kadındı o.

Oysa o ana olacak kadındı, Rahman ayakaltına cenneti sermişti, topluma nesil yetiştiren ocaktı, namusumuzun bekçisi idi kimin umurunda! Sabah öğlen akşam yemek hazırla, temizlik yap, çocukları eğit, akşam olunca yatağa gir… Ondan sonrası kimin umurunda ki!

 Yüreğinde barış için uçan güvercinlerin sesini sağır sultan duydu, lakin başka duyan olmadı…
Yine de Bu gün senin günün kadınımız, annemiz, bacımız… Sekiz mart kadınlar günün kutlu olsun.


Mehmet Aluç

Sekiz Mart kadınlar günü




sekiz,mart,kadınlar,günü,çile,


Kadını çile ile yoğurduk dış kapıya bıraktık
Gözünde yaşları gece gündüz oluk oluk akıttırdık
Sefamız için biraz yüzüne güldük sonra yorgandan aşağıya ittik
Sekiz Mart günün kutlu olsun çileli kadınlar analar bacılar…

Anne olan kadın gülümseyen bakışlarıyla
Eş olan kadın sımsıcak kollarıyla
Ev idaresi ile düzenleyen kadın sevincin yakışıyla
Kendine zamanı kalmayan yine kadın çileli bakışıyla
Sekiz Mart günün kutlu olsun çileli kadınlar analar bacılar…

Bir gün evlenir kız iken bir gecede kadın olur
Kocası olur hor bakışların altında dul kalır
Boşanmak ister hayatına pranga vurulur
Birey olmak tek başına yaşamak ister mezar gösterilir
Sekiz Mart günün kutlu olsun çileli kadınlar analar bacılar…

Kul Mehmet’im kadınların çilesi bu âlemde bitmez
Dünya kadınlar günü bu nedenle hakkı ile yerine getirilmez
Birey olarak gönül kapımızı merhamet ile açmazsak bu yara kapanmaz
Yüreğinde barış güvercini uçuran kadının yüreği görülmezse yol alınmaz
Sekiz Mart günün kutlu olsun çileli kadınlar analar bacılar…

Mehmet Aluç

Edebiyat Haberleri Güncel-3-

İlber Ortaylı’dan “İstanbul’dan Sayfalar”

FavoriteOkuma listeme ekle
İstanbul, sayfalar, tarih,İlber Ortaylı’nın “İstanbul’dan Sayfalar” adlı kitabı İnkılâp Kitabevi tarafından yayımlandı.
İlber Ortaylı; diliyle, tarihiyle, kültürüyle var olan eşsiz bir hazinenin, bir dünya başkentinin sayfalarını aralıyor.
Asitane, Deraliyye, Dar-ül hilâfet’il aliyye, Dar’üssaadet, Dersaadet, İslambol gibi pek çok ismi vardır İstanbul’un… Sayfaları çevirmekle bitmeyen bir kitap, seyrine doyum olmayan bir resimdir İstanbul. Bu şehirde uygarlık tarihinin her anından, her bucağından kalıntılar, renkler vardır ve bugün de ilginç bir değişimin içindedir.
Sultanahmet Meydanı, Beyazıt, Bâbıâli, Beyoğlu, Pera, Tarlabaşı, Balat, Eyüp, Kumkapı ve Taksim’den yola çıkan İstanbul’dan Sayfalar sokaklarından meydanlarına, camilerinden mezarlıklarına, ulema semtlerinden eğlence mekânlarına, kütüphanelerinden meyhanelerine benzersiz bir İstanbul yolculuğu.
edebiyathaber.net (6 Mart 2015)
- See more at: http://www.edebiyathaber.net/ilber-ortaylidan-istanbuldan-sayfalar/#sthash.ePmnLHzW.dpuf

Edebiyat Haberleri Güncel-2-

2015 Necati Cumalı Öykü Ödülü Ercan y Yılmaz’ın

FavoriteOkuma listeme ekle
Edebiyat,öykü,yarışma,necati cumali,Urla Belediyesi ile Cumalı-Seferis Gökyüzü Kültür ve Sanat Derneği işbirliğiyle bu yıl ikincisi düzenlenen Necati Cumalı Edebiyat Ödülü’nün kazananı belli oldu. Öykü dalındaki ödülün sahibi “On Üç Sıfır Sıfır” kitabı ile Ercan y Yılmaz oldu.
Yazın hayatına katkıda bulunmak, genç yazarları teşvik etmek ve desteklemek amacı ile düzenlenen Necati Cumalı Edebiyat Ödülü töreni, 12 Ocak 2015’te Urla Atatürk Kültür Merkezi’nde gerçekleşecek.
Seçici Kurul listesini Nursel Duruel, Firuzan, Semih Gümüş, Hasan Özkılıç, Özcan Karabulut’un oluşturduğu ödülün miktarı 10 bin lira olarak belirlendi.
İlki Ocak 2014’te şiir dalında verilen ödül, Ocak 2015’te öykü; izleyen yıllarda ise dönüşümlü olarak roman ve oyun dallarında sunulacak.
edebiyathaber.net (2 Ocak 2015)
-Kaynak: http://www.edebiyathaber.net/2015-necati-cumali-oyku-odulu-ercan-y-yilmazin/#sthash.WicJIDVJ.dpuf

Yayınlarım

Bugünü Elinden Alına Adam Geleceği İçin Ne Yapabilir?

  Bugünü Elinden Alına Adam, Geleceği İçin Ne Yapabilir? Cevaplarınızı bekliyorum. Mehmet Aluç