Bu Blogda Ara

30 Ocak 2015 Cuma

Kefensiz ölmenin Peşinde yürüyen-3. son bölüm-



Muharrem dede mutfakta yemek tabağı ile içeriye girdi. Sofra bezini yere serdi, yemek yemek için sofraya oturdular. Gözü hala kolyeye takılıyordu. Bunu fark eden muharrem dede.
-Gözün kristal kuvars reiki sarkaçlı kolye ’ye takıldı evlat. Benim kızın, takıntıları var güya Bir odadaki enerji dengesizliklerini tespit etme, chakraların dönüş yönlerindeki sorunları giderme, chakralardaki enerji dengesizliklerini giderdiğine inanıyor ve bununla gidereceğini sanıyor. Annesi de biraz hırçın aksi olunca bir arkadaşına söylemiş o da bu yöntemi söylemiş. İlk önce denediler birkaç defa.

-Tam anlayamadım?

-Bende ilk başta anlamamıştım evladım araştırdım.  İnsanların vücudunu çevreleyen elektromanyetik alana aura denir. İnsan aurası evrensel enerjiden beslenir ve süreli olarak evrensel enerjiyle iletişimdedir. Aurada yedi tane enerji merkezi bulunur bu enerji merkezlerine CHAKRA denirmiş,falan filan. Ben onlara annesinin hırçın ve aksi olduğunu negatif enerji ile ilgili bir durum olmadığını söyledimse de dinlemediler, o gün yani on sekiz yaşından beri yani on yıldır kızım lale değişti bazen mutlu bazen mutsuz…
Lale ismini duyunca yüreğine bir bıçak saplandı. Bu bir tesadüf olabilirdi. Sevdiği yani terk ettiği sevgilisi Leylada aynı şeyleri söylerdi, ama önemsemezdi ve bilmediği de bir konuydu. Hep es geçerdi.

-Ne oldu evladım, rengin bir anda soldu?

-Şey… Bir şey yok yemek boğazıma kaçtı.

-Bu taşları bilen birilerinin kullanması gerektiğini her ne kadar söyledimse kızım beni dinlemedi. Ne bileyim tamamen değişti, bizden uzaklaştı bazen aylarca uğramıyor, bakıyorsun gecenin bir vaktinde geliyor birkaç saat durduktan sonra gidiyor. Elindeki kolyeye sorular soruyor iletişim kurmak için bu pandül mü sarkaç mı her ne ise… Neyse bunların sırası değil evladım, sen kimsin önce onu anlat.

Geceleri elinde bu kolye ile konuşurken gördüğünde yine pek önemsememiş, yastığının altında haftalarca onunla yatmasına bir anlam verememişti.

Yemek yerken kapı açıldı içeriye soluk soluğa kalmış telaşlı bir halde Leyla girdi. Seyit’in sırtı kapıya dönüktü. Leyla telaşla soluk soluğa

-Baba kolyemi kaybettim, tüm iyi enerjimi kaybettim onu, kötü enerjiler ruhumu sardı, evde bir tane daha olacaktı…

Demeye kalmadan seyit sırtını döndü Leyla ile göz göze geldi. Leyla çok telaşlıydı. Babası

-Gel soluklan kızım, ben şimdi bulurum. Kızım bunu sen kendin acemi olarak kullanıyorsun sana zararı var diyorum bana inanmıyorsun.

-Hayır, baba sen bilmiyorsun çabuk bulmam gerekiyor onu, bak şimdiden odayı negatif enerji sardı.

Sofranın başında oturan seyidi görünce irkildi. Şaşırdı. Kapıyı kapatarak koşmaya başladı. Seyit kapıyı açarak arkasında koştu.

Uzun bir koşudan sonra ormanlık alana girdiler. İkisi de nefes nefese kalmışlardı. Seyit arkasında bağırarak.

-Leyla kaçma benden sana zarar vermeyeceğim
Diye bağırsa da Leyla duymuyordu. Leyla’nın Ruhu bedeni ile kanatlanmış sanki uçuyordu. Sanki arkasında koşarken Leyla'nın çıkardığı ses puslu gölgeli bir gecede kahkahaları ile ağlayan bir delinin hırıltıları gibi çıkıyor ve ormanda yankılanıyordu.

Leyla az ilerde kayalıkların olduğu yerde bir mağaraya girdi. Seyit mağaraya doğru ilerledi, içeriye girmek için tereddüt etti. Mağarada koşam Leylanın ayak sesleri yankılanıyordu. Korkak adımlarla mağaranın içerisine doğru yürüdü Seyit. Avcunda sanki kalbi yerinden sökülürcesine çarpıyordu, biraz durdu nefes aldı. Mağarada Leylanın koşan adımları hala yankılanıyordu. Çaresizliğin ayak adımların sesine kulak vererek, mağarada leylanın peşinde yürümeye devam etti. İlerde yol ikiye ayrılıyordu, şaşırdı hangi yöne gideceğini, kulak kabarttı Leylanın son adımlarının sesi hale sağ olan yolda geliyordu. İlerledi önüne çıkmaz bir yol çıktı. Buradan hiç gidilecek bir yol yoktu. Bir anda uçmadı ya diye düşündü. Bir anda izlediği filimler aklına geldi gizli dehlizler kapı var burada diye düşündü. Mağarayı eli ile kontrol ederek giriş kolunu aramaya başladı.

Az ilerde derinden konuşmalar geliyordu.

-Aradım bulamadım kolyemi, bana daha etkili olan yeşil zebercet kolyesinden verir misiniz?

-Leyla, annenin bu taşlara ihtiyacı yok, bunlar psikolojik olarak psikolojiyi düzelttiğine inanılır hem bu kolye Beden-zihin dengesini sağlar. Metafiziksel ve psikolojik etkileri yok ettiği biliniyor. Neşe ve sevinç hissi verir. Böylece diğer insanlara sevgiyle bakılmasını sağlar. Kişinin yaşam enerjisini, canlılığını korumasını sağlar. Kişiyi verici olmaya yönlendirir. İyimserlik verir ve küçük gelişmelerden sevinç duyulmasını sağlar. Nedensiz duyulan korkulara karşı iyi gelir. Kaygıyı azaltır. Kişinin iç dünyasını fark etmesini sağlayarak kişisel gelişimi hızlandırır. Çevreyle iletişimi mükemmelleştirir. Kıskançlık, egoistlik ve duygusal soğuklukları yok eder fakat her nedense sizin aileye hiçbir etkisi olmuyor Leyla.. Mesela seni ele alalım hiç mutlu değilsin, bir psikologla görüşmen gerekir, bunlar tedavi amaçlı değil, psikolojik olarak morali düzelmek içindir biliyorsun. Sen buna kendini fazla kaptırdın… Bu kolyeler mutlu olanların daha mutlu olmasını psikolojik olarak sağlıyor, tıbbın yapamadığını yapamıyor ki. Mesela sen kişisel olarak hep kaygılısın, mutlu olmayı onun kıymetini bilmiyorsun, kusura bakma leyla’cığım ama duygusal olarak buzdolabı gibisin. Senin acil olarak doktora görünmen hatta psikolojik yardım alman şart.

Eli mağarada bir çukurdaki sivri taşa dokununca mağaranın kapısı ardına kadar açıldı. Leyla ve diğerleri irkildiler. Leyla

-Sakin olun, telaşa gerek yok, eski sevgilim beni takip ediyordu.
Mağaranın içi bayağı dayalı döşeli bir yerdi. Seyit

-Siz burada gizli ne işler çeviriyorsunuz? Anlatın bakalım.
--------

Leyla bir hasta hane de yatalı altı ay olmuştu, Psikolog desteği ile tüm takıntılarından kurtuldu. Şimdi seyit ile beraber küçük bir evde mutlu bir hayat sürdürüyor.
                                                    SON
Mehmet Aluç

İmanla İşlenmiş Anekdotlarım



İmanla İşlenmiş Anekdotlarım

İman dolu bir ülkenin, her mahallesinde her sokağında her evinde iman ve vicdan ile yaşanılır, vefasızlık duyarsızlık hissizlik iman ile kelepçelenmiştir.

Hayat biz kısa ömürlülere verilmiş bir emanettir, bu emaneti içinde iman ile teslim etmek de görevimizdir.

Rahmanın yarattığı tüm kulun gönlünü kırmamak ve onu mutlu etmek kulluk ve insanlık görevimizdir, bundan gayrısı ne insanlığa nede kulluğa girer bundan gayrısı zulme, insan haklarına ihlale girer.

Dertler içinde olan kula yetişmek onun derdine derman olmak mümin olan her kulun üzerine vazifedir.

İmanla ilim irfan denizinde yüzülür, imansız ilim irfan denizine girilmesi mümkün değildir.

İman manayı aşkı senden alıp karşındaki mümin kardeşinin gönlünde yoksa ona sunmanı ister yalnız zorlamadan, gülümseyerek sunmanı ister.

Hayal iman merhamet gönlünde varsa, insanlığın faydasına olacak bir rüyadır. İman ve merhamet yoksa sadece kendi çıkarı için gerçekleşecek hayalden öteye gitmez.

İslam, Kuran, Resul gayesi imanı gönüllere edeple nakış nakış işlemektir.

İman olmadan gönüldeki yarınlara ait düşünceler toplumsal olmaz ve gerçekleşmez, sadece kendi nefsi ve çıkarı dışında kulun yarınlara ait düşüncesi toplumsal olmaz.

İman gönülde yoksa dil konuşmayan lal olmuş dildir. İmanla olan gönül zalim karşına dikilir zalimi susturur.

Adımlar yarına iman dolu düşüncelerin ışığında adım atmıyorsa, at gitsin o adımları kız kulesinden aşağıya, çünkü iman dolu düşüncelerin atmosferinde o adım atılmıyorsa sonucu insanları ötelere taşıyamaz sadece nefis şeytan dünya üçgeninde sıkıştırarak, yarınsız yarınlara taşır.

Gözlerdeki buğularla insanlar baş başa ise, bilin ki gerçek iman yok gönüllerde, nasıl iman vardır kendi çıkarımız uğruna içeriği değiştirilmiş Kuran, sünnet içermeyen bir iman vardır hayatın her alanında.

Ey yorgun, mutsuz, umutsuz adımlar İmanı alın gönlünüze bitsin, mutsuzluk umutsuzluk yorgunluk dolu hayat ve zaman.

Yıkılır, imansız yollarda tüm yollar adımlar, çünkü adımlar nefise odaklanmış yürür, nefis de kendin düşünür sonunda uçuruma götürür arkada bir tekme vurur, kıçı ile güler tabi ki şeytanın kucağında.
Mehmet Aluç

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

Seni Anlatan Hecelerim Mısralarım Var

Seni Anlatan Hecelerim Mısralarım Var

Seni Anlatan Hecelerim Mısralarım Var


Sen mi hayatıma ışıksın, yoksa kalbimdeki aşk mı, yoksa gittiğim yol mu aydınlık? Bilemiyorum!

Aşkın kokusu mu sardı, senin kokun mu beni böylesine sarhoş etti? Onu da bilemiyorum!

Sen böylesine içimde capcanlı dururken bu soruların ne önemi var diyorum es geçiyorum…

Gözlerimde yaş olmadıktan sonra, çığlık çığlığa sensizliğin feryadı yok ya yüreğimde işte buna seviniyorum…

En önemlisi seni anlatan hecelerim mısralarım var, seni yazdığım kendimi anlattığım…
Ya sen bir yana ben bir yana hecelerim, mısralarım, şiirlerim bir yana düşseydik? Düşünmek bile istemiyorum.

Yanağındaki gamzen de açan gülücükler bana bir ömür boyu yeter, başkada bir şey istemiyorum.

Şimdi sen dizimde uyurken yazdığım bu satırlarda bana bakan gülümseyen gözlerinle baş başa bunları yazdım, sen uyusan da yüreğimde her an uyumayan sen ve ben varız birbirimize sevgi dolu gözlerle bakan.
Bende defterimi kalemimi bırakayım sana sarılarak kokunla uyuyayım sevgili gülüm.

Mehmet Aluç

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

29 Ocak 2015 Perşembe

İmanla Gülüyoruz


Oturma gezme imansız gönlünde açılmasın yara
Gül kokan Resul imanla gönüllere girdi
Ağlarsan hüzünle kalırsan iman gönlünü sara
 Yıkma hayat bu dünya hepimize için birdir

Bu dünyada biz müminler imanı seçiyoruz
Biz müminler dünya ve ahirette imanla gülüyoruz
Gül kokan Resule doğru el ele yürüyoruz
Bıraktık kin nefreti nefsi imanla gönüllere giriyoruz

Bak gör imanla Gül Kokan Resul uzattı eli
İmanla Resul sahabeler oldu aktı iman seli
Zalimlerin iman gelince göründü açık keli
Bıraktık kin nefreti nefsi imanla gönüllere yürüyoruz

İman Gül Resulle açar kokar bil ki sinededir
İmansız geçen ömür kaç yıl oldu kaç senedir
Nefis şeytan yıkarak gönüle girendir
Bıraktık kin nefreti nefsi imanla gönüllerde beraberiz

İmanla günahla şeytan üstüne çek bir perde
İmansız kalıp kardeşim düşme sen derde
İmansız gezilir mi sen söyle bu devirde
Bıraktık kin nefreti nefsi imanla gönüllerde gülümseriz

Kul Mehmet’im imanla sinende açsın güller
Coşkun sevgiyle imanla dolsun gönüller
İmanla Resulle geçsin tüm günler
Bıraktık kin nefreti nefsi imanla gönüllerde gezeriz
Mehmet Aluç

Aşk İman Gönüllere Nur


Aşk değil mi Rahmandan kullara nurlu yolu
Aşk değil mi Rahmana giden yolda kula imtihan
Haydi, Leyla olan sevgili, seven sana mecnun olan kul ile ol
Dünya değil mi Rahmana giden yol
Sen yoldaş ol, değil mi kısa yolda yol, dinlenilen bir han

Sen ey sevgili olan güzel Leyla
Bil aşk Rahmanın yoludur, öyle sev
Ey Leyla'ya âşık olan mecnunlar, bilin o gönülden ev
Aşk Rahmanın yoludur bil öyle sev

At Leyla aşkla imanın kemendini, yolda ayrılan mecnuna
Döndür yönün gönül evine, nurdan kıbleye, Rahmana iman uğruna
Bilsin iman ile, Rahmanı candan sevsin seni aşk uğruna
Senin gönlün imanla nur, onun gönlü imanla olsun nur

Sükûn bir ses değil mi, aşkla iman gönüllere
O güzel sesinle oku, Kuranı Mecnun gönüllere
Aşk imanla birleşsin, merhamet coşsun gönüllerde
Senin gönlün imanla nur, onun gönlü imanla olsun nur

İmanla aşk, gönüller sabit nurlu yol değil mi?
İmanla aşkla mecnunu zincirle, sapmasın
İmtihan dünyasında, gönüller yanmasın
Senin gönlün imanla nur, onun gönlü imanla olsun nur

Kul Mehmet’im, var iman aşk yolunda ol gönül eri
İmanla aşk yolunda, sen sakın kalma geri
Yolunda olsa da çile, dönme sakın gerisin geri
Aşk iman gönüllere nur, gönüller imanla olsun nurdan nur
Mehmet Aluç




Nur Muhammed Candan Ahmet



Nur Muhammed nurdan aşkı gönlümde
Gönülleri Açarım ben onunla
Gelen geçen kullar nebi önünde
 Gönüllere Saçarım damla damla
Ümmetin başında gönüllere odur Rahmet

Nur Muhammed aşkı tüm gönüllerde
Bakar bakar yaşarım ben onunla
Bakışı nurla gezer gönüllerde
Nur Muhammed nuruyla candan Ahmet
Ümmetin başında gönüllere odur Rahmet

Nur Muhammedin yolunda yolcuyum
Gönüllere giderim ben Rahmanın kuluyum
Onun aşkını Kurana borçluyum
Nur Muhammed nuruyla candan Ahmet
Ümmetin başında gönüllere odur Rahmet

Onu sevmek nasip olsun her kula
Gönüller onunla yolunu bula
Melekler ismin söyler hece hece sen anla
Nur Muhammed nuruyla candan Ahmet
Ümmetin başında gönüllere odur Rahmet

Tüm nurlar can sinesinde gönlündedir
Tüm bilinmezler onun yolundadır
Nurdan nuruyla gönlümüze candır
Nur Muhammed nuruyla candan Ahmet
Ümmetin başında gönüllere odur Rahmet

Onsuz hayat söyleyin karı nedir
Bom boş giden ömür anı kimedir
Nur gönlüyle kâinata sinedir
Nur Muhammed nuruyla candan Ahmet
Ümmetin başında gönüllere odur Rahmet

Baharı getirir donmuş gönüllere
Bakışları ile derman gönüllere
Getirdiği Kuranla ömürdür ömürlere
Nur Muhammed nuruyla candan Ahmet
Ümmetin başında gönüllere odur Rahmet

İlim irfan denizinde gezdirir
Nur sözleri ile âlemleri sezdirir
Ona inanmayanlar aklın yitirir
Nur Muhammed nuruyla candan Ahmet
Ümmetin başında gönüllere odur Rahmet

Onunla kullar manayı anlar
Dökülmesin der âlemde kanlar
Sarılsın İslam’la cümle canlar
Nur Muhammed nuruyla candan Ahmet
Ümmetin başında gönüllere odur Rahmet

Zaman mekân silinir yanında
Bitmez iman var canında
İman eden kullar yanında
Nur Muhammed nuruyla candan Ahmet
Ümmetin başında gönüllere odur Rahmet

Gül kokusu taşır teninde
İman kuşağın taşır belinde
Zalimin zalimliği bitti geldiğinde
Nur Muhammed nuruyla candan Ahmet
Ümmetin başında gönüllere odur Rahmet

Cümle âlem onun için yaratıldı
Rahman onunla cennete yol açtırdı
Onunla olanlara cennetten selam gönderdi
Nur Muhammed nuruyla candan Ahmet
Ümmetin başında gönüllere odur Rahmet

Kul Mehmet’im ömrüm yolunda son bulsun
Işıksız ömürler onun nuruyla dolsun
Nur Muhammed cümle kulların gönlünde olsun
Nur Muhammed nuruyla candan Ahmet
Ümmetin başında gönüllere odur Rahmet
Mehmet Aluç



İmanla Kucaklarken



Kâinat kokunla doldu ya nebi
Kâinatta esince Nurun  ya nebi
Melekler okur kulağımıza Kuranı ya nebi
İman heybetiyle gönüllere yerleşti ya nebi

Müminler birbirini imanla kucaklarken
Zalimlerin kaleleri üst üste yıkılırken
Beşeriyet karanlıktan aydınlığa gark olurken
İman heybetiyle gönüllere yerleşti ya nebi

Sen gönüllerimizi imanla kucaklarken
Rahman seninle âlemi nura boğarken
İslam ufukta nurlarla doğarken
İman heybetiyle gönüllere yerleşti ya nebi

Kul Mehmet der ki zalimler imanı görünce kesildi nefesi
Kâinatta eserken Bilal’in gür sesiyle ezan sesi
Medine aydınlığında gönüllere doldu Kuranın nefesi
İman heybetiyle gönüllere yerleşti ya nebi

Mehmet Aluç

Yetiş Ya Nebi

Yetiş Ya Nebi

Günahım çok mahşerde yalnız kaldım ağlarım
Ya nebi ben seni her yerden naçar ararım
Yüzüm yoktur Ya nebi şefaatin umarım
Yetiş ya nebi seni ben her yerde ararım

Boynum bükük kaldı ben mahşerde ben naçarım
Şefaatin olmazsa ben nasıl ne yaparım
Gece gündüz ağlarım hep gözyaşı dökerim
Yetiş ya nebi seni ben her yerde ararım


İsminle gece gündüz umutla ismin andım
Günahlarımla her an pişmanlığından yandım
Nefis şeytan denilen vicdansıza ben kandım
Yetiş ya nebi seni ben her yerde ararım

Kul Mehmet’im ben hicret etsem nebi yanına
Nurlu yolunda canlar karışsa bu canıma
Nefsimle şeytan girdi acımadan kanıma
Yetiş ya nebi seni ben her yerde ararım

Mehmet Aluç

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

28 Ocak 2015 Çarşamba

Gel gönül evime



Gel gönül evime

Düşün sensiz geçer mi gecem gündüzüm
Sen olmayınca kaybolurum karanlıkta
Bana olmasın sevmiyorum son sözün gül yüzlüm
Gel gönül evime gül yüzlüm kalmayayım dermansızlıkta

Sendin benim ay yüzlüm gecem gündüzüm
Günahıma tövbe ile koşarken çözüldüm
Aşk yolunda sensiz bölük bölük bölündüm
Gel gönül evime gül yüzlüm kalmayayım dermansızlıkta

Seni sevdim işte ben seninle gözüktüm
Gönlün beni unutmasın canım iki gözüm
Sanadır gönlümde akan bu tüm sözüm
Gel gönül evime gül yüzlüm kalmayayım dermansızlıkta

Sen yanımda olunca çıkmaz gönülümün vahı
Pişmanlıkla solmasın ömür demeyelim gül yüzlüm eyvahı
Sen yanımda gönlümde olunca duymaz gönlüm ahı vahı
Gel gönül evime gül yüzlüm kalmayayım dermansızlıkta


Kul Mehmet’im hasret yolunda dilimden sildim tüm ahı
Sensin gönlümün sarayında bana gülümseyen gönül nikâhı
Bilirim gönülsüz sevmenin aldatmanın azap dolu olur günahı
Gel gönül evime gül yüzlüm kalmayayım dermansızlıkta
Mehmet Aluç

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

Kefensiz Ölmenin Peşinde Yürüyen-2.Bölüm

 Kefensiz Ölmenin Peşinde Yürüyen-2.Bölüm

Kefensiz Ölmenin Peşinde Yürüyen-2.Bölüm

-Anlayamadım dedem?

-Gururuna nefsine arzularına yenik düştün, ben sevdim karşımdaki benden
fazla sevsin beni haykırışına kulak verdin ve yalnızlığı seçtin ve her adım atışında bir çukura düştün öyle değil mi?

-Sen beni yanlış anladın dedem, hem öyle olur mu?

-Aşkı sen nerede arıyorsun?

-Karşımda beni sevenden arıyorum.

-Aşk karşında sevende mi yoksa gönlünde mi?

-Hem gönlümde hem de sevdiğimin gönlünde…

-Emin misin evladım? Hem aşk öyle herkesin kapısını çalmaz ki, birisinin kapısını çalar, kapısını açar sevdiğini alıp gönlündeki aşk ile dolaştırmanı ister. İkinizin kapısını çaldığından emin misin?

-Dedem şimdi bilmece gibi sordun, ben ne bileyim? Ben sevdim sevdiğim beni sevmedi bende ayrıldım ondan.

-Her düş kırıklığından sonra aynı düş kırıklığına devam ettin hayatını yalnızlığın kör uçurumlarına adadın ve sokak, sokak geziyorsun mutluluğu bulmak için.

-Hay ağzına sağlık dedem, yoksa tüm suç beni mi diyorsun? Yo olamaz, sen yanılıyorsun dedem!

-Bana kusur gören gözlerinle öylesine bakma evladım, kusurları örten gözlerinle bak ki söylediklerimi ve yaşadıklarını anlayasın. Sen, hayallerinin iki bacağını birden kırmışsının evladım, boşuna yeni hayaller peşinde koşma.
Yüreğinde biraz önce, çığlık çığlığa çığlıklar dolaşırken acınız soluksuz acıları ile yüreğini yakarken, şimdi o çığlıklar yok olmuştu evet, evet yok olmuştu, gülümsedi.

Yan odadan gelen ihtiyar bir kadın sesiyle ürktü.

-Boyu devrilesi Muharrem, karnım acıktı nerde kaldı yemek…
Şaşkın bir sesle sordu.

-Kim o bağıran böylesine hırçın…

-Benim eşim, biraz aksidir kalbi katıdır, ama eşim nihayetinde.

-Sen onunla nasıl yaşıyorsun, galiba seni pek sevmiyor?

-Doğru tahmin ettin, lakin ben kalbimde aşkın kapısını ona açtım her daim onu severek aşkımı taze tutarak hem onu seviyorum hem de onu severek bedenimi dinç tutuyorum evladım. Ben ona şimdi yemeğini vereyim, kalkmaktan zorlanıyor fazla kızdırmamayım.

Yaşlı dede yani Muharrem dede içeriye elinde yemek tepsisi ile içeriye girdi. İçerisi pek karanlıktı, Hiçbir şey pek seçilmiyordu. Sönmekte olan mum ışığının yardımıyla kanepeye oturdu. Üstünde binlerce ton yük varmış gibi kendini yorgun hissediyordu. Gözlerine uyku mahmurluğu çöktü. Yavaş yavaş uykunun merkezine doğru bedeni derinleşerek yürüyordu. Gözleri kapandı uykuya dalmak üzereydi. Yalnızlık hırkası giyinmiş bedeni, tatlı uykunun esen meltemi sanki kulağına ninniler söyleyerek uykuya, düşler ülkesinin kalbine doğru yürümesi için dudağı ile kulağına fısıldarken uykuya daldı.

Uyku, elem fırçasının darbesiyle yüreğinde açtığı yaralara merhem, tükenen umutlarına umut gibi gelmişti. Yarınlarını kucaklamayan hayatı, sanki düşler ülkesinde kucaklıyordu tüm hayallerini mutlu gülen yarınını.
Uyandığında öğlen olmak üzere idi. Gözleri ile odayı inceledi, nerede olduğunu hatırlamaya çalıştı. Karşısında Muharrem dedeyi görünce kendisine bakar halde, bir anda her şeyi hatırladı. Uykunun dinçliği ile doğruldu.

-Kusura bakmayın bir an dalmışım, sizin yerinizi bir anlığına meşgul ettim özür dilerim.

-Önemli değil evlat, çok güzel ve derinden uyuyordun, sana kıyamadım. Kaç zamandır uyumuyorsun?

-Şey bilemiyorum belki iki üç gün…

-Şimdi nasılsın?

-Bu uyku bana çok iyi geldi, düşler ülkesinde geziniyordum uykumda, ömrüm de ilk defa böylesine düş gördüm ve uyku uyudum. Size minnettarım muharrem dede, isminizi hanımınız seslenirken öğrendim. Benim adım Seyit.

-Memnun oldum evladım seyit, acıkmışsındır önce bir şeyler yiyelim birlikte, sonra konuşuruz evladım.

Gündüzün ışığı ile odayı inceledi, kırık dökük bir masa ve kanepe kapıları kırık bir gard dolabı bir kaç eski elbise… Gard dolabının üstünde sallanan bir kolye, gümüş zincirli kolye ve üzerindeki kristal kuvars reiki sarkaçlı kolye dikkatini çekti. Aynı kolyeden sevgilisi yani terk eden sevgilisi Lalenin çantasında da vardı. Bu kolye özel bir kolye ye benziyordu. İlk gördüğünde pek önemsememişti.

Mehmet Aluç

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

27 Ocak 2015 Salı

Pişmanlığımı Hatalarımı Yazıyorum Gülüm-1


Ey gülüm, sana gönül kapını aralık bırak dedim,  bir aralık bırakır bir kapatırsan girsem mi girmesem mi diye tereddütte kalırım, hatta tahammül edemem artık ben gülüm…
Bil ki aşk sevgi gönlü öylesine kaplar ki etraf zifiri karanlık olsa bile ışığı ile aydınlatır gülüm…
Gülüm sen hep kararsız kaldın, ah aşkı aşk gibi leyla mecnun gibi bilsek, aşk varmak için heyecanla yola çıksak aşk varmadan ruhumuza huzur dolmasa, lakin öyle değiliz aşk gibi sevmiyoruz be gülüm…
Ömrümüze gönlümüze yollarımıza Aşk’ın yumuşak fırçası ile dokunsak eyvah ki ne sen nede ben dokunamadık gönlümüze Aşk’ın yumuşak fırçası ile…
Sallandı umutlarımız gönüllerimizin mahkemesinde mahkeme edilmeden idam sehpalarında yollarda tek başına yalnızlığın korkunç suratı ile idam ettik be gülüm…
Korsanların ele geçirdiği sokaklarda gezdik, devrildik birbirimize destek olmadan, birbirimize sarılmadan ruhumuza aşkın kanatlarını takarak aşkın vadisine uçamadık be gülüm…
Korsan gönüllerin ürpertisi ile yıkık viran gölgelerin karanlık gölgesi altında ezildik, şaşkınlığın sessiz çığlığında kaybolduk…
Mesafesi çalınmış duygularla yol aldık, yüreğimize bakamadık, vefanın gülümseyen elinden tutamadık be gülüm her şeyin hayırlısı be gülüm…
Seni yazıyorum, kendi pişmanlıklarımı hatalarımı yazıyorum yine gülüm, bu pişmanlıklarım hatalarım yazmakla bitmez be gülüm, ben yazayım sen oku rengârenk gönül kaleminle gülümseyen renklerle renklendir gönlümü be gönlüm…

Sensiz pişmanlıklar hataların mezarlığındayım
Sessiz bir sessizlikle dinliyorum kendimi karanlıktayım
Gülümseyen gönlümle garipliğime gel ben buradayım
Seni yazıyorum pişmanlığımı hatalarımı yazıyorum
Belki bu umuda doğru son sessiz çırpınışımdır
Son duam son haykırışım bitmeyen yazışımdır


Mehmet Aluç

Kuran’la Resul’le



Kuran’la Resul’le

Yollarım karanlık gel bir gör hele
İnsafsızca vurmayın yeter bele
Boş sözlerle söz söylemeyin yele
Kuranla Resul’le sende çık yola

Nefis şeytan gönlünü verir sele
Koşma şeytan peşinde bile bile
Rahman huzuruna çıkılmaz böyle
Kuran’la Resul’le sende çık yola

İslam gönüllerde gezen barıştır
İyilikle gönülleri yarıştır
Kötülüğü iyilikle karıştır
Kuran’la Resul’le sende çık yola

Kul Mehmet gönülden gitme uzağa
Düşersin şeytanla korkunç tuzağa
İman damgasın vursun artık çağa
Kuran’la Resul’le sende çık yola
Mehmet Aluç

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

Sokakların Bir Bir Söküldü Yüreğinde



Sokakların Bir Bir Söküldü Yüreğinde

Gözlerinde umut vardı yarınlara koşan
Gözlerinde gelecek vardı seni bizi yarınlara ulaştıran
Gözlerin vardı bakar iken ışıl ışıl gülümseyen yarın olan
Mahzenlerden kokuşmuş yürekler yıktı onları ey güzel çocuk
Savaş
Nefret
Kin
Yaktı yıktı umutlarını
Yarınlarını
Gözlerini
Gözlerindeki ışıltıyı
Sokakların bir bir söküldü yüreğinde
Oyuncakların alındı bir bir elinde
Tabut bakışlı
Tabut yürekli
Nefret kusanlar aldı
Ben bir şey yapamadım
Bakarken ıstırapla kavruldum
Utancımla koşmamanın utancıyla bittim
Yandım
Bittim
Ey Filistinli
Ey Suriyeli
Ey Myanmarlı… Çocuk
Hicret sırtında
Elinde
Cebinde
Yüreğinde
Sokaklarda neşeli sesleriniz yerine
Bombaların sesiyle korkuyla dehlizlere saklandın
Sen saklandın ben bittim
Biz bittik
Korkuyla saklandığın bombaların iziyle yaşarken
Bizler yaşamıyoruz
Biz susmayı seçerken
Sen korkmayı seçtin gözlerimize bakarken
Yola çıkıp oynamak isterken
Yüreğimizdeki yüreksizliği gördün gülümserken
Belki sen bizi bizden daha fazla anlarken
Bizler sizleri anlayamadık güzel çocuk
Kalemim kahreden yüreklerimizin gölgesinde bunu yazarken
Hayallerim senin hayallerinle yüreklerimizde düştü
Yıkık bir düşüncenin ekseninde sessizce kabullenmeyi bizler seçerken
Sen kabullenmeyen kalplerin adımların bestesini şiirini yaz çocuk
Mehmet Aluç

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

Ben Yarınlara Umut Taşıyan Vuslatlayım


Ben Yarınlara Umut Taşıyan Vuslatlayım

Ben Ufukta, üzgün gözlerle sana bakarken
Ağlayan ben değilim, sana ağlayan aşkımın gözyaşları
Hasret uçurumuna doğru, koşarken
Koşan ben değilim, sana kırgın olan aşkımın adımları
Vefasızlık dolu adımların, beni uçurumlara atarken
Aşkı, aldatan sen
Aşka, ihanet eden sen
Uykusuz gecelerimde sokaklarda ıssız vadilerde
Gözyaşımla beraber toprağa düşüyorsun ihanetinle, damla damla
Şimdi ben, üzgün senin olmadığın
Yollarda
Yarınlarda sabahlarda
Yürüyorum, tek başıma
Sen ise ihanetinle, ihanet dolu sokakları adımlıyorsun
İhanet kokan, adımlarının karanlığında
Ben, yağmurlu gecelerde
Bereket kokan yağmurların altında, vuslat kokan yarınlara yürürken
Sen hala, ihanet kokan
Yakan
Kaçan, yıkan adımlarınla
İhanete doğru
Yok olmaya
Kendi viran yalnızlığına, doğru yürüyorsun
Ben yüreğimde
Elimde
Cebimde
Sukut ile yürüyorum, yarınlara umut taşıyan vuslatlayım
Sen, uçurumlarda kendini kaybeden yarınlardasın
Mehmet Aluç

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

Fazla Çıkartmayın Mizahın Cılkını





Haydi, boş durma kelleyi yelle
Bende kel kaldın hep böyle
Çare var mı sen söyle
Kelleyi yellemek kaydı sana

Kelleyi yellerken neler saydın öyle
Kel başınla sen kaldın böyle
Deniz yok nasıl kullanacaksın kayığı öyle
Kelleyi yellemek kaldı sana

Fazla çıkartmayın mizahın cılkını
Sonra yersiniz tokat ’ın unutulmaz olanını
Mizahla değerle vermeyin zarar
Kelleyi fazla yelledin yandı söyleyim sana

Nefretinizi gömeriz mezara
Sezar’ın hakkını verin Sezar’a
Brüt ’üs haindir gömer ha bire mezara
Kelleyi fazla yelledin yandı söyleyim sana

Ağzında dağınık çıkmasın kötü söz nazaran
İyi bak gözüme benim belirsiz uyaran
Mizahında kötü niyeti gözüne sokarak çıkaran
Kelleyi fazla yelledin yandı söyleyim sana

Sizsiniz edepsizce anlaşmazlık çıkaran
Sonra edepsizce ortalığı sizsiniz karıştıran
Sizsiniz edepsizce insanlığı yolda çıkaran
Yellemeyin kelleyi adam değilsiniz söyleyim size

Hayatınız hep yalan dolanla kurulu
Siz değilsiniz naipler kurulu
Sizsiniz edepsizler ile yoğrulu
Yellemeyin kelleyi adam değilsiniz söyleyim size
Mehmet Aluç



26 Ocak 2015 Pazartesi

Rahman'ım Sensin

Rahman'ım Sensin

Rahman’ım eridim ben sensiz hep erim erim
Kalmadı bu dünyada benim sensiz tüm ferim
Nefsim şeytan elinde yıkıldı gönül evim
Rahman’ım yetiştin sen kurtuldu gönül evim
Rahman’ım sen her şeye kadirsin hem de kerim

Nefsim şeytanla oldu bu ömrümü öldürdü
Bir gün olsun beni bu dünyada güldürmedi
Sürüm sürüm yerlerde süründü gönül evim
Rahman’ım yetiştin sen kurtuldu gönül evim
Rahman’ım sen her şeye kadirsin hem de kerim

Parçalandı benim bu dünyada sabır taşım
Gözümde aktı dinmez kanla dolu gözyaşım
Musallada yatarken sensiz gönül naaşım
Rahman’ım yetiştin sen kurtuldu gönül evim
Rahman’ım sen her şeye kadirsin hem de kerim

Kul Mehmet’im Rahman’ım sana her an muhtacım
Sen olmazsan bitmezdi dünyada sonsuz acım
Güldü ömrüm seninle kurtuldu gönül bağım
Rahman’ım yetiştin sen kurtuldu gönül evim
Rahman’ım sen her şeye kadirsin hem de kerim
Mehmet Aluç©

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

Devrilmesin Bedenlerimiz Asude Gölgelerin Üstüne



Umut tükenince bedenden yarınlar üryan kalır, üryan kalan beden hayâsız olur, hayâsızlık vefasızlığın zehirli oku ile vurur kalpten, ömrü viran eder günahların okyanusunda boğar bedeni…
Ruhun merkezinde asılı günahların feryadı, insanlığı bitirir. Cana can katan birlikteliği sevgiyi, aşkı yok eder öldürür.
Dünya dediğimiz bu güzel anın içinde, sönük mumların altında ya da projektör gibi ışıldayan hayatın yolunda yanık gönülle yol alırken, dağınık masalarda kalan mutluluğumuzu ararken, yolda ayağımıza taş takılabilir ve ağız üstü yola düşer, ağzımız burnumuz kırılabilir, kanayabilir…
Gelip geçen bu zamanın içinde acele ile koşmak bir an önce hedefe ulaşmak isteriz. Lakin bu yolda hezeyanları yaşamayı hiç düşünmeden sadece kendimize ait mutluluğun peşine koşarken etrafımızdakileri es geçer ve sonunda hezeyanları yaşarken şok olur şaşırır, hatta apışır kalırız.
Aslında çevremizde yardım istesek anında yardım alınacak bir konu lakin bu yolda yürürken onları es geçince gerisin geriye dönmek çok zordur insanoğluna.
Duygularımızı akıl ve kalp ile yaşamak yerine bir yere ulaşmada vasıta olarak gören insan hezeyan karşısında, bazen isyan merdivenlerine tırmanarak Rahmana karşı gelebiliyor.
Gülüşün resmini görmeden, mutluluğun resmini gönlümüzden çizmeden hemen yaşamanın peşine koşmak ve sonucunda hezeyan isyan…
Şiir gibi seçilmiş hecelerin seçiciliği ile gönlü yıkamak gerekir ki, mutlu bir hayat ömür sunasın karşındakine ve kendine…
Elem fırçasını at elinden al mutluluk sabır fırçasını eline gönlünü onunla temizle mutluluğun resmini gönlüne çiz ondan sonra peşinden koş ey insan…
Sallanmasın umutsuzluklar darağacında, umutlar yeşersin gönlümüzde birbirimizi severek kusurlarını gizleyerek…
Devrilmesin bedenlerimiz asude gölgelerin üstüne, kanatmasın ruhumuzun kanadını bu asude yaşamlar, az zahmete düşünce az sabırla devam etmeli yoluna ve az ilerde, seni her zaman bekleyen Rahmanı bulacaksın, az sabırla…
Günah çukurunda gezdiğimiz yeter, Rahmanın tövbe kapısına varalım acizliğimizi bildirelim, yüreğimizi yakan sürgün ahları yakalım, tövbe ile…

Ey gönül yönünü aşka sevgiye çevir
Kin nefreti sevgi birliktelik ile devir
Eyle sen artık mutluluğu seyir
Sevgiye varmadıkça huzuru bulamazsın ey gönül

Mehmet Aluç

25 Ocak 2015 Pazar

Baharların Olsun Kış



Yalan mıydı gözlerinde ki sevdalı bakış? Güllerle döşenmiş has gönül bahçende, bana sunduğun, aşk dolu sözlerin hepsi yalan mıydı?
Kahırla dolu bir hayat sunmak için mi sevdin ve sonrasında, beni terk etmek için mi sevdin?

Sen ruhunun en karanlık derinliğine saklanarak o karanlık yüzünü, sevgi maskeleri ile gizledin, senin adını ben dualarla beraber andım, sen ise beni kâbusların uçurumuna attın ve arkana bakmadan gittin…

Vuslatın olmadığı imkânsızlığın çıkmaz sokağında, karanlık dehlizlerin yalnızlığında hasreti yudum yudum kahırla içirdin ve bunu bana reva gördün ey vefasız…

Ben şimdi sensiz meçhule doğru ilerliyorum, ben anlayışsızlığının midemi bulandıran beni öldüren hicran yolunda, kalbimi söken paramparça eden mazinin karanlığında kayboldum, yolumu arıyorum.

Aylardır düşünüyorum işin içinden çıkamıyorum. Sıkıldım senden ve mazinin karanlık gölgesinden. Artık seni ve maziyi düşünmek istemiyorum.

Bir an unuttum bu dünyanın imtihan dünyası olduğunu, bu dünyanın bir anlık dinlenmek için bir anlık gölgelik olduğunu unuttum.

Rahman var iken ben seninle olduğum için şimdi utanıyorum, unuttum Aşk’ın Rahmana giden bir yol olduğunu onun kalbimize yerleştirdiğini, beraberce el ele ona doğru yol almakmış unuttum!

Ah ben, kalbim itiraz ederken ben inanmadım kalbime, şüphe kuruntu dedim es geçtim…

Ey sen ölü ruhu bedeninde maskeler ile dolaştıran sen, Rahman beni senden kurtardı, hatırlasana mutlu olman için gece gündüz her dediğini yaptım, merhem oldum tüm derdine yaranı sardım, sen hiç mutlu olmadın suçu kendimde buldum aylarca gözüme uyku girmedi…

Ben galiba aşkı bilmeyen bir deliyim dedim, lakin maskeyle sakladığın kelin göründü şimdi, savruldum yanında hem de edepsizce sende seyrettin, hatta güldün!

Rahmana şükürler olsun acıdı bu kuluna, kanayan yüreğimin feryadını duydu, haydi sana güle güle hatta gülmeye, gülmeye git ömrüne hep yağsın kar, baharların olsun kış…

Mehmet Aluç

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

Yayınlarım

Bugünü Elinden Alına Adam Geleceği İçin Ne Yapabilir?

  Bugünü Elinden Alına Adam, Geleceği İçin Ne Yapabilir? Cevaplarınızı bekliyorum. Mehmet Aluç