Bu Blogda Ara

17 Haziran 2014 Salı

Hasretin Yükü Ağırdır







Aşığın bağrı yaralıdır. Gurbet ele gitmiştir, ekmek parası için. Ayrılığın hasretine alışmamış gönlü hıçkırıklarla ağlamaktadır. Gurbet, ona ölüm gibi gelmektedir. Geride bıraktığı sevgilide aynı durumdadır, lakin elden bir şey gelmez, hayatın ağır şartları iş bulamamanın sıkıntısı ile gurbet ele götürmüştür.


Yıl 1970’li yıllar telefon yok sadece mektup var, oda gidip gelmesi bir ayı buluyor. Atadan deden kalan toprak yok, gerçi konu komşu gitme buralarda kal demesine rağmen, sevdiğini önce Allah’a sonra komşularına bırakarak, daha güzel bir yaşam için gurbete çıktı. Lakin çıktığına da bin pişman oldu.

Geri dönüşü nefsine zor gelir, şeytan gitme nasıl bakarsın insanların yüzüne derse de, elinin tersi ile tersler, gurbeti terk için yola çıkar. Ayrılığın hasreti zordur gönül dayanmaz. Biliyordu hiçbir komşusu ona neden geri döndün demez bağrına, basardı.


Yar yanımda olsun bir domates soğan bir parça, ekmek olsun yeter dedi ve evin yolunda, uçan kuşlar gibi uçarak yola koyuldu. Hasretin büyük fırtınası yüreğini param parça etmişti, yârin hayali gözünde tütüyordu. Aldı yine gönül sazını eline

Ey hasret ey gurbet seni tanıdım
Yüreğimi yaktın tarumar ettin
Pişmanlığın ateşi ile beni yaktın
İşte gidiyorum yârin yanına

Artık benden uzaklara git
Bir daha uğramam yoluna
Hasretin izi yüreğimde
İşte gidiyorum yârin yanına
Mehmet Aluç

16 Haziran 2014 Pazartesi

Gelemem artık



Gidişinle mezara gömdün sen beni
Gelişinle mezar da çıkamam ki
Kurşunları sapladın yüreğime
Çıkarmak istesem de çıkaramam ki

Acıma artık ne olur sen bana
Sus ağlama artık bir fayda getirmez sana
Ağlama da bakayım ben doya doya sana
Mezarım başında durman boşuna
Çık desende gömdün beni çıkamam ki artık

Tatlı rüyalarımızı bak yıktın
İçindeki kin nefreti boşalttın
Sana gelen tüm yolları kapattın
Gelmek istesem de gelemem artık
Mehmet Aluç©

15 Haziran 2014 Pazar

O Benim Babamdı


İşte o adam dağ gibi olan benim babam
Bu benim babam
Emeği dökülmüştü yollara
Kırık dökük
Toplardı yollarda elbisesi sökük dökük
Ben kaldım boynu bükük
Elbiselerin kaldı yırtık sökük
Zaten yıkıktı beli bükük
Dertlerin çoktu sendin içine çökük
Hiç yapmazdın aç gözlülük
Yüreğin dağılmıştı bölük pörçük
Hiçbir zaman olmadın burnu büyük
Hep Rahmana ederdin tefekkür
Hasretin yakar kavurur
Alnın açık gittin Allah’a şükür
Geceleri rüyamda gülen yüzün gözükür
İşte o adam benim babam çok şükür
O benim babamdı hep beni düşünürdü
Olsa da elbiseleri yırtık dökük
O benim babamdı gitti beli bükük
Arkamızda sessizce bakındı
Sessizce elimizden alındı
 Biz kaldık boynu bükük

Mehmet Aluç

14 Haziran 2014 Cumartesi

Yaşamayan imanın güzelliğini bilmez



İmanı yüreğinde yaşamayan imanın güzelliğinin bilemez. Ne kadar anlatırsan anlat bir süre sonra sıkılır gider. Âmâ imanı bilene anlat imanı, yüreğinde iman fışkırır oluk oluk. Avuçlar semaya, açılır şükür dualarına başlar nur nur.

Hürriyet iman ile Allah’a teslim olmakta olduğunu bilir ve özgürdür. Hüsrana, uğramak yoktur lügatinde çünkü her an yüce Rahman ile beraberdir, dilinde onun adını zikir eder her an. Ezanlar okunduğunda hürriyete, koşar adım adım sakin neşeli gülerek.

Zaman an güneş batsa da doğsa da onun yüreğindeki iman hiç batmaz, hep doğan güneş gibi doğmuş şekilde bekler yüreğinde.
Kâh camide, kâh evinde kâh tarlada toprak üstüne serer seccadeyi, yönelir rahmana beş vakit, secde de dirildikçe özgürlüğe koşar, şeytan ile nefsi parça parça olur dağılır gider.

Diğer insanların haline üzülür, elinden bir şey gelmez, imanı anlatınca hepsi kaçar sıkılır uzaklaşır, onlar kaçtıkça bu daha fazla imana yaklaşır içinde kaybolur gider.
Üç günlük dünya evet üç günlük dünyada, bir gün ecel gelir başa ah mezarda kalkarken başvurulur mezardaki taşa, eyvah ben öldüm ölen benmişim yanıldım eyvahhhh ama tren gitti.

Sana rahmanın önünde başını eğ secdeye gel dediler, imanı anlatılar sıkıldın kaçtın kaçtın da nereye kaçtın? Gözün kaşın, aklın fikrin başka yerdeydi şimdi artık oynamaz başın kaşın. Fani dünya, ne yaparsan onu kazanırsın.

Haramdan uzaklaş helale koş, faizden kaç helale, koş pişman olursun yüreğine ağrı dağı çökse hafif kalır mezarda, ne olur bırak haramı faizi helale koş. Selam ve dua ile.
Mehmet Aluç

Şairim ülkemin bağrında


Resmi gerçek boyutunda görmek için tıklayın.

Resmin ismi:  images (1).jpg
Görüntüleme: 2
Büyüklüğü:  5.8 KB (Kilobyte)
ID: 6646
şairim ülkemin bağrında 
ya aşkımdan dolayı
ya da borcundan dolayı
ya sıkıntıların bağrında dolaştığından dolayı
ya da bankaların borç batağına düştüğünden dolayı
ya da ülkenin yolundaki feryatlardan dolayı
yara almış gönüllerin dili lal olmuştur bundan dolayı
ya da hasretin kucağında prangalıdır ondan dolayı
yolları kıvrım kıvrım olmuştur ülkemin ondan dolayı
yarden ayrı kalmıştır
şairin budur olayı
yürek yanmayınca mısralar dökülmez kaleme
kalem yazmaz yanan aşk olmayınca gönülde
işte budur şairin olayı
yüreği yanar duydukça alayı
yüreği yaralıdır çekemez halayı
mısraları ile çeker kalayı
çeker kalayı 
gözü önünde geçer cenaze alayı
yazar aşkı dertleri fır dolayı
herkes sanır zevkinden yazar şair
farkındayım mısralarım imtihan bana
işte koşuyorum mısralara yana yana
kim bakar yanan yüreğime kana kana
bir tas su verir mi okuyucularım bana
susmadığım anda şair oluyorum
açıyor güller bir anda
dillerin kuramadığı heceye mısrayım 
ağlayan yüreğin ağlamasına cevaptır dizelerim
ben şairim işte 
Allah'ın izni ile
eskiyen kalemi gönlü ile şiirler yazan
eskiyen düşlerin yenilenmesi için karanlığa ışık olan
sıkıntıların içinde ağlamayan gözlere gözyaşı olarak akan
haksızlığa uğrayan derman arayan gönlün gönlüne tercüman olan
soğuk kış gecelerinde kömürü olmayan garibimi kırık mısraları ile gönlünü ısıtmaya çalışan
elinde oyuncağı alınan ağlayan çocuğun ağlamaması için bir kaç neşeli sözler söyleyerek onu oyalayan
yetim kalmış gönüllerin susmuş dillerine dil olmaya çalışan garip bir şairim
şair değilim ya boşluğa yazı yazmaya çalışan bir karalayanım her an
ağlarım gecelerde karanlıklarda kimse görmesin diye dertlerinize mısralarımla her an
yüreğim volkan gibi kaynar yakar beni hasretin içinde özlem çeken insanların hasret sancısı
hasret acısı bilmeyenlere hasret ile yüreği kor alev yanan insanımın hasretini feryadı ile yazan 
aşkı bilmeyenlere aşkı bilen insanımın gönlündeki duru aşkı aşkın dizeleri ile anlatmaya çalışan
yazdıkça gönüllere koşan koştukça gönüllerin feryadında gönüllerdeki güzellikler ile güzelliği keşif eden bir şairim ya da karalayan bir şair adayı
budur şairin olayı
tükenmez yazacağı 
gönlünde mısralar ile yatar
ülkesinin insanı ile kalkar
onların halini anlatan iki kelime yazar
yazar ve yazdığı kelime ile dertlerin peşinde koşar
yazar ve ağlar 
ağlar ve yazar
herkes sanır şair zevkinden yazar
zevkinden yazan yoktur kimdir o yazar
zevkin neyi vardır ki yazar
ülkede insanlar ağlar iken azar azar 
ülkenin içinde bir kaç kişinin zevkini mi yazar
hayır, halkın derdini duyarda yazar gözyaşını mürekkep ederde yazar
şair olmak kolay değil sanmayın bir an gönüllere veriyoruz ayar
şair ol da anlarsın ayar mı
gönül ağlar mı
derdin deryasında gönlün feryatlar ile çağlayarak kanar mı
şair ol da gör
Mehmet Aluç

13 Haziran 2014 Cuma

Dört duvar arasında

Dört Duvar Arasında
DÖRT DUVAR ARASINDA
Oturuyoruz hayatın dört duvarı arasında. İnsanları seyrediyoruz, insanlarda bizleri seyrediyor. Kimimiz hapishanede yaşamış gibi, kimimizde nerede olduğunu bilmeden yaşıyor, kimi ise hafiften gülümsüyor. Gerçi hepimiz kendi hapishanemizde yaşıyoruz istemesek te.  Yaşadığımız ağır yükümlülükle yaşamın içinde savaşıyoruz.

Kimi zaman sevda bağlarımıza kor ateş düşer, gönlümüz yanar sevda ile sevdiğimize ya kavuşuruz, ya da kor alev yanarız. 

Veyahut ta aradığımız sevdayı, gönlümüzü yakacak olan sevdayı ararız bulmak için adım adım, fersah fersah. Ararız yüreğimizi sevda ateşi ile yakacak olanı yüreğimize aşkı sevdayı ilmik ilmik saracak, bizi mutluluğa götürecek olan sevgiliyi. İsteriz ki gönlümüze saraylar, kursun gönül tahtımıza otursun. 

Küskün bakan gönlümüzü bizimle barıştırsın, karalar başına başlamış olan yas tutan gönlümüzün penceresini açsın, dünya ile irtibatı kurdurmasını arzu ile bekleriz ararız. 

Gönül bahçemizde, yetiştirdiğimiz güller solmadan sevdiğimiz yâre koklatalım, koklatalım ki yeniden yetişsin, çeşit çeşit laleler sümbüller laleler. 

Kolay değildir bu hayatta yaşamak, yaprak yaprak açılan gönül sarayımızda uçuşan hülyalar kurmaya çalışmak, onun gerçekleşmesi için gayret sarf etmek peşinden koşmak kolay değildir aslında.

Sevda bahçesinde yar senin için güller yetiştirdim
Gelip koklamasını istedim ona taktim için beklerim
Gönlü kapımı sana açtım gönül kapımın sahibi neredesin
Yalnızlığı Allah düşmanıma vermesin

Bu gönül sensiz hayatı neylesin
Tatsız aşa su neylesin,
Akılsız başa söz ne söylesin
Gel ey sevgili nerede isen gel gel de gönlümüz gülsün
Yalnızlığı Allah düşmanıma vermesin
Mehmet Aluç

12 Haziran 2014 Perşembe

Mutlu oldun mu?



Gözlerimdeki yaşlar gibi kelimelerde dökülüyor yüreğimde sitem dolu kalemimde defterimin üzerine. Kelimelerin hepsi kaçacak gibi duruyor kâğıdın üzerinde, fazla gözyaşı üzerlerin de düşünce silinmemek için kaçmaları çok doğal.

Ben sana ey sevgili defalarca gönlümdeki aşkı anlattım sen anlamadın, derya deniz akıttım gözyaşlarımı, sen hiç oralı olmadın. Hep kendi arzularının peşinden koştun.

Masamın üzerinde mutluluk içinde- bilmem ki o an nasıl mutlu olmuştuk bilmiyorum-çektirdiğimiz resim vardı, onu da kaldırdım bodrum katına karanlık odaya.

Beni perişan, ettiğine değer miydi? Çekip gittin, bir aylık işsiz kalışımı az sıkıntı içinde kalmamızı bahane ettin ve beni terk ettin. Yaşar iken bu dünyada az mutluluğu yaşamak var iken, sen ölmeyi sensiz hasret içinde ölmeyi, öğrettin. Peki, mutlu oldun mu? Aç mı kaldın açıkta mı kaldın, sevgimi sevgini üç kuruşluk dünya malına, sattın gittin.

Bir kaç gün belki bir ay sıkıntı çektik ve sen o günler de bana dünyayı dar ettin. Anladım demek ki seni tanımam, için bu gerekli idi belki bilemiyorum, ama iyi oldu asıl maskelediğin o çirkin yüzün meydana çıktı.

Sen gittin diye dilimde ah çıkmadı, feryat hiç çıkmadı, sadece az ağladım o kadar. İnanıyorum benim için bu günlerde geçecek ve yok olacak yalan olacak aynı senin, gibi ama yüreğime sapladın vefasızlığın hançeri, hiç çıkmayacak, bu hicran mevsimi de gelip geçecek.

Önüme set olan bu sıkıntının, sütunlarını Yüce Allah’ın yardımı ile yıkar ve düzlüğe çıkarım, asıl sen bu ihanetin ve vefasızlığının ıstırabı ile nasıl yaşayacaksın onu bilmiyorum. Artık aramızda gönül bağı sevgi bağı kalmadı kopardın gittin kirli,ellerin ile âmâ bir yandan da iyi mi oldu desem bilemiyorum yine bana sabrı selameti her hayırda şer, her şerde hayır var ayetindeki bu güzelliği öğrettin, galiba tek kazancım senden bu oldu.

Sakın ha sakın bir daha rüyalarıma gelme, hele hayallerimin sınırını hiç aşma ve yaklaşma, yine seni görür dayanamam unutmuş iken tekrar cefa çekemem yalvarıyorum sana.

Şimdi sen umarım iyidir sin ne kadar kızsam da mutlu bir günüm oldu umarım iyidir ’sin. Gittin işte ne diyeyim daha sana, gönlümden gözümden düştün işte ne diyeyim daha sana. Sitem dolu mısraların içinde beni bıraktın gittin.

Ah sanki gözümün içine baka baka gittin ve terk ettin beni, sırtımda sessizce hain gülüşünün ile vurdun ve gittin. Hep üzgündü suratın, kaşın çatık büküktü dudağının kenarı gülümsemelerin yerine nankörlük saklanmıştı ondan mı öylesine kırıcı idi gülümsemelerin sözlerin.

Şimdi sen ayrı yolda ayrı kulvarlardayız ,hoşça kal bile diyemiyorum sana. Ben kızgın değilim dersem de kızgınım sana, sen istedin bu ayrılığı haydi sana güle güle bir daha çıkma yoluma.

Mehmet Aluç

Yayınlarım

Bugünü Elinden Alına Adam Geleceği İçin Ne Yapabilir?

  Bugünü Elinden Alına Adam, Geleceği İçin Ne Yapabilir? Cevaplarınızı bekliyorum. Mehmet Aluç