Bu Blogda Ara

21 Ocak 2015 Çarşamba

Ömrümüze Yağarken Semada Tatlı Hüzün



Ömrümüze Yağarken Semada Tatlı Hüzün

Ayrılığın kapısını araladık, akşam hüznü çökünce bensiz ne yapıyorsun bilmiyorum, ama ben dünyaya sığamıyorum.

Benden ayrı kaldığın için bensiz sen gülüyor musun? Ben geceler boyu ağlıyorum sebepsiz nedensiz dünya hırsına yenik düşerek ayrılığa doğru koştuğumuz için.

Kahır dolu gecelerde acaba sende yalnız ağlıyor musun? Ayrılık bizi bitirirdi şimdi sen hiç korkmuyor musun? Mutluluğa giden kapılarımız kapandı… Yoksa sen bensiz gülüyor musun, hatayı bende mi buluyorsun? Peki, öyle olsun hata benim olsun, seni çok sevdiğim için!

Rüzgâr elem dolu hüsran dolu esince her sabah estiğinde, elemler hasretler yüzüme birer tokat gibi vuruyor, yüreğim yanıyor, ama ben kime anlatıyorum ki derdimi!

Kuşlar ile konuşayım dedim heyhat bizsiz bahçesiz viran bağda ötünce, beni sensiz görüp kaçınca yine yalnız kaldım, Rahmana el açtım, ondan daha güzel yaraları saran gönüllerde yara açmadan merhameti ile saran yoktur bildim ona koştum,

Öksüzler gibi bizler hicranla boyum bükük görünce Rahman, şefkatle beni kucakladı…

Yarınlarımız ayrı diye sen ağlamıyor musun bilmem ama artık ben ağlamıyorum, Rahman ya kulum ben bir kapı kapatır on kapı açarım üzülme dedi ne güzel değil mi?

Elveda idi bana söylediğin son sözün belki bu sözünde hayır vardı o an ben bilemedim ve şimdi Rahmanın gönlümdeki engin huzuru ile huzuru buldum
Söyle neden çevirdin benden gülen yüzün diye ağlarken, hakkımda seninle olmak hayırlı değilmiş Rahman yüzüme bakmış bana acımış diye şimdi anladım,

Ömrümüze yağarken semada tatlı hüzün, o hüzünler Rahmanın misafiri dostu imiş gönülde Rahmana ulaştıran yolda arkadaşmış yine şimdi anladım.
Kul Mehmet’im, ah hayat bana oldu zehir oldu diye kahırla şeytanın kucağına düşerken, son anda Rahman bana kendi merhametli yolunu hatırlattı çok şükür, bende gördüm Rahmanın yardımı ile…

Ecel gelince önüne geçilmez yapılmaz ki tehir
Aşk kapımız önüne bak akan coşkun bir nehir
Aşka doğru koşalım gönüllerimiz eylesin seyir
Musallada canım son defa görmeye gelmiyor musun?

Diye feryat ederken daha ölmek zamanı değilmiş, mutlulukla yeni aşklara doğru yol almakmış, şimdi karşımda beni seven cananımın gözlerine bakınca, omzuma başını koyunca, Rahmanın Merhametinin sonsuz olduğunu anladım.
Mehmet Aluç

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

Gelmiyor musun?

 Gelmiyor musun?

Gelmiyor musun?Gelmiyor musun?
Akşam hüznü çökünce bensiz ne yapıyorsun?
Benden ayrı kaldın bensiz sen gülüyor musun?
Kahır dolu gecelerde yalnız ağlıyor musun?
Ayrılık bizi bitirir hiç korkmuyor musun?

Rüzgâr elem dolu hüsran dolu esince
Kuşlar bizsiz bahçesiz viran bağda ötünce
Öksüzler gibi bizler hicranla boyun bükünce
Yarınlarımız ayrı diye sen ağlamıyor musun?

Elveda idi bana söylediğin son sözün
Söyle neden çevirdin benden gülen yüzün
Ömrümüze yağarken semada tatlı hüzün
Gözümüz yaşı hiç dinmez diye düşünmüyor musun?

Kul Mehmet’im hayat bana oldu zehir
Ecel gelince önüne geçilmez yapılmaz ki tehir
Aşk kapımız önüne bak akan coşkun bir nehir
Musallada canım son defa görmeye gelmiyor musun?
Mehmet Aluç

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

Kollarımda Sarsın Artık Seni Yar



Yârim bakışların ok gibi deler bağrımı
Gülüşlerin ay gibi duyarsın sen çağrımı
Gel artık yârim sen sar yar amansız ağrımı
Sarmayan kollarımda sarsın artık seni yar

Aşkı bilir mi yar aşk deryasına düşmeyen
Gönülden sarar aşkla o yârine küsmeyen
 Bilmez Aşkı kimse yar ile bade içmeyen
Sarmayan kollarımda sarsın artık seni yar

Gece gündüz yolların yârim her gün gözlerim
Yar yanında aşk ile çıkar benim sözlerim
Gel yar yanıma yârim Allah her şeye kerim
Sarmayan kollarımda sarsın artık seni yar

Kul Mehmet’im yârim bu gönlüm senden kaçmadı
Yar sensizde bahçemde çiçeklerim açmadı
Bir an önce kavuşmak bana nasip olmadı
Gel artık kollarımda sarsın artık seni yar

Mehmet Aluç

Gölgesiz Duvarların Ardında




Gölgesiz Duvarların Ardında

İsmin yar dudaklarım yakar da yavaş yavaş
Hasretle aklıma sen gelince başlar savaş
Yüreğim gurbet ilde ararım bir lokma aş
Mutlulukla yar dur sen dudağım kenarında

Kalabalıktan kopup gelen yarın omzumda
Gözlerim yanar ağlar sensiz bitap durumda
Peşindeyim kendimden haberim yok yollarda
Mutlulukla yar dur sen dudağım kenarında

Seni sevdim gölgesiz duvarların ardında
Gel yeter gezdiğimiz sokakta bayramlarda
Gönlüm bak damla damla yürür uçurumlarda
Mutlulukla yar dur sen dudağım kenarında

Kul Mehmet’im yitirdim yitik hülyalarımız
Bak sessiz bomboş Arnavut kaldırımlarımız
Ömrümüz aşkla koksun koşsun adımlarımız
Mutlulukla yar dur sen dudağım kenarında

Mehmet Aluç

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

20 Ocak 2015 Salı

Ya gelirsin ya da gelmeyişin sonum olur



Tan yeri sabahında kızıl şafakta
Uçurumlardan aşağıya düşüyorum
Her düştüğümde yaralarım azıyor
Ya gel topla beni aşkınla sevginle
Sar yaralı kırlangıç yüreğimi
Ya da bitir bu aşkı
Yüreğim yapraklar gibi ürkek
Yüreğimden düşüyorum izbe sokaklara
Arasam da bulamıyorum düşüyorum ve üşüyorum
Seni aklımda tutmak öylesine zor ki
Yokluğunda her düştüğümde yeniden hatırlamak
Vefasızlığına rağmen yüreğimdesin biliyorum  
Her kırıldığında yüreğime yüreğini giydiriyorum
Gel de ömrümü bir gülüşüne sığdır bekliyorum
Bu defa uçurumdan çıkmadan seni bekliyorum
Ya gelirsin ya da gelmeyişin sonum olur
Mehmet Aluç


Gömün Beni Şairin Bir İmk/Ansızlık Şiirinin Mezarına

Gece benimle beraber derin derin öksürdü
Ben yüreğimdeki hazin acıyı çıkaramadım
 Gökyüzü çöl yalnızlığında yalnız kalan yıldızları üzerime döktü
Asi yalnızlığın içinde üşüdüm kaldım
Üşüyen kelimelerin umutsuzluğunda b(y)attım
Toprak avcumda umutsuzlukla kabul etmedi k/açtım
Ondandır yollarım kentlerin çöllerine çı(ba)kar
Şundandır hayal gücünün zayıflığında y(k)anar yüreğim
Yanmış şairlerin şiirlerinin gölgesinde yatar
Güneş doğduğunda kiraladığım akşamın karanlık gözlerine s/aklanırım
Hissiz acımasızlık kokan uzun namlulu silahlar gibi soğuk binalardan kaçarım
Gecenin sadece beni yakan alevinde ısınırım
O yüzden bombalar atılırken şehrin üstüne s(g)erilirim
Yakmaz yüreğimi hain bombalar, uzanırım şehrin üstüne yürekler y(k)anmasın diye
Gidişin o yüzden atom bombası gibi paramparça etti yüreğimi
En son baktığım en son düştüğüm yerdeyim h/ala gözlerim tutuşur
Ellerinde ateşlerle aydınlık olmaya geldik diyenler
Y(b)akarak gittiler senin gibi
Yakmak isteyen sevdalı ışık olur mu ey vicdansız ey imansız
Yaktın attın hasret bombanı kıçına kınamı yaktın
Ne geçti eline atın nikimi yaktın binlerce masumu
Kıçına demir mi sokuldu da yağlı yağlı onumu çıkardın
Şimdi masumları oynarsın sırıtarak
Hala masum bedenlerin çığlığı gökyüzünde uçuşurken
Attın atom bombasını el bombasını taramalı ile deldin geçtin
Kıçına giren soğuk demir çıktımı edepsiz utanmaz
O nedenle her yağan yağmurda
Binlerce feryatla o masumların k/anı damlar yeryüzüne
Bedenlerinde onlarca delik param parça deriler dökülürken yağmurla
Hala insanlık kaldı mı bakıyorum yürekler
G/özlerim görmüyor çığlıkların toz dumanında
Bir kaç dolar için bir öğlen yemeği için ülkesini
Hatta yarınları satanlarla batıranlarla
Yaşamamak için giriyorum karanlık dehlizlere
Dehlizler hınca hınç dolu kalmamış hiç yer
Sevdasız bakışların arasına atmayın beni
Sevda bakışının maskesi ile b(y)akanların y/anına itmeyin beni
Bari beni atın kaybolan iklimlerin şehrine kaybolayım
Kiralık yüreklerin gözlerin ellerin adımların arasına (k)atmayın
İnançsızlıkla övünenlerin inançsızlığı inanç sananların y(k)olların da boğmayın
Dürüst ’üzlük istasyonunda dürüstlük sağlayanların vagonuna tık (at)mayın
Bir şairin imk/ansızlık şiirinin mezarına gömün
Şairi imkânsız derken umudu yüreğinde yeşermektedir bilemezsiniz sizler
Şair ulu orta sevişmez şair ulu orta öpüşmez
Edep var kaleminde mısrasın da yüreğinde
Umutsuzluğun yüreği mısraları ile Umut’a dönüşür
Haydi, gömün beni şairin bir imk/ansızlık şiirinin mezarına gömün
Rahat rahat uyuyayım yeşersin umutlar yürekler yeniden

Mehmet Aluç

Ar/ayıp Da Bulmak Nasip Olur Mu?

Ar/ayıp Da Bulmak Nasip Olur Mu?

Ar/ayıp Da Bulmak Nasip Olur Mu?

Acıların izimi yüreğimde böyle v/a(h)v(L)eyla
Nereye dokunsam bir ah bir hasretten v/a(h)v(L)eyla
Kim dokudu bu yüreklere t/adı y/ok
Olsa da mevsimler hazan ben yine s/ana ç/ağlarım

Koptu yüreğim dehlizlere ar/arım
Bilmem y/ar seni kaybettim kimden sor/arım
Karanlık gecelerde karanlıklarda seni s/ararım
Olsa da mevsimler hazan ben yine s/ana ç/ağlarım

Kul Mehmet der ki ah bir a/zat etsen beni gönlünde
Ar/ayıp da bulmak nasip olur mu bu ömrümde
Gülmek nasip olur mu seninle gü/ (Ö)lmek günün birinde
Olsa da mevsimler hazan ben yine s/ana ç/ağlarım
Mehmet Aluç

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

Ben Yüreğimi Sende S/Akladım

Ben Yüreğimi Sende S/Akladım

Ben Yüreğimi Sende S/Akladım 

Ben şair olmak için şiir yazmadım, seni sevdiğim için seni en güzel kelimelerle anlatmak için şiir yazıyorum…

Ben gece gündüz şiir yazmayı başıma taç etmedim, seni başıma taç eyledim, kalemimi o nedenle bırakamıyorum, başıma taktığım tacın hakkını vermek için.

Ben seni sevmek için Aşk’ın yoluna çıktım, sen çıkmak istemiyorsan çıkma ben yolumdan dönecek değilim a gülüm.

Ben ağlasam da bu yola çıktım, sen ağlamak istemiyorsan ağlama be gülüm, kendini zorlama gülüm, benim sevgim ikimizde yeter a gülüm…

Ben yüreğimi sende s/akladım a gülüm, sen olmazsan ben yüreksiz kalırım a gülüm benim.
G/örmek için gönül g/özü lazım a gülüm, oda sende v/ardır.

Geceleri yalnız karanlıklarda ağladım, ağlamak bana y/ar ç/ok geceleri yüreğime saplanıyor s/aklanıyor y/akışıyor be gülüm…

Birde gülüm ağlamak için g/özde yaşlar mı akmalı, a/kan yaşları insanlar mı görmeli? Bilmiyorum yine seni yazıyorum, gönlüm ve k/alemim sana bağlandı. Y/azmayı bırakıp y/anına geliyorum be gülüm…

Mehmet Aluç

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

19 Ocak 2015 Pazartesi

Gelin Kaynana Atışması- 2-




Hoş geldin evime güzel gelinim
Bakışınla gönlümüze girdin
Senin için düzenledim evimi
Sefa geldin gelinim huzur getirdin     

Başımı koydum yolunuza
Verdim elimi kolunuza
Sevgiyi sundun sen yoluma
Gönlüme huzuru verdin kaynanam

Tut kaynananın elini    
Boş yere etme yemini
El görürse açığını verme elin kirini
Sefa geldin gelinim huzur getirdin

Güller gibi kokan kaynanam
Sensin hem kaynanam hem anam
Derdim olursa ben sana yanam
Gönlüme huzuru verdin kaynanam

Mani maniyi açar gelini olan nurlar saçar
Güzel gelin kaynanasına gülücükle bakar
Güzel gelinim benim gönlüm seninle açar
Sefa geldin gelinim huzur getirdin

Gönülde merhamet olmazsa gözler yaşarmaz
Kaynanası olmayan gelin gelinliğin güzelliğini yaşamaz
Sensiz evim yangın yeri mutluluklar evime dolmaz
Gönlüme huzuru verdin kaynanam

Mehmet Aluç

Gülümsemenin Şebnemin'de

Gülümsemenin Şebnemin'de



Gülümsemenin Şebnemin'de
Ayrılığın bir kabuk gibi yaralarımın gün yüzüne çıkmasına sebep oldu gülüm.
Hala acısını zevkle yaşıyorum ben neşeyle gülüm.

Sebep olan sen mi ben mi tartışılır, lakin gülerken neşeyle zevkle güldüğümü de sanma gülüm, gülmek için az gülüyorum, sızısı belirli olmasın sen gittin de ben yıkıldım ya o belirli olmasın diye a gülüm.

Yaz demeden kış demeden yaramda ki sızı eksilmeden sensizliği yaşıyorum gülüm…

Sahi ayrılmamıza sebep olan zalim ayrılığın sebebi neydi? Ben hatırlayamıyorum, mazinin kırık kanatları altına oturdum seçtiğim bu ayrılığın ıstırabını çekiyorum.

Sen nasılsın bilemiyorum a gülüm…

Çağırsam gönlümü önüne sersem gel desem af et beni desem koşar gelir misin bana?

Sarılmanla döktüğüm acılarla ıstıraplarla dolu akan beni gözyaşlarımın ateşini şefkatinle sarılmanla söndürür müsün a gülüm…

Şimdi komşumuzun kızı gülümser ile sana haber salacağım, lütfen çağrıma cevap ver ver ki, çığlık çığlığa feryat eden gönlümdeki kelimelere, sözlere, pişmanlıklara, arzularımın sesini keselim a gülüm…

Halimi anlatacak kelime bulamıyorum artık gülüm.

Cılız sözlerim gibi cılız sessizliğe gömüldüm, hatam neyse kabulüm a gülüm, yeter ki sen gel bana gülüşünle…

Gülümsemenin şebnemin de kahkahalar açsın gönlümde. Aşkın pençesiyle tut gönlümde, gereken cezayı ver bana ve gönlüme razıyım. Gücümü ömrümü yiyip bitiren pişmanlıkla ben baş başa bırakma a gülüm, bekliyorum çocuklar gibi bütün benliğimle ve ruhumla, gel ki hıçkırıklarım kahkahaya dönüşsün gülüm.

Mehmet Aluç

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

Bu nefsin şeytanla iş birliği olmazsa



Bu nefsin şeytanla iş birliği olmazsa

Direndi karşısında nefretle bakanlara
İnsafsızca utanmadan gönülleri yakanlara
Sırıtarak arkasına bakmadan yol alanlara
Dikildi karşısına yüreğindeki imanla set oldu


Sırıtarak bakanlar bir anda şaşırdı
Baktılar ellerindeki alçalışla atanmış bakışla
Başladılar ne yana kaçacaklarını telaşla
Dikildi karşısına yüreğindeki imanla set oldu


Gözlerindeki cansızlıkla yıkıldılar bir bir yüreksizler
Daraldı vakit onlar için vaktini şaşırmayan zamana baktı yüzsüzler
İman dolu göğsü geçmek zordu eğildi başlar öne
Dikildi karşısına yüreğindeki imanla set oldu

Kul Mehmet’im imanla vuslatın yolu açılır
İmanı gören edepsizler kör kuyulara atılır
Ölümlü dünyada Rahman verir ölümü neden şaşılır
Bu nefsin şeytanla iş birliği olmazsa hayat mutlulukla yaşanır
Mehmet Aluç

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

Yar Yanında Ömür Bitmez



Yar Yanında Ömür Bitmez

Sanma derdim çok her gece ağlarım
Rahmana birlikteyim duaya koşarım
Karanlık gecelerde kendi kendimi dinlerim
Baktığım yıldızlarda senin gözlerini görürüm

Hasretin kamçısıyla yollar uzamasın
Seven gönüllerin dili susmasın
Yola çıkanlar yollarda hasret ile kalmasın
Baktığım yıldızlarda senin gözlerini görürüm

Yaz gecelerinde yar yanında ömür bitmez
Hasret yazılmışsa yolunu rüzgâr kesmez
Ölçüsüz fistan giyersen bedene uymaz
Baktığım yıldızlarda senin gözlerini görürüm

Âşık düz ovada gözlerine vuruldu
Avcı ormanda gördüğü güzele sarıldı
Her ikisinin de gönlü aşk ile karıldı
Baktığım yıldızlarda senin gözlerini görürüm

Yâr olmayınca gönlüne kim bakar
Aşk mutluluktur sanma ömrü yakar
Gönlünde yoksa aşk seni kim takar
Aşkla bak gözlerime kendini göreceksin

Kalemimle seni şiirlerimde yazarım
Sana hiç değmesin benim nazarım
Yalan söyleyenlere ben çok kızarım
Aşkla bak gözlerime kendini göreceksin

Kul Mehmet’im değer vermem yalana
Zordur ömür yardan ayrı kalana
Aşk her daim yar kalbinde dolana
Aşkla baktığımda gözlerinde kendimi görürüm
Mehmet Aluç

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

18 Ocak 2015 Pazar

Hepsi Görülecek


Azabın bin şiddeti dayanmış arşa
Kutlu olmayan bir sefer sokaklarda baştanbaşa
Kimdir bu edepsizler bilmem kimin soyu
Gövdeler kuşanıyor kutlu olmayan sefere siper ortaklaşa
Kalktı toz duman kara mahşer sokaklar çığlıklar diz boyu
El ayak çarpık ruhlar medet bekliyor ufukta
Yetişmez ki işte medet bir solukta
Sukut yatmış öğlen uykusuna şuracıkta
Gövdeler kuşanıyor kutlu olmayan sefere siper ortaklaşa
Göz gözü görmez canlar pazarda
Namaz kılsam seccadem yoktur yakınlarda
Huzursuzluk nehri akar sokaklarda mahallede son zamanlarda
Gövdeler kuşanıyor kutlu olmayan sefere siper ortaklaşa
Taze kefenler sıralanmış dizi dizi
Gönüller kirlenmiş neylesin iyilik bizi
Rahman düzlüğe çıkarsın merhametiyle sizi
Kalktı toz duman kara mahşer sokaklar çığlıklar diz boyu
Katran karası bakışlar sersefil yollarda
Uzansam şefkatle uzanmaz yok teselli kollarda
Hırçın yanardağ ülkenin bağrında
Yürüdüğüm yol benim geçit vermez bana baktığımda
Geçit vermezseler de bu yolda şefkatle yürünecek         
Şefkat açarak kollarını cümlemizi saracak hepsi görülecek       

Mehmet Aluç

Kaynana Gelin Atışması

aynana Gelin Atışması

Kaynana Gelin Atışması

Kaynana senin için bir nimettir
Sanma başında gelen bir afettir
Önündeki uçurumlara settir
Az sözüm dinle sende canım gelin

Kaynanam da benim ballı dillidir
Her sözü beni cesaretlendirir
Benimde gönlümde kaynanam tekdir
Sözün dinlerim ben senin kaynana

Oğlum boşu boşuna seni sevmez
Boş ambarlara inan sinek girmez
Asık suratlıyı hiç kimse sevmez
Az sözüm dinle sende canım gelin

Kaynanam benim içinde anadır
Gönlümde ki dertlerime devadır
Sözlerin benim için bal helva'dır
Sözün dinlerim ben senin kaynana

Dili ballı can gelinim şekerim
Bak üzülürsen ben sana küserim
Acı dilin üstüne bal dökerim
Az sözüm dinle sende canım gelin

Kaynanam anamdır her zaman benim
Sensiz ne edeyim bu ömrüm senin
Bana gülümseyen o gönlün benim
Bana kol kanat gerersin kaynanam

Mehmet Aluç

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

17 Ocak 2015 Cumartesi

Paradoksuz Yaşamın Tohumları




Paradoksuz Yaşamın TohumlarıParadoksuz Yaşamın Tohumları

Hayatı yaşamı kendi postu üzerine serenler
Domino taşı gibi düzdüğünü sananlar
Piyonların adımları ile izleyenler
Ortalık toz duman
Piyonlar piyon olduklarını bilmeyenler
Toz duman gidince gerçeği görenler
Yıkılanlar
Paradoks cehennemini yaşayanlar
Düşen sıra sıra dizilmiş domino taşını izleyenler
Devrilmeleri izleyenler
Paradoksu kırmak kurtulmak
Yakıp yıkmak karşı çıkmak piyon için sancı
Sancı için piyon hancı
Paradoks için hancı ona koşan yancı
Paradoksun şafağında öperken sancı
İnilti ile kıvranan piyon
Çaresizliğinin yazgısı
Seçtiğini yazan kalem sesi
Çaresizliğin adımları ve paradoks ve sancı
Düşüncesizlik sancısında bekler hancı
Paradoksuz acımasız dişleri arasında ezilen piyon
Doğrulurken piyon ve hancı acıların gözyaşında sessizce
Sarılırken kendi cesedine sancının iniltisi ile doğrulurken
Önce domino taşını dizenler mezara düştü çaresizliğin izinde
Doğrulurken piyon hancı Paradoksun cehenneminde
Piyon olarak kullanan mahşerin gözlerini taşıyanlar
Öldüler birer birer ömrün mizanını yıkmaya çalışanlar
Cansız soluksuz yarına koşmaya çalışanlar
Nefesi kesmeye çalıştılar
Nefessiz kaldılar
Paradoksu yudum yudum içenler
Kustular umman umman
Parmakları arasında dökülürken
Paradoksuz yaşamın tohumları dökülürken toprağa
Yetişmek için taze yaparak açan hasada koştular
Mehmet Aluç

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

Ben Yine Aşka Hicret Ediyorum




Ben Yine Aşka Hicret Ediyorum

Unuttuğum bir şarkı gibi unuttum seni ve geçmişi, tozlanmış raflarda can çekişen mazi gibi can çekişen bedenim huzura kavuştu…

Yüreğin beni taşımadı, yarı yolda bıraktın, lakin hala ben yıllardır bıraktığın yerde sancılar içinde yaşıyordum, şimdi kurtuldum.

Artık sesimde bile anıların sessizliği kayboldu.

Acılarla yürüdüğüm yollarım, şimdi bana gülümsüyor, oysa sen bir gülümsemeyi bana çok gördün bir gün gülmedin hep suratın astın…

Masamın kenarında takılı kalan ifrit bakışlarının tozunu sildim, sobada yaktım artık ne sen kaldın nede senden kalan bir iz kaldı hayatımda… Bir ben kaldım yeniden gülümseyen

Zamanı anı boğan sen, kelimeleri heceleri katl eden sen, şehri odamı bedenimi ifrit bakışlarıyla esir alan sen yoksun artık, umarım benden başka gönülleri yakmazsın…

Ben şimdi çocuklarla beraber sokaklarda, kapı önünde sevinçlerimle oyun oynuyorum…

Vaveyla ihanetin izlerini sildim hayatımda, şer gibi üstüme yağan hırçın beni yer gibi solduran arzularının soluksuz isteklerinden kurtuldum çok şükür…
Seninle yaşadım ben sanki ölümü, göremedim mutlu bir günümü, oysa ben seni çok sevmiştim sana vermiştim bu gönlümü sen paramparça ettin önüme edepsizce attın, terk ettin gittin…

Umarım gittiğin yer olmaz çirkeflikle dolu batağın, benim gibi batmamak için bir süre elinden tutanın olur umarım, yine umarım taşlar olur senin yatağın sen çünkü buna layıksın…

Sana aşkı anlattım anlamadın, sevgiyi sana sundum paramparça ettin, yüzüme çarptın kendi mezarını kendin kazdın haydi git sana güle güle git demiyorum düşe kalka yürü git diyorum…

Ben şimdi aşkın yolunda yürüyorum yeniden ben susuyorum aşk konuşuyor, aşk susuyor gönlüm konuşuyor Gülşen açan gülümsemelerin ışığında, ben yineaşka hicret ediyorum beni bekleyen şafağından vurulmamış geceleri yaşayacağım aşkın vadisine gidiyorum
.

Mehmet Aluç

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

16 Ocak 2015 Cuma

Ecdat İmanla Şeri Yere Serdi



Ecdat İmanla Şeri Yere Serdi

İman olursa kalpte biz yolda mı kalırız
İman bakın her zaman gözümüzün önünde
Şer güçleri birlikte biz yerlere sereriz
Ecdat imanla şeri yere serdi gününde

Hayatta son yapraklar şerle kalmasın bize
İmanla olursak biz şerler gelir bak dize
Tarihi okudum ’da söylüyorum ben size
Ecdat imanla şeri yere serdi gününde

Haydi, yürüyelim biz imanla yağsa yağmur
Şer güçlerde yollara serse de kirden çamur
İmanla karalımda bedenler olsun mamur
Ecdat imanla şeri yere serdi gününde

İmanladır yolumuz gül kokan Resul yolunda
Kuran kerim olsun her daim sağ kolumuzda
İmanınla ol inan olur her şey yolunda
Ecdat imanla şeri yere serdi gününde

İmanlı gönüller şer görünce hiçte susmaz
Şerli imanlı gönlü görünce kaçar kusmaz
İmanla önüne hiç çıkmaz çıkmaz bir sokak
Ecdat imanla şeri yere serdi gününde

Kendi suçumuzu biz yıkmayalım zamana
İyilik var iken şer ile gelip çatana
Öp yaşama imanla bir güzellik katana
Ecdat imanla şeri yere serdi gününde

Kul Mehmet’im atalım inadı gönlümüzden
Tövbe ile yıkansın günahlar ömrümüzden
Artık çekmeyelim bin bir cefa ezberinden
Ecdat imanla şeri yere serdi gününde
Mehmet Aluç

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

Bilmem Nasıl İzin Verilir



Bilmem Nasıl İzin Verilir

Hangi solmuş güle aşk ile dokunsak güller açar
Derya denizleri bir anda gönüller aşar koşar gelir
Bilmem bu fani insanlar neden Aşk’tan kaçar
Yürekte kanayan sevgisizliğe bilmem nasıl izin verilir

Aşksız sevdasızlığın yakan uçurumu göründü
Tüm gönülleri edepsizce defterini dürdü
Odaya ışık saçan mum neden bir anda söndü
Yürekte kanayan sevgisizliğe bilmem nasıl izin verilir

Durduk yere boşuna okuma gönül gazeli
Aşk değil mi dünyanın en güzeli
Gönüllerde saray kuran gönüllerin özeli
Yürekte kanayan sevgisizliğe bilmem nasıl izin verilir

Bilmem kullara nasıl başlayalım anlatmaya
Anlatınca anlamayana ne demeli atlaya zıplaya
Kaçarsa edepsizce bir oraya bir buraya
Yürekte kanayan sevgisizliğe bilmem nasıl izin verilir

Haydi, dokunalım aşk ile tüm gönüllere
Ah bir bıraksak gönülde alavere dalavereyi
Yürümesek yolda makamsız ezbere
Yürekte kanayan sevgisizliğe bilmem nasıl izin verilir

Haydi, yürüyelim aşkla Mevla’ya
Sevdiğimiz kolumuzda hoplaya zıplaya
İster uçarak ister gidelim yaya Mevla’ya
Yürekte kanayan sevgisizliğe bilmem nasıl izin verilir

Gönüllerimize aşkı dizelim nakış nakış
Aşkın yanında olsun imanla bir bakış
Yazdan sonra geliyor işte kış
Yürekte kanayan sevgisizliğe bilmem nasıl izin verilir


Kul Mehmet’im geçiyor işte zaman
Bak gönülden söylüyor tüm ozan
Haydi, var mı aşk ile peşinde koşan
Yürekte kanayan sevgisizliğe bilmem nasıl izin verilir
Mehmet Aluç

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

Gülümsemeyen yar yar mıdır?

Gülümsemeyen yar yar mıdır?

Zihnin tek açıklayamadığı aşk mıdır?
Aşk ile açıklanan yar mıdır?
Gülümsemeyen yar yar mıdır?
Bunlara açıklık getiren akıl mıdır?

İyiye ulaşmanın yolu aşk mıdır?
Yoksa aşkla yürüyen akıl mıdır?
Bilinmeyeni bildiren Rahmandır
Bundan gerisi ise yalandır

Kul Mehmet’im Varlığı var edenle tanı
Gerçektir hayatın her yanı
Kin nefretle akar insanlık kanı
İyiliğe ulaşmak iman aşk akıl ile olur
Mehmet Aluç

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

Yalnızlığa Arştan Sökülerek Gelen Yolcu-1.Bölüm

Yalnızlığa Arştan Sökülerek Gelen Yolcu


Yalnızlığa Arştan Sökülerek Gelen YolcuYalnızlığa Arştan Sökülerek Gelen Yolcu

Susmak kabullenmekti, ama ya o bunu bilmiyorsa, yanlış anladıysa beni o zaman, ben boşuna mı terk ettim o yârin güzelliği ile parıldayan şehrini düşüncesi ile geri dönüp dönmemek arasında karasız kaldı. Ben küsmedim ki o yâre ve kelimelere sadece yârin söylediği ”Beni sen çok mu seviyorsun” sözüne, evet anlamında sustum ben, kelimeler aklıma bir anda dizilmedi susmak, kabullenmek dedim sustum, diye düşünceler arasında yoluna devam etti.

Döndü arkasına baktı çok uzun yol yürümüştü, dönmekten vazgeçti, kaderim bu benim diyerek yoluna devam etti. Acaba dilim neden sustu, kendimi ifade etmek için neden konuşamadım sorusu kafasında halay çekerek meşgul ediyordu.

Ah elimde bir fırça olsa da bu anları silsem mutlu anların resmini çizsem, şimdi acaba dipsiz kuyulara mı düştüm acaba derken az ilerideki yaylada bir kulübeyi gördü, sevindi uzun zamandır yürüyordu yol yorgunuydu ve açtı. Bir lokma yemek yerim az dinlenir yoluma devam ederim düşüncesi ile kulübeye doğru hızlı adımlarla yürümeye başladı.

Nefes nefese kulübenin kapısını çaldı. Açılan kapıyla mutluluğumu, mutsuzluğumu bulacağım diye düşünürken, kulübenin kapısı açıldı. On Yaşlarında bir çocuk kapıyı açtı.

-Buyurun hoş geldiniz gönül evimize.

Şaşırdı kaldı. Bu şaşkınlıkla içeriye girdi. Kulübe çok sade döşenmişti, yerde birkaç eski kilim, bir divan duvarda bir ceylan resimli küçük bir halı, ateşi yanan bir ocak… Vardı.

Merakla odayı süzerken çocuk

-Hoş geldiniz, ben Dumrul, uzun yoldan geliyorsunuz buyurun oturun bir soluk alın, ocakta aşımız kaynıyor şimdi karnınızı doyur azda dinlenirsiniz.

-inan çok şaşırdım akıllı kibar çocuk, ben Durmuş sen böyle güzel konuşmayı kimden öğrendin?

-Annem Gülümser den öğrendim, kendisi tarlada ekin ekmeye gitti birazdan gelir.

Annesini merak etmeye başladı. Dumrul’un konuşması misafirperverliği çok hoşuna gitti, yaklaştı yanına anlından öptü. Dumrul gülümsedi, ocağa doğru gitti, ateşin üstünde pişen çorbaya az birazcık tuz ekleyerek.

-Yemek birazdan hazır olur, söyle divana geçin oturun rahat edin, ben şimdi hazırlarım.

Durmuş endişeli bir ses tonu ile Dumrul’a

-Kapıyı açmadan önce bu gelen iyi birisimi kötü birisimi diye düşünmeden sen kapıyı nasıl açtın?

Dumrul gülümsedi

-Bu yaylaya kötü insanlar uğramaz, buranın insanı da çok az bizden başka kimse yok buralarda

-Yine de olsun ama dikkatli olmaz gerekirdi.

-Ben zaten dikkatliydim, sizi kapının üstündeki yarıktan dikkatlice izledim öyle açtım kapıyı.

Kulübenin kapısı açıldı içeriye Dumrul’un annesi girdi. Evde yabancı birisini görünce az duraksadı.

-Hoş geldiniz sefalar getirdiniz

Diye gülümseyerek elindeki tarladan koparılmış taze domates biber salatalıklar ile mutfağa geçti. Taze sebzelerin kokusu kulübeyi doldurdu.
İçeriye girdi

-Nereden gelir nereye gidersin sen ey yolcu? Yolunu mu kaybettin yoksa yârini mi kaybettin arar durusun?

Durmuş yine sustu ve şaşırdı.

Gülümser kadın otuz yaşlarında siyah saçlı uzun boylu kara kaşlı, alnında kederin vermiş olduğu birkaç çizgiler ve güler yüzlü dul bir kadındı. Kocası genç yaşta ölünce o kasabaya sığamamış, beş yıl önce almış başını küçük çocuğu ile bu yaylaya gelmiş bu boş kulübeye sığınmış, yarınlarını hayallerini burada kucaklamıştı, az ilerideki boş tarlayı adam ederek birkaç meyve sebze dikerek, bir küçük koyun alarak yaşamını sürdürüyordu.

-Yalnızlıklarla dolu kulübemize hoş geldin, yalnızlığımıza arştan sökülerek gelerek sen son verdin.

Dumrul’a dönerek

-Misafirimize ikramda bulundun mu nur yüzlüm?

Dumrul

-Aşın ocakta pişmesini bekliyordum, pişince hemen verecektim anneciğim, sen geldin.

Durmuşun dili sanki bir anda çözüldü.

-Kusuruma bakmayın sizlere rahatsızlık verdim.

Gülümser ve Dumrul aynı anda

-Ne rahatsızlığı, neşe getirdiniz!

Durmuş yine şaşırdı.
-Şey inanın ilk defa böyle güler yüzle karşılaşınca çok şaşırdım ondan dolayı mahçubum.

Gülümser

-Hayâ düşmedikten sonra gönülden siz mahcup olmayın. Bu yayla ova ağaçlar tarlalar bizim hayâmıza bakarak bitmez meyveler veriyor. Yeter ki günah çukurunda gözlerini gezdirmeyin ve açmayın. Bu arada ismim gülümser, sizin isminiz nedir?

-İsmim Durmuş memnun oldum gülümser kadın.

-Buyurun sofraya Rahmanın verdiği nimet ile açlıkla yanmadan, karnınızı nefsimizi doyuralım önce.

Hep birlikte yere serilen sofranın başına geçtiler, gülümser ve Dumrul besmele çekerek ve buna dâhil olan durmuş sıcacık mis gibi kokan tastaki yayla çorbasına kaşıkları daldırarak. Afiyetle yemeye başladılar.
Durmuş Gülümser’in gözlerin utanarak baktı. Gülümser’in gözlerinde hülyaları çalınmış, çalınmış hülyalarının üstüne dikmiş mutluluk çiçeklerini gördü. Gülümsedi. Yüreğini acılarla değil yeni umutlarla yakıyordu, sanki dedi kendi kendine Sofradan kalktılar. Gülümser ve Dumrul sofrayı kaldırdılar. Hepsi divanın üstüne oturdular.

Durmuş

-Ellerinize sağlık çok güzel olmuştu, sanki ilk defa böylesine tatlı ve mutluluk verici bir çorba içtim.

Gülümser ve Dumrul bir ağızdan

-Afiyet olsun.

Gülümser

-Değdiğiniz bir kuru dala, şefkatle bakarsan onu yetiştiriş isen, güzel meyve verir lezzeti sizin ve bizim gönül güzelliğimizi içine kattık ondan böyle leziz ve mutluluk verici bir tat oldu durmuş bey.

-inanır mısınız siz ve oğlunuz konuşurken böylesine güzel anlamlı ben şaşırıyorum, kusuruma bakmayın.

Gülümser

-Kusura bakmayız kusurları kapatırız dursun bey, siz rahatınıza bakın. Değil mi hayat bir gün yalnızlık, bir gün anlamsızlık bir gün neşeyi içine katarak yaşamak değil mi edeple gülümseyen gönlün ışığı altında.

-Sözleriniz güneş gibi doğuyor içimde ne olur beni yanlış anlamayın.

Dumrul söze girdi.

-Siz üzülmeyin annem ve benim konuşmalarım hep böyledir, dışarıda gelenler ve duyanlar sizin gibi hep şaşırıyor.

Gülümser

-Yanan ve sönmeye başlayan bir lambanın yorgunluğu var üzerinizde, size yere bir yatak sereyim az dinlenin. Hem gönüllere hizmet etmeyen gönüllerin sevgisini kazanmaz, Rahmanın merhametine ulaşmaz, gönül alırsanız Rahmanın merhametine ulaşırsınız, siz buyurun az istirahat edin.

Gülümser ve oğlu Dumrul hemen yere bir pamuk döşek ile yorganı serdiler.

Mehmet Aluç

Devamı Gelecek İnşAllah

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

15 Ocak 2015 Perşembe

Söyleyin Ey Erenler




Söyleyin Ey Erenler


Söyleyin ey erenler ey hak halden bilenler
Ne kaldı bu gönülden başka candan sevenler
Merhametle gönüle pınar olan damlayan
Batsın da kurusun mu gönüller ey erenler

Bağında gonca gonca güllerini açtıran
Çimeninde candan tüm sevenleri gezdiren
Etrafında gülenler bülbülleri çağıran
Batsın da kurusun mu gönüller ey erenler

Gönül Mimarı Rahman rotası doğru çizmiş
Gönülden sevenleri içinde o gezdirmiş
Halden anlamayanlar kapı dışarı etmiş
Batsın da kurusun mu gönüller ey erenler

Çırasız kandilleri o yakan ışık olan
Sarayları kurduran neşeyle eve dolan
Kış ayını baharlar eyleyen hiç solmayan
Batsın da kurusun mu gönüller ey erenler

Kul Mehmet’im gönlümde aşk karanlıklar doğmaz
Kin denilen o haset aşk dolu gönlü boğmaz
Gönülde aşk olmazsa gonca güllerde açmaz
Batsın da kurusun mu gönüller ey erenler
Mehmet Aluç

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

Gönüldür sevginin kapısı

Gönüldür sevginin kapısı

Gönüldür sevginin kapısı
Aşkla sever sevgilisidir canısı
Merhametle kurulu yapısı
Aşkla bakar her daim bakışı

Aşktır gönlün tatlısı
Hiç olmaz aşkla yanlışı
Tüm dünyada aşkın canlısı
Gönüldür sevginin kapısı

Aşk değildir gönüle yük
Kendini hiç sanmaz büyük
Hiç bulaşmaz belaya
Gönüldür sevginin kapısı

Birlik beraberliğe zemindir
Aşk ile olunca emindir
Ömrü hayatı kuvvetlendirir
Gönüldür sevginin kapısı

Yar yanında açar gönül bağım
Neşeyle yanında geçer çağım
Seninle kocasın bu yaşım
Gönüldür sevginin kapısı

Kul Mehmet’im budur yazım
Yâre geçer benim nazım
Yâre ulaşmak için duadır Rahmana niyazım
Gönüldür sevginin kapısı
Mehmet Aluç

__________________
Mümin tövbe ile merhamet ister Rabbin'de affı için
Selam ve dua ile...

Yayınlarım

Bugünü Elinden Alına Adam Geleceği İçin Ne Yapabilir?

  Bugünü Elinden Alına Adam, Geleceği İçin Ne Yapabilir? Cevaplarınızı bekliyorum. Mehmet Aluç