Bu Blogda Ara

22 Şubat 2015 Pazar

Garip Bülbül Gönül Bağında

                            


Yüreğinde har ile yola çıkan yolcu, acele etme gönlün baharları görecek sen sabırla sevmek için gönül kapını açık tut.

Garip bülbül gönül bağında çiçek yok diye feryat figan eylese de üzülme sen, umutla gönlünde bahar çiçeklerini yetiştirmeye başla, hem bülbülün figanı durur hem de gönlündeki bahar çiçeklerinin kokusunu güzelliğini gören seni candan sevmek için sana koşarak gelir.

Sen muhabbet için, muhabbete gönül ver, muhabbeti aşk çiçekleri ile donat, bakarsın muhabbetin güzelliğine çekiciliğine hayran olan bir sevgili sana hayran hayran bakar, gönül güzelliğinin sarayına kurulmak, seninle bir ömür yaşamak ister, sen yeter ki gönül kapını aç, aşk çiçekleri ile donat…

Gönlünde aşk türkülerini badı sabah gönder esen yel ile bu türkülerine kulak veren olacaktır ve duyan sana gelecektir.  Seni gönülden senin ummadığın bir aşk sevgi seli ile kucaklayacak mutluluğun deryasında yaşatacaktır bir ömür boyu, sen yeter ki umudunu kaybetme, gönlünde aşk çiçeklerini sevgiyi aşkı soldurtma, yalan dolan sevgisizlik ile donatma…

Yüreğinde kanayan yarana tabip bulunmaz deme sakın. Rahman her an seninle seni bir sürekliğine sınamak ister, hatta gönlünün duvarlarını çelik zırh ile donatman için bir süreliğine yalnızmışsın hissi verdirse de, unutma her an seninle. 

Çaren her an sabırla şükürle yürüdüğün yolun ya ortasında ya sonundadır, az çilede olsa sabırla devam et, senin gönlünün, kanayan yaranın tabibi muhakkak vardır ve Rahman, kimseyi yalnız ve çaresiz bırakmaz. Selam ve dua ile…

Candan sevmeyince canan bulunmaz
Aşk ile aranmayınca aşkın yoluna çıkılmaz
Sefa için çile çekmeyen yolun sonuna varamaz
Sen aşk için yan gönül seven karşına elbet çıkar gönül



Mehmet Aluç

Birileri Ne Demiş? Ben Ne Demişim? -3-




Albert Einstein: Açlıktan karnı guruldayandan dürüst politikacı olmaz.

Ülkemizde hep karnı tok olanlar politikacı oluyor, ama hiç açların halinden anlamıyor, yedikçe yiyor. Aç olanda politikacı elbette olur, acın halinden anlar, zaten karnı tok olanlar için bir şey yapmaya da gerek yok. Karnı aç olan doyana kadar yer, tok olan patlayana kadar yer, buda size kapak olsun bir şey bildiğini sananlar.

Albert Einstein: İnancı dışlayan bilim topal, bilimi dışlayan din kördür.

Bilim şimdiye kadar İslam’a kucak açmadı ki Osmanlıdan sonra veya siz batılı kendini bir şey sananlar, din, bilim ilim çinde de olsa da git öğren diyor, ama bunu duymayan görmeyen bilmeyen yine de sizlersiniz…

Albert Einstein: Aynı anda, hem savaşa hazırlanıp, hem de savaşı önleyemezsiniz.

Savaşı önlemeye çalışan kim var bu âlemde, siz batılılar gözü aç insanlar üç beş dolar için devamlı savaş, fitne peşinde koşuyor. Bir tek silah satmak için yıllarca çalışırsınız, bir insana bir lokma ekmek vermemek umman umman kaçarsınız.

Mehmet Aluç

DİVAN ŞAİRİ AHMED PAŞA...




Doğum yeri Edirne. Ama doğum tarihi bilinmiyor. Ciddi bir öğrenim gördü. Bursa’da müderrislik, Edirne’de kadılık yaptı. Bazı sancak beyliklerinde bulundu. İkinci Beyazıt zamanında Bursa sancak beyliğine atandı. 1497’de Bursa’da öldü. XV. yüzyılın en büyük divan ozanıdır. Kendi çağında "şairlerin sultanı" diye anıldığı biliniyor. Gazel ve kasideleriyle dikkat çeker. Şarkı ve murabbada da olgun örneklerini verdi. Dizeleri divan şiirinin söz ve anlam özellikleriyle örülüdür. Farsça ve Arapça’yı ustaca kullanır. Ünü Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırlarını aştı. Kendisinden sonraki divan şairleri Ahmed Paşa’nın birçok şiirine benzetiler yazdı.

XV. yüzyılda yaşamış olan Ahmet Paşa, dönemin konuşma dilini şiirlerine yansıtmış olmanın yanında bir devlet adamıdır. Fatih Sultan Mehmed'in hocası ve sohbet arkadaşıdır. Osmanlı Sarayı'nda görev yapmış vezirmliğe kadar yükselmiştir.

Şiirlerinin çoğunda aşk ve tabiat güzelliklerini işleyen şairin, Fatih'in gözdelerinden birine aşık olduğu söylenir. Fatih Sultan Mehmed, Ahmet Paşa'yı çok sevmesine rağmen olan bitenden rahatsız olmuş, bu davranışı Saray gelenek ve göreneklerine hakaret saymış ve Ahmet Paşa'yı Yedi Kule Zindanlarına kapattırmıştır.

Yedi Kule Zindanlarında ölüm korkusuyla yaşamış olan şair, çok zor ve acı günler geçirir. Orada aklına bağışlanmak için bir kaside yazmak gelir. Ve ünlü kerem kasidesini yazar.

          Ey muhit-i keremin katresi umman-ı kerem
          Bağ-ı cud ebr-i kefinden dolu baran-ı kerem
          .......
          Ayağı toprağıdır cevher-i iksir-i hayat
          Asitanı tozudur sürme-yi ayan-ı kerem

          Açılır hulk-ı nesimiyle gül-i gülşen-i cud
          Bezenir lütf-i zülaliyle gülistan-ı kerem
          .........
          Gün gibi saltanatın topu göğe ağsa ne ta'n
          Sana sunuldu bu meydanda çü çevgan-ı kerem

          Kul hata etse nola aff-ı şehinşah kanı
          Tutalım iki elim kandayımış hani kerem

          Ahmedim gam makası kesti dilim şem' gibi
          Sana ruşen diyemez halini sultan-ı kerem

Ahmet Paşa son arzusu olarak zindan görevlilerinden şiirin, padişaha ulaştırılmasını ister. Şiirden iyi anlayan, kendisi de şair olan Fatih Sultan Mehmed, kasidenin güzelliği karşısında duygulanır, yanındakilere "Böyle güzel şiirler yazabilen bir aşk adamına biz zarar vermemeliyiz" diyerek, şairi affeder.

Ahmet Paşa bundan sonra Saray'daki eski yerini alamaz. Bir rivayete göre de Fatih tarafından Tuti Hatun biriyle evlendirilmiştir. Bu bahsi, daha sonra Fatih'in de nazire yazdığı Ahmet Paşa'nın güzel bir dörtlüğü ile bitirelim:

Bizi hak etti heva yoluna sevda nidelim
Pay -mal eyledi bu zülfü seman-sa nidelim
Kul edinmezdi güzeller bizi illa nidelim
Vay gönül vay bu gönül vay gönül ey vay gönül..


GAZEL

Eyâ peri nicesin hoş musun safâca mısın
Gele beri nicesin hoş musun safâca mısın

Şeker dudaklı kamer yüzlü serv boyluların
Semen-beri nicesin hoş musun safâca mısın

Bahâr-ı hüsn ü behada belalı bülbülünün
Gül-i teri nicesin hoş musun safâca mısın

Bizimle bir nefes insanlık eyle soruşalım
Gel ey peri nicesin hoş musun safâca mısın

Sefer kılıp gelir Ahmet ki deye şehrimizin
Güzelleri nicesin hoş musun safâca mısın?

GAZEL

Ey fitnesi çok kavli yalan yandım elinden,
Bir nâz ile bin gönlüm alan yandım elinden

Sen şem gibi gayr ile mecliste gülersin
Ben akıtırım yaş ile kan yandım elinden

Her hâr ile sen sohbet edersin dün ü gün ben
Derdim ederim mûnis-i can yandım elinden

Şol sunduğun âteş midir ey sâki bana kim
Kim aldın ele câm heman yandım elinden

Ahmet çeke cevrini göre lûtfunu ağyâr
Ey şefkati az şûh-i can yandım elinden

GAZEL

Ahde vefâ eylemedün öyle mi
Terk-i cefâ eylemedün öyle mi

Bir dem ayağun tozını gözüme
Kuhl-i cilâ eylemedün öyle mi

Gül yüzüne karşı gönül bülbülin
Perde-serâ eylemedün öyle mi

Şemme-i zülfüne meşâmın dilün
Gaaliye-sâ eylemedün öyle mi

Ahmed-i öldürriserin der idün
Ahde vefâ eylemedün öyle mi

MURABBA

Gül yüzünde göreli zülf-i semen-sây gönül
Kuru sevdada yiler bî-ser ü bî-pây gönül
Dimedüm mi sana dolaşma ana hay gönül
Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül

Bizi hâk itdi hevâ yolına sevdâ n’idelüm
Pây-mâl eyledi bu zülf-i semen-sâ n’idelüm
Kul idinmezdi güzeller bizi illâ n’idelüm
Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül

Felekün nûş iderem nîşini sâğarlar ile
Doğradı hâr-ı cefâ bağrumı hançerler ile
Baş koşam dimez idüm ben dahi dil-berler ile
Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül

Yarun itden çog uyar ardına ağyâr diriğ
Bize yâr olmadı ol şuh-ı sitem-gâr diriğ
Kıldı bir dil-ber-i hercâîyi dil-dâr diriğ
Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül

Ben dimezdüm ki hevâ yolına ser-bâz gelem
Ney-i ışkunla gamun çengine dem-sâz gelem
Dir idüm ışk kopuzun uşadam vâz gelem
Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül

Dil dilerken yüzinin vaslını cândan dahi yiğ
Bir demin görür iken iki cihândan dahi yiğ
Akdı bir serve dahi âb-ı revândan dahi yiğ
Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül

Ahmed’em kim okınur nâmum ile nâme-i ışk
Germdür sözlerümün sûzile hengâme-i ışk
Dil elinden biçilübdür boyuma câme-i ışk
Vay gönül vay gönül vay gönül ey vay gönül

KITA

Her ka’nun düryûze-i ışkunda şey-illâhi yok
Menzil-i dervâze-i uşşâkdan âgâhı yok
Didüm ey dil-ber dimişsin Ahmed’e cevr itmeyem
Didi yok billâhi yok vallâhi yok tallâhi

Kaynak:http://www.diledebiyat.net/turk-edebiyati-tarihi/islamiyetin-etkisindeki-turk-edebiyati/divan-edebiyati/divan-siirinin-genel-ozellikleri/divan-sairleri/ahmed-pasa

Bir seven çıkar elbet yoluna





Gül mü verdin elime bahçeme dikeyim
Zakkum ağacı verdin ben ne diyeyim
Gülümseyerek geldin de ben mi boynunu büktüm
Âşık sazım teli kırık tel taktında ben mi türkü söylemedim
 Sen gönülden sevdin de ben mi türküleri yola söyledim

Yıllar oldu sevmedin beni sinemi döverim
Mutlu bir gün görmek için etrafında dönerim
Sen sevmezsen de ben seni aşk ile severim
Sen gönülden sevdin de ben mi türküleri yola söyledim

Kul Mehmet’im var git sen artık kendi yoluna
Seven yoksa kırık sazın tak sen koluna
Dikkat et sen sağına soluna
Bir seven çıkar elbet yoluna
Sevilmek ne güzel yakışır Allah’ın kuluna
Mehmet Aluç




Sen var git uzaklaş ey firari savlarım






Firar mıydı az önce düşüncemi alt üst eden
Uzaktan sana bakarken beni senden alan
Seni alıp sarp dağlar ardında
Koyun kuzu meleyen ovalarda
Kimsesiz sen ile benim olduğum
Yaylalarda yaşatmaya zorlayan
Senin fikrini sormayan
Düşüncelerimize gem vuran
Firari düşüncelerin ayazında
Aklımızı bize sormadan çözümleyen
Duygularımızı alıp uçurumlara atan
Sana sorduğumda
Bana inanmayan gözlerle bakan
Firari düşüncemin ekseninde
Bana kızgın gözlerle bakan
Sorgulama alanını alt üst eden
Firari düşüncelerim
Bedel ödetmeden alıp götüren
Emek harcatmadan alıp
Kendi seçimlerimize göre yaşatmayan
Sömürücü gücüyle alıp diyar illere atan
Firari düşüncelerin tokadı ile beni
Uçurumlara koşturan 
Bilmek ile güzelliği öğretmeden
hayatımı silen ey firar
Ey firari savlarım
Var git sen yoluna
Varma benim düşüncelerime soframa
Belki dersin korkaklığımdan diyorum
Korkaklık sonunu bilmeyen yolda
Kör gözle ilerlemek değil ki
Sonunu göze aldığın yolda ilerlemektir
Tek başına değil
Beraber olduğun dostun
Sevgilin
Halkın iledir
Var git sen yoluna
Ey firari düşünceler savlar
Düşüncelerimi değiştirmek yerine
Yarını değiştirmek için
Ben kendi yolumda yürümeliyim
Derken bana gülümseyen sevgili
Bana sarıldı
Sen var git uzaklaş ey firari savlarım

Mehmet Aluç

Aç Kalsan Da Az Tok Gibi Gez Ey Kul



İsyan ile yürütme gemini ey kul
Merhamet denizine az sokul
Az sabır et bu ne hırs ey kul
Aç kalsan da az tok gibi gez ey kul

Dünya sana kalmayacak aç gözün
Aç gözüne ecel şişi sokulacak ne edepsiz sözün
İsyan yoluna dönmüş gemin yönün
Aç kalsan da az tok gibi gez ey kul

Kime kaldı bak bu dünya
Ne bu mala para hırsı yalan bu dünya
Merhametle gez olsun senin ahiret
Aç kalsan da az tok gibi gez ey kul

Kul Mehmet’im bakarım etrafıma bir şey anlamam
Doğru söz var iken içine yakıcı yalanı hiç katmam
Rahmanın izni ile haram lokma yiyip yatmam
Aç kalsan da az tok gibi gez ey kul

Mehmet Aluç

21 Şubat 2015 Cumartesi

I thank my friend of heart I love you beautiful readers brothers reader( Gönül dostu okuyucularıma teşekkürler ederim )




I thank all of my readers who opened the door to me heart.
Turkey, my heart friendly readers in Russia, my heart friendly readers in the United States, Germany, United Kingdom, South Korea, France, South Korea, Poland heart I thank my friendly reader you love beautiful reader brothers ... Hello, and with prayer ..


Bana gönül kapısını açan tüm okuyucularıma teşekkürler ederim.
Türkiye,Rusyadaki gönül dostu okuyucularıma,Amerikadaki gönül dostu okuyucularıma,Almanya,Birleşik krallık,güney kore,fransa,güney kore,Polonya gönül dostu okuyucularıma teşekkürler ederim sizleri seviyorum güzel okuyucu kardeşlerim...Selam ve dua ile...

Aşık Hüdai (Sabri Orak) Hayatı ve Eserleri

Aşık Hüdai (Sabri Orak)

    
      Erenler Zehir Getirin
    Balınan Öldürmen Beni
    Bağrıma Diken Batırın
    Gülünen Öldürmen Beni

       Hüdaiyim Daldım Gama
      Saldı Beni Demden Deme
      Asın Kesin Yüzün Amma
      Dilinen Öldürmen Beni

   1940 yılında Maraş’ ın Göksun ilçesinin Yoğunoluk köyünde doğdu. 11 yaşından itibaren irticalen şiir söylemeye başladı. Yaşlı ve usta aşıkların yanında kendisini yetiştirmiştir. Küçük yaşta babasını yitirir. Okumayı yazmayı birçokları gibi Hüdai de askerlikte öğrenir.

   İki yıl Konya da yapılan aşıklar bayramına katıldı. 1968 yılında şiir dalında birinci olarak Fuzuli ödülünü aldı. 1969 da atışma ve şiir dallarında ikinci olarak Dadaloğlu ve Yunus Emre ödüllerini kazanmıştır. Şiirleri iç dünyasını yansıtır. Tasavvufa yönelmiştir. Şiirlerinde kendine özgü bir incelik ve deyiş güzelliği vardır. 23 Kasım 2001 tarihinde aramızdan ayrıldı...


Duygular Dönüştü Söze

Erenler Zehir Getirin
Balınan Öldürmen Beni
Bağrıma Diken Batırın
Gülünen Öldürmen Beni

Hiçlik Aleminde Mestim
Varlık Sevdasını Kestim
Yokluk Benim Eski Dostum
Malınan Öldürmen Beni

Yar Diyerek Yana Yana
Can Teslim Ettik Canana
En Yakınım Kıysın Bana
Elinen Öldürmen Beni

Bir Aşktır Düştü Özüme
Yanarım Kendi Közüme
Leyla Görünüp Gözüme
Çölinen Öldürmen Beni

Duygular Dönüştü Söze
Yanık Seda İşler Öze
Dertli Dertli Vurup Saza
Telinen Öldürmen Beni

Hüdaiyim Daldım Gama
Saldı Beni Demden Deme
Asın Kesin Yüzün Amma
Dilinen Öldürmen Beni


Makbuldür

Faydası olmayan bahardan yazdan
Yüce dağbaşının kışı makbuldür
Cahilin ettiği sohbetten sözden
Alimin hayali düşü makbuldür

Lokma yeme muhannetin elinden
Kurtulaman sonra acı dilinden
Namertlerin kaymağından balından
Merdin kuru yavan aşı makbuldür

Hüdai konuşur bir ince dilden
Hal ehli olmayan bilir mi halden
Bilgisiz görgüsüz duygusuz kuldan
Ölülerin mezar taşı makbuldür


Gönül Çalamazsan

Gönül çalamazsan aşkın sazını
Ne perdeye dokun ne teli incit
Eğer çekemezsen gülün nazını
Ne dikene dokun ne gülü incit

Bülbülü dinle ki gelesin coşa
Karganın namesi gider mi hoşa
Meyvesiz ağacı sallama boşa
Ne yaprağını dök ne dalı incit

Bekle dost kapısın sadık dost isen
Gönüller tamir et ehli dil isen
Sevda Sahrasında Mecnun değilsen
Ne Leyla'yı çağır ne çölü incit

Rızaya razı ol hakka kailsen
Ara bul mürşidi müşkülde isen
Hakikat şehrine yolcu değilsen
Ne yolcuyu eğle ne yolu incit

Gel haktan ayrılma hakkı seversen
Nefsini ıslah et er oğlu ersen
Hüdai incinir inciden versen
Ne kimseden incin ne eli incit


Öyle Gel

Bu aşkın sırrına ereyim dersen
Önce bir ermişe sor da öyle gel
Hakkın cemalini göreyim dersen
Evvela sen seni gör de öyle gel

Hakikat ilminin sabırdır başı
Şah olsa da benlik gütmez er kişi
Sen kendi nefsinle eyle savaşı
Sadık ol sözünde dur da öyle gel

Hüdai emeğin gitmesin zaya
Bozulan süt artık tutmuyor maya
Bu aşkın yoluna gidilmez yaya
Aşk atına binip sür de öyle gel


Bana Sor

Adım adım gezdim gurbet elleri
Gezdim ama kardaş gel de bana sor
Ömrümün yükünü dert sıraladım
Dizdim ama kardaş gel de bana sor

Genç yaşımda terk eyledim yurdumu
Geri dönüp gözlemedim ardımı
Gönül defterine gizli derdimi
Yazdım ama kardaş gel de bana sor

Hüdai hastayı eylerim nazar
Ben kendi içimde kurdum bir pazar
Bu kötü nefsime kazmasız mezar
Kazdım ama kardaş gel de bana sor


Zamanı Geldi

Bahar geldi çayır çimen yürüdü
Yaylaya göçmenin zamanı geldi
Dağlar yeşil giydi karı eridi
Suyundan içmenin zamanı geldi

Çok şükür bu yıl da erdik bahara
Gülü gördü bülbül başladı zara
Açıldı sinemde bin türlü yara
Yine dert açmanın zamanı geldi

Pınarı var ormanı var gölü var
Çiğdemi var çiçeği var gülü var
Arısı var peteği var balı var
Bunları seçmenin zamanı geldi

Hüdai zamanın geçer boşuna
Kuşlar bile hep kavuştu eşine
Şimdi bu mevsimde dağlar başına
Yar ile kaçmanın zamanı geldi
          Kız Niçin

Kız niçin bakıp bakıp gülersin
Yanağında güller açılasıca
Gülüp gülüp ne aklımı çelersin
Güzeller sultanı seçilesice

Bilir misin bana ne iş eyledin
Aklımı fikrimi bir hoş eyledin
İçkisiz mezesiz sarhoş eyledin
Elinden badeler içilesice

Koymayasın beni eller yerine
Sana hizmet edem kullar yerine
Gel bir koklayayım güller yerine
Gül gibi kokusu saçılasıca

Hüdai aşıktır ey ahu gözlü
Yüreğimi yaktın ciğerim közlü
İçimde yıllardır hasretin gizli
Gel uğruna candan geçilesice



Dostlarım

Dostlarım hep bende kusur aradı
Gerçek yanlarımı göremediler
Yar dediğim yad ellere yaradı
Sevdiklerim bana eremediler

Saflar kandı fitnelerin sözüne
Körler düştü kalleşlerin izine
Dinamitler kondu suyun gözüne
Yine de farkına varamadılar

Kalmadı sevdiğim lezzetim tadım
Devrildi seneler bak adım adım
Yıllarımı insanlara adadım
Bir günümü geri veremediler

Göz koydular varlığıma malıma
Kurtlar çoban oldu kuzularıma
Zalimi koydular mazlum yerine
Haklının hakkını aramadılar

Hüdai'nin yaraları döşünde
Duman eksik olmaz garip başında
Yar yari pişirir aşk ateşinde
Yarsızlar yarasın saramadılar



Anlamaz ki

Aşık olmak bir alemdir
Tatmayanlar anlamaz ki
Her sözü bir mücevherdir
Tartmayanlar anlamaz ki

Kim ki haktan olsa cüda
İbadetten almaz gıda
Bu yolda başını feda
Etmeyenler anlamaz ki

Sil gönlünün kem pasını
Gütme benlik davasını
Daim hasretlik yasını
Tutmayanlar anlamaz ki

Hüdai'yim kalksın perde
Aşk ateşi yanar serde
Eyüp gibi dertten derde
Batmayanlar anlamaz ki



Ateş İcat Olup

Ateş icat olup tütün tütmeden
Aşkın ocağında biz yanıp tüttük
Güller açılmadan bülbül ötmeden
Mana aleminde şakıdık öttük

Her kaynaktan akmaz böyle duru su
Bu yer gerçek erenlerin korusu
Duygu çiçeğinden ilham arısı
Sevgiden bal yaptı önce biz tattık

Gönül diyarında sevda elinden
Hasret dağlarından çile çölünden
Peygamber izinden Allah yolundan
Yirminci asırda biz geldik gittik

İrfan sofrasının altın tasıyım
Muhabbet suyunun şelalesiyim
Hüdai Yunus'un sülalesiyim
Tasavvuf ilmini biz tamam ettik



Ayrı Duruyor

Ey erenler yine bozuldu bendim
Manalar dilimden ayrı duruyor
Aşkın ateşine yandıkça yandım
Dumanım külümden ayrı duruyor

Bağbancı hasiret sümbül çiğdeme
Bir od düştü yanar dertli sineme
Seher vakti bülbül gelmez bu deme
Bülbülüm gülümden ayrı duruyor

Bu benim derdimin yok mu ilacı
Bitip tükenmiyor çektiğim acı
Gazel döktü şu ömrümün ağacı
Yaprağım dalımdan ayrı duruyor

Katlanayım dedim derde mihnete
Gayrı gönül dayanmıyor hasrete
Kader kısmet aldı attı gurbete
Hüdai ilimden ayrı duruyor

Kaynak: http://www.radyodoga.com.tr/Asiklar-24-asik-hudai-(sabri-orak).aspx

Yaşatır Gönüle Yazı




Gönülden sevenin olmaz mı gönül sazı
Birazda olmaz mı az tatlı gülümseten nazı
Sevende onu severken almaz mı hazzı
Gönülden aşk ile seven yaşatır gönüle yazı

Ah birde gamzesinde olursa mutluluk gülüşü
Birde halden anlayan tatlı gülümseyen bakışı
Dilinde aşk ile sevgi ile sözlerin güzel çıkışı
Gönülden aşk ile seven yaşatır gönüle yazı

Sakın ola sevgilini devri düşük sözlerle incitme
Sakın ola yaşayacak sevgimiz kalmadı diye terk etme
Medeniyet tek dişi kalmış canavarın sözü bu dikkate alma
Gönülden aşk ile seven yaşatır gönüle yazı

 Kul Mehmet’im bak güle ibret al var etrafında diken
Acı sıkıntı ile kullar değil mi bir anlığına imtihan edilen
Az sabırla mutluluğa kapıyı açıp gülümseyen
Gönülden aşk ile seven yaşatır gönüle yazı
Mehmet Aluç


İman İle Ol Tez



Düşünce girdabında yoksa yaşayan güzel iman
Ne yazın değeri olur ne kışın ne baharın
 Fikirde İmansız kalırsan düşersin şeytan eline aman
Şeytan elinde ne cennetin değeri var nede insanlığın
Şeytan anlar düşence ekseninde adam olmadığını
Kor alev ateşten sessizce altına serer düşüncesiz parça parça sav
Eğer fark edersen öpeyim elini durma kaç iman ile ol tez

Namerdin faydası olmaz hiçbir kula
Sen imanınla gönül çiçeğini sula
Eline geçerse namert iman ile dola
Adam olursa oldu olmazsa ne sana fayda ne kula fayda
Şeytan anlar adam olmadığını ateşten altına serer bez
Eğer fark edersen öpeyim elini durma kaç iman ile ol tez

Mazlumların yanında ol incitme dilinle
Bal topla arı gibi uzat elinle
Yapamazsan bunları ne yanına yanaş nede adamın diye gez
Şeytan anlar adam olmadığını ateşten altına serer bez
Eğer fark edersen öpeyim elini durma kaç iman ile ol tez
Nefis şeytan etrafında dolaşır bin beş yüz kez
Yıkmak için uğraşır aman dikkat et iman zincirine yapış tehlikeyi sez

Gönüllerin perdesini incitme
Bülbül var iken karga sesi dinleme
Gül var iken diken bahçende yetiştirme
Seni seven var ise ihanetle vefasızlıkla terk etme
Hüsnü zanla olma gönülleri de edepsizlikle terk edip gitme
Şeytan anlar adam olmadığını ateşten altına serer bez
Eğer fark edersen öpeyim elini durma kaç iman ile ol tez


Kul Mehmet gülen yârin sesi ne hoş gelir kulağa gönüle
Aman sahip çık her daim sen beline diline…
Mazlum gelirse hemen durma al gönül evine
Misafir eyle izet ikram ile ziyafet çektir gönlü hoş eyle
Kim ile karşılaşır isen sen her daim gülümse
Bunları yapamazsan var git kör kayanın dibinde mezar kaz kendine
Şeytan anlar adam olmadığını ateşten altına serer bez
Eğer fark edersen öpeyim elini durma kaç iman ile ol tez

Mehmet Aluç

Bil Gayri




Dertler sokağında kalan kul üzülme
Dermanı gönderdi Rahman sabırla
Gönül kaldı ise karanlık köprüde süzülme
Doğan güneşle Rahman ışığı gönderdi kendini toparla
Gönüllerin kadir kıymetini bileceksen bil gayri

Saçlarına düştü ise ak hatırla
Rahman gönderdi mesaj ölüme kendini hazırla
Dillenir yıldızlar karanlıkta geceyi ederken tavaf ısrarla
Doğan güneşle Rahman ışığı gönderdi kendini toparla
Gönüllerin kadir kıymetini bileceksen bil gayri

Umutsuzluğun son olsun umut dolu yarın önünde
Gülümser merhamet gönlünde umutla gör gayri
Bırak hicran ile yol almayı merhamet senin gönlünde
Gönüllerin kadir kıymetini bileceksen bil gayri

Yaprak düşer toprağa Rahmanın izniyle
Naz ile feryat niyazından vaz geç artık
Kaybolmazsın iman limanında Allah’ın emriyle
Gönüllerin kadir kıymetini bileceksen bil gayri

Kul Mehmet’im yokluk ile gözden akan yaşı gör gayri
Kirpikler de dökülür ateşle ahlar git derman ile sil gayri
 Dün şu karşıdan gelen değil miydi gül kokan ahir zaman peygamberi
Gönüllerin kadir kıymetini bileceksen bil gayri, bilmeyeceksen çekil geri geri
Mehmet Aluç


Sağlık ve Afiyet Duası

Sağlık ve Afiyet Duası

Yazdır
İslamın korunmasını istediği beş esastan birisi de hayat ve sıhhattır.Onun için sağlığı korumak,ve gerekli tedavi yöntemlerine başvurmak dini bir görevdir.Peygamberimiz (s.a.s) bunu arkadaşlarına emrettiği gibi,kendiside günün imkanları içinde tedavi olmuştur.Bunun Yanında manevi tedaviye de  başvurmuş,Bunun için de dua ve ayetler okumuştur.
Peygamberimiz (s.a.s) sabah akşam şu duayı okuyarak Allah'tan sağlık,afiyet ve iyilik istemiştir;
ااَللهُمَّ اِنّيِ أَسْأَلُكَ الْعَفْوَ وَ الْعاَفِيَةَ فِي الدُّنْياَ وَلاَخِرَةِ
OKUNUŞU:"Allâhumme innî es'elüke'l-afve ve'l âfiyete fi'd-dünyâ ve'l-âhırah."
ANLAMI:"Allah'ım! Senden dünya ve ahirette af,sağlık,sıhhat ve nimet istiyorum."(Ebu Davud,edep,110)
Ayrıca;Sahabeden Hz. enes (r.a) anlatıyor.Peygamberimiz (s.a.s) hastalıklara karşı şu duayı okurdu;
اَللهَمَّ اِنّيِ اَعُوذُ بِكَ مِنَ الْجُذَّامِ والْبَرَصِ وَالْجُنُونِ وَمِنْ سَّئِ الاَسْقاَمِ
OKUNUŞU;"Allâhümme innî e'ûzü bike mine'l-cüzzamı ve'l-barasi ve'l-cünûni ve seyyi'il-eskâm".
ANLAMI:"Allah'ım! Cüzzamdan,barastan delilikten ve hastalıkların kötüsünden sana sığınırım." (ebu davud,Salât,367)
Dikkat edilirse Peygamberimiz (s.a.s)'in o dönem için tedavisi olmayan hastalıklar için Allah'a dua ettiği ve ona yakalanmamak veya Ondan kurtulmak için yardım istediği görülmektedir.
 Kaynak:http://www.dualarimiz.com/sifa-dualari/160-sa-ve-afiyet-duas.html

Bu Satırı Yazma Sıkıntı Var


Ciğerimde yara var
Ellerimde para var
Gözlerimde kara var
Bu satırı yazma sıkıntı var
Gözlerinin karası
Yaktı beni sürme parası
Kullandığın parfüm ise
Bir daire parası
Kolların açmadın
Ulu dağa gitmedik diye benimle yatmadın
Plazma televizyon aldım yatağına almadın
Masaya vurdum yumruğu aklın başına aldın
Gece gündüz alışveriş yaparsın
Gece yatağa girerken yan kaçarsın
Sabah para istemek için koşarsın
Alamayınca suratını asarsın
Koş gel derim gelmezsin
Bir öpücük vermezsin
Halim nedir sormazsın
Kuaföre gitmek için türlü diller dökersin

Kul Mehmet’im fazla abartma
İstisna kaideyi bozmaz unutma
Fazla yazarak hanımefendileri kızdırma
Sırrın var ise de hiç kimseye sızdırma

Mehmet Aluç
-------------------
There Distress Line Writing this
Have wound my dear
Money in my hands
Have trouble writing this line
My eyes are black
Black eyes
If you use perfume
Take me oil money A circle of money
We go to great mountains he did sleep with me
You open the arms
The reason I took the head of the fist hit the table
Did not get picked plasma television in the bedroom
When shopping night and day
You run away side came to bed at night
In the morning you ran to ask for money
You could not get beyond the face
Do not give you a kiss
I say you not run it
Halim What you do not ask
Mehmet Kul 'm too exaggeration
You shed any language to go to the hairdresser
If there 's no one secret leak
Note that the exception does not invalidate the rule
More typing ladies glow
Mehmet Aluç

Yayınlarım

Bugünü Elinden Alına Adam Geleceği İçin Ne Yapabilir?

  Bugünü Elinden Alına Adam, Geleceği İçin Ne Yapabilir? Cevaplarınızı bekliyorum. Mehmet Aluç