Şiir edebiyat öykü deneme güncel edebiyat aşk şiirleri,hayat,evet,röportaj,gönülden şiirler,...
Bu Blogda Ara
5 Şubat 2015 Perşembe
Eyleme Mülkün Canın Viran
Ey gönlüm gaflet uykusundan uyan geçer bak boşuna tüm zaman
Gaflet uykusu pişmanlıktır geçerse geriye gelmez o zaman
Ey ömrüm nefis şeytan peşinden koşma çaresi yoktur sen sanma
Eyleme mülkün canın viran, imanla ol ölüm yok sanma kanma
Duan Rahman’a ulaşır az sabırla bekle isyana gerek yok
Rahman beni terk etti diye günaha girme bu iftiradan ok
Cefa gelse cana sabırdan vaz geçme sen Rahmandan başka dost yok
Eyleme mülkün canın viran, imanla ol ölüm yok sanma kanma
Cefayla gönül Rahmanın büyüklüğün anlar sanma zulüm sana
Bülbül gibi feryat etme Rahman gönlündedir sen yalnızsın sanma
Feryat eden mazlumla ol, uzaklaşma gaflet uykusuyla yanma
Eyleme mülkün canın viran, imanla ol ölüm yok sanma kanma
Kul Mehmet sen gönüldeki ateşlere su ol nar-ı ateş söndür
Yön kayarsa nefis şeytana, sen Rahmanın yoluna yönün döndür
Son ana kadar Rahman yolu yöndür diye haykır bu doğru sözdür
Eyleme mülkün canın viran, imanla ol ölüm yok sanma kanma
Mehmet Aluç
__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...
Kurtardım
Bir
gün olsun aşksız göz kirpiğim kırpmadım
Doğru
söz var iken yalan peşinde koşmadım
Sevmek
var iken şefkatsiz ‘lige boyun eğmedim
Aşkın
peşine düştüm gönlümü çamurlarda gezdirmedim
Fecir
vakti gönlümü Rahmanla beraber eyledim
Karanlık
gecelerde secde ile şeytanı rezil eyledim
Nefsim
kızdı onu Rahmanı zikirle hayırlara biledim
Aşkın
peşine düştüm gönlümü çamurlarda gezdirmedim
Kul Mehmet der ki gönlümü aşkın nağmeleri ile
büyüttüm
Rahmanı
anarak yolumdaki rezilleri uçuruma düşürttüm
Tövbe
kapısına varınca günahlarımla Rahmanın affını bekledim
Rahmanın
yoluna girdim ömrümü rezillikler içinde kurtardım
Mehmet
Aluç
4 Şubat 2015 Çarşamba
Mutluluğun Hasretle Zamansız Anı
Yüreğindeki hasretin acısı ile yorganın içinde kıvranıyordu. Kim bilir kaç gündür titreyen yalnızlığın zemheri soğukluğunda kurtulmak için yorgan altında yatıyordu. Çığlık çığlığa feryat eden yüreğinin sesini kısmak için tüm çabaları boşunaydı. Kalktı, yorganı attı üzerinde, kalkmaya çalıştı hareketsiz kalan bacaklarının dermansızlığında kalkamadı. Yerde duran sehpaya tutunarak kalmaya çalıştı, başı döndü az ilerideki kanepeye kendini zor bıraktı. Sanki alnında boşanıyordu hasretin özlemi, ucunda tutunamadığı mutluluğun kaçırılan zamansız anı kıvranarak beyninde tebessümsüzlükle geziniyordu.
Zamanı tanıklık için mazinin o korkunç hasret ile aralanan kapısından içeriye davet etti. Daha dün gibiydi. Her zamanki kendine gülümseyen Türkan, Fuat’a.
-Hayatım, seninle önemli bir şey konuşacağım, ama sonuna kadar beni dinlemeni istiyorum.
Heyecanlanan Fuat
-Seni dinliyorum hayatım.
Türkan, ruhu titreyerek
-Seninle çok mutlu günleri yaşadık hayatım, diyorum ki seninle vedalaşalım, az hasret ateşiyle yüreğimiz yansın, hasret nasıl bir duygu onu yaşayalım.
Şaşırdı, şimdi bu neden diyen gözlerle
-Se… Sen ne dediğinin farkında mısın? Neden buna gerek duyuyorsun hayatım?
-Çok kucaklaştık sarmaş dolaş hayatı yaşadık, değişiklik olsun, şükretmeyi sabır etmeyi öğrenelim. Yolcusu olmayan yollarda ayrı ayrı bir süre yürüyelim, ben sürekli vedalaşalım demiyorum şöyle kısa bir süreliğine, biliyorum sen şu an şaşkınlık içinde bocalıyorsun. Şimdi beni anlamaya çalış ve az düşün hayatım bu bizim için tecrübe olacak inan, bana inan hayatım. Hasret sessizlik yüreğimize az dokunsun bu duyguyu tadalım diyorum.
Söylenmesi gereken sözler şu an aklında firara etmiş gitmişti. Türkan’ı ikna etmenin veya edememenin sancısı ile kıvranıyordu. Kelimeler bir araya gelmemek için titreyerek kaçıyordu dilinde sanki!
-Sen şimdi bana hasretin soğuk yüzü ile soğuk ayazında baş başa yaşamamızı istiyorsun, ama neden? Bilirsin seni şimdiye kadar hiç kırmadım, elinde tutmadan nefesini kokunu hissetmeden nasıl… Belki de haklısın hayatım…
-Haydi, o zaman hasretin bulutları altında yaşayalım, hasretin kınalarını gönlümüze yakalım, ama üzülme ben her zaman seninleyim, belki birkaç ay sonra yine beraber olacağız.
İşte o ana, zamanın tanık olması için o güne o maziye döndü. Hala titriyordu. Hasretin gözlerine anlamsız baktı, hala yüreği yanıyordu. Şimdi kim bilir Türkan ne yapıyordu düşüncesi ile yola çıktı. Türkan giderken arkasında gizlice takip etmişti, beraberce yaptırdıkları bağ evine gitmişti.
Sessizce pencerenin önüne geçti, Türkan içeride kanepede oturuyordu. Odaya sanki sığamıyordu. Acı çektiği her halinden belliydi, ama belirli etmemek için çok uğraşıyordu. İçinden"Ah hasrete kınalar yakarak koşan hayatım, elleri göğsünde kenetlenmiş sessizce oturuyor. Şimdi sana koşarak gelsem çok kızacaksın biliyorum…"
Derken sessizce bağ evini terk ederek, dağ başı sessizliği ile yankılanan, yalnızlığın ayazında küçük adımlarla adımlar ile evin yolunu tuttu.
Mehmet Aluç
__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...
Mukaddes Neşelerin Vadisindeyim
Aylar oldu yılar oldu viran yollardayım
Gözümde hasretin gözyaşları
Yüreğimde vuslatın heyecanı
Kavuşamadan sarp yolların yamacında
Bırakıyorum kendimi
Yanık yüreğimin ne çıkarsa şansına
Kırık yara bere içinde
Yaşarken iki beden yüreğimde
Yine düşüyor yanık yüreğimin şansına
Hasret yolu viran yollar
Silinmez hasretin kederli gamlı yüzü
Seher vaktinde kirpiklerimde uykusuzluk
Ayaklarımda hasretin prangaları
Ellerimde
Yarına hazır olmayan soruların cevapsızlığı
Seni ararken ben kayboluyorum
Kendimi bulurken seni kaybediyorum
Hani derler ya gecenin uzunluğunu ancak hastalar bilir
Sen gel gecenin uzunluğunu nefes almadan yaşayan bana sor
Ruhumu titreten hasreti anlayamayan ben
Gönlümün inşirahı sen yoksun
Beni bulamayan sen önümde yoksun
Şakaklarımda süzülüyor vuslatın özlemi
Damla damla
Damlarken toprağa kızıl alev sıcaklığında
Yanıyor yüreğim adımlarım yorgunlukta
Ayağım takılıyor gönlümün engelli tümseklerine
Düşüyorum yollarda birere birer tümseklerin karanlığına
Ayaklarımın altına ayaklanan yüreğim
Yakıyorum vuslatsız’lığın kor alevinde
Vaveyla vaveyla özlemsiz’lik alevi ile
Alıştım hasret alevi ile yüreğimi yakmaya
Ellerim titremeden
Düşüyorum sabahı olmayan koridorların sessizliğine
Gözyaşlarım yıkarken ruhumu ak pak
Ben hala gözyaşlarımı avucumda tutarak
Seni arıyorum gözyaşlarımı şahit tutarak
San aşkımı anlatmak için
Arayıp bulamıyorum
Atıyorum kendimi karanlıklara
Karanlıklarda kaybolurken her şey siliniyor
Takılıyorum Rahmetin engin merhametli oltasına
Ortalık nurdan bir saray
Yarınlar gülümsemenin coşkun nehrinde
Gönüller merhametin salıncağında sallanırken
Gülümseyerek koşuyorum Rahmetin kucağına
Tövbe kapısında rahmetin ortasında
Gülümsüyorum mukaddes neşelerin vadisinde
Mehmet Aluç
__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...
Gözyaşlarınla Yıkayabilecek Misin Ey Gönlüm?
Gözyaşlarınla Yıkayabilecek Misin Ey Gönlüm?
Ey gönlüm aşkı aramak için yola çıksam diyorsun, sen aşkı bilmeden konuşuyorsun, aşkın sınırı yoktur Rahmana ulaştırır seni, yolunda bazen hasret, bazen neşe, gözyaşı bazen ise çöl vardır ey gönlüm dayanabilir misin sen söyle önce?
Sen alışmışsın ey gönül duyarsız olmaya, sen acılara hislere koşmaya kayıtsız kalmışsın, sen rahat yaşamaya, yan gelip yatmaya, kulağını gönül sesine kapatmışsın sen aşkı yaşamaya layık değilsin ey gönlüm.
Aşk gönüllerle birlikte olmaya, aşk dertlere derman olmaya, aşk karşındaki gönlün mutluluğu için mutluluğundan vazgeçirten imanla baş başa olmaktır, iman ile yıkanmak Kuran ve Resul ile haksızlık karşısında susmamaktır… Ey gönül, düşün bakalım bunları yapmak için sende var mı cesaret?
Kavrulur yanar siner dertlere çare olmak için imanın aşkın gereği, yanabilir misin ey gönlüm?
Geceyi biçen, gündüzü örten karanlık gibi karanlıklarda kalsan, gönlündeki iman ile aşk ile karanlığa ışık olabilecek misin gönlündeki merhameti gönüllerle paylaşabilecek misin ey gönlüm?
Ne oldu titremeye başladın? Betin benzin solar gibi oldu? Kıyamda şehadet duygusu ile yol almaya, gözyaşlarınla karanlığı acıları, yetimlerin dilindeki gönlündeki titreyen şefkatsiz’likle bürünmüş hislerini yıkayabilecek misin? Zifiri karanlıkta gönlündeki mutluluk ile karanlığa ışık olmak için çileyle dost olabilecek misin ey gönlüm?
Vefa ömrün hayatın yolun gönlün anahtarı
Göç edilerek vakti Rahmana ulaşmak
Gönüllerin dilini bilmek gönülleri sarmaktır
Ayak basmak dünyaya zamana ötelere
Mehmet Aluç
__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...
İmanla Ömrüm Nura Bürünür
Deli
gönlüm imanla ömrüm nura bürünür
İman
olursa gizli güzellikler görünür
Gönül
ey sen bil ki bu merhametle yürürsün
İman
olmayan gönül ise yerde sürünür
İmanla
olmak için deme ha sakın erken
Sağlam
adımlarla sen yolda tam yürür iken
Ecel
karşılar seni ne oluyor demeden
İman
uçar elinde daha sen kavuşmadan
Kul
Mehmet’im imanla yol al sen sabah erken
Ecel
gelmeden önce imanla gülümserken
Emaneti
teslim et heybende imanlıyken
Sonsuz
ömre imanla var sana gülümserken
Mehmet
Aluç
Gülümseyen Aşkımızın Işığı Altında
Gecenin ay ışığında yüreğimde sevgin, avucumda aşkım sana gönderiyorum.
Al onu gönlüne yerleştir sevgilim beni anla diye sana gönderiyorum.
Al onu gönlündeki aşk ile öp doyasıya, onu öptüğünde beni öpmüş olacaksın ve ben gecenin ay ışığında, yıldızlar altında, seni görüyor olacağım.
Sen beni öperken, bende o yumuşacık sen kokan saçlarını ellerimle saracağım, koklayacağım…
Bu gönlüm yine biz diyecek ve sen işiteceksin ve sende biz diyeceksin, seni seven gönlümün gülümseyen aşkımızın ışığı altında.
Mutlu düşlerin koridorunda el ele yürüyeceğiz, elimizde gönlümüzde Aşk’tan asalarla yürüyeceğiz her düşmeye çalıştığımızda o Aşk’tan asa yüreğimize batarak bizi uyandıracak…
Mehmet Aluç
__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...
3 Şubat 2015 Salı
Ey gönül kalemim
Ey gönül kalemim
Ey kalemim sende mi küstün
Hecelerim gönüllere işlemiyor diye
Gözlerimde akan gözyaşları ile yazıyorum
Aynaların ardındaki sırları açan gönlü yazıyorum
Görmeyen
Bilmeyen anlamayan varsa ben ne yapayım
Ey gönül kalemim
Uzun yolları geziyorum
Geçilmez dağları aşıyorum
Gören yoksa
Ağırlayan yoksa ben ne yapabilirim
Ey gönül kalemim
Sonsuzluğa sonsuz yola ışık olan imandan bahis ederim
İmanla olan gönül yıkmaz derim
iman zayıfsa gönülde
Bende onlar gibi aralarda curcuna ile kaybolurum
Anlaşılmaz olmak varsa
Sana…
Bana …
Bize yol kapalı ise…
Birlikte yola çıkmak yok ise…
Ben ne yapabilirim…
Ey gönül kalemim
Istıraplar dinsin
Gülenler yoksa
Her an benimle olan sensin
Söyle gayrı bu derde çare ne dersin
Bak gözyaşlarımda zemin ıslandı görmezsin
Küsersin benim gibi sana yar olandan
Sende küs be gönül kalemim
Bitmez imanla gönülde umut
Yürürüm her zamanki gibi Rahmana
Umutsuzluk vadisi olmayan Rahmanın ümit vadisine
Mehmet Aluç
__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...
Gidiyorum
Sözlerin bittiği ülkeden gönüllerden gidiyorum
Geride kalanları terk ediyorum
Zamansızlığın insanların açtığı yaralardan kaçıyorum
Gidiyorum
Kavuşacağım yerde dertlere deva var mı bilmiyorum
Zaman en iyi ilaçtı kalmadı ki zaman
Vebal ile kuşatılmış nefessiz kalmış aman
Zaman gözlerinde yaş dokunamıyor her an
Gidiyorum
Kavuşacağım yerde dertlere deva var mı bilmiyorum
Bana bize dair ne varsa yok oldu birer birer
Hani nerede gönülde olması gereken imanlı olan er
Döküntü viran yerlerde yaşıyor kalmadı gönüllerde fer
Gidiyorum
Kavuşacağım yerde dertlere deva var mı bilmiyorum
Karanlık yarınlara ışık olamıyoruz
Ağlayanların derdine çare bulamıyoruz
Yarınlar gayesiz ne getirir bilemiyoruz
Gidiyorum
Kavuşacağım yerde dertlere deva var mı bilmiyorum
Kalemler dermanları yazması gerekirken
Dermansız sokaklarda kalmış iken,damlayan kanı yazarken
Hecelerle mısralarla gönülleri sarmaz iken
Gönül bilekleri prangalı kanıyor iken
Gidiyorum
Kavuşacağım yerde dertlere deva var mı bilmiyorum
Kul Mehmet’im sen gönlündeki güzelliği ortaya ser
Belki güzelliği görenler biraz olur iyimser
Gönüllere bırakılmayınca ebedi bir eser
Var git başka illere çıkar yeni bir eser
Gidiyorum
Kavuşacağım yerde yeni bir eser çıkar mı bilmiyorum
Mehmet Aluç
__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...
Sadece Gülümsemek Ve Gülümsetmek İmanın Gereğidir
İman ile gönüller mutlulukla çarpmasaydı, tüm savaşlarda vatan uğruna insanlar nasıl şehit olurdu?
İman ile ülke, ülke olur, yoksa imansız olan gönül ancak yıkar, kendi çıkarı için işte yaşadığımız gibi yakar yıkar şerefsizlikle koyun koyuna yatar!
İman ile yarınlar, yarın olur, imansız yarınlar sadece kişinin kendi çıkarı ile kurduğu hayaller gerçekleşir toplumsal bir değeri olmaz. İman ile kurulan hayaller toplumu ötelere mutlulukla taşıyan hayaller olur.
İmanla bedenler nurdan saraylarda kabirde yatar, imansız bedenler ise çukurlarda yatar.
İmanla yaşayan insan ne mutlu sana, ötelerden aldın davet nurlu gönüllerden nura koşuyorsun, kıyamla duruyorsun ülken dertleri için… İman beklemektir gönüllerin mutluluğu için bilirsin, zalimi yere sermek için beklersin uyumazsın, tefekkürle Rahmana secde ile yol alırsın ülke mutluluğu için bilirisin, gözyaşının bir damlası için zalimi zulüm edeni yok edersin Kuran ve sünnet ışığı altında kalbindeki imanla… Kuran ve sünnetten beslenmeyen iman, iman değildir sadece gösteriştir bilirsin ey göğsünde imanı taşıyan, bedenin emanetçisi...
Gerçek iman sahibi hemen belirli olur hatta karanlık basınca yıldızlar gibi sinesindeki iman ışık saçar görülür belirli olur, görmek için bakan görür, bakmak için bakan göremez, anlayamaz…
İmanlı emanetçi, sen razısın insanların mutluluğu için çileye, sıkıntıya, derde, mevzilerde beklemeye, öyle olmasaydı nasıl Asrısaadet yaşanırdı, ötelerdeki mutluluk, iman nasıl bu güne taşınırdı mutlulukla?
İman ile damlayan mürekkeplerdeki o güzellikler nasıl yazılırdı gönülde iman olmasaydı?
İman olmasaydı kim yetimlerin duası için gece gündüz uğraş verirdi? Tarifsiz acılarla kıvranan yetim için kim tarifsiz sancıları yok etmek için uğraşırdı, bak geçmişine iman la yaşanan o tarihine göreceksin, şimdi yok diye üzülme, Kuran ve sünnet ile beslenen iman yok diye böylesine sancılar çaresizlikle kıvranıyor. Sabırla bekle, ümit var ol… Uzun yola çıkan gönlünü sana adamış imanlı yolcun muhakkak ki gelecektir.
Kelimelerini, sözlerini, hecelerini, umutsuzluk sözleri ile tüketme. Gelecek olan yorgunluk nedir bilmez çünkü o gönüller gülünce imanı ile mutlu olandır, şu an yaşadığın toplumun imanı ile bir değildir, o kendini değil toplumun mutluluğu için yaşar ve yaşatır, yıkmaz inşa eder.
Zamanın insanların açtığı yaraları iyileştirmek için gelecektir iman dolu gönlü ile. Kuran’a ve Resule olan iman aşkı ile gelecektir. Günümüzdeki gibi çıkarı olmadan arkadaşın, yakının, menfaat düşkünü gönüllü gibi yanına gelmesi gibi sanma, yoksa yanılırsın hayal kırıklığına uğrarsın.
Şairin şu sözleri ne kadar güzeldir:
“Sen İslam’ı öyle yaşa ki akıllar dursun,
Sen ona buna değil Rabbine kulsun!”
İmanı İslam’ın gerektirdiği gibi samimiyetle yaşamak, ihlasla samimi olmakla gönüllere ulaşmakla hakiki iman yaşanılır. İman kişi mutluğunu değil toplumsal mutluluğun mutluluğu ile haldeş olmak için vardır, kişinin mutluluğu için değildir. Sadece gayemiz Allah rızası, peygamber aşkı ile ona ümmet olmanın aşkı ile olmalıyız. Bundan gayrısı boş iştir, sadece ferdin mutluluğuna giden diğer insanları görmeden sadece kendisi için yaşamaktır.
Cümleler, heceler dağılsa da bir bir etrafa, imanlı olan gönül toplar bir bir mutlulukla gülümseyen adımları ile bitmez tükenmez sanılan ötelerden gelir dağınık olan cümleleri heceleri şefkatle sarar sana sunar, işte imanın gayesi ’de özü ’de çağrısı ’da budur, Resul sünneti ile Kuran çağrısı ile Rahman merhameti ile bizden bunu istemektedir.
Aralarda geçit vermeyen dağlar, geçilmez sarp yollar olsa da birlikte atan imanlı gönüllerin çabası ile bunlar bir anda aşılır, yanaklarındaki gülümseme eksik olmaz imanın gereği, sadece gülümsemek ve gülümsetmek imanın gereğidir, bundan gayrısı nefis ve şeytanın işidir bu böyle biline…
Peygamberimiz (s.a.v.)’in ahlâkının en önemli özelliği, Allah (c.c.) vergisidir. O’nun ahlâkı, Allah (c.c.) tarafından kendisine ihsan ve ikram edilmiştir ve verilmiştir. Yüce Allah (c.c.), O’nu bütün insanların örnek alacağı hatasız, kusursuz, eksiksiz ve seçkin bir ahlâkta yaratmıştır.
O, dünyaya gözünü açıp kapayıncaya kadar hep aynı huy ve ahlâk üzerinde yaşamış bir Peygamberdir Nurla kokan bir Resuldür. O’ndaki güzel özellikler yaratılışında vardı. O’nu eğiten, edep ve ahlâkın en üstün özellikleriyle donatan Âlemlerin Rabbi olan Allah (c.c.)’dır.
Gül kokan Resulü, kendisine örnek yol hayat olarak seçen insan, onunla ne kadar yaşayabiliyorsa, o kadar çok yararlanır ve O’ndan aldığı bereket de o oranda çoğalır hem kendi hem de yaşadığı ve sonrasında gelecek olan toplum kazanç sağlar. Selam ve dua ile…
Mehmet Aluç
__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...
İmanla İşlenmiş Anekdotlar-2-
İmanla
açılan avuçların duası Rahman geri çevirmez, imanla atılan adımların başarısı
toplumu ötelere mutlulukla taşır.
İman,
acılarına, dertlerine, ömrüne açılan Rahmanın şifa kapısıdır.
Kapattım
kapılarımı mukaddes olmayan sözlerin acizliğine, açtım kapımı imanla nur nur
gönüllere huzur veren imanın Kuranın Resulün sözlerine.
İman
karanlıklara nurdan ışıktır.
İman
tutar gönül elinden, nurlu adımlarla gönüllere götüren yol arkadaşı, hayat
nizamıdır.
Sahte
adımlar insanların düşünceleri ile gelişir kişisel bir çaba olur, imanla atılan
adımlar toplumsal olur güzel yarınlara taşır.
İman
ferdi olarak yaşamak değil, toplumsal olarak toplumun geleceği mutluluğu için
çalışmak onları güldürmek için yaşamaktır.
Çok
uzaklarda imanla atan bir kalp var ve senin için atıyor, evet iman işte
böyledir uzakları yakın, zamanı yok eden seni düşünen gönüllerin olmasını
sağlayan…
Hayalleri
tek gerçek edecek olan imandır, bundan gayrısı nefsi tatmin etmekten öteye
gitmeyen hayallerdir, hayal toplumsal olursa toplumu mutlu eder ötelere
taşır,geriden gelenlere mutluluğun kapısını açmış olur.
Mehmet
Aluç
Felsefi Alanda Az Biraz Sohbet Edelim
Bugün az zihnimizi zorlayarak felsefi alanda az biraz sohbet edelim dedim, bu soruları birlikte gönül beraberliği içinde cevap verelim istedik. Cevabı olanlar varsa yazsın, hep birlikte cevap vererek doğru olanı bulalım…
Paylaşmak nedir? Face, Twiter sosyal sitelerde bir şeyler paylaşmak mıdır? Yoksa gönül birliği içinde birlikte fikir renkleri içinde yaşamak mıdır?
Hayat mı acımasız? Yoksa hayatı acımasız yapan bizler miyiz?
Sorular yanıtların özeti midir? Özetler sorulara cevap mıdır? Yoksa yanıtlar soruların gerçek yüzünü ortaya çıkaran, ona çare olan bir cevap mıdır?
Düşünmek kendini tanımak mıdır? Düşünmek, doğru yola ulaşmak için bir kapı mıdır?
Benlik, acizliğini bilerek Rahmanın büyüklüğünü hatırlatan mıdır? Yoksa isyan yolunda, kendi bildiğini okumak mıdır?
Zaman, hayatın yolunda anı hatırlatan bir an mıdır? Yoksa Zaman, hakikati bulmak için bize verilen an içinde Rahmana ulaşılan yolculukta, dikkatle kullanmamız gereken kıymetli bir an dili ‘mimidir?
Felsefe, neden soru sorarken cevabını dinden kaynak alarak cevap vermez? Sadece belirli bir birikime sahip olanların, çelişkili düşüncelerin çelişkili açıklamaları ile soruları aklı ve mantıklı olarak cevap bulunmayacağını bile bile aynı çelişkiler içinde yani cevapsızlık boşluğunda gezinilir? Buna örmek olarak:
Bu sorulardan bazıları şunlardır;
* İnsan nedir?(*)
* Evrenin bir sonu var mıdır?
* Hayatta en önemli şey nedir?
* Yasamın amacı nedir?
* Ölümden sonra hayat var mıdır?
İşte felsefeyi besleyen, bu soruları sorup, araştırıp ve düşünmektir. Felsefenin soruları günlük sorulardan ve bilimsel sorulardan çok farklı özelliklere sahiptir.
Bu özellikleri söyle sıralayabiliriz;
Felsefi sorulara kesin cevap vermek mümkün değildir.
Felsefenin soruları diğer alanların sorularından farklıdır. Felsefi sorulara sürekli değişik cevaplar verilebilir ya da tüm denemelere rağmen sorular cevapsız kalabilir.
Bu nedenle, felsefi sorulara eksiksiz, her durumda geçerli ve kesin bir cevap vermek imkânsızdır. Çünkü felsefede her yanıt, yeni bir soruyu da beraberinde getirir.(*)
Bu soruların cevabı dinimizde varken neden cevaplar dinden cevaplar verilmez veya din aşikâr göz önünde iken, bunun cevabı bulunmaz ve insanlara(felsefe ile soruların cevabını arayarak boşluğa düşenlere) sunulmaz? Selam ve dua ile…
Mehmet Aluç
(*)http://felsefe.konulari.org/felsefenin-sorulari.html
2 Şubat 2015 Pazartesi
Nazım hikmet Ran Üstat ile hasbihal
Nazım
hikmet Ran Üstat ile hasbihal edeyim
Geçtim
şiirinin karşısına sanki bugün yazmış gibi
Ne
güzel yazmış:
İnsan
olan vatanını satar mı?
Suyun
içip ekmeğini yediniz.
Dünyada
vatandan aziz şey var mı?
Beyler
bu vatana nasıl kıydınız?(*)
Onu
didik didik didiklediler,
Saçlarından
tutup sürüklediler.
Götürüp
kâfire : "Buyur..." dediler.
Beyler
bu vatana nasıl kıydınız? (*)
Ah
üstat ah ortalık toz duman
Ah
gönüller yaman yaman ki yaman
Ufukta
görünse de derman
Toz
duman içinde gelemiyor derman
Haklıyı
haksız karşısında boyun büktürdüler
Haklıya
sen haksızsın diye sürgün ettirdiler
Ağlayana
çare için koşanı yolunda döndürdüler
Sizler
nasıl sabır ettiniz üstat anlaşılır gibi değil
Eli
kolu zincirlere vurulmuş,
Vatan
çırılçıplak yere serilmiş.
Oturmuş
göğsüne Teksaslı çavuş.
Beyler
bu vatana nasıl kıydınız? (*)
Birisi
oturur binlerce mil öteden
Basar
düğmeye ortalık karışır aniden
Gözlerde
aksa da yaş kıyılır vatana üzülmeden
Toz
duman içinde gelemiyor derman
Günü
gelir çarh düzüne çevrilir,
Günü
gelir hesabınız görülür.
Günü
gelir sualiniz sorulur:
Beyler
bu vatana nasıl kıydınız? (*)
Siz
beklediniz hesap soranları
Tek
tek soruluyor şimdi hesapları
Kaçan
varsa yurt dışına kayırıyor ağa beyleri
Beyler
bu vatana nasıl kıydınız diyorsun üstat
Kıymayanlar
gelecek bir gün ötelerden üstat
Mehmet
Aluç
(*)Nazım
Hikmet Ran (Bu Vatana Nasıl Kıydılar şiiri)
İman Müminlerin Baş Tacıdır
Gönül
iman ile yol alır gider
İmansız
gönül yönün kaybeder
Mümin
olan ahirette güler
Mümin
olmayan ahirette yok olur gider
Mümin
her gün dua okur
Mümin
olmayan her gün nefret eker
Gül
kokan Resul ahirette müminleri bekler
Cehennem
ahirette nefret ekenleri bekler
İman
ile gönüller karanlıkları deler gönüllere gider
İmansız
gönüller karanlık gönülleri ile nefretle güler
İman
ile tüm diller merhametle güç dağları deler
İmansız
gönüller düz yolu yokuş eder nefretle bekler
İmanla
atılan adımların adımları açan bahardır
İmanla
müminler gönüllerde sevgiyle nişandır
Mümin
Kuranla Resul ile mutluluğa yol alandır
Mümin
olmayan nefret ile yolda kalandır
İman
Mümin’i cennete götürür
İmansızlık
imansızı cehenneme götürür
Mümin
gönülleri neşeyle güldürür
İmansız
olan düzgün yolda nefesleri söndürür
Dünya
malına meyil veren imansız kul
Ölüm
gelince dünya malın olur pul
Dünya
malına değer vermeyen imanlı kul
Ölüm
gelince gönlündeki imanla iyiliğin,
sana
olur cennetten yol
Kul
Mehmet’im iman müminlerin baş tacıdır
Gönüllerin
derdi devası müminlerin acısıdır
Mümin
olmayanlar bir gün gelir çıldırır hakkıdır
Sen
imanla ol mutlulukla açan şafaklarda ömürleri canlandır
Mehmet
Aluç
Ben Gururu Yıkılmış Bir Soytarı Değilim
Gönlümün en son sönmeyen ışığı, imanım ve aşkım ile sevdim seni, çöldeki susuzluğa hasret bedevi gibi seni sevdim…
Gecenin ayazında seni aradım, sokaklarda bulvarlarda ey gönlümün aşk ile dolu derin kuyusu olan sevgilim…
Görünmezlik iksirimi içtin giderken, aradım seni bulamıyorum, giderken hasretin iksirin bana mı içirdin, hasretinle yanıyorum.
Haydi, bana bunun bir şaka olduğunu söyle, inan hiç kızmayacağım sana.
Anladım şaka değil gerçek, geçlerin rüzgârda esen tül perdeler gibi gönlüm ayrılık rüzgârı peşinde uçtu, ben kayboldum seni ararken, ne olur gel sen beni bul bu bilinmezlik yolunda, tesbih taneleri gibi dağıldım yollarda ne olur gel topla beni Rahmanın aşkına ne olur gönlümün gülü…
Yüreğim sensiz üşüyerek ağlar, dilim tüm sözlere karşı boykot etmiş ismin ’den başka söz söylemiyor. Sensizliğimin adını koyamadım, kimisi deli der, kimi berduş, kimi akılsız der bilemezler ki ben aşkın deryasında kaybolan seni arıyorum.
Yıllar boyu hayalimin peşine düştüm, onu arıyorum bilmezler anlamazlar!
Ah bülbül olsam gönül bahçende sinene konsan, gece gündüz aşk ile ötsem aşk dolu şiirleri hece hece sana okusam, sen nereye saklansan da saklan ben seni arayıp bulacağım, bundan emin ol.
Ben gururu yıkılmış bir soytarı değilim gururla işim olmaz benim işim aşk ile gönül iledir bunu sen benden daha iyi bilirsin. Sevgiye aşka inanmayan sen, bir an arzularına yenik düşen ayrılık seline kapılan sen, yollarda seni ararken yorulmuyorum, uykular geceyi evleri şehirleri esir alsa da, ben uyanık olarak yol alıyorum.
Güneş gece olsa da benimle, gökyüzünde yıldızlar benimle seni aramam için güneş, içimi ısıtıyor ayaz gecelerde aşkınla beraber, yıldızlar karanlık yollarıma aşkın ışığı gibi yoluma ışık oluyor gecemi aydınlatıyor, tıpkı gülüşlerin gibi sen bilmezsin gülüşünün güzelliğini…
Bekle beni geliyorum, gönül elimle elinden tutacağım aşkı sana öğreteceğim gece gündüz.
Mehmet Aluç
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)
Yayınlarım
Bugünü Elinden Alına Adam Geleceği İçin Ne Yapabilir?
Bugünü Elinden Alına Adam, Geleceği İçin Ne Yapabilir? Cevaplarınızı bekliyorum. Mehmet Aluç
-
1847’de Manisa'nın Kırkağaç ilçesi Gelenbe kasabasında dünyaya geldi. 1912'de aynı kasabada yaşamını yitirdi. Asıl ismi Mehme...
-
Yunus gelirde hakka doğru yürünmez mi? Gözlerde yaş akarda Yunus görmez mi? Hak yolda hakla olan Yunus görünmez mi? Hak yol...
-
Aşık Reyhani 1932 yılında Hasankale'nin Alvar köyünde doğdu. Asıl adı Yaşar Yılmaz'dır. İran'dan göçen babası ...